Engin Ergönültaş

Başlatan Hayal Kahvem, 25 Ocak, 2012, 23:52:19

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

V

Kitap bugün elime geçt.En kısa sürede okur,itkilerim hepinizi..
"İstemem,eksik olsun.."

kedidiro

     şu anda bir ziyafetteyim. metis yayınlarının  30. yılı için yaptığı yerdeniz'in 6 kitabının bir arada olduğu özel baskıyı okuyorum. ama bir gözümde ''minare gölgesi''nde. okuma planım bile hazır. bu kitabı levent cantek'in 2007'de iletişim'den çıkmış '' çizgili kenar notları''yla paralel okuyacağım. ağırlıkla engin ergönültaş'a ve kenar mahalle mizahına adanmış bu kitabı da tavsiye edeyim...

alan ford

    Fantastik edebiyata bulaşma sebebimdir Yerdeniz .Ve Ged hala kahramanımdır benim. Bu 6 ciltlik seride de gözüm var. Ve yine En Uzak Sahil okuduğum en iyi kitap olmaya en yakın adaydır. Yani hakikaten ziyafettir Yerdeniz , ara ara ziyaret etmek hac vazifesidir benim için.
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

kedidiro

 engin ergönültaş'ın minare gölgesi'ni okuyorum. yine ağırlıkla onun öykülerinin ele alındığı levent cantek derlemesi ''çizgili kenar notları''yla birlikte.
''çizgili kenar notları''nda Ergönültaş'ın anlattığı kenar mahalleyi üç evrede değerlendirebileceğimizden bahsediliyor: Zalim Şevki ve Kelek Osman'lı daha naif ve komik dönem, 'Terso'nun çıkışsız ve dramatik dönemi, son olaraksa 'Pembe Dişler' (ben bunu okumadım) döneminin acımasız sertlikteki kenar mahallesi...
  Türk çizgi romanına kenar mahalle Engin Ergönültaş'la girmedi kuşkusuz. Ancak ondan ve Gani Müjde'nin yazıp Sencer'in resimlediği 'Balat Hikayeleri'nden önce mizah dergilerindeki kenar mahalle daha steril bir yerdi. İyi insanların, sıcak kalplerin, dostluğun ve bir dilim ekmeği paylaşmanın efsanevi diyarıydı. Bunun televizyondaki karşılığı Perihan Abla, Mahallenin Muhtarları ise sinemadaki karşılığı da Arzu Film ekolünün burun sızlatan filmleriydi ( Türkan Şoray'lı Sultan'ı veya Emel Sayın - Tarık Akan'dan Yalancı Yarim'i hatırlarsınız) Ancak Ergönültaş'ın kenar mahallesi buradakilere hiç benzemedi. o mahallelerin zengin semtleriyle çevrilmiş sokaklarında insanlar bir çıkış ararken birbirlerine ama en çok da kendilerine zarar verdiler... Jiletle, uyuşturucuyla, alkolle hırpaladılar bedenlerini. Ruhlarıysa zaten paramparçaydı. Buna edebiyattaki en yakın örnek Metin Kaçan'ın Ağır Roman'ı, biraz da Latife Tekin'in '' berci kristin çöp masallar''dır belki...
  Peki yıllar sonra '' minare gölgesi''yle tekrar çıkıp gelen Ergönültaş'ın kenar mahallesinde okuru bekleyen ne?
  Öncelikle kronolojik olarak son çizdiği çizgi roman olan ' Pembe Dişler'deki acımasız dünyanın burada görünmediğini söyleyebilirim. Geçen zaman Ergönültaş'ın öfkesini törpülemiş sanki. Bu romanda öfke patlamaları, argo veya şiddet anları son derece az. Ancak ortalıkta mizahın esamisi de okunmuyor. Zira hayatın bu insanlar için pek gülünecek yanı yok. Haliç'e yakın Zengüle Hacı mahallesi insanlarının; iki çocuğun, uyuyan bir delikanlının ama en çok kadınların öykülerine şahit oluyoruz 367 sayfa boyunca. Çok fazla bir şey olduğu yok gerçi ama olaylar bir uzun bir kısa kışla bunların arasındaki çok uzun yazda geçiyor. tüm kahramanlarımızın hayatı mahallenin tek camisinden duyulan ezan vakitleri arasında geçip gidiyor. Minarenin gölgesinde iki ezan arasında hemen hiçbir şey değişmeden zamanlar, insanlar, acılar akıp gidiyor. Karakterlerin bazılarını Ergönültaş'ın eski çizgi romanlarından tanıyoruz. Örneğin; kedili eski fahişe Sultan abla adı bile değişmeden burada da karşımıza çıkıyor. Bazılarını ise tanıyacağımızı zannediyoruz. Abdülkadir'le Sabit yoksa ''terso''nun Aykut ile Salih'i mi derken sayfalar ilerledikçe yanıldığımızı anlıyoruz. Ne Sultan Abla çizgi romandaki felakete uğruyor, ne de Abdülkadir'in yırtmak için bir gayreti var. Demin Ergönültaş'ın öfkesinin azalmış göründüğünden bahsetmiştim. Ancak bu kitaba hakim duygu umutsuzluk ta değil... En fazla tevekkül hali, bir kabulleniş belki. Kahramanlarının hiçbirinin namazla işinin olmadığı mahallede ezanın bu kadar belirleyici olması da bundan galiba...
  bu kitabı çok güçlü kılan şey tam olarak bu durgunluğu bence. ya da yazdıklarından çok hissettirdikleri belki. O küçücük çocuklarının sessiz oyununda, yaşlı fahişenin suskunluğunda, Abdülkadir'in uykusunda, Sabit'in uykusuzluğunda ve Ümmiye Hanım'ın mutfak masasının kenarındaki oturuşunda, tüm o durgunluğun altında çarpan kocaman bir yürek, çağıl çağıl bir yeraltı suyu, yaklaşmakta olan o kaçınılmaz depremin beklenişi var sanki...

omega red

acaba çizgi romanlarını nasıl okuyabiliriz engin ergönültaş'ın?

V

Alıntı yapılan: kedidiro - 22 Nisan, 2013, 16:51:26
engin ergönültaş'ın minare gölgesi'ni okuyorum. yine ağırlıkla onun öykülerinin ele alındığı levent cantek derlemesi ''çizgili kenar notları''yla birlikte.
''çizgili kenar notları''nda Ergönültaş'ın anlattığı kenar mahalleyi üç evrede değerlendirebileceğimizden bahsediliyor: Zalim Şevki ve Kelek Osman'lı daha naif ve komik dönem, 'Terso'nun çıkışsız ve dramatik dönemi, son olaraksa 'Pembe Dişler' (ben bunu okumadım) döneminin acımasız sertlikteki kenar mahallesi...
  Türk çizgi romanına kenar mahalle Engin Ergönültaş'la girmedi kuşkusuz. Ancak ondan ve Gani Müjde'nin yazıp Sencer'in resimlediği 'Balat Hikayeleri'nden önce mizah dergilerindeki kenar mahalle daha steril bir yerdi. İyi insanların, sıcak kalplerin, dostluğun ve bir dilim ekmeği paylaşmanın efsanevi diyarıydı. Bunun televizyondaki karşılığı Perihan Abla, Mahallenin Muhtarları ise sinemadaki karşılığı da Arzu Film ekolünün burun sızlatan filmleriydi ( Türkan Şoray'lı Sultan'ı veya Emel Sayın - Tarık Akan'dan Yalancı Yarim'i hatırlarsınız) Ancak Ergönültaş'ın kenar mahallesi buradakilere hiç benzemedi. o mahallelerin zengin semtleriyle çevrilmiş sokaklarında insanlar bir çıkış ararken birbirlerine ama en çok da kendilerine zarar verdiler... Jiletle, uyuşturucuyla, alkolle hırpaladılar bedenlerini. Ruhlarıysa zaten paramparçaydı. Buna edebiyattaki en yakın örnek Metin Kaçan'ın Ağır Roman'ı, biraz da Latife Tekin'in '' berci kristin çöp masallar''dır belki...
  Peki yıllar sonra '' minare gölgesi''yle tekrar çıkıp gelen Ergönültaş'ın kenar mahallesinde okuru bekleyen ne?
  Öncelikle kronolojik olarak son çizdiği çizgi roman olan ' Pembe Dişler'deki acımasız dünyanın burada görünmediğini söyleyebilirim. Geçen zaman Ergönültaş'ın öfkesini törpülemiş sanki. Bu romanda öfke patlamaları, argo veya şiddet anları son derece az. Ancak ortalıkta mizahın esamisi de okunmuyor. Zira hayatın bu insanlar için pek gülünecek yanı yok. Haliç'e yakın Zengüle Hacı mahallesi insanlarının; iki çocuğun, uyuyan bir delikanlının ama en çok kadınların öykülerine şahit oluyoruz 367 sayfa boyunca. Çok fazla bir şey olduğu yok gerçi ama olaylar bir uzun bir kısa kışla bunların arasındaki çok uzun yazda geçiyor. tüm kahramanlarımızın hayatı mahallenin tek camisinden duyulan ezan vakitleri arasında geçip gidiyor. Minarenin gölgesinde iki ezan arasında hemen hiçbir şey değişmeden zamanlar, insanlar, acılar akıp gidiyor. Karakterlerin bazılarını Ergönültaş'ın eski çizgi romanlarından tanıyoruz. Örneğin; kedili eski fahişe Sultan abla adı bile değişmeden burada da karşımıza çıkıyor. Bazılarını ise tanıyacağımızı zannediyoruz. Abdülkadir'le Sabit yoksa ''terso''nun Aykut ile Salih'i mi derken sayfalar ilerledikçe yanıldığımızı anlıyoruz. Ne Sultan Abla çizgi romandaki felakete uğruyor, ne de Abdülkadir'in yırtmak için bir gayreti var. Demin Ergönültaş'ın öfkesinin azalmış göründüğünden bahsetmiştim. Ancak bu kitaba hakim duygu umutsuzluk ta değil... En fazla tevekkül hali, bir kabulleniş belki. Kahramanlarının hiçbirinin namazla işinin olmadığı mahallede ezanın bu kadar belirleyici olması da bundan galiba...
  bu kitabı çok güçlü kılan şey tam olarak bu durgunluğu bence. ya da yazdıklarından çok hissettirdikleri belki. O küçücük çocuklarının sessiz oyununda, yaşlı fahişenin suskunluğunda, Abdülkadir'in uykusunda, Sabit'in uykusuzluğunda ve Ümmiye Hanım'ın mutfak masasının kenarındaki oturuşunda, tüm o durgunluğun altında çarpan kocaman bir yürek, çağıl çağıl bir yeraltı suyu, yaklaşmakta olan o kaçınılmaz depremin beklenişi var sanki...

Bu güzel analiz için teşekkürler hocam.Ben de yarıladım kitabı.
"İstemem,eksik olsun.."

alan ford

  Minare gölgesi büyük , hatta çok büyük bir roman. Bence tek eksiği kedidiro'nun da bahsettiği gibi mizahın esamisinin dahi okunmaması. Yanlış anlaşılmasın hayatın gülünecek yanlarından bahsetmiyorum , kitapta eksikliğini hissettiğim , Flanerry O'Connor vari insanın içini acıtan bir kara mizah. Eksiklik bile diyemem aslında , olsa daha iyi olurmuş diye tabir edebileceğim bir dilek sadece.

  Hitchcock vari bir üslubu var Ergönültaş'ın. Kenar mahallenin zor hayatlarını ,turistik olmayan hümanist bir bakışla anlatırken , dehşet anlarını göstermiyor , sadece ima ediyor . Meryem'in çığlığını duyuyor ya da Atilla'nın annesinin sokakta yıkanan kanını görüyoruz ama bu anlara şahitlik etmiyoruz. Yine de tecavüzü, cinayeti iliklerimize kadar hissettiriyor.  Çok ama çok iyi bir roman.
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

ferzan

    Engin Ergönültas sevenlerin gözü aydın. Bu haftadan itibaren artık her hafta, çizgileriyle değil ama yazılarıyla ve muhteşem kalemiyle üstad bundan böyle Uykusuz 'da.





Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

alan ford

haberi aldığımdan beri heyecanlıyım. tekrardan mizah dergilerine dönüş yapıyorum. Teşekkürler Ferzan
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

V

Engin hoca için değer. Ben de mizah dergisi almaya başlayacağım uzun bir aradan sonra..
"İstemem,eksik olsun.."

Hayal Kahvem

Bugün evden çıkarken  Levent Cantek'in derlediği  Çizgili Kenar Notları gözüme ilişti. Kaptım attım çantama. Kahve molasında  bir bölümü okuyayım dedim.
Gözümü kapadım. Bir sayfayı araladım. Tanıl Bora yazmış. Bilmemnetepe'nin Tırsınç Dünyası ve Lanetli Sınıf.

Daha önce okumuşum belli.   İlgi duyduğum cümleleri sarı renklendirmekle kalmamışım,  soldaki boş sayfaya kıymışım.  O bed yazımla bir çok not karalamışım.

"Yazarken küfredeyim de yeraltı edebiyatı olsun" diyenlere okuma tavsiyesi, diye yazmışım mesela.... Böyle bir cümle yok bu bölümde. Belli ki bir yerden araklamışım.
(Ama Tanıl Bora Pembe Dişler'i epeyce anlatmış.)
Devam etmişim:
Engin Ergönültaş  Pembe Dişler
Metin Kaçan Ağır Roman
Bu da olabilir demişim... Latife Tekin Berci Kristin Çöp Masalları

Çok uzattım.   Engin Ergönültaş'ın Pembe Dişleri'ni bilen var mı? Aslında sadece bu soruyu soracaktım ??? :)



Hayal Kahvem

Engin Ergönültaş'ın Pembe Dişleri'ni bilen var mı?

hanac

Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 04 Mart, 2022, 21:26:50
Engin Ergönültaş'ın Pembe Dişleri'ni bilen var mı?

Bilmiyorum, üzgünüm.