Stephen King Sohbet Odası

Başlatan ümitkr, 20 Ekim, 2009, 21:34:08

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ümitkr

Bugün 20 Ekim 2009 Sali.
Bugün Stephen King'in dün okumaya basladigim "Oyun" adli romanini bitirdim. Yillar önce "Seffaf" ve "Oyun"u boykot ederek okumama sebebim kapaklarindaki "çiplak" kadin resimleriydi. Kitaplarin degeri azaltiliyormus gibi gelmisti bana. Ucuz bir satis stratejisi diye yorumlamistim. Yanilmisim. Kitaplar içerik olarak gene harikaydi. Ama içerik ve yazarin kalemi bana kapaklari sevdiremedi.
Gelelim "Oyun"a ve çizgi roman iliskisine. Önce özetler:
Kocasiyla göl kiyisindaki issiz yazliga giden ve kendini yataga kelepçeleten Jessie iliski sirasinda kocasinin ölümüyle yataga bagli kalir. Kurtulma yollarini ararken eve giren aç bir köpek kocasini yemeye baslayinca çok daha zor bir durumda kalir. O da yetmezmis gibi bir de "yaratik" çikiverir ortaya.
Gönül Suveren çevirisiyle okura sunulan romanin yayincisi Altin Kitaplar. Elimdeki 1. baskinin basim yili Kasim 1993.
Oyun romanini ÇROP Blog'a aktaris sebebim hemen her sayfada "bu olay, bu sey, bu kollar, bu durum v.s. resimli romandaki gibiydi" cümlesine rastlaniyor olmasi. Hatta daha da ileri giden yazarin isim vermeden yaptigi çizgi roman göndermelerine iki isim katmasi: Dondi ve Tales From Crypt.
Kitabin 272. sayfasinda uzun bir paragrafta yazar bir çok kez resimli roman dedikten sonra paragrafin sonunda "Çukura kaçmis gözleri kapkara, yuvarlak ve ifadesizdi. Bu gözler Jessie'ye hem resimli romanlardaki kimsesiz Dondi'yi, hem de Charles Manson'u hatirlatiyordu." cümlesiyle bir çizgi romani isaret ediyordu: Dondi

Yukarida bir sayfasini gördügünüz karakter Dondi'dir. Hiç büyümeyen çocuk karakterler kategorisindeki savas öksüzü çizgi kahramaninin yaraticilari Gus Edson ve Irwin Hasen ikilisidir. 25 Eylül 1955'te baslayan seri 8 Haziran 198'da sona ermis. Yaraticilarindan Hasen, National Cartoonist Society 1961 v2 62'de strip kategorisinde iki defa ödül almis.
Stephen King'in "Oyun"da ortaya attigi "yaratik"la ilgili ancak finalde açikladigi gerçege adim adim yaklasirken 298-299. sayfalarda su cümlelerde "Tales From The Crypt" adina rastliyoruz: "Devriye arabasinin arka kanepesinde oturuyordu ve bir agustosböcegi kadar gevezeydi. 'Tales From Crypt'teki öykülerin birinden kaçmisa benziyordu."

Maxwell Gaines'in 1944 yilinda kurdugu, comics dünyasina hayli sert bir giris yapan EC Comicsyayinlarindan biri olan "Tales From The Crypt serisi yayinevinin 1950 çikisli korku öykülerini barindiriyordu. Her sayisinda kisa korku çizgi romanlarina yer veren seri çizimiyle o dönemler pek gösterilmeyen kan ve dehset sahnelerine fazlaca yer veriyordu. Bu nedenle de sansür kurulunun kirilmasi için bahane yarattigi gibi ilk kurbanlarindan oldu.
***
Aslinda bilgi çok ama galiba roman bahanesiyle bu kadarini yazmak yeterli olacaktir. Bu arada çizgi roman göndermeli bu romani da okumak isteyeceklere bastan söyleyeyim elinizi çabuk tutun. Çok sey kaçiriyorsunuz.

hanac

Ben de su aralar Dark Tower (Kara Kule) serisini okuyorum.

Kitaplarin ilk 3 cildini almama ragmen yillarca okumadim.

Ama ben boykot amacli degilde seri tamamlansin okurum diye dusunuyordum.

Neyse seri 7 kitap ile tamamlandigina gore okuyabilirim dedim.

Ilk 2 kitabi okudum ve 3. kitaba (Corak Topraklar) gecince bir gariplik oldugunu anladim.

Macerada bir kopukluk vardi, Stephen King herhalde toparlayacak dedim ama mantiksiz duruyordu.

Gecen gun kitapcida 3. cildi buldum ve garipligin nedenini anladim.

Bendeki kitap 270 sayfa iken yeni baskisi 600 sayfa civarinda.

Megerse "Altin Kitaplar" eski baskilarda bu kitabi 2 ayri kitap olarak cikarmis, yani 1994 yilinda.

3. kitabin 2. cildi imis benim aldigim, 1. cildini ise bulmak cok zor.

Ya 1. cilt icin sahaflari arastiracagim ya da 3. kitabi yeniden alacagim. 

Neyse konuyu cr ye baglayayim cok uzattim.  :)

Megerse bu kitaplarin bir de cr serisi varmis, Marvel tarafindan yayinlanan.

Bu cr yi okuyan arkadaslarin goruslerini bekliyorum.





ümitkr

Stephen King, gücünü günesten alan vampirlerle ilgili bir çizgi roman yazmaya baslamis galiba yenilerde dogru anladiysam. Haberi indirdim ama daha tam okumadim, çevirmedim. bakalim ne çikacak ortaya.

Bu arada Hasan bak bunu buldum: Tilsim (yazanlar King/Straus)
Sanal alip okuyacagim kismetse bugün yarin. Dilersen adresi gönderebilirim.

hanac

Alıntı yapılan: ümitkr - 28 Ekim, 2009, 10:52:35
Stephen King, gücünü günesten alan vampirlerle ilgili bir çizgi roman yazmaya baslamis galiba yenilerde dogru anladiysam. Haberi indirdim ama daha tam okumadim, çevirmedim. bakalim ne çikacak ortaya.

Umit cok ilginc bir konuya benziyor. Muhakkak bizi bilgilendir.

Alıntı yapılan: ümitkr - 28 Ekim, 2009, 10:52:35
Bu arada Hasan bak bunu buldum: Tilsim (yazanlar King/Straus)
Sanal alip okuyacagim kismetse bugün yarin. Dilersen adresi gönderebilirim
.

Adresi gonderirsen cok sevinirim.

Tilsim'in kitabi 10 yildir kutuphanemde duruyor, bu bahane ile onu da okurum.

pizagor

Alıntı yapılan: hanac - 28 Ekim, 2009, 17:50:47
Tilsim'in kitabi 10 yildir kutuphanemde duruyor, bu bahane ile onu da okurum.

Büyük kayip...

Bence Stephen King imzasini tasiyan (Peter Straub ile birlikte yazdigi) en iyi roman...

Yüzüklerin Efendisi'ni okuyana kadar listemin bir numarasi...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


ümitkr

Tilsim'i aldim okumadim daha :( Su siralar "Gecenin Pençeleri"ne basladim. Okumadigim eskilerden iki-üç kitabi kaldi.

Asagidaki sayfa da Hasan için gelsin (tek sayisi inmis baska yok. linki gönderecegim):

Lami Tiryaki

Askerdeyken Hava Ikmal'in kütüphanesinde görev yapmistim(böyle sans kaç kisinin basina gelir bilmem, benim basima geldi). Görev esnasinda kütüphanede bulunan sayisiz kitap arasindan Stephen King'in Seffaf(Tommyknockers) kitabini bir günde okumustum. Sonra da gece üssün en issiz ve karanlik noktasina 24.00-02.00 nöbetine yolladilar beni, tek basima. Nöbet boyunca tüfegin emniyeti açik parmagim tetikte gözlerim faltasi gibi açik beklemistim. Yas bas ne olursa olsun etkileniyor insan yahu!..

Selamlar
Lami 

ümitkr

Alıntı yapılan: Lami Tiryaki - 29 Ekim, 2009, 00:12:41
Askerdeyken Hava Ikmal'in kütüphanesinde görev yapmistim(böyle sans kaç kisinin basina gelir bilmem, benim basima geldi). Görev esnasinda kütüphanede bulunan sayisiz kitap arasindan Stephen King'in Seffaf(Tommyknockers) kitabini bir günde okumustum. Sonra da gece üssün en issiz ve karanlik noktasina 24.00-02.00 nöbetine yolladilar beni, tek basima. Nöbet boyunca tüfegin emniyeti açik parmagim tetikte gözlerim faltasi gibi açik beklemistim. Yas bas ne olursa olsun etkileniyor insan yahu!..

Selamlar
Lami 

Lami hiç gülecegim yoktu :) Ben de ilk kez "O" romaninda tirsmistim. Askerlik demisken... King'in "Mahser" (The Stand)ini ben de askerde okumustum. Ilk 10 sayfadan sonra geri dönüp gözüme takilan bazi ayrintilari yazmaya baslamistim. Bütün gece romani okuyup yazi yazdimdi. Ukalalik saymazsaniz asagida yazdiklarimin düzenlenmis halini bulacaksiniz:


LOST – Kaybolmanin Kökeni

Üzerine kitaplar bile yazilan fenomen (!) dizi LOST fikrinin nereden çikmis olabilecegini irdelemek zevkli bir çalisma oldu açikçasi. Önce Stephen King'in "The Stand – Mahser" romaniyla dizi arasindaki kendi gözlemlerimi siraladim asagida sonra da internette bulduklarimi.

LOST çok tuttu çok. Psikanalitik çözümlemeler yapanlar, dizi kahramanlari sanki gerçekten yasiyorlarmis gibi yazisanlar, bazi ip uçlarini kovalayarak gözlem yetenegiyle övünenler... Dizide çizgi roman yazarligindan yetisme "arkasi yarin" mantigi kalemini iyi kullanan Yazarlar tarafindan kurgusal soru isaretleri arttirildikça bunun büyük bir basari oldugunu sanrisini yasayanlar artmakta. Aslinda olay basit: Bu diziyi birileri yazmis, bir seylerden etkilenmis ve kurgu yapmislar, belki en dogrusu olaya teknik ve gerçekçi yaklasarak yazarlarini tebrik etmektir.

Özetlerle baslayalim -

The Stand:

Olay bu ya, bir sabah küçük bir kasabanin benzin istasyonuna gelen araçtaki herkes garip bir hastalik tarafindan öldürülmüstür. Kasabalilar daha ne oldugunu anlamadan hastaligi kapar, yayarlar. Bu "süper grip" adi verilen bir hastaliktir ve suni ortamlarda üretildigi laboratuardan kurtulmustur.
Olan olur, bütün Amerika bu hastaliga yakalanir. Insanlar birbiri ardina ölmeye baslarlar. Sadece bazi kisiler bu hastaliktan etkilenmez. Bir tür bagisikliklari vardir ama simdi de dünyada yalnizdirlar. Ya da degildirler.
Hayatta kalanlar bir çesit çagri almaya baslarlar. Gece rüyalarinda onlara birileri seslenir. Bunlardan bir gruba Abigail ana seslenir ve aydinligin, iyiligin ve tanrinin tarafina çagirir. Diger grubu ise Flagg adli karanlik biri çagirir.
Bu sekilde amerikanin her yanindan insanlar amerikanin iki ucunda toplanmaya baslarlar. Belli ki bir savas olacaktir ve bu savasi ya kötülük kazanacaktir ya da iyilik.

Lost:

Gizemli bir adaya düsen uçaktan bir grup insan kurtulur ve hayatta kalmak, adadan kurtulmak için çareler ararlar.
Bu süre içinde baslarina bir çok belali olay gelir. Bunlarin basinda adadaki gizemli canavarimsi, siyah duman yaratiktir.
Diger bela ise adanin diger tarafindaki "ötekiler" denilen zalim insanlardir. Sonradan anlasildigi üzere bu insanlar vahsi degil son derece modern bilim adamidirlar.
Zaman geçtikçe olaylar artar ve kaçanlar, ölenler, deneyler ortaya çikar.

Konusal kiyaslama:

Yukaridaki konulara bakildiginda bir benzerlik bulmak neredeyse imkansiz gibidir. Hani deney, az sayida insanin hayatta kalma mücadelesi, kötü ötekiler gibi birkaç sey olmasa hiç yok demek mümkün.
Ancak karakterlere ve yan temalara bakildiginda en azindan Lost'un bir The Stand uyarlamasi oldugunu söylemek mümkün. Özellikle bilim adamlari toplulugunun bir bölümde kitap okuma toplantisinda Stephen King okuyor olmalari ve The Stand'i irdeliyor olmalari usta yazara ve eserine saygi durusu gibidir. 



Öne çikan Karakterler arasindaki benzerlikler:

Fran: Hamile güzel genç kiz
Claire Littleton (ayni özellikler)

Harold: Sisman, dikkat çekmeyen ama aslinda çok akilli olan genç.
Hugo Harley Reyes (aynen)

Lloyd: Kriminal suçlari olan biri.
James "Sawyer" Ford (çok benzer)

Bateman: Olgun, yasi büyük her seyi çözen profesör
John Locke (adeta adasal versiyon)

Kojak: Köpek
Vincent (akilli köpekler)

Larry: Gözden düsen rock sarkicisi
Charlie Pace (özellikle tipa tip)

Stu: Akli selim arastirmaci, lider ruhlu
Jack Shephard (tek fark Jack Doktor, ama Stu'da kansermis iyilesmis)

Julie Larry: 17'lik azgin kiz
Kate Austen (Kate daha akli basinda ama genç ve dengesiz ruh ve ask hayati ortak)

Nadine: Medyum tarzi bir hanim. 37 yasinda. Beyaz saçli, ögretmen, çocuk dogurma pesinde.
Danielle Rousseau (Kaçirilan kizini kurtarma pesinde. Çocuk özlemi ve erkeksi yanlar ortak)

Joe: Baslarda konusmayan, uzak dogulu yetenekli çocuk.
Jin-Soo Kwon (Koreli. Ingilizcesi olmadigindan iletisimde zorlaniyor. Basta herkese kötü davransa da- Joe gibi, sonradan insanlara isiniyor ve lisan ögrenmeye basliyor)

Flagg: Karanlik ruh, zebani, kötülük.
Benjamin Linus (dogaüstü tarafi yok ama olmasa da insanlari kendine esir edebilmekte, kötü)

Abigail ana: Zenci kadin.
Rose (Beyaz bir kocayla evli, sir tutabilen, görmüs geçirmis zenci hanim)

Yan temalar:

-   Kisirlik ihtimali: Bateman'in ortaya attigi bu fikir dünyada dogum gerçeklestiginde bebeklerin süper gribe yakalanarak ölmeleri ihtimalini esas almaktadir. Lost'da ise adada yapilan deneylerin tamami "dogum" üzerinedir ve adada yapilan dogumlarda ölümlerin neden gerçeklestigini ortaya çikarmaya çalismaktadir. Dizide Claire, kitapta Fran üzerinden bu sorunun yaniti aranirken her ikisinde de dogum sorunsuz gerçeklesir. Claire adaya gelmeden önce hamile oldugu için adadan etkilenmemistir, Fran'in bebegi ise bagisiklik kazanarak dogar. Ancak Sun adli Koreli kadinin adada hamile kalisi bu soruyu yeniden gündeme getirir.

-   Seçilmis kisiler: Mahser'de de Lost'ta da kurtulan kisiler seçilmis kisiler olarak adeta kutsanmaktadirlar. Abigail ananin kisilerin rüyalarina girerek onlari çagirdigi ve azize sifatiyla onlara seslendigi, sürekli olarak seçilmis olduklarini söyledigine romanin hemen her sayfasinda tanik olunmaktadir. Lost'ta ise herkesin hayati bir noktasinda birbirleriyle kesismistir. Adeta ortak bir alin yazisina dogru yönlendirilmislerdir kaderce. Tek tek her sezon içerisinde karakterlere birileri hep seçilmis kisiler olduklarini dile getirmistir flashbacklerde. 4. sezon ilk bölümlerde ise dogrudan "bizler seçilmis kisileriz" denilmektedir.

-   Kara yaratik: Romanda sag kalanlari kötülük dolu tarafa çagiran Flagg adli kara zebani aslinda bedensizdir. Kötülüklerin biçimlenmis halidir. Lost'da ise Kara, dumandan olusmus bir yaratik agaçlari yerinden sökmekte, insanlari öldürmektedir.

-   Dinamit: Belki de en ilginç seylerden biri "terleyen dinamitler"dir. Harold, Flagg'a katilmaya karar verdiginde iyilik tarafinda kalmak isteyenlerin liderlerini öldürmeye karar verir. Bunda da buldugu dinamit lokumlarini kullanacaktir. Nadine ile konusurken "dikkat et, bu dinamitler terli, nitrogliserin kararsiz bir patlayicidir" uyarisini yapar (sayfa 308). Lost'da da vardir terleyen dinamitler. Adanin ta ortasinda bulunan bir gemide bulunmaktadirlar. Bir bölümde gemiden terleyen dinamitler" alinirken kazazedelerden biri Harold'un kurdugu cümlenin aynini kurarken havaya uçmustur.   

-   Bebek isteme: Lost'ta da Mahser'de (sayfa 208) de hamile kizlarin bebekleri istenir. Her ikisinde de bu bebekler çok önemlidir ve adeta kutsaldir ve her ikisinde de bebekler kurtarilir.

-   Issizlik: Temel benzerlik bu bilinmeyen adayla ve issiz sehirlerin bilinmezliginde yasam savasi verme paradigmasidir. Bir yanda adanin insansizligi diger yanda ölülerle dolu dünyanin insansizligi.

Buraya kadar benim tespitlerimi okudunuz biraz da LOSTPEDIA'ya bakalim (ortak benzerlikleri tekrar yazmadim):

-   Hem romanda hem de dizide hayaller ve rüyalar görülür.
-   Her iki eserde de iyi ve kötü taraflar vardir.
-   Rock sarkici Larry, tipki Charlie gibi hayata tekrar tutunma noktasinda asik olur (Lucy)
-   Bir yerde yine Benjamin ile Locke arasinda Stephen King kitaplari konusulur.
-   Stuart'in romanda okudugu kitap Watership Down dizide Sawyer'in okudugu kitaptir.
-   Haksiz ölümler her iki eserde de vardir. Kimi sempati duyulan karakterin ani ve beklenmedik ölümü her iki eserde de rahatsiz edicidir.
-   Her iki eserde de bir tür yikimin ardindan uygarligi tekrar kurma girisimi vardir.
-   Abigail ananin yasi 108'dir. Lost'taki esrarengiz rakamlarin toplami da 108'dir. 4+8+15+16+23+42=108
-   Flagg gülen sari bir smily desenli tisört giymektedir. Benjamin Linus ayni desenli balonla kaza geçirir.
-   Romanda kötü taraftakiler Flagg'i neredeyse sorgulamadan izlerken ve sona dogru huzursuzlasmaya baslarken dizide Benjamin Flagg'in konumundadir.
-   Mahser'de 4 kisi Flagg'la yüzlesmek üzere yola çikarlar, içlerinden biri geridekilere haber vermek üzere geri döner. Dizinin 2. sezon sonunda ayni olay gerçeklesir ve Jack, Sawyer, Kate tutsak alinarak yola devam ederken Hurley geri gönderilir. 

***

LOST, hakkinda teoriler üretilecek kadar basarili midir bilmiyorum açikçasi. Teknik olarak senaristlerin su ana kadar bazi fazla tekrarli ve bayik bölümlerin disinda oldukça sürükleyici ve bol soru isaretli kurgu yarattiklari bir gerçek. Bu noktada tek endisem bu soru isaretlerini dizinin sürükleyiciligine uygun bir yanitla bitiremeyebilecekleridir. Final çok sönük kalabilir, izleyici tatmin olmayabilir böylesi bir kurgunun sonunda. Ama bu endisem bir yana alt yapi Stephen King olunca baslangiç ve sürecin basarisiz olmasini beklemek hata olurdu demekte bir sakinca görmüyorum. Bu arada usta romancinin "Gece Yarisini Üç Geçe" romanini da hatirlamak gerekir. Havadaki bir uçagin hava bosluguna girerek paralel bir boyuta geçisi ve paralel boyutta yaratiklarla karsilasilmasi gibi nüveler de yine LOST'un ilerleyen bölümlerinde ortaya çikabilecek unsurlar olabilir. Nitekim "siyah gaz bulutu yaratik"la ilk bölümden beri "yaratik" unsuru kullanilmis gibi. Gerisini görecegiz artik.   

LOST – Kaybolmanin Kökeni

Üzerine kitaplar bile yazilan fenomen (!) dizi LOST fikrinin nereden çikmis olabilecegini irdelemek zevkli bir çalisma oldu açikçasi. Önce Stephen King'in "The Stand – Mahser" romaniyla dizi arasindaki kendi gözlemlerimi siraladim asagida sonra da internette bulduklarimi.

Özetlerle baslayalim -

The Stand:

Olay bu ya, bir sabah küçük bir kasabanin benzin istasyonuna gelen araçtaki herkes garip bir hastalik tarafindan öldürülmüstür. Kasabalilar daha ne oldugunu anlamadan hastaligi kapar, yayarlar. Bu "süper grip" adi verilen bir hastaliktir ve suni ortamlarda üretildigi laboratuardan kurtulmustur.
Olan olur, bütün Amerika bu hastaliga yakalanir. Insanlar birbiri ardina ölmeye baslarlar. Sadece bazi kisiler bu hastaliktan etkilenmez. Bir tür bagisikliklari vardir ama simdi de dünyada yalnizdirlar. Ya da degildirler.
Hayatta kalanlar bir çesit çagri almaya baslarlar. Gece rüyalarinda onlara birileri seslenir. Bunlardan bir gruba Abigail ana seslenir ve aydinligin, iyiligin ve tanrinin tarafina çagirir. Diger grubu ise Flagg adli karanlik biri çagirir.
Bu sekilde amerikanin her yanindan insanlar amerikanin iki ucunda toplanmaya baslarlar. Belli ki bir savas olacaktir ve bu savasi ya kötülük kazanacaktir ya da iyilik.

LOST:

Gizemli bir adaya düsen uçaktan bir grup insan kurtulur ve hayatta kalmak, adadan kurtulmak için çareler ararlar.
Bu süre içinde baslarina bir çok belali olay gelir. Bunlarin basinda adadaki gizemli canavarimsi, siyah duman yaratiktir.
Diger bela ise adanin diger tarafindaki "ötekiler" denilen zalim insanlardir. Sonradan anlasildigi üzere bu insanlar vahsi degil son derece modern bilim adamidirlar.
Zaman geçtikçe olaylar artar ve kaçanlar, ölenler, deneyler ortaya çikar.

Konusal kiyaslama:

Yukaridaki konulara bakildiginda bir benzerlik bulmak neredeyse imkansiz gibidir. Hani deney, az sayida insanin hayatta kalma mücadelesi, kötü ötekiler gibi birkaç sey olmasa hiç yok demek mümkün.
Ancak karakterlere ve yan temalara bakildiginda en azindan Lost'un bir The Stand uyarlamasi oldugunu söylemek mümkün. Özellikle bilim adamlari toplulugunun bir bölümde kitap okuma toplantisinda Stephen King okuyor olmalari ve The Stand'i irdeliyor olmalari usta yazara ve eserine saygi durusu gibidir. 

Öne çikan Karakterler arasindaki benzerlikler:

Fran: Hamile güzel genç kiz
Claire Littleton (ayni özellikler)

Harold: Sisman, dikkat çekmeyen ama aslinda çok akilli olan genç.
Hugo Harley Reyes (aynen)

Lloyd: Kriminal suçlari olan biri.
James "Sawyer" Ford (çok benzer)

Bateman: Olgun, yasi büyük her seyi çözen profesör
John Locke (adeta adasal versiyon)

Kojak: Köpek
Vincent (akilli köpekler)

Larry: Gözden düsen rock sarkicisi
Charlie Pace (özellikle tipa tip)

Stu: Akli selim arastirmaci, lider ruhlu
Jack Shephard (tek fark Jack Doktor, ama Stu'da kansermis iyilesmis)

Julie Larry: 17'lik azgin kiz
Kate Austen (Kate daha akli basinda ama genç ve dengesiz ruh ve ask hayati ortak)

Nadine: Medyum tarzi bir hanim. 37 yasinda. Beyaz saçli, ögretmen, çocuk dogurma pesinde.
Danielle Rousseau (Kaçirilan kizini kurtarma pesinde. Çocuk özlemi ve erkeksi yanlar ortak)

Joe: Baslarda konusmayan, uzak dogulu yetenekli çocuk.
Jin-Soo Kwon (Koreli. Ingilizcesi olmadigindan iletisimde zorlaniyor. Basta herkese kötü davransa da- Joe gibi, sonradan insanlara isiniyor ve lisan ögrenmeye basliyor)

Flagg: Karanlik ruh, zebani, kötülük.
Benjamin Linus (dogaüstü tarafi yok ama olmasa da insanlari kendine esir edebilmekte, kötü)

Abigail ana: Zenci kadin.
Rose (Beyaz bir kocayla evli, sir tutabilen, görmüs geçirmis zenci hanim)

Yan temalar:

- Kisirlik ihtimali: Bateman'in ortaya attigi bu fikir dünyada dogum gerçeklestiginde bebeklerin süper gribe yakalanarak ölmeleri ihtimalini esas almaktadir. Lost'da ise adada yapilan deneylerin tamami "dogum" üzerinedir ve adada yapilan dogumlarda ölümlerin neden gerçeklestigini ortaya çikarmaya çalismaktadir. Dizide Claire, kitapta Fran üzerinden bu sorunun yaniti aranirken her ikisinde de dogum sorunsuz gerçeklesir. Claire adaya gelmeden önce hamile oldugu için adadan etkilenmemistir, Fran'in bebegi ise bagisiklik kazanarak dogar. Ancak Sun adli Koreli kadinin adada hamile kalisi bu soruyu yeniden gündeme getirir.

- Seçilmis kisiler: Mahser'de de Lost'ta da kurtulan kisiler seçilmis kisiler olarak adeta kutsanmaktadirlar. Abigail ananin kisilerin rüyalarina girerek onlari çagirdigi ve azize sifatiyla onlara seslendigi, sürekli olarak seçilmis olduklarini söyledigine romanin hemen her sayfasinda tanik olunmaktadir. Lost'ta ise herkesin hayati bir noktasinda birbirleriyle kesismistir. Adeta ortak bir alin yazisina dogru yönlendirilmislerdir kaderce. Tek tek her sezon içerisinde karakterlere birileri hep seçilmis kisiler olduklarini dile getirmistir flashbacklerde. 4. sezon ilk bölümlerde ise dogrudan "bizler seçilmis kisileriz" denilmektedir.

- Kara yaratik: Romanda sag kalanlari kötülük dolu tarafa çagiran Flagg adli kara zebani aslinda bedensizdir. Kötülüklerin biçimlenmis halidir. Lost'da ise Kara, dumandan olusmus bir yaratik agaçlari yerinden sökmekte, insanlari öldürmektedir.

- Dinamit: Belki de en ilginç seylerden biri "terleyen dinamitler"dir. Harold, Flagg'a katilmaya karar verdiginde iyilik tarafinda kalmak isteyenlerin liderlerini öldürmeye karar verir. Bunda da buldugu dinamit lokumlarini kullanacaktir. Nadine ile konusurken "dikkat et, bu dinamitler terli, nitrogliserin kararsiz bir patlayicidir" uyarisini yapar (sayfa 308). Lost'da da vardir terleyen dinamitler. Adanin ta ortasinda bulunan bir gemide bulunmaktadirlar. Bir bölümde gemiden terleyen dinamitler" alinirken kazazedelerden biri Harold'un kurdugu cümlenin aynini kurarken havaya uçmustur.   

- Bebek isteme: Lost'ta da Mahser'de (sayfa 208) de hamile kizlarin bebekleri istenir. Her ikisinde de bu bebekler çok önemlidir ve adeta kutsaldir ve her ikisinde de bebekler kurtarilir.

- Issizlik: Temel benzerlik bu bilinmeyen adayla ve issiz sehirlerin bilinmezliginde yasam savasi verme paradigmasidir. Bir yanda adanin insansizligi diger yanda ölülerle dolu dünyanin insansizligi.

Buraya kadar benim tespitlerimi okudunuz biraz da LOSTPEDIA'ya bakalim (bazi ortak benzerlikleri tekrar yazmadim):

- Hem romanda hem de dizide hayaller ve rüyalar görülür.
- Her iki eserde de iyi ve kötü taraflar vardir.
- Rock sarkici Larry, tipki Charlie gibi hayata tekrar tutunma noktasinda asik olur (Lucy)
- Bir yerde yine Benjamin ile Locke arasinda Stephen King kitaplari konusulur.
- Stuart'in romanda okudugu kitap Watership Down dizide Sawyer'in okudugu kitaptir.
- Haksiz ölümler her iki eserde de vardir. Kimi sempati duyulan karakterin ani ve beklenmedik ölümü her iki eserde de rahatsiz edicidir.
- Her iki eserde de bir tür yikimin ardindan uygarligi tekrar kurma girisimi vardir.
- Abigail ananin yasi 108'dir. Lost'taki esrarengiz rakamlarin toplami da 108'dir. 4+8+15+16+23+42=108
- Flagg gülen sari bir smily desenli tisört giymektedir. Benjamin Linus ayni desenli balonla kaza geçirir.
- Romanda kötü taraftakiler Flagg'i neredeyse sorgulamadan izlerken ve sona dogru huzursuzlasmaya baslarken dizide Benjamin Flagg'in konumundadir.
- Mahser'de 4 kisi Flagg'la yüzlesmek üzere yola çikarlar, içlerinden biri geridekilere haber vermek üzere geri döner. Dizinin 2. sezon sonunda ayni olay gerçeklesir ve Jack, Sawyer, Kate tutsak alinarak yola devam ederken Hurley geri gönderilir. 

***

LOST, hakkinda teoriler üretilecek kadar basarili bir dizi midir bilmiyorum açikçasi. Teknik olarak senaristlerin su ana kadar bazi fazla tekrarli ve bayik bölümlerin disinda oldukça sürükleyici ve bol soru isaretli kurgu yarattiklari bir gerçek. Bu noktada tek endisem bu soru isaretlerini dizinin sürükleyiciligine uygun bir yanitla bitiremeyebilecekleridir. Final çok sönük kalabilir, izleyici tatmin olmayabilir böylesi bir kurgunun sonunda. Ama bu endisem bir yana alt yapi Stephen King olunca baslangiç ve sürecin basarisiz olmasini beklemek hata olurdu demekte bir sakinca görmüyorum.
Bu arada usta romancinin "Gece Yarisini Üç Geçe" romanini da hatirlamak gerekir. Havadaki bir uçagin hava bosluguna girerek paralel bir boyuta geçisi ve paralel boyutta yaratiklarla karsilasilmasi gibi nüveler de yine LOST'un ilerleyen bölümlerinde ortaya çikabilecek unsurlar olabilir. Nitekim "siyah gaz bulutu yaratik"la ilk bölümden beri "yaratik" unsuru kullanilmis gibi. Gerisini görecegiz artik.   

ümitkr

Ben islerden vakit bullup çevirene kadar Taraf gazetesi haberini yapmis :)

Stephen King vampir pesine düstü
Stephen King, çizgi romanlara el atiyor. King'in üzerinde çalistigi çizgi roman, gücünü günesten alan Amerikali bir vampirle ilgili ve gelecek yil ilkbaharda yayimlanmasi planlaniyor
Bes kitaptan olusan The American Vampire yani Amerikali Vampir seri, 1880'lerde, tehlikeli, banka soyan ilk Amerikan vampiri Skinner Sweet'in hikâyesini anlatacak...
Kökleri Vahsi Bati'ya dayanan bu kovboy vampir, Avrupali vampirlere benzemiyor ve gücünü günesten aliyor. Hikâyenin yaraticisi kisa öyküler yazan Scott Snyder. King'le öyküyü King'le birlikte gelistirmis. "Vampir hikâyelerini seviyorum ve Amerikali bir vampirin karanlik serüvenlerini takip etme fikri yaraticiligimi harekete geçirdi" diyor King ve sözlerine ekliyor: "Scott Snyder'a vizyonunu benimle paylastigi ve kovadaki kandan bir yudum da bana biraktigi için tesekkür borçluyum."

http://www.taraf.com.tr/haber/43011.html

Resimler için http://comics.ign.com/articles/103/103889


hanac

Alıntı yapılan: ümitkr - 30 Ekim, 2009, 11:26:42
Stephen King, çizgi romanlara el atiyor. King'in üzerinde çalistigi çizgi roman, gücünü günesten alan Amerikali bir vampirle ilgili ve gelecek yil ilkbaharda yayimlanmasi planlaniyor.

Aylar önce bahsettigimiz ÇR 17 Mart da yayinlanacak.

Kapak resmi Jim Lee tarafindan çizilmis.


V

Alıntı yapılan: hanac - 21 Ekim, 2009, 22:33:50
Ben de su aralar Dark Tower (Kara Kule) serisini okuyorum.


Ilk 2 kitabi okudum ve 3. kitaba (Corak Topraklar) gecince bir gariplik oldugunu anladim.

Macerada bir kopukluk vardi, Stephen King herhalde toparlayacak dedim ama mantiksiz duruyordu.

Gecen gun kitapcida 3. cildi buldum ve garipligin nedenini anladim.

Bendeki kitap 270 sayfa iken yeni baskisi 600 sayfa civarinda.

Megerse "Altin Kitaplar" eski baskilarda bu kitabi 2 ayri kitap olarak cikarmis, yani 1994 yilinda.

3. kitabin 2. cildi imis benim aldigim, 1. cildini ise bulmak cok zor.



   Kara Kule'nin ilk sayisi 240 sayfa-Altin Kitaplar'dan çikmisti.Üzerinde cilt numarasi ve içerisinde editör yazisi

yok malesef.2.baskisi mevcut bende.7 sayilik takim yayinevinde tükenmis ama ilk kitap "Silahsör"ü tekrar basmislar.

270 sayfa olarak.Ilk kitabi begenmistim ama devami nasip olmamisti.Takimi tamamlayip okumak lazim tez elden...

http://www.idefix.com/kitap/silahsor-kara-kule-1-stephen-king/tanim.asp?sid=PBF69TGEJK6EHLE6D5V6

"İstemem,eksik olsun.."

kadri kerem

[IMG]http://img2.ressim.net/out.php/i5691665_42086-2-jpg[/img]

Stephen King deyince akla gelen ilk kelime hiç şüphesiz ki "korku"dur. Steve King  korkunç, geceleri uyku kaçıracak türde romanlar kaleme alan bir yazar olarak görülür.

Oysa King'e yapılan bir haksızlıktır bu. King bir korku yazarının ötesindedir. Ve kitaplarındaki olayların, karakterlerin ardına bakmayı bilenler bunun farkına varacaklardır.

Örneğin "Hayvan Mezarlığı"nı ele alalım. Romanın rahatsız edici olduğu doğrudur. Acımasızdır, sarsıcıdır, sert bir metindir. Yazarın kendisi bile "Bu romanın sonunda kimse için umut yok," demiştir.

Ama "Hayvan Mezarlığı" bir korku romanından daha fazlasıdır.

"Hayvan Mezarlığı" ölümü anlamlandıramayan küçük bir çocuğun ve ölümü tanıdığı halde kabullenemeyen bir babanın romanıdır. Doğanın karşısında ne kadar aciz olduğumuzun ve onun dengesiyle oynamanın ne gibi felaketlere yol açabileceğinin öyküsüdür. Modern bir Frankenstein romanıdır. Bir korku romanı kılıfındadır belki, ancak içi kesinlikle çok daha fazlasıyla doludur, tıpkı diğer King romanları gibi.

FerdiFon

Tv'de Oynamıştı   Hayvan Mezarlığı   Ve Hayvan Mezarlığı 2   Romana Sadık Kalınmış   Mükemmel Bir Gerilim   , Gerçektende   Stephen King  Bu İşin Duayeni Üstadı  ...

hanac

Ben hep Dean Koontz'u Stephen King'e tercih ermişimdir.

Ama onun romanlarından bir tane bile iyi film çekilmemiştir.

kadri kerem

Alıntı yapılan: hanac - 06 Mayıs, 2012, 17:42:37
Ben hep Dean Koontz'u Stephen King'e tercih ermişimdir.

Ama onun romanlarından bir tane bile iyi film çekilmemiştir.

Şu ana dek okuduğun en iyi Koontz romanı "Fısıltılar"dı. "Nöbet" en iyi romanı gibi lanse edilir ama benim pek de hoşuma gitmemişti örneğin. Nedense iki yazarı aynı anda sevmek mümkün değil gibi görünüyor. King severler bir tarafa, Koontz severler bir tarafa ayrılıyor.