Ana Menü

Ne okuyoruz?

Başlatan kadri kerem, 26 Eylül, 2012, 22:19:16

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 7 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

pizagor

Daha önce bu başlıkta Küçük Prens'in 'Büyük Prens' aynı adıyla ardıllarının olduğunu daha yeni farkettiğimi yazmıştım. Bunlardan Murat Nedim imzalı Kara Karga baskısı olanını bir seyahatte okumuştum. Diğer ikisini de son birkaç günde aradan çıkardım:

Büyük Prens - Mikail Adıgüzel  ve...

Büyük Prens - Emile Vigneron...

Söz konusu üç kitaptan devamı olmaya en fazla yaklaşanı Vigneron yorumu olmuş. Büyüyen Küçük Prens'in stereotip karakterlerle karşılaşmaları bu kitapta da devam ediyor. Adıgüzel ise Büyük Prens'i 'önce kendini tanı' tarzı masalsı bir bilgelik kitabına dönüştürmüş. Murat Nedim'in ise tüm özgün kurguyu tersyüz ederek Büyük Prens'i bir kara mizah öğesi haline getirdiğini daha önce yazmıştım.


İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


pizagor

Bir kez daha 'Amerikan Tanrıları'...

Bu üçüncü oluyor. İlk ikisini orijinal dilinde okumuştum. Bu sefer İthaki'nin yeni baskısına başlıyorum. Gerçi İthaki deyince son okumasız, bol hatalı bir kitap endişesi kaplıyor içimi. Hadi bakalım, utandır beni İthaki!
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


pizagor

Alıntı yapılan: pizagor - 13 Ağustos, 2017, 09:56:00
Yeniden Amerikan Tanrıları...

Bu üçüncü oluyor. İlk ikisini orijinal dilinde okumuştum. Bu sefer İthaki'nin yeni baskısına başlıyorum. Gerçi İthaki deyince son okumasız, bol hatalı bir kitap endişesi kaplıyor içimi. Hadi bakalım, utandır beni İthaki!

Amerikan Tanrıları'nın bu basımı Onuncu Yıl Edisyonu imiş. İç kapakta Gaiman'ın oynanmamış ilk metni olarak sunuluyor. Yazarın önsözüne göre ufak bir Amerikan yayıncı esas yayıncıyla özel bir anlaşma yaparak sadece 750 adet ve çok pahalı olacak şekilde oynanmamış metni kullanacağı bir baskı planlıyor. Gaiman'ın ufak tefek bazı düzeltmeleriyle bu özel baskı gerçekleşiyor. Daha sonra kitabın onuncu yılı şerefine bu hali tekrar okura makul bir fiyatla sunuluyor. Yeni metnin ilkine nazaran yaklaşık 12 bin kelime daha uzun olduğunu da söylüyor yazar.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


kedidiro

   Hakkında ne düşüneceğimi bilemediğim bir kitap okuyorum. Ahmet arif'in 1954-1959 yılları arasinda leyla erbil'e yazdığı mektupların derlendiği " leylim leylim- iş kültür yayınları"
   Ahmet arif'in yirmili yaşlarının sonundan itibaren yazmaya başladığı bu mektuplarda leyla erbil'e olan aşkı, tutkusu son derece açık. Çok sevdiğım şiirlerinin neredeyse tamamının bu dönemde bu aşka paralel yazıldığını görüyoruz. Bu dönem şairin yoksulluklarla, sürgünlerle, hapislerle de uğraştığı bir dönem. Güçlü, öfkeli kaleminden bu hesaplaşmaları da okuyoruz. Ancak bu aşkın karşılıksız olduğunu da görüyoruz. Leyla erbil net bir şekilde aralarına bir çizgı çekmiş, dostluk dışında bir olasılığın olmadığını açıkça belirtmiş, hatta bu mektuplasma sürecinde evleniyor bile... Tüm bunlara rağmen ahmet arif zaman zaman; " kardeşim, dostum, leyla hanım,sayın erbil" gibi ifadeler kullansa da sevmekten vazgecmediği her satırda hissediliyor...
  Şimdi gelelim baştaki ifademe. Evet bu kitap hakkında ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Bir yandan o güzelim şiirlerin nasıl bir ruh ikliminde, kim düşünülerek yazılmış olduğunu görmekten memnunum. Ama diğer yandan ikisi de aileye karışmış, kendi çoluk çocuklarını ardlarında bırakarak bu dünyadan çekip gitmiş insanların mahremine girmişim, sanki onları çıplak görmüşüm gibi bir utanma hissine de sahibim. Velhasıl bu mektuplar gün ışığına çıkmalı mıydı, hadi çıktı ben okumalı mıydım emin değilim...

Hayal Kahvem

Kedidiro,  çok haklısın.  Şair ve yazarların mahrem yazılarını okumak insanı feci rahatsız ediyor. Öte yandan, onlar duygularını o kadar emsalsiz yazıyorlar ki, onlar olmasa sanki hayatın manası olmazdı gibi geliyor. Bakın eskilerde ben de benzer duygularla neler yazmışım :)


Şu yukarıdaki notu okurken nasıl mahcubiyet hissettiğimi anlatamam. İçim nasıl  utanma duygusu ile doldu. Öte yandan bu notu tüm merakımla tekrar tekrar okudum. Hatta bu notu  bir tablo gibi uzun uzun seyrettiğimi samimiyetle itiraf edebilirim. Aslında nasıl özel bir not bu... Çok mahrem bir not... Altında tanıdığım imza olmasa ilgimi çekmezdi belki. Ama bu Cemal Süreya'nın imzası. Bilirim.  Cemal Süreya'nın imzası çok ünlüdür. Kimileri şapkaya benzetir. Sunay Akın ise imzayı yan çevirir bakarsak, şairin profilden bir resmini elde edeceğimizi, hatta imzadaki ü harfinin noktalarının Cemal Süreya'nın vazgeçemediği sigarasını resmettiğini söyler. Cemal Süreya ressamdır aynı zamanda. Belki de imzasıyla kendisini resmetmektedir, kimbilir?  Bu notu Tomris Uyar'a yazmış. Nasıl özel bir not! Şairin en mahrem duyguları. Nasıl ortaya dökülmüşse dökülmüş işte. Şairin şiirleri gibi bu not da  bilinir olmuş. Cemal Süreya ve Tomris Uyar şimdi diğer alemdeler... Ruhlarına rahmet! Bilseler bu mahrem notun herkes tarafından okunduğunu üzülürler miydi acaba? Bilmiyorum. Bildiğim Cemal Süreya bu notu sevdiği kadına tüm içtenliği ile yazmış. Parlak sıfatlar, yürekte yankılanacak rengarek kelimeler kullanmak yerine insanın iliklerine işleyen alçakgönüllükle yazdığı nota bakar mısınız? Müthiş!


pizagor

Alıntı yapılan: nicholaihel - 01 Ekim, 2015, 14:07:07
Pizagor, ben çok beğendim. Okuması keyifli, neden sonuç ilişkileriyle, somut örneklerle konuyu besleyen bir "tarih" kitabı. Paranın tarihi ve tarihin paradan nasıl etkilendiğine dair iyi bir derleme. Para, borç, faiz, tahvil, borsa gibi kavramlar nasıl doğdular, toplumla, dinlerle, uluslarla ilişkisi nasıl... Daha örnekler uzayabilir. Tavsiye ederim.

nicholaihel'in tavsiyesiydi, nihayet başladım. Yeniden ciddi birşeyler okumayı kaldırabilecek ruh haline anca girebildim de...

İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


Nightrain

Yüzüklerin Efendisi.

Ciltli olanı okuyorum. Nefis be kardeşim
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

pizagor

Muhteşem Maurice ve Değişmiş Fareleri...

Terry Pratchett'in Diskdünya serisinin ilk iki kitabını okuduktan sonra bu birlikteliği hiç zorlamama kararı almıştım. Yazarın Muhteşem Maurice ve Değişmiş Fareleri kitabıysa söz konusu kararımdan önce alınmıştı. Geçen gün elime geçince de bir şans daha vereyim dedim. Ancak sonuç yine hüsran. Pratchett'ın mizah anlayışıyla uyuşamıyorum. Sulu desen sulu değil, komik desen komik değil. Hikayelerini yoğun bir şekilde bu mizahsız mizah kapladığı için de zorlama geliyor sayfalar. Kendisini sevenlerine bırakacağım bırakmasına da Neil Gaiman'la yazdıkları da var. Amerikan Tanrıları'nı başucu kitabı yapmış birisi olarak acaba ondan da mı uzak durmalıyım?
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


pizagor

İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


rumar80

Philip kerr
Dedektif Bernie Günther dördüncü kitap
Biri ve öteki

seastar1000

Ahh keske yeni bir Bernie Günther cıksada okusak hatta Scott Manson a bile razıyım
Alfa hepsını yayınladı görev yazara düsüyor artık

Ahmet Oktay

Charles Dickens -İki Şehrin Hikayesi

Ahmet Oktay

İki Şehrin Hikayesi bitti. Sonlarına yaklaşınca Haldun Taner'den Çok Güzelsin Gitme Dur'a başlamıştım. Şimdi araya Peyami Safa'nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nu aldım.

ferzan

    Eş zamanlı olarak üç kitaba devam ediyorum...



    ''Hatırda Kalmaz Satırda Kalır'' 'a acele etmeksizin, akşamdan akşama azar azar okumak suretiyle devam ediyorum...Son bir aydır portrelere çok merak saldım (Nebil Özgentürk 'ün Bir Yudum İnsan 25. Yıl Kara Karga Özel Baskısı sağolsun) ve bu kitap tam aradığımı veriyor bana...Osmanlı 'nın son dönemi ile cumhuriyetin ilk yıllarından tanıdık tanımadık pek çok portre yer alıyor...Bu kitap şimdiden bana ekstra iki kitap daha aldırmayı başardı (Cemal Granda - Atatürk 'ün Uşağının Gizli Defteri ve Rıfat N. Bali - Saray'ın ve Cumhuriyet'in Dişçibaşısı Sami Günzberg)...Bazı kitaplar okuyucusunun eline doğururmuş, onu farkettim...

    Tanıtım bülteninden :

    Ahmet Rifat Çalıka, Cemal Granda, Limancı Hamdi, Sami Günzberg, John Godolphin Bennett, Atatürk, Pierre Loti, Namık Kemal, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Melek Kobra, Karekin Deveciyan, Necip Fazıl Kısakürek, Sami Sabit Karaman, Yahya Kemal, Hasan Amça...

    İçkici, dişçi, yasaklı karikatürist, İttihatçı, tarihçi, figüran, Milli Mücadeleci, ressam, milletvekili, Beyaz Rus, padişah, mimar, yazar, ağaçsever, Çerkez, gurme, kafatasçı, Kürt, külhanbeyi, uşak, Osmanlıcı, vatan haini, Yahudi, sahaf, dolandırıcı, manav, Ermeni, talancı, vatan şairi...

    Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinden 58 "aykırı" portre.

    "Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından çıkarıldınız. Polis kontrolü altında, istenmeyen yabancılar için, Yozgat'ta bulunan kampa götürüleceksiniz. Orada başka bir devlet tarafından kabul edilinceye kadar kalacaksınız." Bunu söyleyen sivil giysili, herhalde yüksek rütbeli bir polis memuruydu. Erol Güney, "Neden?" demeye kalmadan kendini sırtında smokinle, süratle ilerleyen bir arabanın arka koltuğunda buldu... ("Son Mavi Yolcu: Erol Güney" başlıklı portreden)



    ------------------------------





    ''Kuzgunlar ve Leşler'' 'in ikinci cildine devam ediyorum...Devlet Ana 'dan sonra ona en yakın yegane kitap dedikleri kadar varmış...Başlangıçta Devlet Ana 'nın ardılı gibi görünse de sonradan kendi ritmini buldu...Detayları muazzam...Bittiği zaman uzun uzun yazacağım ilgili başlıkta...


    ------------------------------





    ''Çanakkale Gazileri - Cepheden Döndüler ve Anlattılar'' 'ın sonlarına yaklaştım...HC ciltli, büyük boy, kuşe kağıda ve bol görselli, üzerine emek verilmiş 400 sayfa civarı bir kitap...Özel ilgimden ve başka bir sebepten ötürü genel geçer anlatılardan ziyade daha farklı bir şeylerin peşindeydim ve güç bela fahiş fiyatlara edinebildim...Beklentimi kısmen karşıladı, tam da aradığım tatta önemli (bu tarz kitaplarda çok yuvarlak ya da belgesel şeyler anlatılır hep) detaylar elde edebildim...Kitabın editör kontrolünden geçmemiş gibi görünen sürüsüne bereket yazım ve imla yanlışları, yer yer cümle bozuklukları, yazarının üslupsuz, genel geçer ve estetikten pek nasibini almamış düz tavrı, duygusal yaklaşımın ayarını tutturamayıp yer yer gemileri yakışı ve kafasına göre günümüze giydirmesi falan sonlara doğru bir parça beni kitaptan soğutsa da genel itibariyle arşivime kattığıma memnun olduğum bir eser oldu...Son 30-40 sayfasındayım...


    ------------------------------


    Eskiden eş zamanlı birkaç kitap okuyanlara anlam veremezdim, hatta öyle şey mi olur falan derdim...Olabiliyormuş hakikaten...Sadece eş zamanlı devam edilen kitaplarda türlerin ve içeriklerin farklı oluşuna dikkat etmek gerekiyor...Bir adet tarihi roman, bir adet portre-araştırma ve bir adet de birinci el kaynaktan anı/belgesel, eş zamanlı okumak için ideal oldu...Bitirdiğim zaman ''2017 'de Okuduğumuz Kitaplar'' başlığında hem bunlardan, hem de son güncellemem üzerinden okumuş olduğum birkaç kitaptan uzun uzun bahsedeceğim...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

Hayalet

Bu ara boyuna çizgi ve grafik roman okumakla beraber, şu anda "William Sheridan Allen'in Naziler iktidarı nasıl ele geçirdi?" kitabını okuyorum. Almanya'da bir kasabadaki yaşamı gözler önüne sererek, bu kasaba özelinde anlatırken ülkede yavaş yavaş nazilerin nasıl iktidara gediğini,  Hitler'in kurduğu diktatörlüğü anlatıyor. Okurken memleketin biriyle inanılmaz benzerlikler görüp, dayanamayıp notlar alıyorum. Siyasette bazı şeyler hep aynı yöntemlerle yürüyor orası kesin.
Bunun haricinde Antonio Altarriba'nın yazıp Kim'in harika resimlediği ödüllü çizgiroman Uçma Sanatı'nı yeni bitirdim ve şu anda devamı niteliğindeki Kırık Kanat'ı okuyorum, yarıladım bir günde. Özellikle Uçma Sanatı müthiş. Altarriba kendi babasının hayatını anlatırken İspanya İç savaşını da anlatıyor, bu kitapta da günümüzdeki o malum memleketin geçmişinden acayip benzerlikler var. Şayet benim gibi 12 eylül öncesinde aktif siyasetin içinde olan bir babanın çocuğuysanız kitabı okurken bol bol da hüzünleniyorsunuz. Kırık Kanat'ta da aynı dönemi bu kez annesinin açısından anlatmış yazar ve yine Kim çizmiş. Çizimlere de konunun anlatımına da bayıldım doğrusu.

Bunun haricinde bu aralar yürüyüşe başladığım için kendimi gazlamak için bol bol yürümeye dair kitaplar okuyorum. Yürümenin felsefesi - Frederic Gros (Bu sağlam bir kitap, felsefe ile de ilgilenenlere iyi gelebilir), Yürümeye övgü - David le Breton  en son bitirdiklerim.
Çizgi roman bir çocuğun okuma alışkanlığı kazanmasının en iyi yollarından biridir, bir büyüğünse hayata çocuk merakı ve heyecanıyla bakabilmesinin.