Surrogates

Başlatan Lami Tiryaki, 02 Kasım, 2009, 09:14:48

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Lami Tiryaki

Hafta sonu, basrolünde Bruce Willis'in oynadigi Suretler(Surrogates) filmine gittik. Film bir ÇR uyarlamasiymis ama sözkonusu çizgi roman hakkinda herhangi bir bilgim yok. Film baslayip ta yönetmen olarak Jonathan Mostow ismini görünce Terminator 3 rezaletini tekrar hatirladim birden ve "len" dedim "gelecek filmi bulmusuz biz de"... Neyseki film T3 gibi rezil bir sey çikmadi.

Filmi esimle iki kisi olarak izledik. Salon bize amadeydi ama sinemaya ilgisizlik te düsündürdü kötü kötü beni. DVD, ev sinemasi filan güzel de, ya sinemada film izlemek baska sey yahu. Ben tüm ÇR uyarlamalarini ve mutlaka izlemek istedigim filmleri öncelikle sinema salonunda izlemeye gayret ediyorum(daha sonra zaten ÇR uyarlamalarinin DVD'leri de koleksiyondaki yerini aliyor). Böylece filmler aklimda sinema salonundaki haliyle kaliyor, dizi izledigim TV ekranindaki görüntüsüyle degil. Batman Dark Knight'i alt yazili izleyebilmek için Istanbul'a gitmek zorunda kalmistim. Iyiki de gitmisim. Heath Ledger'in o ilginç sesini sinema hoparlöründen duymak ayri bir keyifti.

Konuyu dagittik galiba... Sabah sabah uykusuzluk ve pazartesi sendromu filan, kusura bakmayin artik:) Filme gelince, beklentimi tam karsilamasa da fena degildi. Bir kere müzikler iyyidi. Film bir tür somut Matrix öyküsü gibiydi. Klasik bilim kurguya ait insani ve ahlaki degerlerin de sorgulandigi ilginç bir arkaplani var. Filmdeki matrixvari aksiyonlari bir kenara birakirsak beni asil etkileyen bu arkaplan oldu. Temel öyküyü aksiyon sahnelerinin içine yedirdiklerinden dolayi konuyu anlamakta ve takip etmekte biraz güçlük çekiyorsunuz ama yine de finalde her sey yerli yerine oturuyor. Film günümüzdeki sanal yasantinin sorgulanmasi açisindan ilginç anekdotlar içeriyor. Düsünün, sanal bir bagla sahibine bagli olan genç ve disi bir karakterle sevisiyorsunuz ama bagli oldugu kisiyi görmüyorsunuz. Ancak sevistiginiz kisi aslinda orta yasli bir erkek olabilir. Anladiniz degil mi? Bruce Willis her zamanki gibi bezgin kurtarici rolünde döktürüyor gene. Biraz 12 Maymun'u hatirladim ama o bambaska bir seydi.

Finali kötülerin cezasini buldugu tipik öyküler biçiminde bitmiyor. Daha degisik bir rotaya geçip insani etkileyen bir genis planla sona eriyor. Bruce Willis'in karisi rolündeki sanal karakteri oynayan kiz çok hostu. Bu kadar rafine bir güzellik dogal midir yoksa bir kismi da makyaj midir merak ettim dogrusu...

Sonuç olarak ÇR uyarlamasi olmasi ve Philip K. Dick'vari ahlaksal irdelemesiyle ilginç sayilabilecek bir film. Yogun yerli film furyasi arasinda degisik bir tad arayanlara tavsiye ederim.

Selamlar
Lami     

Hayal Kahvem





Ben var ya, Suretler adlı filmi seyredince, keşke bu filmde Bruce Willis yerine şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı oynasaydı diye düşündüm. Keşke... Neden mi? Anlatacağım. Bak şimdi, filmin konusu kısaca şöyle... Gene gelecek yıllardayız.. Yok başka bir gezegende değiliz. Dünyadayız. Teknoloji iyice gelişmiş. Robot bilimi almış başını gitmiş. Öyle ki, robotla insanı neredeyse ayırmak mümkün değil. Bilim insanları öyle sahici robotlar ya da bu filmde söylendiği gibi  öyle sahici insan suretleri imal etmeyi becermişler ki dizim dizim, çeşit çeşit, cins cins robotlar piyasada ucuza satılmaya başlamış. Sen de cebindeki parana göre istediğin model ve cinste robot alabiliyorsun. Evde uzanıyorsun koltuğuna. Kafana taktığın bir aparatla, beyin dalgalarının sinyalleriyle robotuna erişiyorsun.




Sen bir beyazsın da zenci olmak istiyorsun misal... Al bir zenci suret, senin yerine geçsin. İri kıyım, kallavi bir kızsın aslında, hep japonlar gibi çekik gözlü, ince, narin olaydım keşke derdin ama... Bu isteğini gerçekleştirebilirsin. Satın aldığın robotun kafasının arkasına bir cip geçireceksin. Sen evde yattığın yerde ne düşünüyorsan, düşündüklerini suretin yoluyla gerçekleştirebileceksin. Mesela sen gitmeyeceksin de, o güzel biçimli suretin işe gidecek. Ne güzel değil mi? Aslında hoşuma gider böyle alengirli işler. Bu nedenle Suretler filminin konusuna bayıldım önce. Dedim ki ne güzel ya! Ben yatsam evde, benim yerime suretim işe gitse. Mesela.. Ya da yapmak istemediğim bir işi suretime yaptırabilsem diye düşünürken... Düşünürken... Cahit Sıtkı Tarancı aklıma gelmesin mi birden? Ne ilgisi mi var? Var... Var... Vallahi var. Bak şöyle:




Cahit Sıtkı Tarancı'nın en ünlü şiiri ne? 35 yaş. Peki şair bu şiirinde ne anlatır? Yaşı 35 olmuştur. Kendini Dante gibi ömrünün ortasında hissetmektedir. Şakaklarına kar yağmıştır.Yüzündeki çizgilerin varlığından ziyadesiyle rahatsız olmaktadır. Hele göz altındaki mor halkalar yüzünden dertli dertli hayıflanmaktadır. Yıllar yılı dost bildiği aynalar ise şairimizin gözüne düşmanmış gibi görünmektedir. İşte bütün bunları hissettiği için Cahit Sıtkı Tarancı Suretler filmine çok uygun düşmektedir. Madem hoşnut değil yaşından, kırışığından, göz altındaki mor halkalarından... Böyle umuma çıkmak hoşuna gitmiyor... Rahatsız oluyor fiziki durumundan... Piyasada satılan bütün suretler genç, güzel, yakışıklı, güler yüzlü, incecik, atletik yada manken gibi falan. İnsanlar o kadar hallerinden Cahit Sıtkı Tarancı gibi hoşnut değiller ki, her birinin suretleri var. Sokağa bakıyorsunuz diyorsunuz ki, " Bu ne? Bu mahallede hiç mi çirkin, yaşlı, şişman, kısa, kılıksız, makyajsız, asık suratlı, mutsuz insan yok! Nasıl yani!" oluyorsunuz... Aslında bilim insanları bu suretleri felçliler, engelliler için icat etmişler. Suretleri icat eden "güçsüzlere güç vermek için bunu tasarladım" diyor. Niyet şahane. Sonra ağır işlerde, savaşlarda kullanılmaya başlıyor. Nihayetinde suretler iyice ucuzlayınca hemen herkes bir yada bir kaç suret sahibi olabiliyor.




Tamam herşey çok güzel görünüyor buraya kadar. Keyifler keka! Ama o kadar basit değil aslında. Diyelim ki arada şarj ettiğin suretin senin yerine her şeyi yapacak, sen yaşıyor sayılır mısın bu durumda? Sadece evde yaşayarak geçer mi bir ömür? Açık havada yürümeyeceksin, koşmayacaksın, yüzmeyeceksin, ne bileyim güneşin batışını ve doğuşunu görmeyeceksin. Sen hep evdesin. Sadece yiyip, içip, yatacaksın. O kadar. Her şeyi senin yerine suretin yapacak. Düşünsene senin suretinle, kız arkadaşının sureti arkadaşlık edecek. Ya da şu anda arkadaşlık ettiğin kızın gerçeği, belki de yaşlı, çirkin, gudubet bir erkek. Ne bileceksin? Aman Tanrım di mi? Yaa! Şimdi işin rengi değişiyor değil mi? İşte madalyonun arka yüzü... Peki sen evdeyken başına bir şey gelse ne olacak? Zaten film, beyinlerine gönderilen sinyallerle evdeki bazı insanların öldürülmeleriyle hareketlenmeye başlıyor.



Ancak benim bu yazıyı yazmaktaki niyetim filmi anlatmak değil. Filmin bir çizgi romandan senaryolaştırıldığından, Alex Proyas'ın Ben Robot ya da Steven Spielberg'in Yapay Zeka adlı filmleri ile ortak paydalarından, suretlerin haklarından, konunun içindeki kimi tutarsızlıklarından, şahane makyaj tekniklerinden, oyuncuların rol kabiliyetlerinden falan bahsetmek hiç değil. Niyetim ne şakayla karışık yazdığım gibi gelecekteki suretli günlere heves etmek, ne de aman ne feci bir vaziyet demek... Hiç biri değil. Ben sadece şunu düşündüm bu filmi seyrederken.. Eğer Cahit Sıtkı Tarancı oynayabilseydi Suretler adlı bu filmde Bruce Willis yerine.. 35 yaş şiirini yazardı belki gene ama... Yazmazdı üzüntülü bir şekilde. Çünkü derdi ki: "Her yaşın kendine göre güzelliği var arkadaş! Mesele insan sureti değil, mesele insan olabilmekte!"



V

Geç oldu ama izleyebildim filmi.

Mostov, Terminatör sendromunu üzerinden atamamış belli ki.Suretler'in her biri bir T1000 olmuş ;D

Film kötü mü?Hayır değil ama olması gerekenden kısa,yavan geldi nedense.İyi kimdir,kötü kimdir

taşlar yerine oturmadan,ben seyirci olarak sempati kanallarımı "insan" olanlara mı,"suretlere" mi

bağlasam diye karar veremeden "dan" diye bitti film."Filme biraz yağmur biraz da karanlık atmosfer

ekleyebilse yönetmen iyi-kötü bir "Blade Runner" bir "Dark City" tadı almak mümkün olurmuş hani.

Neyse, geçmiş olsun Mostov, buna da şükür...
"İstemem,eksik olsun.."