Teks Aylık Seri - Mylos Kitap

Başlatan Zeljko, 03 Aralık, 2022, 19:16:46

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 4 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

kedidiro

  Bu vesileyle forumda zaman zaman konuşulan ve konuşulması da gereken asıl soruya dönelim: Çizgi roman okuru okumak istediği bir seri ülkemizde yayınlanıyorsa buna şükredip, sesini kesip haline şükretmek mi zorunda? Çamur gibi baskıya, amatör ötesi balonlamaya,  düzensiz yayın periyoduna eleştiri getiremeyecek miyiz? Hasbelkader arada yurt dışına da çıkan oralardaki çizgi roman baskılarını gören biriyim. Memleket çizgi romanı memleketin genel ahvali gibi. Bahadır'ın da yayıncı olması -bence özenle yazdığı- eleştirisini elimizin tersiyle itmemizi mı gerektiyor? Onun da dediği gibi fumetti seven, talep eden bir avuç okur kaldık. Yaşı ortayı geçmiş olan. Deadwood üzerinden yapılan eleştiri farklı bir mevzu gibi görünse de temelde yine neyi hak ettiğimiz, neyi talep ettiğimiz ile ilgili aslında. Zagor, Teks olsun çamurdan olsun demiyorum ben. Bu çağda daha iyisi mümkünken bu vasatlığa razı olmak istemiyorum. Iyi bir baskıyla, düzgün bir periyotla basılmayacaklarsa hiç basılmamalarını tercih ederim. Deadwood o unuttuğum fumetti okuma keyfimi tekrar yaşattı bana. Dolayısıyla; pahalı mıydı? Evet. Limitli mıydı? Evet. Ama hiç olmazsa gözümü de gönlümü de doyurmuştu.

oguzeren

Alıntı yapılan: kedidiro - 07 Mart, 2023, 19:29:40Bu çağda daha iyisi mümkünken bu vasatlığa razı olmak istemiyorum.

Limitli / kaliteli baskıya karşı değilim, yanlış anlaşılmasın. Ama Deadwood Dick için limitli, pahalı baskının yanısıra, mutlu azınlık dışında kalan, alım gücü daha düşük okurları gözeten bir baskı daha yapılmalıydı. Siz memnunsunuz, ne güzel; bence daha uygun fiyatlı bir baskısı da olmalıydı.

Eleştiri konusuna (balonlama) fikir beyan edemeyeceğim, beni rahatsız etmiyor. Elbette herkes görüşünü özgürce iletebilir. Zaten ben de "yakışıksız" diyerek kendi görüşümü ilettim.

Dediğiniz gibi fumetti basan, okuyan bir avuç kaldık. Üç  tane yayıncı var, biri öbürüne "beceremeyecekseniz hiç yapmayın" diyor.

Kusura bakmayın, ben foruma çok yeni girdim, dışarıdan bakan bir göz olarak kabul edin; yakışıksız gözüküyor.





Rossi

Merhaba arkadaşlar,
Önce kendimden kısaca bahsedeyim. Yaklaşık 25 yıldır çizgi roman üzerine yazılar yazıyorum farklı mecralarda. Bazı kitaplar, Serüven dergisi, gazete ekleri , Lal kitap en son da 221 B . Hiçbirinden bir kuruş para almadım. Amacım ülkemizde çizgi roman kültürünü küçümseyen anlayışla mücadele etmek oldu. Onun 9. Sanat olduğunu saygı duyulması gereken bir tür olduğunu savunmaktır amacım. Çoğu zaman edebi çevrelerde küçümsendim. Cunku Türkiye de plastik sanatlar kültürü yok. Rahmetli babam da ressam oldugu icin iyi biliyorum.Yılmadım yazmaya devam ettim. Her neyse...

Gelelim Mylos olayına. Mylos burda başta Julia olmak üzere çok eleştirildi. Çoğu da haklıydı. Nitekim hiç tepki vermedim. Period vs konularında da hak verdim.

Ancak bu son eleştiri üslup olarak hakaretemiz görünmese de çok haksız ve kantarin topuzunu kacirmis bir eleştiri. Bir kere balonlama Bahadırın yazdığı kadar kötü değil. Ben de koleksiyoncuyum İtalyanca, İngilizce vb bir sürü koleksiyonum var. Bundan çok daha berbat balonlama gördüm. Çocukluktan beri neler okuduk. Yapmayın lütfen.
Ayrıca sadece bir konuya bu kadar odaklanıp, iyi olan hiç bir şeyden bahsetmemek. Bu sağlıklı değil.
Bana gelen okur mailleri bu sayı ilgili genelde hep teşekkür maili.
Ne diyebilirim okur karar verir begenirse alır. Beğenmezse almaz. Ve yayın kapanır. Daha iyi basan başka biri alır.

Beni üzen başka bir konu. Mylos ile sizler arasında bir bağ kurmayı amacladim. Gördüm ki bu beni artık yıpratıyor. Sadece bu forum değil diğer forumlarda da aynı davranış kalıbı var. İnsanlar ürüne göre değil arkadaşlığa göre eleştiri yapıyor. Oradan saldırıyor.Kendince rahatliyor. Hatta bazıları  kitabı görmeden okumadan yapıyor bunu. Bir tür arkadaş kıliği. Objektif olamıyoruz. Kendimizi arkadaşımızı desteklemek zorunda hissediyoruz hepimiz.Bu bizim genlerimizde var . Dostumuzu koruma dürtüsü.
Bu son balon mevzusunda bunu net olarak gördüm. Bu nedenle affınıza sığınarak köprü görevini bırakıyorum.
Mylos la ilgili herhangi bir şey paylasmayacagim bundan sonra. Çünkü beni,sağlığımı çok yıpratıyor.

Saygı ve sevgilerimle
Batuhan Cantürk

alan ford

  çok güzel şimdi de yancı yardakçı olmuşuz.
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

Rossi

Alıntı yapılan: alan ford - 07 Mart, 2023, 20:51:17çok güzel şimdi de yancı yardakçı olmuşuz.
Asla öyle bir kelime kullanmadım. Ben öyle kelimeler kullanmam. Lütfen bu şekilde yanıt vermeyelim.Dostunu koruma içgüdüsü hepimizde vardır ve bu yardakcilik değildir.

pizagor

Sayın Rossi, doğrudur Bahadır'ı şahsen tanırım ama bu durum onu eleştirmemi engellemez. Farklı noktalardayız bana kalırsa. Bırakalım, seviyeyi ve saygıyı koruduğu müddetçe herkes fikirlerini beyan etsin. Bunun yıkıcı değil yapıcı olduğunu göreceksiniz, sadece kendinizi yanıt vermek zorunda hissetmeyin. Buradan aklınıza yatan bir eleştirinin dahi tarafınızca ilgilisine aktarılması çizgiroman adına kazançtır.
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


karlıova

Batuhan dostum birşey beklemeden emek verdiği Fumetti eserlerinde sadece olumsuza odaklanılınca üzüntü duymuş. Piyasadaki yayıncılar, sahaflar vb. arasındaki ilişki daha evvel birçok kez tanık olunduğu gibi kısır ve kıskançlığa dayanan olumsuz bir yapıda. Aynı şekilde yayıncılar Çizgi roman forumlarının genel havasını bildikleri için buradan uzak duruyorlar. Fumetti'nin düşen okur sayısı işleri daha da çetrefil hale getiriyor.

Mylos Çizgi romana yeni başlamış bir yayıncı. Öğrenecekleri mutlaka vardır. Doğal bir eleştiri olabilir tabii. Ancak forumda cesaret kırıcı ifadelerle ortalığı karıştıracağınıza albüm künyesinde yer alan bilgi@mylosyayingrubu.com adresine mail atıp yapıcı eleştiri yollasanız daha faydalı olur. Batuhan Mylos'un avukatı değil, küstürürseniz bahsettiği köprüyü atmış olursunuz. Burada yine kendimiz çalar kendimiz oynarız.   

DAMPYR

Arkadaşlar kavga etmenize, Batuhan beye yüklenmenize hiç gerek yok.Batuhan Beyin Mylosla bir ilgisi yok sahibi değil, yayıncısı değil o sadece iyi niyetli bir aracı. Mylosa gelince Teksi bir iki sayı çıkarıp yeterince satmadığını görünce zaten eminim yayını bırakacaklardır.Biliyorsunuz Teksin Telifi çok pahalı.Yayınlanmış her yayın bana göre kurtarılmış yayındır.Bahadır Beyde eleştirilerinde haklı ama Türkiyede olmuyor işte, ne yazıkki bu duruma dikkat eden çok az yayıncı var.Keşke herkes eleştirileri dikkate alsada bizde zevkle kaliteli çizgi roman okuyabilsek.Fumettiyi öldürmeyelim aksine yaşatalım.Hayat çok kısa kimse kimseyi üzmesin

ferzan

    İki yıl önce foruma yazmayı bırakmıştım. Sebepleri benim için malum. Dönmeyi düşünmüyordum, hala daha düşünmüyorum ve bu iletim de döndüğüm anlamına gelmiyor. Zaten ben ve o dönemden beri aktif üyeliği bırakan ya da bırakmasa bile nadiren yazan birkaç özenli içerik üreticisinin yokluğu da gram hissedilmediği için çok da büyük bir kayıp olmasa gerek forum için. Kendi adıma izleyici olmakla yetinmeye iyiden alışmışken, bu başlıktaki son muhabbetlerden sonra bir şeyler söylemeden geçmek istemedim.

    Konuya girmeden önce bilhassa son on yıla yakındır gözümde giderek şımarıklık halini alan bir duruma yönelik gözlemimden bahsetmek istiyorum;

    Ali ya da Veli, bir grup arkadaş ve tanıdığıyla dergi çıkarıyor misal. O dergiden çok daha önce derginin ilerlediği yolu açmış olan öncüllerinin seneler önce hallettiği teknik aksaklıklara, tuzaklara kapılıyor. Belli ki Ali / Veli hep kuşe kağıda iş bastırmaya alışmış, saman kağıda geçince o renk paletinin ve bilmem ne ince ayarının patlayacağını ön görememiş hem kendisinin hem de arkadaşlarının işlerinde. Derginin yarısı çamur gibi renklerle çıkmış. Hatanın farkındalar ama ezkaza dile getiren biri çıkıyor bu durumu. Başka mecradan cevap yetişiyor; "İşte bu yüzden teknik anlamda bu mevzulara aşina olanların yorum yapmasını istemiyorum." minvalinde sözler sarf ediliyor.

    Ahmet ya da Mehmet, seneler sonra erken yaşta bıraktığı çizgi romana geri dönmüş. Bir platformun gazıyla alelacele yola çıkmış. Kayıp olduğu zamana yandıracak denli yetenekli, başarılı ama bir o kadar birikimsiz ve vizyonsuz. Eksiklerinin bazısını farkında, bazısının değil. Görselle açığı kapatmaya çalışıyor, millet yiyor da ama sorun görselle kapanmayacak boyutta. Çok istiyor fark edilmeyi, eserinin efsaneleştirilmesini. Eleştiriliyor çeşitli yönlerden. Başlarda sevinir görünüyor eleştirilere, kuru ve otomatik goygoy olmamasına minnettar gözüküyor ama içten içe gıcık olup bahaneler, cevaplar üretmeye başlıyor. "Siz bir de sonraki kitabı görün!" minvalinde soğukkanlı eleştiriler, yerini giderek "Sizin hiç çocuğunuza ayakkabı alamadığınız oldu mu?" tarzı arabesk söylemlere bırakıyor ortada ayakkabılık bir çocuk olmadığı halde. Sonra her yeni kitapta kim ne demiş, kim nasıl övmüş, ustalar nasıl pohpohlamış öyle bir yer veriliyor ki, hani eleştirmeye kalkan çarpılacak, o derece.

    Bir başka Ali ya da Veli 'ye geçelim. Vasatın altı ve hatta amatörün daniskası senaryolara sahip altı boş bir üretim için başlarda tevazuyla, devamında sinir bozucu bir cüretkarlıkla yola çıkıyor. Öyle ki, genç-yaşlı ona eşlik eden yol arkadaşları bile vasatlığın farkına varamayacak denli akıl tutulması yaşayıp söz konusu üretimin balon gibi şişmesine katkıda bulunarak en alakasız kimselere bile "acaba" dedirtecek denli bir algı yaratılmış oluyor. Gene de buna kapılmayıp da halen layığınca eleştirebilecek birilerinin olduğu hesaba katılıyor ki sosyal medya "hashtag"lerinde #yerliyükseliyor sloganı yetmiyor, muhtemel olumsuz eleştirileri baştan ekarte etmek için #köstekolmadestekol gibi yeni ve amatör bir üretimden hayatımda duyduğum en pişkin sloganı iliştiriveriyorlar. Kimse olumsuz tek bir laf edemediği gibi bu slogan üzerine iyi kötü bir şeyler gayet "ideal" bir üslupla dile getirilmek durumunda kalıyor. Üreticisi palazlanıp üretimini ABD 'li bağımsızlara sunmayı düşünecek denli şımarmaya devam ediyor.

    Buna benzer başka örnekler de çıkıyor ama bundan az daha farklı bambaşka bir cüretkarlık daha peydah oluyor. Bu kez ırk, kadim kültür çarpıştırması, ideolojik ve estetik öznel tercihlerin üretime yedirilerek tarihçiliğe soyunulması ve bu esnada kendi aklına yatan şey dışında her şeyi inkar etme ve "o aslında öyle değil, böyle" deme coşkusuna kapılmış yepyeni bir Ahmet ya da Mehmet çıkıyor. Çok seviliyor, çok satıyor, kendini pazarlamayı iyi biliyor ama savunduğu ideolojiyi dolaylı yoldan nasıl baltaladığını ya biliyor, ya bilmiyor. İlgi alanıyla alakalı okumalarını da bambaşka bir bakış açısıyla yaptığı belli olan bu coşku dolu üretici, kendi tercihlerini, kendi kafasına yatanları ve kendi sevip özendiklerini yine yükseltmeye çalıştığı özlük kavramına sokuşturmaya ve bu kavramda öteden beri var olan bazı detayları amatörce reddetmeye devam ediyor. Bilmem kaçıncı baskısıyla ve kitlesiyle mutlu mesut, büyük harflerle ve ergence kendini ifade etmekten şaşmıyor. O arkadaş zaten dokunulmaz ama yine ezkaza bir olumsuz eleştiri gelirse ya siyasal İslamcı, ya da cahil olma şansınız çok yüksek.

    Memleketin güncel üretiminin öne çıkan örneklerinden dikkat çeken birkaçında durum böyleyken, dokunan yanıyorken yayıncılar kısmında da aynı filmin başka versiyonu çekiliyor yine naçizane gözlemimce.

    Geçmiş yıllarda ismi lazım değil bir yayıncıyla sosyal medyadan irtibata geçmiştim. Yayınladıkları birbirinden güzel çizgi romanların (çizgi roman denmesinden hoşlanmıyorlardı) kendine özgü yazı karakterlerini değiştirip birbirinden farklı olsalar da neden hepsine aynı fontu kullandıklarını, hele ki orijinal edisyonda cızırtılı sesli ve uygarlıkla tanışamamış karakterlerin olduğu öznel balonlardaki sarsak ve gelişigüzel yazı karakterini neden inci gibi bir ortak fontla yazdıklarını merak etmiştim. Tüm bağımsız filmlerin aynı Hollywood dublajlarıyla izletilmesinden hallice bir yakıştırmayla meramımı dile getirdikten sonra geçiştirilmiş, üzerine birkaç eleştirim de eklenince tamamen oyun dışı bırakılıp sadece sanal duvarlarla muhatap olmak durumunda kalmıştım.

    Zaman içinde daha nicesi tecrübe edildi. Düzenli pohpoha alışanlar mı düşman kesilmedi, olanca tecrübesine rağmen baskı kalitesi, çeviri ya da sansür konularında "eeeh, yeter be!" deyip gidenler mi olmadı. Yayıncı değil de yayınevi bünyesinde bir yayının iç kapak yazılarını yazan bambaşka birisi çok alakasız ve basit bir mevzudan nem kapıp ceketini alıp mı çıkmadı, hangisi sayılsa azdır. Kabahatli her zaman eleştiriyi yapan oldu. Çünkü eleştiri sahipleri, eleştirilenlerin başka mecralardaki üslupsuz ve acımasız muhataplarıyla bir tutulup fatura sadece eleştirenlere değil, bu eleştirilere müsaade eden(!) platformlara da kesildi ve gün sonunda o platform ve fukara müdavimleri bu çok muhterem kişilerin geri bildiriminde mahrum bırakılarak cezalandırılmış(!) oldu. Ne gam.

    Şimdi de aynı filmin başka bir versiyonu oynuyor.

    Forumun bir üyesi, yayıncı kimliğinin öncesinde ta Resimli Roman günlerinden beri forumlarda yer alan bir üyesi, birkaç yıldır yayıncı olduğu halde titiz okur kimliğiyle yazdığını en başta belirterek eski günlerdeki gibi bir şeyleri irdelemek ve bunu sırf estetik için dile getiren bir üyesi, çok da haksız sayılmayacağı bir ileti paylaşıyor ki balon hassasiyeti konusunda ben de kendisi kadar olmasa bile hassas sayılırım (Alfa Yayınları 'ndan çıkan Airborne'u sırf balon yazı yerleşiminin estetikten yoksunluğu dolayısıyla okumamış ve devamını da almamış biriyim). Sonuçta 90'lı yıllarda ya da 2000'li yılların başlarında değiliz. Köprünün altından çok sular geçti. Zamanında rutubet yemiş gibi şişip dağılmış baskıları, balonundan kaymış daktilovari yazıları ayıla bayıla okuduk elbette ama taş olsa bir kalite çıtası olur bunca yıldan sonra. Çünkü zaman ve estetik artık bunu gerektirir ve göz ister istemez yol kat eder kendini eğitme konusunda. Bazımız kendi kendimize fark ederiz, bazımız da başkaları aracılığı ile fark ederiz ve durumu değerlendiririz. İşte bu başlıkta olay olan eleştirinin sahibi gibi üyelerin bu tarz şeyleri dile getirmesi bu yüzden önemlidir benim açımdan. Ben bu tarz bakış açılarıyla kendimi geliştirmeye çalışan biriyim. Dahası, kendi çapında bir üretici adayı olarak benzer hataları yapmama konusunda da bu tarz yaklaşımları apayrı dikkate almaya çalışırım.

    İlgili eleştiri üzerine gelen cevaplar, eleştiriyi okuduğumdan beri aşağı yukarı beklediğim cevaplardı. Forumdaki tüm iletilerden bir algoritma olsaydı ve cevap seçkisi yapay zekaya bırakılsaydı herhalde daha farklı yanıtlar gelemezdi. Gene de haksızlık etmeyeyim, yapay zeka daha ılımlı ve daha az duygusal cevaplar vermiş olurdu herhalde. İşin şakası bir yana tabi. :)

    Söz konusu eleştirinin iyi niyetinden şüphe edilmiş(?), ağır bulunmuş (hay hay, neden olmasın), sonra doğrudan kötü niyetli olduğuna karar kılınmış (olabilir, en nihayetinde bir forum burası ve herkes kendi penceresinden olayı nasıl görürse öyle yorumlar. Ben de öyle yapıyorum zaten.) ve eleştiri sahibinin o kadar belirtmesine rağmen eleştiri yayıncı kimliğiyle bağdaştırılıp bu başlık yeri olmadığı halde eleştirenin yayın politikası üzerinden ufak çaplı bir misilleme yapılmış. Köprü görevi gören Batuhan Bey 'in bana göre lüzumsuz alınganlığı ve gönüllü avukatlığı üzerine sayın Karlıova'nın, Batuhan Bey 'in yayıncının avukatı olmadığını dile getirmesini biraz abes buldum açıkçası. Ayrıca bu tarz konuların neden bir çizgi roman forumundan ziyade sadece yayıncının posta kutusunda yer alması gerektiği fikrine yukarıda bahsettiklerimden ötürü katılmıyorum. Ek olarak da bir önceki iletide belirtilenin aksine ortada bir kavga olmadığı gibi Batuhan Bey 'e de yüklenildiğini hiç sanmıyorum.

    Estetik, öğrenilen bir kavramdır benim açımdan ve bu tarz forum iletileri vesilesiyle mevcut vizyonumuz ilerleme kaydedebilir. Beğenirsek alırız, beğenmezsek zaten eleştiriyi dikkate almayız okurlar olarak. Çünkü zaten okur yoluna devam eder öyle ya da böyle.

    Yayıncılar pek çok ekonomik ve ona bağlı teknik engel dolaylı zorlukla yayın çıkarıyor olabilir ama okurlar da bedavaya almıyor bu yayınları. Aynı ekonomik zorluk okur cephesinde de mevcut ve ben şahsen bunca yıllık bir Teks okuru olarak ilgili eleştiriye katılmadan, altına imzamı atmadan edemiyorum. Kimse şahane iş çıkarmadı ama eleştiride bahsedildiği gibi şimdiye kadar (en azından Oğlak, Lal ve Çizgi Düşler dönemlerinde) yerleşik bir standart vardı. Paylaşılan görseller bu konuda bende de hayal kırıklığı yaratmakla birlikte almama engel oldu mu, olmadı ama kabul edelim, mevzubahis eleştiri de yerden göğe kadar haklı. Mylos, Julia 'nın ilk sayısında yaptığı o muazzam hataya rağmen baskı doygunluğu konusunda içime su serpen bir yayınevi olmuştu ama ne yalan söyleyeyim, güncel Teks 'in telifinin Mylos 'a geçtiğini öğrenince içim cız etmişti. Nitekim şimdi Teks 'in ilk sayısıyla bir parça can sıkmayı başarsa da artık sonraki sayılarda durumun düzelmesini umacağız.

    Gel gelelim, hiçbir yayıncının dokunulmazlığı yok. Hiçbir yayıncı eleştirilemez değil. Her yayıncı, çizgi romanı sadece baskı kalitesiyle ölçemeyecek kadar grafiksel estetik detaylara hakim olmak zorunda. Doğan Egmont Yayıncılık, Milliyet Yayınları, Yalvaç Ural editörlüğündeki tasasız günler ve daha niceleri geçmişte kaldı. 2023 itibariyle çizgi roman işindeki bir yayıncı, fontundan balon yazı yerleşimine kadar dikkat etmeli artık. Buna ek olarak hiçbir okur da "aman yayıncı küsmesin, eldekinden de olmayalım" endişesine sahip olmamalı. Çizgi Düşler bile o kadar acımasızlığı hak etmediği halde Teks konusunda tabiri caizse itin bir tarafına sokuldu bir üye tarafından (ki bence fumetti konusunda çok şeyler yaptılar ve Teks 'i de gayet iyi idare ettiler, son birkaç yılın baskı kalitesi dışında), Mylos 'un ne gibi bir ayrıcalığı var diye düşünmeden edemiyorum. Çiçeği burnundaysa bunca zamanlık dergi tecrübesi + 6-7 sayı Julia üzerine o çiçek bir zahmet burundan düşüversin artık.

    Hangi çizgi romanda okumuştum hatırlamıyorum, belki Karaoğlan 'ın bir macerasında olabilir. Zindandan mı ne kaçılacak, yıllardır zindanda olan mahkumlar, Karaoğlan tam yolu açmışken karga tulumba yakalayıp etkisiz hale getirdikten sonra zindancıya teslim ediyorlardı "aman şuncacık huzurumuz bozulmasın" diye. Halbuki öyle yapmasalar hepsi serbestti. İşte bazen yayınevi hassasiyeti olan endişeli okurların tavrını bu örneğe benzetiyorum.

    Her zaman inanırım ki ilerleme sadece şükür ve teşekkür ile olmaz. Bazı sistemler daha başka konularda bunu empoze ederler küçük yaştan itibaren ama benim görüşümce olması gereken önce teşekkür edip sonra mevcut durumun bir adım daha ilerisi için kafa yormaktan ibaret. Sadece kendine sunulana şükredenlerle dünyanın şimdiki haline gelmediği aşikar.
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

pizagor

Ferzan hoşgeldin. Özledik yorumlarını.. 
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


newman

Ben halen gösterilen örnek sayfadaki balonlarda nasıl bir eksiklik vardı onu anlamış değilim. İki sayfalık mesaj yazılmış, konu bağlamından iyice uzaklaşıp bambaşka noktalara gelmiş. Forumdaki birçok üyeyi kapsayan genel bir eleştiriye dönüşmüş başlıkta yazılanlar. Burada maalesef eskiye göre artık çizgi roman çok daha az konuşuluyor.

Alıntı yapılan: Rossi - 07 Mart, 2023, 20:30:06Beni üzen başka bir konu. Mylos ile sizler arasında bir bağ kurmayı amacladim. Gördüm ki bu beni artık yıpratıyor. Sadece bu forum değil diğer forumlarda da aynı davranış kalıbı var. İnsanlar ürüne göre değil arkadaşlığa göre eleştiri yapıyor.

Şimdiye kadarki katkılarınız için çok teşekkürler, sayenizde hem Julia'nın hem de Tex'in yayın süreciyle alakalı gelişmelerle ilgili haberdar olmuş olduk. Açıkçası başlıkla ilgili çok bilgi sahibi değildim, yazdığınız iletiyi okuduktan sonra olan biteni daha iyi analiz edebildiğimi düşünüyorum.

Mrtekin

Bahadır'ı yıllardır şahsen de tanıyan bir insan olarak, yaptığı eleştirinin kötü niyetli olduğunu düşünmüyorum. Benzer eleştirileri; daha önce yüzlerce kez yaptı ve açıkçası forumun müdavimleri arasında bu konuda bir farkındalık oluşmasına da yardımcı oldu.

Şahsen ben balonlama, font olayına çok da takılan birisi değilim, Mylos'un çıkartacağı Teks'leri de sırf bu sebebe takılarak almamazlık etmeyeceğim, yine alacağım (ki editöryel ve baskı kalitesi yönden çok iyi bir iş çıkarttıklarını belirten okuyucular da oldu burada.) ama takılan ve estetik zevki güçlü, bu işlerin mutfağından anlayan birinin yapıcı eleştirilerini kötü niyetlilikle bağdaştırmak olmaz.

Memleketin şirazesi kaydığı için en basit olayda bile birbirimize girme refleksi geliştirmişiz. Bu kadar büyütecek bir durum yok.

Türkiyede fumetti konusunda ah vah yapanlara da çok katılamıyorum. Belki de Türkiye'de en istikrarlı yayınevi bu işi sahiplenmiş durumda. Çıkarttıkları KM'ler daha bir aya varmadan tükeniyor. Memlekette Zagor'un KM'sini 4 tur döndürseler alacak kitle yine mevcut. O yüzden Türkiye'de fumettinin ölmesi çok yakın zamanda gerçekleşmez. Belki 30-40 sene sonra ama şimdi değil. Panik yapacak bir durum yok.

Mylos çizgi roman yayıncılığında yeni, eğer uzun bir yol gitmek istiyorsa, yapıcı eleştirilerden de yararlanması lazım, hatta bence yapıcı eleştiri yapan okura kızması değil daha fazla kıymet vermesi lazım. Benim gibi yüzlerce okur var ama bir Batuhan Bey, Bahadır ya da Ferzan gibiler çok da kolay çıkmaz, değerlerini bilelim.

Bu arada Mylos Teks'ler daha D@R'lara dağıtılmamış durumda. Bekliyoruz.




They drew first blood...

Animvader

Kitapla, yayınla, yayınevleriyle alakalı hiçbir şey yazmayacağım.

Sadece şunu diyeceğim, hiçbirimiz eleştiriye açık değiliz, tartışma kültürümüz yok, birazcık bilgisi olanlarımızın da egosu hem çok yüksek hem de çok çabuk yaralanıyor.

enrudtaren

Öncelikle merhabalar. Birkaç yıldır forumu çok aktif olarak takip ediyorum, hiç mesaj yazmamış olmama rağmen bu konudaki tartışmaları okuduktan sonra ilk kez ben de bir şeyler yazma ihtiyacı hissettim. Forumdaki çizgi roman başlıklarının neredeyse tamamını okuduğumu düşünüyorum, otuzlu yaşlarının ortasında ve beş  yıldır çizgi romana gönül vermiş birisi olarak bir çizgi roman alırken ilk baktığım yer de bu forum ve değerli yorumlarınız oluyor.

Bahadır Bey'in eleştirilerine haklı, haksız, ağır vb. şeklinde yorumda bulunabilecek yetkinlikte olduğumu düşünmediğim için o konulara girmeden Bahadır Bey'in eleştirisindeki asıl problemin, daha doğrusu belki de yanlış anlaşılarak tepkiyle karşılanmasının nedeninin rahatsız olduğu balonlamalardaki hataları açıkça izah etmemiş olmasından, herkesin ilk bakışta görebilecek durumda olduğunu varsaymasından kaynaklandığını düşünüyorum. Çünkü çizgi roman okumaya yeni başlamış sayılabilecek ve çoğu zaman çizgilerdeki ayrıntıları dahi görmeden yalnızca olay akışını takip eden birisi olarak baktığımda balonlamada beni rahatsız eden bir şey göremedim. Bu da tamamen benim bu konudaki cahilliğimden kaynaklanıyor çünkü balonlamanın nasıl olması gerektiğine dair hiçbir fikrim yok. Benim gibi bu konuda yetkinliği olmayan arkadaşlarımızca Bahadır beyin eleştirisi, okunduğunda ve resimlere bakıldığında ağır ya da haksız olarak görülmüş olabilir diye düşünüyorum. Eğer balonlamada nelere dikkat edilmesi, balonlamanın nasıl yapılması gerektiği kısaca da olsa açıklanırsa ben kendi adıma yeni bir şeyler öğrenmekten mutluluk duyarım.

Sonuç olarak çizgi roman kavramı bahsedildiği gibi çizgileri, renklendirmeleri, yazıları ve balonlaması ile birlikte bir bütünü oluşturuyor ve bu konularda ne kadar yetkinliğimizi arttırabilirsek alacağımız zevkin de bir o kadar artacağına inanıyorum.

caretta

Bu başlığa yazılan yorumların çoğunu okudum.Mylos Teks sayı 1 henğz elime geçmedi.Font
balonlama konularını hiç bilmiyorum.Dolayısıyla bu konuda yazacak birşeyim yok.Ben
macera hakkında bilgi vereyim.Mylos Kitabın yayınladığı 703.sayı sıradan bir Teks
macerası.Daha önce karşımıza çıkan eski haydut Bowen'in geri dönüşü.Esas güzel macera
705.sayıda.Bu macera Los Angeles'te geçiyor.Vahşi hayvanlar,kamışla zehirli ok üfleyen
kişiler.Yüzünde maske olan esrarengiz bir örgütçü.Çok eskilerde kalmış eski bir düşmanın
(Satania)bu defa kızı geliyor.Şenliğe hazır olun arkadaşlar.Yakında bir başka"babasının
kızı"da Aylık Zagor'da geri dönecek.Mutant Colin Randall'ın kızı.