En son hangi filmi izledik? Kisa Yorumlarimiz...

Başlatan Ramzy, 15 Ekim, 2009, 23:34:12

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

tommikser

Aynı yönetmenin Alps filmi de çok şahanedir.Onu da tavsiye ederim.

pizagor

Finding Neverland'i yıllar sonra yeniden seyrettim. Enfes bir film, duyguyu, dramı, komediyi çok dengeli veriyor. Jack Barrie'nin Peter Pan'a giden yolunu anlatıyor.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


Ahmet Oktay

Ayı Kardeş 2 isimli Disney animasyonunu izledim. İlk film kadar beğendim bu filmi de. Zaten animasyonu çok seven biri olarak Disney filmlerini severek izliyorum küçüklüğümden beri.

pizagor

Bridge of Spies... Hiç imdb notuna falan bakıp da olumlu/olumsuz etkilenmeden notumu vereyim: ortalamanın çok çok üzerinde, iyi skalamın ortalarına yakın. Tom Hanks'den ziyade Rudolf Abel'ı oynayan Mark Rylance'a hayran kaldığım oyunculuk. İzlemesi kesinlikle zaman kaybı değil...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


ghostrider

İnception filminin en iyi film olması gerekir ama bir türlü top 250'de 1 numara olamadı.
Büyük güç büyük sorumluluk gerektirir.

pizagor

Uykumun kaçtığı bir diğer akşam. Film seyretmek için bir fırsat. 1998 senesindenmiş bu film, 19 sene olmuş öyleyse ilk izleyeli. Yaşlanmışız, o filmden sonra İstanbul da, İstiklal de, Bodrum da çok değişmiş.

Hatırladınız mı bu 3 kelimeden sonra filmi? Her Şey Çok Güzel Olacak. Hala zevkle izlenen bir film, sadece Mazhar Alanson'un oyunculuğu biraz battı bu seyirde. İlkinde böyle olmamıştı.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


ferzan

    Her Şey Çok Güzel Olacak, yıllardır benim başucu filmlerimden...

    Filmin sinemalarda gösteriminden bir sene sonra, yani 1999 yılında TV gösteriminde ilk defa izlemiştim...O dönem Kral TV'de de sürekli filmin klibi oynardı...Yıllar sonra öğrenecektim ki film için bestelendiğini sandığım ''Bu Ne Biçim Hikaye Böyle'' adlı şarkı, meğer 70'li yıllarda MFÖ'nün Ö'sü henüz yokken Mazhar ve Fuat'ın ilk albümlerinden ''Türküz Türkü Çağırırız''da yer alan ''Nerde Hani'' isimli parçanın revizyondan geçirilen haliymiş...

    Orijinalini dinlemek isteyenler için ;
    https://www.youtube.com/watch?v=LhRgDRVWJgI

    Bu da film için revize edilmiş en bilinen versiyonu ;
    https://www.youtube.com/watch?v=WXrZ2OeuQCw

    Kim, nerede yazmıştı hatırlamıyorum ama bu filmle ilgili ''Kaybedişin en güzel hali'' gibisinden bir yorum hatırlıyorum...Gerçekten de öyleydi benim için de...Ne zaman izlesem beni 1999'da izlediğim ilk geceye götürür, babamın şehir dışına mal almaya gittiği ve ender olarak evden uzaklaştığı akşamlardan birinde annem mutfakta bulaşık yıkarken TV'nin karşısına çivilendiğimi hatırlarım...Bu filmin verdiği nostalji hissi, gerek görüntüleriyle gerekse müzikleriyle apayrıdır benim için...Cem Yılmaz'ın aman aman hayranı olmayan biri olarak bu filmdeki Cem Yılmaz'ı da ayrı tutarım hep...

    Geçenlerde kendisi paylaşmış sanırım sosyal medya üzerinden...Söylenti de olabilir, emin değilim ama gelecek sene, yani filmin 20. yıldönümünde 40 dakikalık özel bir bölüm çekecekmiş Altan ve Nuri Çamlı kardeşlere...Ne denli doğru olur bilmiyorum, genelde bu tarz ele alışlara karşı olsam da inceden kıpır kıpır olmadım değil...Ama kesinlikle filmin hissini vermeyeceği de aşikar...

    Çok sevdiğim ve bende her daim ayrı bir yeri olan, defalarca izlememe rağmen halen sıkılmadığım bu filmi hatırlattığı için Özgür Abi'ye teşekkürü borç bilirim...



    Not : Mazhar ve Fuat'ın 1973 yapımı ''Türküz Türkü Çağırırız'' albümünün neredeyse tamamı sadece Anadolu Rock'ın değil, bence dünya genelinde  Psychedelic Rock ile 60'lar Revival türünün güzel örneklerinden...Meraklısı için ; https://www.youtube.com/watch?v=EDfvlsypElQ&t=1930s
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

pizagor

Filmi çok seviyorum tamam da Cem Yılmaz'ın oynadığı Altan Çamlı karakterini tanımlamakta zorlanıyorum esasında. Vicdan duygusu gelişmemiş bir çeşit neşeli sosyopat mı desem yoksa ahlaktan mahrum kalmış bedeni gelişmiş – kafası çocuk kalmış bir kamu zararlısı mı, bilemiyorum. Hikaye örgüsünü düşündüğümde böylesine çevresine bile bile zararlı bir insanın herşeyi alenen – zarar verdiği kişilerle birlikte yapması ve sanki ahlaki olanı buymuş, herşey süt limanmış gibi davranması bana bu karakterle ilgili en garip gelen durum. Çevremde görmek dahi istemeyeceğim karakterde bir insanın filmin sonlarına doğru adeta bir azize dönüştürülüyor olması da ayrı zorlama. Bayıla bayıla izliyoruz da çok tutarsız değil mi şu filmin kurgusu, Altan karakteri ziyadesiyle gerçeküstü işlenmiyor mu bu filmde?
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


ferzan

    Ben bilakis yakın çevremde yıllardır gerçek birer Altan Çamlı varyasyonlarını gözlemlediğimden bana hiç tutarsız gelmedi...Daha doğrusu tutarsızlık, bu tarz adamların en tutarlı yanı diye düşünüyorum...

    Filmin başında özgüveni yüksek ve kendinden emin bir Altan Çamlı'ya filmin finalindeki malum çiçek sahnesi öncesi yakalama durumu sorulsaydı, kesin ''asarım keserim'' tarzı bir laf ederdi ama başına geldiğinde asıp kesemeyeceğinin, keseceği şeylerin yalnızca bir buket çiçek olacağının kendi de içten içe farkında aslında...Bu tarz adamlar zayıflık olarak gördükleri bazı hallerden öğrenilmiş tavırlarla kaçındıkları ve aksine bir görünüm sergiledikleri için bu açmazla yüzleştiklerinde çok nadiren kalender bir tavra bürünebiliyorlar ama mesele onlara bu en savunmasız ve gardın düştüğü nadir anlarda denk gelebilmek...Kısaca Altan Çamlı da, Nuri Çamlı da halen çocuk olmakla birlikte çocukluk seviyesindeki ağırbaşlı abi - zirzop kardeş dengesini 30'lu yaşlarında bile sürdürüyorlar...Diğer yandan, Nuri'nin de damarı bulunduğu takdirde kardeşinden beter coşabileceği ve Altan'ın yeri geldi mi abisini frenleme yahut bilgiçlik taslama tribine girebileceği gayet mümkün olmakla birlikte filmde zaten birkaç örneğini de görüyoruz...O sebeple bana Altan Çamlı da, Nuri Çamlı da kurgudan uzak, son derece gerçekçi karakterlermiş gibi geliyor...Sanırım bu yüzden filmi detaylarıyla beraber çok seviyorum ama bu benim görüşüm, yanılıyor olabilirim ya da filme olan nostaljik tutkumdan ötürü objektif bakamıyor olabilirim... ::)

    1000. mesajımı da Altan ve Nuri Çamlı kardeşlere armağan etmiş olayım o halde... :)
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

alan ford

 I , Daniel Blake. Ken Loach boktan dünyamızı suratımıza çarpıyor. Daniel Blake çok güzel adam ama , seyredin , seyrettirin.
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

ferzan



    Dün gece T2 : Trainspotting 'i izledim...

    İlk film ile 12 yıl önce tanışmış, pek çok seveni gibi bıkıp usanmadan defalarca izlemiştim...Bu senenin başlarında da kitabını okumuş, devam kitabı P.rno'yu da yakın bir zamanda okumak üzere arşivime katmıştım...Niyetim, P.rno'yu okuduktan sonra filmi izlemekti ama Trainspotting gibi özel yapımların kitabını sonradan okumak güzel olduğu için, çok sevdiğim karakterlerine dair daha fazla detayı ve filmdekinin birkaç katı ekstra olay ve karakteri barındırdığı için kitabı sonradan okunması daha zevkli olan filmler kategorimdeydi...T2 için de önce izleyip ondan sonra P.rno'yu okumaya niyetlenerek filmin başına oturdum...

    1996'da çekilen o kültleşmiş efsanenin devamının 20 yıl sonra ele alınması fikri, beni her ne kadar heyecanlandırsa da birşeylerin eskisi gibi olamayacağından emindim adeta...Dolayısıyla beklentim çok yukarılarda değildi, ilk filmin yarısı kadar bile etki beklemiyordum, sadece karakterlerin 20 yıl sonraki hallerini göreceğim için, bolca da ilk filmin nostaljisi yapılacağı için mutluydum...Öyle de oldu...

    Renton'un, Spud'un, Sick Boy'un ve Begbie'nin 20 yıl sonraki hallerini, değişen pek bir şey olmadığını görmek gülümsetse de, bu karakterlerin hatırına bile film kendini kurtaramadı gözümde...Umarım çoğu P.rno kitabından uyarlanmamıştır, öyleyse kitaba dair beklentim de düşecek...Yanlış anlaşılmasın, Trainspotting sevdalılarının buruk bir tebessümle ve bolca nostaljiyle izleyeceği, pişman etmeyen bir yapım...Ama 1996'daki Trainspotting efsanesinin uzağından geçebiliyor sadece...

    Yaş almış karakterlerin haricinde ilk filmin ağır bir nostaljisi olmakla beraber ilk filmdeki kadar öncü ve eleştirel bir yanı yoktu, zaten olamazdı...Çünkü yeraltı kültürüne de, toplumsal eleştiriye de zaten 20 yıl önce öncülük eden eserlerden biri olarak kendi yarattığı şablonun dışına çıkması olanaksızdı...Kitapta olsun, çizgi romanda olsun, filmde olsun, bu tarz eserlerin yıllar sonra gelen devamlarının asla eski tadı veremeyecek olması kaliteden ziyade kendi koyduğu çıtayı aşamama durumundan ötürü bence...Yani, bir anda bomba etkisi yaratıp yıllarca belirli yaş gruplarındaki insanları etkin altına alacak denli öncü bir tavır sergiliyorsun ve çıtayı mızrak gibi fırlatıp en yükseğe atıyorsun...Ondan sonra da o çıtayı geçmeye çalışıyorsun...Bu da seni efsaneleştiren tavra ters düşüyor ve kendinle çelişiyorsun...Tek atımlık dom dom kurşunu gibi olan bu eserler, bir kez ateş alır ama ikincide kendini yok etmeye programlanmıştır...İlk ve tek atışın muazzam tesiri ardından o tek atımlık silahın tekrar ateşlenmesi, o silahın mahvolmasına sebep olabilir...Bu eserleri çekici ve unutulmaz kılan, üretim zamanlamasıyla tam isabet etmesine sebebiyet veren dinamik, o hırçın ve ulaşılmaz çekicilik; o eşine kolay rastlanmayan büyü, tam da tek atımlık fizyolojileri dolayısıyladır bence...O sebeple rüştünü ispatlamış efsanelerin seneler sonra devam ettirilmemesi ve her daim biricik kalması taraftarıyım...

    T2, tam anlamıyla bir ilk film nostaljisi...Halen ilk filmin ekmeğini yiyor, üzerine yeni birşey koyamıyor...Eleştiri araçları değişiyor, ama eleştiri biçimi aynen kalıyor...Bu biçim, zamana ayak uyduramadığı için pek çok kurnazın sosyal medya hesaplarındaki beylik aforizmalardan öte bir his veremiyor haliyle...

    Fimde güzel yanlar yok mu, elbette var...Aradan 20 yıl geçtiğini hatırlatan ve feci duygulandıran küçük ama çok etkili detaylar var...Bunlar, tıpkı 20 yıllık karakterlerin güzelliği gibi filmi izlemesi keyifli hale getiriyor ama film bittiğinde buna rağmen sınıfı geçemiyor, bütünlemeye kalıyor...Sinematografi, anlatım ya da başka bir sebepten değil...Sadece ilk filmin gölgesine sığındığı ve nostaljiden öte birşey veremediği için...

    Ben yine filmi sevdim, tekrar tekrar da açıp izlerim ama içim burularak, bir efsanenin gereksiz bir devamla zamana yenik düşüşünü farkettiğime yanarak izlerim...Trainspotting ruhu bunu içermezdi oysa...Bir parça ''hızlı yaşa genç öl'' modundaydı ama bu filmle kendi mottosunu, popülerite nostaljisine yenik düşürdü...Kendine ihanet etti diye düşünüyorum...Bir de fazlasıyla alışılageldik ve tahmin edilebilir yoldan gelişme bölümü sonuç bölümüne bağlandı...Bu da ilk filmle yaratılan anlatının karakteristik yapısına ters düştü benim fikrimce...

    Herşeye rağmen Trainspotting sevdalılarının pişman olmadan ama burularak izleyecekleri bir yapım...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

pizagor

Şakir'e çay yok  :)

Malesef orijinalini bulamadığım için youtube'dan 10-11 dakikası kırpılmış bir Çiçek Abbas seyretmek durumunda kaldım. Bilmiyorum bu film üzerine birşeyler yazmaya gerek var mı! Döneme dair çekilmiş muazzam bir fotograf...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


ferzan

    T2 : Trainspotting ile ilgili iki mesaj önceki yorumumda belirttiğim noktaların halen arkasında olmakla birlikte iki ay içerisinde filmi tekrar tekrar açıp hızlıca göz gezdirdiğim, uzun uzun bazı bölümlerinde oyalandığım ve defalarca yeniden oynattığım bazı sahne ve planlar oldu...

    Hala aynı şekilde düşünmeme rağmen, zaman içerisinde filmi giderek daha çok sevdiğimi farkettim...Devam filmi konu işlenişinden ve ilk filmle kıyaslamaktan ziyade geçişlere, kurgudaki bariz karakteristiğe, müzik kullanımına ve pek çok ince detayına daha fazla dikkat edip ilk izleyişimden daha fazla zevk aldım her açtığımda...

    Bir müddet daha sıklıkla açıp bazı kısımlarını tekrar tekrar izlemeye devam edeceğim sanırım...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

pizagor



Ne yazarsam yazayım spoiler olacak. Ama afişte yazdığı kadarıyla ben de aktarayım, hem CIA hem de uyuşturucu kartelleri için ter döken bir pilotun hikayesi. İsmine aldanmayın, keyifli bir film, izleyin derim.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


pizagor

Despicable Me 3...

Seviyorum şu punk evreni. Bu üçüncü film (2015 tarihli Minions filmini de sayarsak aslında dördüncü) en az ilki kadar eğlenceli olmuş. Kötü karakterlerin saçmalığı ve orijinalliği sürüklüyor bu filmleri ve bence ikinci filmde söz konusu çılgın karakterli süper kötüyü senaryoda bir miktar esirgemişlerdi. Şimdiyse özüne dönmüş (ki Minions'taki Scarlett Overkill de bu hususta çok iyiydi). Sadece vizyondaki filmi değil tüm filmlerini es geçmeyin derim.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!