2017 yılında okuduğumuz kitaplar

Başlatan dean, 23 Ocak, 2017, 13:45:36

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

hanac

Alıntı yapılan: Peyami - 23 Nisan, 2017, 12:43:22
Sami hocamızın tavsiyesiyle kitaba başladım. Biraz ilerlesin, fikrimi söyleyeceğim. Aynı anda birden fazla kitap okuyunca biraz zaman alıyor.  Bayağı da uzunmuş yalnız.

Kedidiro'nun tavsiyesi ise Selami olacak  :)

Sami Bro ise s.b  oluyor.

HacıGeraltEmmi

14- İskit - Murat Başekim / Bu kitaba puan vermeyeceğim, herkes okuyup kendi karar versin nasıl olduğuna. Ben karar veremedim çünkü, bir tarafım baş karaktere gıcık olup, anlatım tekrarlarından daral getirirken, öte yanım anlatılan bu öyküde tekrarların olması gerektiğini savundu sanki. Oysaki arka kapak yazısını okuduktan sonra dehşetengiz bir öykü hayaliyle başlamıştım kitaba, hiç öyle bir öykü çıkmadı karşıma. Bu iyi mi oldu yoksa kötü mü ona da karar veremedim. Kitabın sonlarına doğru yazar da arka kapak yazısının böyle bir beklenti oluşturabileceğinden bahsediyor bir bölümde.
15- Erken Kaybedenler - Emrah Serbes / 7/10
16- Dune Çocukları - Frank Herbert / 8,5/10
17- İkiz Bedenler - Tess Gerritsen 9/10
18- 1002 Gece Masalları - 6/10
1-2 öykü haricinde pek bana hitap etmeyen bir kitap oldu.

ferzan

    23.  Genelevde Yas - İrfan Yalçın



    Tatar Ramazan'dan aldığım lezzet üzerine Nadirkitap üzerinden yeni basımı yapılmamış eski Kerim Korcan kitapları araken karşıma çıkıverdi bu kitap...Hiç aklımda yoktu, varlığından da haberdar değildim ama kitabın bizzat yazarı tarafından Kerim Korcan adına imzalanmış olması beni cezbeden ilk şey oldu...İkinci şey ise kitabın adı ve vaadettiği beklentiydi...

    Meğer 80'lerde, 14 Numara adıyla bir de filme uyarlanmış...Hiç hazetmediğim Sinan Çetin'in yönettiği filmde Serpil Çakmaklı ile Hakan Balamir başrolü paylaşmış, müziklerini de Barış Manço yapmış hatta...Tabi bunları kitabın 40 yıl evvelki baskısını elde ettikten sonra kısa bir araştırmayla öğrenmiştim...

    Geçtiğimiz haftasonu, bir oturuşta bitti kitap...Yazınsal anlamda belki çok büyük bir mesele olmayabilir ama ben kitaba bayıldım...Sadeliğin o yakalanması son derece zor maharetiyle, okuyana herkes çok kolay roman yazıverecekmiş hissiyle bir çırpıda kendini okutan kitap, kapağını kapadıktan sonra kafaya dank etti...Karikatürde de öyledir, çizgide sadelik hafife alınır ama deli gibi detaylı çalışan adamdan daha fazla maharet ve daha fazla tecrübe ister üç-beş çizgiyle derdini anlatmak...İşte İrfan Yalçın'ın bu romanı bende böyle bir etki yarattı...

    Kitabın büyük bir kısmı Zürafa Sokak 14 Numaralı evde geçiyor...Karakterizasyonlar, betimleme niyetine aralara serpiştirilen detaylar ve hikayenin kendisi muazzam doğalıkta ve gerçekçilikte...Tam istediğim tatta bir kısa roman okumanın hazzıyla kitabın kapağını kapayıp aynı gece de filmini izledim...

    Film, Sinan Çetin'den bekleyeceğimiz birtakım emanetlikler beraberinde ufak değişiklikler ve gereksiz eklemelerle bence son derece başarısız bir uyarlama...Ne var ki filmin görsel atmosferi ve oyuncu seçimi de bir o kadar iyi...Ama filmi beğendiğimi söyleyemeyeceğim...

    Kitap için naçizane puanım :  8/10


    24.  Seyrek Yağmur - Barış Bıçakçı



    Okuduğum üçüncü Barış Bıçakçı kitabım, bir kez daha hayal kırıklığına uğratmadı beni...

    Rıfat isimli 50 yaşlarında ama nedense okurken 20'lerinin başında hissettiren, içine kapanık ve kendi halinde bir kitapçının yaşadığı mütevazi akvaryumunda hayat ve yaşanmışlık üzerine kafa yormalarıyla gayet sade başlayan kitabın pek de ilgi çekici olmayan konusunu Barış Bıçakçı'nın maharetli yazın dili ile ilgiyle okurken, kitap bir noktadan sonra öyle bir yere kaydı ki açıkçası böyle bir manevra ve yokuş aşağı gaza asılma hissini beklemiyordum...Bıçakçı'yı halen tanımlayamıyorum, stilinin adını koymaya dağarcığım da, birikimim de yetmiyor...İddiasız, kendi halinde, gösterişten kaçınan, inadına parlak ve gözalıcı bir kuş gibi...Öylesine sade ama kuvvetli, öylesine özel bir kalem ki, kitaplarını her zaman her yerde okuyamayacağımı bildiğimden bir Barış Bıçakçı moduna gireceğim vakit elime alıyorum...

    Dolayısıyla puanlamaya dahi sokmuyorum eserini...


    25.  Nereye Gidiyoruz Baba? - Jean-Louis Fournier



    Levent Cantek'in bloğunu (derin hakikatler) kurcalayıp yapmış olduğu okumalara göz atarken denk geldiğim ve konusuyla ilgimi çekmiş olan bu kitap, beni türlü duygu ve düşüncelere sevk etti...

    Yazar, kendi hayatından bir parçayı, yani fiziksel ve zihinsel engelli iki oğlunu anlatıyor kitapta...Sanırım 70'lerin başlarından 2000'lere değin uzanıyor anlatının geçtiği zaman aralığı...Bir babanın gözünden engelli bir evlada, hatta engelli iki evlada sahip olmanın işlendiği kitap, başlangıçta beni bir parça şaşırttı...Çünkü Epileptik (KaraKarga) grafik romanındakine benzer ciddi, sorumlu ve yer yer diğer insanların yaklaşımına sitemkar, duygusal bir anlatım beklerken yazarının biraz hırçın, biraz da dalgacı ama çokça alaycı üslubuyla bir parça şaşırdım...Böyle bir üslup beklemiyordum...Adam adeta kendi eseriyle dalga geçiyordu bazı satırlarda ama sitemkar bir dalga geçmeydi bu...Ardı ardına iki çocuğunda da bu durumu yaşayan ve yeteri kadar üzülüp yıprandıklarını düşünen bir babanın umutsuz rutiniyle bir parça kara mizah ve özeleştiri ile başa çıkma biçimi olduğunu idrak ettim yarısından sonra ve ilk etapta beni çevreleyen iticilik, yerini saygıya bıraktı...Kimseye laf bırakmayan, kimseye laf söyletmeyen ve kimsenin de bu konudaki fikrine zerre önem vermeyen, ne olursa olsun yaşamlarının sonuna dek iki evladına gerektiği gibi muamele etmek için kendini herşeyiyle adayan bir babanın bu durumla başa çıkabilmek için yer yer başvurduğu bir yoldu kara mizah bu kitap içerisinde...Tabii ki abartılı değildi...

    Buna benzer okumuş olduğum yegane anlatı, Suat Yalaz'ın aylık Karaoğlan (Lal dönemi) fasiküllerinde 2000'lerin ilk yarısında ''Biz Bize'' sohbet sayfalarında yer verdiği oğlu Olcayto'nun ölümü sonrası bir yıla yakın bir süre kitabın son sayfalarını ayırdığı yazı dizisi olmuştu...İlk oğlu olan Olcayto, doğduğu hafta aşırı ateşli bir havale sonrası yarı yarıya zihinsel engelli hale gelmiş ve 2000'lerin ilk yarısına dek, Yalaz çiftinin Fransa-Türkiye arası seyahatlerle geçen özverili bakımıyla 40'lı yaşlarına dek yaşatmayı başardıklarının hikayesini birinci elden okuma fırsatı bulmuştum...Aklımda çokça yer ettiğinden midir nedir, Fournier'in üslubunda da benzer bir ciddiyet ve duygusallık beklemiştim sanırım...

    Kitaba başlarken son derece yadırgamış olmama rağmen, bitirdiğimde derhal diğer Fournier anlatılarının peşine düşecek kadar çok beğendiğimi farkettim eseri...Yine ailevi yaşamıyla ilgili diğer birkaç kitabından aynı tadı alır mıyım bilmiyorum ama ''Nereye Gidiyoruz Baba?'', okuduğuma hiç mi hiç pişman etmedi...

    Naçizane puanım :  7.8/10 


    26.  Zorba - Nikos Kazancakis



    Aylar evvel Instagram'da Umut Sarıkaya'nın Yunanistan'daki ekonomik krizle ilgili birkaç sene kadar önce yapmış olduğu bir karikatürün, Zorba filminden bir sahne ile harmanlanmış 10 saniye civarında bir kısa videosuna rastlamıştım...Meraklısı için videonun linkine de verelim devam etmeden evvel...
    https://www.instagram.com/p/BP-dFwFlvVn/

    Her izleyişimde beni kıkır kıkır güldüren bu videoda fonda çalan film müziğinin güzelliği ile vaktiyle babamın gençliğinde sinemada izleyip aylar öncesine kadar halen övdüğünü hatırlayarak, izlemek için son derece geç kalmış olduğum filmine yönelik dayanılmaz bir istek duymuştum...Akabinde de neden kitabını okumadığıma yanarak koşa koşa D&R'a gitmiş, orada bulamayınca da Dost Kitabevi'nden o saat temin etmiştim...Araya giren pek çok şeyden ötürü nicedir adını bildiğim ama bir türlü herhangi bir eserini okuma fırsatı bulamadığım Kazancakis'in bu en bilinen eserini okumak geçtiğimiz haftaya nasip oldu...

    Uzun uzun hakkında yazmaya gerek yok...Zorba, hayatım boyunca okuduğum yabancı menşeili kitaplar arasında her zaman ilk beşte yer alacak...Uzun zamandır hiçbir yabancı romandan böylesine büyük bir haz almamış, böylesi büyük bir tatmin duygusu yaşamamıştım...Geçen hafta bir başka okuma başlığında da belirttiğim gibi ( http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,5637.690.html ), Alexis Zorba benim için Ken Parker, Corto Maltese ve Mister No ile aynı kulvarda artık...

    Bu muhteşem eser için naçizane puanım :  10/10


    27.  Ölüm Pusuda - Kerim Korcan



    Nadirkitap üzerinden Kerim Korcan'ın yeni basımı olmayan kitaplarını arama sürecine girdiğimi yazmıştım...Ölüm Pusuda, bulup sipariş ettiğim ilk partide yer alan Korcan kitaplarından biri oldu...

    Kitabı benim nezdimde özel kılan şey, bizzat Korcan tarafında öldüğü sene olan 1990 yılında, belki de ölümünden kısa bir süre önce Adil Zengin isminde bir okurunun adına imzalamış olması ve imzanın biraz üzerindeki ''Beni Unutma'' yazısı oldu...Şimdi bizzat yazarının el yazısıyla ve ölüme olan çaresizliğiyle yazıp imzaladığı bu kitabı arşivimin en kıymetli yerinde saklıyorum...

    Kitap, Tatar Ramazan'da olduğu gibi kısa öykülerden oluşuyor ama bu kez anlıyoruz ki aslında kurgudan ziyade, anılardan yola çıkılarak aktarılmış öyküler...Öykülerin odağında Selman isimli eski bir mahkum ve yazar var...Anlıyoruz ki Selman, Kerim Korcan'ın bizzat kendisi ve onunla birlikte öykülerde akan karakterlerin hepsi de felaket arkadaşlarım dediği her biri gerçek mahkumlar...Hatta ''şair'' dediği mahkumun da bir dönem aynı hapishanede yattıkları Nazım Hikmet olduğunu anlıyoruz kısa bir Kerim Korcan araştırmasının ardından...

    Sade, yer yer kuvvetli ama çokça kendi halinde anlatılar var kitapta...Sonlara doğru iki hikaye hiçbir yere varmıyor...Kitabın basım tarihi olan 1990 senesini, yani Korcan'ın ölüm tarihini hesaba katarsak, kitapta da herhangi bir yayınevi ibaresine rastlamadığımızı göz önüne alırsak, ölümünden kısa bir süre önce biraz acele çıkmış gibi bir havası var kitabın...Hatta son öykülerden birinin son cümlesinden bir kelime dizilmemiş de yazarı imzalamadan evvel o son kelimeyi tükenmez kalem ile satıra yazmış el yazısıyla...

    Babil Yayınları'ndan çıkan Tatar Ramazan'da gözüme çarpan şey, bu kitapta misliyle vardı...Yazım yanlışları her sayfadaydı...İster istemez editoryal değil de yazarının bilinçli bir tercihi mi diye düşünmeden edemedim...Bu konudaki kararımı hem Babil, hem de eski yayınevlerinden çıkan diğer kitaplarını okuduktan sonra netleştireceğim...

    Manevi açıdan son derece kıymetli olan bu baskıdaki mütevazi anlatılar için naçizane puanım :  7,2/10


    28.  Gölgesizler - Hasan Ali Toptaş



    Bir oturuşta okunan bir diğer eser, ikinci Toptaş romanım olan ''Gölgesizler'' oldu...''Kuşlar Yasına Gider'' ile Toptaş okumalarıma zirveden başladığım için, haliyle aynı tadı vermedi ama bu eserin kuvvetini ve güzelliğini göz ardı edeceğimiz anlamına gelmiyor...

    Bu eseri okurken şöyle bir talihsizlik yaşadım ;

    2009 yapımı filmi gösterime girdiği sıralarda öğrenciydim ve üniversitenin sinema kulübü organizasyonuyla hem film ekibi, hem de Toptaş (yanlış hatırlamıyorsam) İletişim Fakültesi'ne söyleşiye gelmişti...Biz söyleşi için gitmişken, filmin sürpriz bir ön gösterimiyle dumur olmuştuk...Filmi istemeden de olsa izlediğim o ilk ve son seferde film hakkındaki fikrim ne artı, ne de eksiydi...Nötr bir tutumum vardı, belki zorlasam bu tutum eksiye kadar inebilirdi...Ne var ki kitabı okurken aradan 8 sene geçmesine rağmen her sayfada filme ait bir başka detay canlandı gözümde ve o zaman filmi izlerken aslında ne kadar yapay, emanet ve yapmacık bulduğumu farkettim...Filminin zehirlediği ve okurken sık sık kendini hatırlattığı bu algı yüzünden kitaptan gerekli randımanı alamadım, buna rağmen kitap kendini okuttu ve memnuniyetle kapağını kapattırdı...Demek o başarısız uyarlamayı eskaza izlememiş olsaydım, şu ankinin kaç misli haz alacaktım kim bilir...

    Dolaysıyla puanlama yapmayacağım...Yalnız filmine bulaşmamış dostlar varsa ve okuyup okumama konusunda kararsızlarsa kesinlikle okusunlar derim...Kitaba ayıla bayıla kefil olurum...Beni bozan şey filminin kendini 8 sene sonra hatırlatan başarısız algısı oldu sadece...Kitaba gelirsek, paralel kurguyla ve birkaç yerde paralelliğin kesişmesiyle açığa çıkan muazzam bir aktarım var...Cengiz Tuncer'in Kerkenez'indeki kadar olmasa da köyün ve köylünün ipliğini pazara çıkarma hadisesi, bu kez yazıldığı döneme göre son derece uçuk planlanmış bir kurgu anlayışıyla harmanlanarak ortaya belki dünya çapında değerlendirilesi bir numune çıkmış...Zaten 6-7 dilde de baskıları yapılmış...Daha iyi bir filmi hakediyordu kesinlikle...


    29.  Baharda Yine Geliriz - Barış Bıçakçı



    Dördüncü Barış Bıçakçı kitabımla bu pazarı renklendirdim...

    Okuduğum diğer üç kitabında olduğu gibi kısa kısa bölümlerden oluşan bu kitapta öncekilerin aksine paralelliklerle bezeli temel bir olay örgüsü yoktu...Birbirinden bağımsız bölümlerde kitabın geçtiği şehirde (Ankara) birbirinden bağımsız karakterlerle, o karakterlerin vizyonlarıyla bezeli ayrı ayrı kesitler yer alıyordu ve ara bölümlerdeki kısa kısa geçiş yazılarıyla da kesitlerin oluşturduğu mozaiği çeşitlendirdi...

    Anlatılanlar gene çok kuvvetli, gene çok ustacaydı...Kelimelerle suluboyalar, yağlı boya peyzaj tabloları ve kent ile kentli eskizleri resmetti adeta...Sanki astral bedenimizi fiziksel bedenden ayırıp sokaktan, yan apartmandan, parktan, okuldan yahut yazıhaneden erkekler, kadınlar, yetişkinler, çocuklar izledik...Baştan sona değil, sadece o an ve o saatte ne yaptıklarına görünmez adam misali tanık olup başlangıcına yetişemediğimiz gibi bitişine de kalmadan her birinin yanından ayrıldık...

    Sanırım hikaye anlatıcılığında yeni bulduğum bu mantığa git gide daha çok bağlanıyorum...Bir yansımasını çizgi romanlarımızda da görebilmek umuduyla...

    Puan falan yok yine, Bıçakçı kitaplarının gönlümdeki yeri daha da başkalaşıyor her seferinde...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

ferzan

    2017 Nisan ayının son gününde ve son saatlerinde, bu ayın genel bir değerlendirmesini yapmak istedim...

    Bu ay itibariyle okumuş olduğum 14 kitabın neredeyse tamamı nokta atışı oldu...Bariz bir şekilde beğenmedim diyebileceğim tek bir okumam olmadığı gibi bunlardan en az 10 tanesi de iyi ki okumuşum dedirtti...

    Nisan 2017 bana Kerim Korcan'ı, Mustafa Çiftçi'yi, Barış Bıçakçı'yı keşfettirdi...Selami Abi (Kedidiro) sayesinde Toptaş ile tanıştım ve ''Kuşlar Yasına Gider'' ile zirveden giriş yaptım eserlerine...Kerim Korcan'ı ararken İrfan Yalçın'ın ''Genelevde Yas'' ını buldum...

    Genel çeteleye bakarsak;

    2 adet Kerim Korcan
    2 adet Hasan Ali Toptaş
    3 adet Mustafa Çiftçi
    4 adet Barış Bıçakçı
    1 adet İrfan Yalçın
    1 adet Nikos Kazancakis
    1 adet de Jean-Louis Fournier okumuş oldum...

    Bu ay en çok ilgimi çeken yazar Kerim Korcan oldu...Buna rağmen çabuk tüketmekten ve ezberini bulmaktan korkarcasına azar azar okudum...Kendisine yönelik okumalarım ve kitaplarının eski basımlarına yönelik aramalarım devam edecek...

    Bu ay okumaya doyamadığım ve okumasam kesinlikle hayatımda bir eksiklik olacakmış gibi düşündüğüm Mustafa Çiftçi'nin üç kitabı oldu...Kendisini sıkı bir takipteyim artık ve yer aldığı birkaç kolektif üretimi de topladım...Benim için bu ayın yazarı ve önemli hadisesi Mustafa Çiftçi'yi bulmam oldu...

    Bu ayın bonusu Barış Bıçakçı idi, adeta yanıma kar kaldı...Tanımlayamadım, bir yerlere koyamadım, kategorize edemedim...Sadece sayfalarına bıraktım kendimi...O bildiği gibi götürdü beni...

    Bu aya damga vuran yerli roman ''Kuşlar Yasına Gider'' oldu...Çok fena yerden vurdu beni, birkaç ay evvel babamın hastalığı ve yaşadıklarımızla ilgili doğrudan empati kurdurdu, yer yer ağlattı, gene görünmez adam misali Ankara-Denizli arası araba yolculuğunda yan koltuğa oturttu, otobanda tarlalardan çıkıp dakikalarca arabanın peşine takılan kıratın nal seslerini kulağıma getirdi, Denizli'deki köy evinde ahaliyle baş başa bıraktı, rahmetli teyzemin evindeki ikindi uykuları misali kendim yaşamışım gibi zihnime yerleşti, anı oldu...Bitince ''Ne okudum ben'' dedirtecek kadar gerçek ve muhteşemdi...

    Bu aya damga vuran yabancı roman ise ''Zorba'' oldu...Bir daha böylesine coşkuyla bir kitabı bağrıma basar mıyım ya da ne zaman basarım bilmiyorum...

    Bu ayın yanıma kar kalanı da İrfan Yalçın oldu...

    Kısaca, Nisan 2017 hem okuma temposu olarak, hem de okuma kalitesi olarak 30 senelik hayatımın üst üste denk gelen en unutulmaz okumalarına ve keşiflerine vesile oldu...Bir daha böyle verimli bir ay gelir mi, gelirse ne zaman gelir bilmiyorum...Dolayısıyla bu ayı, son saatlerinde anmak ve burada not düşmek istedim...

    En kötü okuma ayımın böyle olması dileğiyle...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

kedidiro

 yakında yine bir genel döküm çıkarırım ama bu yıl ardı ardına çok sağlam kitaplarla, mutlu eden okumalarla karşılaşıyorum. yine bunlardan biri için parantez açma adına araya giriyorum.
  cennetin kökleri (romain gary - agora yayınları )
  nazi kamplarında hayatta kalabilmek adına uçsuz bucaksız savanlardaki fil sürülerini hayal eden fransız direnişçi morel savaş sonrasında kendini afrika'da fil sürülerini korumaya adamıştır. bu amaçla mesken tuttuğu çad'da önceleri kapı kapı dolaşarak herkese yazdığı dilekçeyi okuyup imzalatmaya çalışır. sonrasında ise ülkesi fransa başta olmak üzere batı dünyasının dikkatini konuya çekme adına yasal olmayan yollara da başvurmaya başlar. kaçak avcıları yaralamak, fildişi tüccarlarının dükkanlarını, arazilerini yakmak gibi... giderek morel'in filleri dünya kamuoyunun gündemine otururken çevresine topladığı insanlar da çeşitlilik göstermeye başlar. genç bir alman fahişe, danimarkalı muhalif bir doğa bilimci, ordusundan atılmış bir amerikalı asker ve morel'in direnişini afrika uluslarının bağımsızlığına tahvil etmek isteyen yerel bir politikacı... kitap boyunca farklı kişilerin ağzından morel ve onun mücadelesine dair olayları, görüşleri okuyoruz... filler üzerinden insan türünün yıkıcılığına ve yaratıcılığına dair bir düşünme kılavuzu... umuda veya umutsuzluğa dair bir ağıt...  fillerin yürüyüşünü , savanların susuzluğunu ve afrika gecesinin yıldızlarla dolu gökyüzünü hissettiren güçlü bir edebiyat. su gibi de okunabilir ama tavsiyem ağır ağır okuyarak kelimelerin ruhunuza sızmasına izin vermeniz... 9/10

alan ford

  Romain Gary mi Emile Ajar dı yoksa Emile Ajar Romain Gary miydi hatırlıyamadım şimdi.
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

kedidiro

Önce romain gary'di, sonra emile ajar oldu. O arada en az iki farklı isimle daha yazmışlıgı da var...

Ahmet Oktay

Ben de güncelleme yapayım.

6) Haldun Taner - On İkiye Bir Var (Yapı Kredi Yayınları) 10/10

Fazla söze gerek yok, Haldun Taner müthiş bir gözlemci. Özellikle kitaba adını veren "On İkiye Bir Var" öyküsü dönüp dönüp okumalık.


7) Haldun Taner - Sancho'nun Sabah Yürüyüşü (Yapı Kredi Yayınları) 6.5/10

Taner'in diğer öykü kitaplarına göre daha yavan geldi bana. Ama bu kitapta da yıldız var; kaleci Ases'in öyküsü. Spor ve futbol üzerine enfes bir hikaye.


8 ) Haldun Taner - Yaşasın Demokrasi (Yapı Kredi Yayınları) 9/10

Bu kitabı tamamı kaliteli olan ancak içinde liste başı olacak bir hit parça barındırmayan bir albüme benzetiyorum. Diğer kitaplardaki gibi aman aman öne çıkan bir öykü olmadı benim için kitabın içinde. Ancak hepsini sevdim.


9) Can Yücel - Ölüm ve Oğlum (Doğan Kitap)

Puanlama yapmıyorum, Can Yücel'in tarzı farklı geldi bana. 1-2 şiir dışında sevdim mi sevmedim mi bilemedim. Diğer kitaplarına da bir bakmak gerek.


10) Philip K. Dick - Yüksek Şatodaki Adam (6.45 Yayınları)

Baskıdan kaynaklı binbir hata okuma keyfini hiç etti. Ana fikir çok güzel tabi ki, ancak konunun işlenişini diziye göre daha zayıf buldum. Kitabın Metis baskısını bulursam veya Alfa PKD eserlerini yayınlamaya başlamışken bu kitabı da yayınlarsa tekrar okuma niyetim var.


11) Haldun Taner - Tuş (Yapı Kredi Yayınları) 7/10

Haldun Taner'in öykü kitapları arasında okuduğum 7. ve son kitap. Sancho'nun Sabah Yürüyüşü'nün önünde, diğer 5 kitabın ardında benim sıralamamda.


12) Paulo Coelho - Simyacı (Can Yayınları) 7.5/10

Arkadaşımın tavsiyesi üzerine okudum ve beklediğimden daha farklı bir hikaye buldum. Sonuç olarak kitabı sevdim ve bu kadar geç okumuş olmama yandım.


13) Rafael Nadal & John Carlin - Benim Hikayem (Martı Yayınları) 10/10

Rafael Nadal'ı çok severim. Asla pes etmemesi ve kazanma hırsıyla her daim örnek olacak bir sporcu bence. Roger Federer ve Novak Djokovic ile olan maçlarını izlemek hep keyifli olur, onların mücadelesini izlemek bir resitaldir adeta. Bu kitap aslında ilk biyografi okumam benim. Kitap hiç sıkmadan ve yormadan okutuyor kendini. Nadal bir yandan evini, ailesini, nasıl yetişip bugünlere geldiğini anlatırken bir yandan da tenis tarihinin en iyi maçı olarak anılan ve Roger Federer'e karşı oynadığı 2008 Wimbledon finalinin -henüz izlemedim bu maçı, tez vakitte izlemek lazım aslında- maç öncesinde ve maç sırasında yaşananları anlatıyor. Sadece anlatmakla kalmıyor sizi de oyunun içine çekiyor, her sayıyı Federer'e karşı siz de oynuyorsunuz. Kazanılan ve kaybedilen her sayıda tribünlerdeki seyircilerin ve tenisçilerin ekiplerinin verdiği tepkileri siz de görüyor, duyuyorsunuz. Büyük bir sporcu nasıl yetişir, nasıl fedakarlıklar yapar gibi sorulara cevap olacak nitelikte, ders olarak okutulabilecek bir kitap.


14) Pablo Neruda - Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı (İş Bankası Kültür Yayınları) 6.5/10

Şarkıları ve şiirleri anlam kaybı yaşanmadan başka dile çevirmenin çok zor olduğunu düşünüyorum. Bu kitapta da ilk şiirlerde bu durumu hissettim. Çok beğendiğim satırlar da oldu ancak kitabın tamamı için aynı şeyin söyleyemeyeceğim.


15) Antoine de Saint-Exupery - Küçük Prens (Çocuk Gezegeni) 8.5/10

Yine çok okunan, çok bilinen ama benim geç okuduğum bir kitap. Kitabı kuzenime aldım, ona vermeden önce bir okuyayım bakayım neymiş bu Küçük Prens dedim. Yoksa daha da okumayacaktım. Çocukluğun masumiyeti, çevreye ve olaylara masumane bakışları ve yorumları. İşte bu kitabı okuyunca hissettiğim duygu bu oldu.


16) Samed Behrengi - Bir Şeftali Bin Şeftali / Küçük Kara Balık (Çocuk Gezegeni)

Kuzenime aldığım 2. kitap, bunu da kendisinden önce ben okudum ;D. Bu kitabı da beğendim.


17) Michael Crichton - Küre (İnkılap Kitabevi) 10/10

Okyanusun dibinde bulunan ileri teknoloji bir cisim, cismi araştırmak üzere alanında uzman bilim adamları ve donanmadan seçilmiş kişilerden oluşan bir ekip. Bu cisim acaba gelecekten mi geldi yoksa uzaydan mı? Araştırma ekibini ve dünyayı bekleyen bir tehlike var mı, varsa ekip ve dünya buna hazır mı? Bilim kurgu ve gerilim türünde bir roman. Ekip okyanusun dibine indiğinde ben de orada onlarlaydım sanki. Türü sevenler için sürükleyici bir roman. Crichton'ın tarzını sevdim. Fuardan 2 kitabını daha bulup aldım. Bu kitabı da gönül rahatlığıyla tavsiye ederim herkese. Kitabın başrollerinde Dustin Hoffman, Sharon Stone ve Samuel L. Jackson'ın olduğu 1998 yapımı bir film uyarlaması da var ayrıca.

alan ford

  Behrengi benim en sevdiğim yazarlardan ama Bir Şeftali Bin Şeftali'yi en son kızıma okurken ikimiz de salya sümük olmuştuk :)
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

HacıGeraltEmmi

19 - Kurtadamlar (Dresden Dosyaları - 2. kitap) - Jim Butcher  8/10
Harry Dresden gene başına olmadık işler açıyor. Bir yandan kurtadamlar ile mücadele etmeye çalışırken öte yanda kendisinin kötü olmadığına bir türlü ikna edemediği polis dostu Karrin Murphy'yi hem kendinden hem de FBI ajanlarından korumaya çalışıyor. Tabi bir dolu büyülü yaratık ve centilmen mafya patronları da cabası. Eğlenceli ve sürükleyici. Okunması tavsiye olunur. Bu arada bu aralar serinin ithaki baskılarının idefix te 9,90 dan satışta olduğunu belirterek amme hizmetimi de yapmış olayım.

http://www.idefix.com/Yazar/jim-butcher/s=266429

Extra amme hizmeti:
Serinin yurtdışında Dynamite tarafından yayınlanan çizgi roman serisi de varmış. Çizimleride gayet güzel. Belki bir yayıncının dikkatini çeker diye buraya bırakalım  ;)





20 - Elantris - Brandon Sanderson 7,5/10
Fırtınaışığı serisi kadar etkileyici değildi. Aslında iyi bir fantastik roman ama yazarın daha iyi bir serisini okumuş olmanın etkisiyle olsa gerek puanı düşük tuttum.

21 - Taş Ustası - Camilla Lackberg 9,9/10
Temposu bir an bile düşmeyen müthiş bir roman, tek kelimeyle bayıldım.

22 - Dretsull'un Yükselişi (Eolin Destanı 2. kitap) - Bülent Ögeyik 8/10
Nadir okuduğum yerli fantastikler içerisinde en iyilerden diyebilirim. Kendine has üslubu ile, daha öncesinde fantastik kitaplarda defalarca rastladığımız karakterlere kattığı yenilikler, ufak katkılarla başkalık hissi yaratarak sıkılmadan ve yadırgamadan okumanızı sağlıyor. Bir şans verin derim. Bendeki gibi yerli fantazyaya önyargınız varsa belki yıkmanıza katkı sağlar.

23 - Dracula Günlükleri - Kim Newman 7/10
Hiçbir beklenti içerisine girmeden sırf meraktan başladığım, bitirince oldukça tatmin edici bulduğum bir kitap oldu. Yazar Dracula'nın devamı diyebileceğimiz bu kitaba, dönem İngilteresi'ndeki yaşamış veya hayali karakterleri dahil ederek ilginç bir karışım yapmış. Okurken yer yer Penny Dreadfull'dan bazı sahneler canlandı gözümde :)

24 - Maymunlar Gezegeni - Pierre Boulle 6/10
Bir kitap ancak bu kadar berbat edilebilir. İthaki editörlerinin kulaklarını fena çınlattım okurken. Kısacık bir kitapta sayılamayacak çok yanlış. Herkes beceremez >:(

memospinoz

Alıntı yapılan: designer73 - 15 Haziran, 2017, 15:11:15
19 - Kurtadamlar (Dresden Dosyaları - 2. kitap) - Jim Butcher  8/10
Bu arada bu aralar serinin ithaki baskılarının idefix te 9,90 dan satışta olduğunu belirterek amme hizmetimi de yapmış olayım.

24 - Maymunlar Gezegeni - Pierre Boulle 6/10
Bir kitap ancak bu kadar berbat edilebilir. İthaki editörlerinin kulaklarını fena çınlattım okurken. Kısacık bir kitapta sayılamayacak çok yanlış. Herkes beceremez >:(

Dresden Dosyaları serisi de yarım bırakıldı maalesef. Sandman'in de devamı gelecek mi göreceğiz, ilk 3 kitap hızlı çıktı ama. Mezarlık Kitabı 2. cilt de hala çıkmadı. Tudem Yayın Grubu'na geçmeden (DeliDolu Yayınları) önce DiskDünya serisini de yarım bırakmışlardı. Vakıf Serisi hala tekrardan basılmadı, binlerce isteyen olmasına, kitaplar karaborsada yüzlerce liraya satılmasına rağmen. Baskısı tükenen bilim kurgu ve fantastik türü kitaplar bir daha basılmıyor. Bilim kurgu serisi içerisinde baskısı hala bulunan kitapları kapağını değiştirip tekrar piyasaya sürüyorlar yenilik diye. Okuru bu kadar sallamayan, bu kadar seriyi yarım bırakan, telifi elinde olduğu halde tekrar baskı yapmayan ama bir o kadar da yeni alanlarla ilgili kitaplar yayımlayan (çizgi roman vb.) yayınevi az bulunur.

Kitapların çoğunda redaksiyonun (düzelti) rezalet ötesi olduğu eskiden beri bilinen bir gerçekti demek ki hala değişmemiş. Normalde kitaba verdiğim paraya acımam. Fakat böyle özensizce hazırlanan kitaplara harcanan paraya yazık.

kedidiro

32- çicekler ölürken ; aylardır gelenekselleştirdiğim ayın ilk okumasını matt scudder polisiyesiyle yapma alışkanlığımın son seferi. eski polis eski alkolik mathew scudder ve çevresiyle olan 16 kitaplık buluşma sona erdi. son iki kitap mantık sınırlarını biraz zorlasa da bu adamları ( ve kadını) sevmiştim. etrafı pahalı fahişelerle çevrili albino afrikalı, matt'in uzun gecelerin sonunda iki kadeh içip karşılıklı hikayeler anlatmayı sevdiği kasap önlüklü gangster, meraklı ve becerikli genç yardımcı ve tabii ki "bir iki kapı çalıp bir iki soru sormak" diye adlandırabileceğimiz çalışma sistemiyle ana karakterimiz. lawrence block'un ülkemizde oğlak maceraperest polisiyelerden çıkan bu serinin geneli için notum 7.6
33- nurcihan'ın çamaşırları ve diğer meseleler ; geçtiğimiz yıl türk erkeği ve diğer mucizeler kitabını okuduğum murat toklucu'nun yine aynı minval üzere basın tarihimizden çekip çıkardığı memlekete dair izlenimler. Eğlendirici ve zihin açıcı. Okumazsanız kaybedeceğiniz bir şey yok ama benim gibi memleket sosyolojisine meraklıysanız okumak elzemdir. 7
34- biz boğulanlar ; yorumu ve notu yukarılarda bir yerde
35- uykuların doğusu
36-kayıp hayaller kitabı ; sevdiğim yazarın tüm külliyatına dalma huyum var malum. Bu vesileyle hasan ali toptaş okumaya da devam ediyorum.  Artık yazdığı her şey kabulümdür . derecelendirme üstüdür. Yine de şu kadarını söylemeliyim. Bu iki kitap kuşlar yasına gider akıcılığında değil. Okurdan da emek isteyen metinler
37- boğaziçi'nde balık
38- yol arkadaşım; bir başka sevdiğim yazardan havaalanı yazıları. Hani meşhur bir deyim vardır; " Herkesin aklı pazara çıkmış, yine de herkes kendininkini beğenmiş" diye. Bu söz benim için geçerli değil. Gündüz vassaf donanımına sahip biri olabilmeyi isterdim.  Yormadan, dikte etmeden, tatlı tatlı anlatıyor.
39- anlıyorum ama konuşamıyorum
40- sancho'nun sabah yürüyüşü
41- binboğalar efsanesi ; usta Yaşar Kemal'den Torosların son yörükleri için bir ağıt. Yine efsanelerle, halk inanışlarıyla iç içe geçirilmiş bir hikaye.  Ben çok sevdim ama ne Yaşar Kemal ne de Yörükler hakkında objektif değerlendirme yapabilecek biri değilim.
42-cennetin kökleri;  yorumu ve notu yukarılarda bir yerde
43- zürafanın gözyaşları ; alexander mc call smith'in yazdığı  botswana bir numaralı dedektifler bürosunun tombul ve sıcak sahibesi mma ramotswe'nin hikayelerini seviyorum.  Ne agahta christie polisiyeleri gibi esrarlı ne de Lawrence block'unkiler gibi karanlık. Hatta polisiye denebilir mi ona bile emin değilim. Ama kesinlikle gönül çelici.  Cennetin kökleri'yle arka arkaya okunduğunda insanda bir Afrika özlemi bile uyandırıyor 7
44-maymunlar gezegeni
45- sapiens- hayvanlardan tanrılara; herkesin okuduğu kitabı ben de okudum ve ben de sevdim. Bu tür bir konuyu olabilecek en akıcı dille aktaran aydınlatıcı ve eğlendirici bir kitap
46- temiz ve soylu türküler söyleyelim; işte en sevdiğim konular üzerine harika bir keşif. Bir üniversite doktora tezi ölçülerinde memlekete dair  bilgiler. Yepyeni bir cumhuriyet kurarken onun müziğinin nasıl oluşturulduğunun hikayesi. Bir yandan radyoda türk müziği yasaklanırken, diğer yandan "ülkenin soylu müziğini Anadolu halkının içinde aramak için" başlatılan derleme çalışmaları. Ama derlemelerde de söylenişi, sözleri, çalınışı vs. yeterince soylu bulunmadığı için yok sayılan türküler. Üzerinde uzun uzun konuşabilirim ama yeri burası değil. 8.2
47- inziva diyalogları
48- atatürk'ün uşağı idim; zamanında hürriyet yayınları tarafından basılmış, günümüzde nadir bulunan değerli bir kitap. Bazılarını ilkokuldan beri bildiğiniz atatürk'e ait anıların ilk elden şahit olan uşağı cemal granda'nın anıları. Büyük bir liderin ve devlet adamının insan olarak portresi. 8
49- kardeşimin hikayesi ; öğrencilerimin, birkaç öğretmen arkadaşın çok uzuz zamandır kulak ardı ettiğim tavsiyelerine uydum ve zülfü livaneli'nin bu çok ünlü kitabını nihayet okudum. Bunca zamandır uzak durma sebebim önceki bir iki Livaneli okumamdan edindiğim olumsuz izlenimdi. Bu çok popüler kitabını da okuduktan sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki zülfü Livaneli edebiyatı bana hitap etmiyor.
50- popüler kült; ezgi aksoy'un kapak çizimiyle olsun, boyutlarıyla olsun, çıktığı yayıneviyle olsun (karakarga) daha sabun köpüğü bir şey bekleyerek okuduğum kitabı beni olumlu anlatma şaşırttı ve mutlu etti. Korku sinemasının popüler altbaşlıklarıyla ( vampir, kurt adam, uzaylı, zombi, yamyam vs.) gerçek dünya arasında paralellikler kuran bu kitabı keyifle okunur.
51- mutfak ; önümüzdeki yıl öğrencilerimle sergilemeye uygun bir oyun bulmaya dönük okumalarda yapıyorum ara sıra. Murathan mungan'ın bir cafe açmak için bir araya gelmiş kadınları anlattığı  oyununu da bu vesileyle okudum. Lise düzeyindeki öğrencilerle ( hele de devlet lisesinde) oynanamayacak bir oyun ama ülkemizde kadın olma halleri hakkında usta bir edebiyatçının usta işi bir eseri. Son derece geçerli sebeplerle insanların büyük kısmının tiyatro oyunu okumuyor olmasını anlayabiliyorum. Yine de böyle bir engeli olmayan herkesin – özellikle de bir avuç kadın üyemizin- okumasını hararetle tavsiye derim 7.8
52- kurma kız ; yorumum sanıyorum ne okuyoruz başlığının altında
53-çerkes adil paşanın tahsildarlık günleri; bkz. Ne okuyoruz bölümü
54- genç werther'in acıları ; geç kalınmış bir klasik okuması. Hacminin üzerinde bir ağırlık ve dernlik tüm klasiklerde olduğu gibi.
55- kağnı-ses; sevdiğimiz yazar Sabahattin ali'nin bu kez öykülerini okudum. İçlerinden daha önce okuduklarım vardı. İlk kez okuduklarım da oldu. Bir kez daha çok değerli bir yazarı çok erken kaybettiğimiz duygusuyla kapattım kitabı. Devam edebilme fırsatı tanınmış olsaydı kendine eminim sadece ülkemizde değil dünyada çok tanınan ve sevilen bir yazar olacaktı. Öykülerinin bazılarında yaşadığı ülkeyi ve çağı aşan bir şey var.
56-bilge adamın korkusu ; patrick rothfuss'un şimdilik iki cildi yayınlanan "kral katili günceleri" serisinin ikinci kitabı. Yeni hancı eski efsanevi kişilik kvothe anlatmaya tarihçi yazmaya devam ediyor. Bu kez kvothe zengin bir soyluya yardım ediyor, onun oluşturduğu bir ekibin başında haydut kovalıyor, efsanevi bir dişiden aşk oyunları öğreniyor ve dünyasında yeni bir halkla tanışıyor. İlk kitaptan üniversite, müzik ve romantizm de devam ediyor. Bu seriyi seviyorum. Daha önce de dediğim gibi yerdeniz veya lord of the rings kalitesinde bir şey beklemediğiniz takdirde fazlasıyla tatmin edici bir fantastik edebiyat ürünü. Bu kitaba dair eleştirim gereğinden fazla uzun olduğu yönünde. Yine de üçüncü kitabı sabırsızlıkla bekleyeceğim. Ama yüzüklerin efendisi'nin üçüncü kitabını beklediğim kadar değil. Zira o dönem yaklaşık üç ay başka kitap okumamıştım. Bu o kadar değil. İyi ki de o kadar değil. Malum üçüncü kitabı daha adam yazıp tamamlamadı bile...


HacıGeraltEmmi

25 - Tom Gordon'a Aşık Olan Kız - Stephen King 8/10
Bu adam normal değil. Hayatımda okuduğum en gerilimli satırlar, o yavrucağın sonunun nasıl olacağını düşünmekten kitabı elimden bırakamadım. Çocuğunuz varsa okumayın, sonrasında gereksiz endişelere kapılabilirsiniz.

26 - Ölümsüz - Catherynne M. Valente 8/10
Slav mitolojisinden envai çeşit yaratığın kol gezdiği, 20. yüzyıl Rusya'sında yaşanan olaylara masalsı bir bakış, karanlık bir fantazi. Tavsiye ederim.

27 - Kan Gölü - Tess Gerritsen 9/10
Gerilimin kraliçesinden gene harika bir kitap. Bu sefer konu seri katiller değil, daha çok gizem ve mistik olayları işlenmiş. Tek kusuru imla hatalarıyla dolu bir çeviriye sahip olması.

28 - Son Tanık - Glenn Meade 9/10
Yazarın okuduğum ilk kitabı, son olmayacak kesinlikle. Yaşanmış bir olaydan yola çıkarak kaleme almış. Tarihin en utanç verici sayfalarında yer alan Srebrenitsa katliamıyla ilgili detaylı bilgileri kurmacayla birleştirerek soluksuz bir romana dönüştürmüş. Yakın tarihimizde yaşanan bu insanlık utancı neredeyse hepimizin gözleri önünde gerçekleşmiş olduğundan ayrı bir acıyla okudum.

29 - Yabancı - Camilla Läckberg 9/10
Erica / Patrik ikilisinin sürükleyici maceraları devam ediyor. Bence okuyun :)

30 - Bir Koltuk Nasıl Devrilir - Aziz Nesin
Dünden bugüne değişen birşey yok :(

pizagor

Sayın designer73'ün gönlü bol, puanı bol sanki :)
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


HacıGeraltEmmi

Alıntı yapılan: pizagor - 18 Temmuz, 2017, 17:35:27
Sayın designer73'ün gönlü bol, puanı bol sanki :)

Hiç değil, hakediyorlar :)