Edebiyat Muhabbetleri

Başlatan V, 15 Temmuz, 2010, 22:08:56

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

pizagor

Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 21 Eylül, 2019, 09:08:21
Evet  Pizagor. İşe yaradı fasiküller. :D
Du bi... Daha abimle Tarkan fasiküllerinin yıllardan sonra buluşma hikayesi var. Üşenmezsem yazarım belki.  8)

Bekliyoruz bunun hikayesini. Unutmadık :)
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


Hayal Kahvem


Geçen hafta Joker'e gittim. 
Eleştirileri dinliyorum.
Beğenmeyeni de var beğeneni de.

Oyunculuğu, karanlığı, ürkünçlüğü, sertliği, görüntüleri, 
müzikleri, göndermeleri, kurgusuyla...
Dansları... İsyanlarıyla...
Çok beğendim.

Vakit buldukça filmin hatırlattığı iki filmi seyrettim.
Geçmiş Batman'leri tekrar seyretmeye başladım.
Batman çizgi romanlarına selam çaktım. 

Niyetine girdim.
Joker'i beyaz perdede gene seyredeceğim.

 



Hayal Kahvem

Alıntı yapılan: pizagor - 04 Ekim, 2019, 14:55:36
Bekliyoruz bunun hikayesini. Unutmadık :)
Alıntı yapılan: Nemo - 21 Eylül, 2019, 17:13:09
@Hayal Kahvem
Merakla bekliyorum buluşma hikayesini:)

Nemo ve Pizagor...  Yazmayı unuttum iyi mi ::)

Hayal Kahvem


Buyrunuz. Son günlerde izini sürdüğüm taptaze bir oyuncu... Phoebe Mary-Bridge. 1985 Londra doğumlu. Oyuncu, yapımcı, yazar.

Önce Fleabag dizisiyle tanıdım. Dizinin hem başrol oyuncusu hem yazarı. Tek sezon, her biri  yirmi beş dakikadan oluşan altı bölümlük bir dizi. 
Bir oturuşta tekmilini birden seyrettim. İçli bir veda busesi tadında bitiverdi. Öylece kalıverdim.

Az önce gene Phoebe Mary-Bridge'in oyuncusu olduğu Crashing adlı diziyi seyretmeye başladım. Hey! Üstelik bu dizide ukulele çalıyor. Bayıldım:)







Hayal Kahvem


Bu hafta sonu Killing Eve'e başladım. İki sezon toplam on altı bölümlük dizinin, ilk sezonunun dördüncü bölümüne geldim.
Yazarı gene Phoebe Mary-Bridge. Fleabag  adlı diziyle tanıdım kendisini. İzini sürmeye devam ediyorum. Vee... Gene hevesle ve merakla seyrediyorum.


Hayal Kahvem


Öğretim görevlisi Dr. Senem Timuroğlu, Mimar Sinan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdikten sonra,
Bilkent'de Doğu Dilleri ve Kültürleri'nde yüksek lisansını, Sorbonne'da  ise doktorasını tamamlamış.

Feminist Aktivizm ve Edebiyat dersine katıldığımda hayran kaldığım Senem Timuroğlu'nun takibindeyim.
Edebiyat metinlerinin hangi sistemlerden geçtiğini, o süreçte nasıl cinsiyet ayıklaması yapıldığını,
Antik Yunan'dan günümüze kadının  kamusal alandan  nasıl uzaklaştırıldığını, kadının nasıl imge olarak kurulduğunu,
nasıl üremeye indirgendirildiğini, erkeklerin yazdığı edebi metinlerden erkeklerin kurduğu kadınlık ve erkeklik temsiliyetini öğrenip nasıl içselleştirdiğimizi harikulade anlatır.

Kadın okur sayısı çok fazla... Erkekler erkek diliyle edebi eserleri yazıyorlar. Erkeklerin  tahayyülleri bizim tahayyüllerimiz oluyor.
Kadın kendi bedenini, kendi arzularını, kendi aşkını, kendini yazmaya başladığında
hem kendini keşfediyor hem de yeni bir dünya kurgulamaya başlıyor, diyor. 
O nedenle kadın edebiyatı ile kadın yazarların çok önemli olduğunu vurguluyor. 
Mutlaka anlattıkları dinlenmelidir.

"Erkek egemen dile hizmet eden kalemlerle neden vakit kaybedelim ki:)

"Kız kardeşlik ruhunun ütopya ya da teori  olarak kalmaması, acilen pratiğe dökülmesi gerekiyor."
diye bir cümlesi vardır ki oya gibi zihnime işlenmiştir.

Dr. Senem Timuroğlu'nun,  daha çok bilinmesini, videolarının izlenmesini çok isterim.  Keşke kitabı olsa... 
Nasıl denir? Hayal et, olur elbet:)  Du bakalım. Sabırsızlıkla beklemekteyim.:)


Hayal Kahvem


Cüneyt Cebenoyan kimdir diye sanal ansiklopediye sorsanız, gazeteci, sinema yazarı, film eleştirmeni diye yazan cümleler okuyabilirsiniz.

Ben,  Nüket Esen'in Kara Kitap Üzerine Yazılar adlı kitabını okurken ilk kez adına denk gelmiştim. 
Cüneyt Cebenoyan, Orhan Pamuk'un Kara Kitap adlı romanının içinde geçen mekanların izini sürmüş, fotoğraflamış, her fotoğrafın altına kitaptaki ilgili cümleleri alıntılamıştı.
Ne imrenmiştim anlatamam.

Hayal Kahvem'e bu rastlaşmayı yazmıştım.

Sonra, kimdir diye dört koldan araştırdım elbette.  Trajik hayat hikayesi çarpmıştı beni.  Resmen Nazım Hikmet şiirinin bir timsali gibiydi. Hani der ya şair...
"Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak /Unutma aynı gökyüzü altında bir direniştir yaşamak."

Akabinde, sinema yazılarının sıkı takipçisi olmuştum.

İstanbul Film Festivali'nde ekseriyetle denk gelirdim. O beni tanımıyordu. Ben onu biliyordum.
Memleketimin, hiç tanışmadığım halde sevdiğim  güzel insanlarından biriydi. İyi ki vardı.

Cüneyt Cebenoyan 3 Ağustos 2019 günü bir trafik kazası neticesinde dünyamızı terk etti. 

Filmekimi'i için Beyoğlu'na gittiğimde, oradaydı. Öyle hissettim.


ZGeralt

Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 15 Ekim, 2019, 22:00:09

Buyrunuz. Son günlerde izini sürdüğüm taptaze bir oyuncu... Phoebe Mary-Bridge. 1985 Londra doğumlu. Oyuncu, yapımcı, yazar.

Önce Fleabag dizisiyle tanıdım. Dizinin hem başrol oyuncusu hem yazarı. Tek sezon, her biri  yirmi beş dakikadan oluşan altı bölümlük bir dizi. 
Bir oturuşta tekmilini birden seyrettim. İçli bir veda busesi tadında bitiverdi. Öylece kalıverdim.

Az önce gene Phoebe Mary-Bridge'in oyuncusu olduğu Crashing adlı diziyi seyretmeye başladım. Hey! Üstelik bu dizide ukulele çalıyor. Bayıldım:)

Fleabag ile ilgili çok iyi yorumlar okuyorum, en kısa zamanda izleyeceğim.
Phoebe Mary-Bridge'i yanılmıyorsam ilk defa Crashing de görmüştüm. Fena bir dizi değildi ama nedense devam edemedim.


yunusmeyra

Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 16 Ekim, 2019, 21:31:15

Cüneyt Cebenoyan kimdir diye sanal ansiklopediye sorsanız, gazeteci, sinema yazarı, film eleştirmeni diye yazan cümleler okuyabilirsiniz.

..........

"Büyük travmalar yaşamamış insanlar zamanla bazı şeylerin izinin kalmaması gerektiğini sanıyorlar. "Aradan bilmem kaç yıl geçmiş, artık bazı şeylerin bir anlamı kalmamış olması gerek" diye düşünüyorlar. Bazen en yakınındaki insan en anlayışsız ve en acımasız davranan olabiliyor. Oysa, zaman bazen hiçbir şeyi çözmüyor. Yara içten içe işlemeye devam ediyor."

rahmetle...

Cebenoyan'ı bir örümcek adam filmi eleştirisi ile hatırlamış olalım:

Örümcek-Adam, Örümcek Evreninde: Yeni çağa yeni süper kahraman
"İngilizcede bir sözcük var "hype" diye. Aşırı övgü falan gibi bir şey. Kısacası, diyeceğimi baştan söyleyeyim, "Örümcek-Adam Örümcek Evreninde" hakkında duyduğunuz abartılı övgülere inanmayın. Alt tarafı kötü adamlarla iyilerin savaştığı bir çizgi film bu. Öyle derin karakter analizleri filan yok haliyle. Hatta standart altı bir karakter tasvirinden söz etmek doğru olur. Üç yönetmenin imzasını taşıyan bir filmin, auteur filmi özellikleri taşıyacak hali yok. Ama kötü mü film? Hayır, özellikle bir yere kadar gayet iyi gidiyor. O yer, sanırım ekstra örümcek karakterlerin, yani örümcek-domuz, örümcek-robot, örümcek küçük Japon manga kız, örümcek kara film adamı falan gibi karakterlerin de filme dahil olduğu ve aksiyonun arttığı nokta oldu. Onlarla ilk karşılaşmanın hoşluğu gidince ve aksiyonda gaza basılınca ortaya gayet sıkıcı bir süper kahraman filmi çıkıyor. Bu söylediklerim, bir yetişkinseniz geçerli tabii. Aslında, eleştirmenlerin övgülerine bakarsak, yetişkinlik de gerekli değil filmin bütününe hayran olmak için.

Süper kahramanımız bu kez Siyah-Latin karışımı esmer tenli bir çocuk. Miles, daha iyi eğitim alsın diye polis babası ve hemşire annesi tarafından özel "tiki" bir okula gönderilmiş. Burada mutsuz olan Miles, "hakiki erkekliği", sokak kültürünü amcası Aaron'dan öğreniyor. İşte, tam Miles, Aaron'un himayesinde duvara graffiti yaparken radyoaktif bir örümcek tarafından ısırılıyor. Yine o sıralarda Örümcek Adam da ölmez mi? Ama örümcek adamlar tükenmezmiş meğerse çünkü sonsuz sayıda paralel evren varmış. Kötü adam Kingpin, bir kazada ölen karısı ve oğlunu paralel bir evrenden getirmeye çalışırken, paralel evrendeki örümcek adamlardan birini getirir. Sonra ona başka örümcek karakterler de eklenir, daha önce de söylediğim gibi. Miles'la birlikte bu örümcek karakterler Kingpin'e karşı savaşırlar ve kendi evrenlerine dönmeye çalışırlar. Çünkü paralel bir evrendeki ömürleri sınırlıdır. Miles da bu mücadele sırasında örümcek adam olmanın tekniklerine vakıf olur.

Bu filmin gelmiş geçmiş en iyi örümcek adam olduğu iddiasına katiyen katılmıyorum. Tobey Maguire ve Kirsten Dunst'lu, Sam Raimi'nin Spider - Man'i (2002) bir defa çok daha iyiydi. Ayrıca orada gerçek bir kadın karakter vardı. Dunst'la Maguire'ın kimyaları da uyuşmuştu. O filmden aklımdan kalan görüntüler var Maguire'la yağmur altında ıslanmış Kirsten Dunst'un öpüştüğü sahne gibi; bundan olacağını sanmıyorum.

Filmin tekniği de bir ton övgü aldı. Filmde kristal berraklığında bir görüntü yok. Aksine piksellerin görünür kılındığı, çizgi roman, pop-art estetiğine uygun bir teknik var. Arada sıra konuşma baloncuğu diyebileceğimiz yazılar da çıkıyor ekrana. Fakat bu teknik 2 saatlik bir film için yorucu çünkü görüntüdeki bulanıklık bir süre sonra sıkıyor.

Filmin eleştirmenleri tavlayan, çağın kimlik politikalarına uygun bir yanı var elbette. Kahraman bu kez Beyaz değil, Latin-Siyah kırması. Bu bir devrim! Yani, yerseniz. Tabii bir ilerleme sayılabilir de, o kadar da değil. Ama yine başta dediğim gibi ne kötü adamlarının ne de iyilerinin bir derinliği, bir hikâyesi var bu çizgi filmde. Miles tiplemesi fena değil ama o da abartılacak bir şey değil. Kısacası bir yere kadar eğlendiren, sonra şişen bir film bu. Aksiyon sahnelerinde derhal esnemeye başladığım için belki de benim süper kahraman filmlerini yazmamam lazım geldiği sonucu da çıkabilir bu yazıdan."




HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

Hayal Kahvem

Karamba Saki,

Hiç bilmediğim bir yazarla tanıştım sayende. Ve iki çocuk kitabının siparişini verdim.  Teşekkür ederim. :)

Hayal Kahvem

Alıntı yapılan: ZGeralt - 17 Ekim, 2019, 10:31:33
Fleabag ile ilgili çok iyi yorumlar okuyorum, en kısa zamanda izleyeceğim.
Phoebe Mary-Bridge'i yanılmıyorsam ilk defa Crashing de görmüştüm. Fena bir dizi değildi ama nedense devam edemedim.

ZGeralt, tıpkı senin gibi, ben de Crashing'e başladım. Hatta ukulele muhabbetli bir diziydi. Hoşuma gitmişti.... Lakin nedense devam edemedim.  :D

Hayal Kahvem

Yunusmeyra, Cüneyt Cebenoyan'ın çizgi romandan sinemaya uyarlanan filmleri hakkında epeyce yazısı var.  İyi yapmışsın birini Altın Madalyon'a misafir etmişsin.
Ruhuna rahmet. Nur içinde, huzur içinde yatsın, diyelim.

Hayal Kahvem

Bizim Sokağın Çocukları ve Yeni Sokağın Çocukları'nı sipariş verdim. Heyecanla bekliyorum.

Alıntı yapılan: Saki - 19 Ekim, 2019, 23:25:31
Şair şiirini beğendin mi?

Şiir çok ince işçilik Saki. Ne mutlu yazabilene.

Diğer yazarları da araştıracağım. Sağol. :)

Hayal Kahvem


Elimde Tomris Uyar'ın Kitapla Direniş adlı kitabı var.  Handan İnci hazırlamış. Sunuşun ilk cümlesi, "Sevdiğiniz bir yazarın kaleminden ne çıkmışsa okumak istersiniz." Haklı değil mi?
Bu kitabın macerası da böyle başlamış. Handan İnci, Tomris Uyar'ın  kitaplaşmamış yazılarını toparlarken, yazarın öyküleri kadar etkileyici olan hayatını ve iç dünyasını ortaya çıkaracak 
bir biyografi yazmaya niyetlenmiş. Bu çabayla elindeki yazıların giderek biriktiğini görünce, derleme kitap yapmaya karar vermiş. Ne  iyi etmiş.

Kitapla Direniş, yazılar, söyleşiler ve  soruşturmalar diye üç bölüme ayrılmış. Her bölümde onlarca  şahane yazı var. Müthiş.
Bu kitap yıllardır kitaplığımda demleniyor. Ara sıra elime alıyorum. Sayfalarını dalgalandırıyorum. O esnada ilgimi çeken bir başlığın  devamına dalıp gidiyorum. 
Tomris Uyar'la muhabbet ediyormuşum hissi veriyor.  Hayranlıkla cümlelerinin peşi sıra  sürükleniyorum.

İki yüz kırk altıncı sayfadayım. Başlık... İstanbul'la Aram Bozuk Bu Aralar... Hemen yazıya atladım. 
İlk cümleden başlamadım da alt satırlara doğru  "Özel Bir Gün" filmindeki Sophia Loren  kelimelerine odaklandım.  Cümle şöyleydi:

"Ev kadını konumundaysa ola ki "Özel Bir Gün" filmindeki Sophia Loren gibi çok çocuk doğurup rejime hizmet ettiği için ideal anne ödülünü kazanan,
Mussolini hayranı İtalyan anası gibi şöyle mırıldanır kendi kendine: "Şu yatakları toplayacak bir başka anne gerek, bir anne de bulaşıkları yıkamalı, bir de yorulacak bir anne gerek."

Kitabı elimden bıraktım. Bilgisayarda filmi aradım. Buldum. Filmi seyredeceğim. Nihayetinde Kitapla Direniş'e  geri döneceğim.

Hayal Kahvem


"Sana bir matrak didişten fısgeçeyim mi?

Yampiri vampirleri nasıl nalladık
bicili Drakula fideliğini neyle mi biçtik,
klonlanmış King Kong'ların yoklayarak ödünü
interaktif öpücük ehlini ne biçim haşat ettik,
bir pençe darbesiyle şalteri indirerek
adrenalin kazanını kaç yıl kaynattık...
buracıkta şarkılasam yeri mi?"

Murat Menteş/ Garanti Karantina / asparagas flashback / s. 60