Blacksad - YKY

Başlatan rumar80, 20 Kasım, 2010, 17:30:44

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

hanac

Alıntı yapılan: peder clemente - 18 Kasım, 2018, 19:08:47
Yeniden düzenleme,resim ekleme ve gerekli yerleri koyulaştırmak gibi teknik yardımlarınız için teşekkürler Hanac. :)

Mükemmel bir yazı, çok emek harcandığı belli.

Biz teşekkür ediyoruz.

Ana sayfaya duyuru olarak geçeceğim birazdan.

rumar80

Ellerine sağlık çok güzel bir yazı

BAHADIR

Alıntı yapılan: peder clemente - 18 Kasım, 2018, 02:57:56

Yapı Kredi Yayınları, bu değerli eseri 2018 yılı içerisinde tekrar basıp yayımlayacağını duyurduğu halde, 18 Kasım itibariyle hâlâ yayımlanmadı. Nadir kitap'ta, iki cilt 300 Liraya satılıyor. Yayımlananların tekrar yayımlanmasını, yayımlanmayan 5.kitap "Amarillo"nun yayımlanmasını, 2019 da yayımlanacak 6.kitabın da yayımının planlanmasını umutla ve sabırla bekliyoruz.
Eğer 6. Kitap 2019 yılında yayınlanacaksa... Tekrar baskılarında 3. cilt ile birlikte çıkacağını umabiliriz... Fena fikir değil...

Nemo

Peder Clemente, ben okumamıştım bu seriyi. Şimdi sizin sayenizde arayıp bulmaya çalışacağım:) Emeğinize sağlık
Özel Alfa Ajanı

Nightrain

Alıntı yapılan: Nemo - 19 Kasım, 2018, 13:49:54
Peder Clemente, ben okumamıştım bu seriyi. Şimdi sizin sayenizde arayıp bulmaya çalışacağım:) Emeğinize sağlık

Bu yolda size bol şans dilerim. Zira kitapları bulmak hiç kolay değil. Bulsanız bile fiyatları inanılmaz pahalı. Kıymete bindi.
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

Mrtekin

Gerçekten çok güzel bir yazı olmuş, Peder Clemente.
They drew first blood...

Nemo

Alıntı YapBu yolda size bol şans dilerim. Zira kitapları bulmak hiç kolay değil. Bulsanız bile fiyatları inanılmaz pahalı. Kıymete bindi

@darkwood; Mesut abiiiiii, yardim etttttt :)

@Mr.Tekin; Hosgeldin Mehmet :)
Özel Alfa Ajanı

Mrtekin

Hoşbulduk, Hüseyin.

Blacksad ciltlerinin Dollar üzerinden fiyatı ile Yky Türkçe edisyon fiyatları neredeyse aynı olmuş. İngilizcelerini alsan da makul yani. :-)

Bu arada, bundan takriben 5 sene önce, İzmir Arkabahçe çizgi roman dükkanında, Blacksad ciltlerinin kapış kapış satıldığına tanık olup şaşırmıştım.

Sebebini sorduğumda, güzel sanatlar öğrencilerinin en rağbet ettiği çizgi roman olduğunu söylemişlerdi. Anormal değerlenmesindeki sebeplerden en önde geleni, bu, olabilir.
They drew first blood...

Nightrain

Zamınında, buradan ciltlerin tanesini 10 TL'ye almıştım. ;D
"Bu yıldızı çok mu istiyorsun Heatie? Al ye o zaman!"

peder clemente

Başta yazıyı başlığa taşıyan değerli yöneticimiz Hanac olmak üzere okuyan, beğenen tüm arkadaşlara teşekkür ederim.Beni onurlandırdınız.Sevgiyle kalın ve kendinize iyi bakın...

karlıova

Alıntı yapılan: peder clemente - 18 Kasım, 2018, 02:57:56
BLACKSAD -1-
"Gölgeler Arasında Bir Yerde"
(Somewhere Within the Shadows)
Bravo sayin peder. Harika bir yazi  :)

ZGeralt

Çok güzel ve doyurucu bir yazı, teşekkürler.

Blacksad özellikle çizimleriyle beni kendine hayran bırakan bir eser. Hikaye örgüsünü o düzeyde etkileyici bulmuyorum ancak her çizgi roman severin kitaplığında bulunması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum.

peder clemente

BLACKSAD -2-
Arktik Irk (Arctic-Nation)
Yazan: Juan Diaz Canales
Çizen: Juanjo Guarnido




Arctic, sıfat olarak: Çok soğuk, buz gibi anlamına geliyor. Eserimizde Arktikler (arctics) ırkçı bir organizasyon, flamalarındaki sembol de bir kar tanesi. Beyazlığı vurguluyor. Beyaz ırkın, diğer ırklara üstünlüğünü savunuyorlar. Bir kar tanesi kadar saf ve temiz değiller. Buz gibi soğuk olmaları da soğukkanlılıkla kötülük yapabilme kapasitelerinden geliyor.

"Irkçılık", bu sayıda ana tema olarak seçilmiş.
Irkçılık: Kendi ırkının diğer ırklardan üstün olduğunu öne sürme, insanların toplumsal özelliklerini ırksal özelliklerine indirgeme, ötekileştirdiği kişiyi aşağılama tutumu;
Irkçı da: İnsan ırklarının renk ve fiziki şekil esas alınarak, birbirlerinden üstünlüğünü temel alan ırkçılık felsefesini benimsemiş kişilere verilen addır. Amerika'da beyaz ırkın üstünlüğünü  benimseyenlere "White Supremacist" deniliyor.

II.Dünya Savaşı öncesinde faşist yönetimlerden birisi'de İtalya'daydı. Benito Mussolini, halkın "Duçe" olarak lakap taktığı diktatör, Milli Faşist Partisi Lideri. İktidarının ilerleyen yıllarında Adolf Hitler ile Berlin-Roma mihverini kurdu. "Life is Beautiful=Hayat Güzeldir" adlı 1997 tarihli filmde, Roberto Benigni hem filmi yönetmiş hem de en iyi erkek oyuncu Oscar'ını kazandığı "Guido" karakterini canlandırmış. Guido, hayata gülümseyerek bakan, şakacı bir İtalyan Musevisidir. Bazen birinin, bazen diğerinin altta kaldığı çarpışmalar sonucunda çıkan kıvılcımlar; Öğretmen Dora ile evlenmesine ve Giosue adlı bir erkek çocukları olmasına yol açar; ancak, baskıyı arttıran faşist yönetim "Yahudi Avı" başlatır. Guido ve küçük,sevimli oğlu Giosue toplama kampına gönderilirler. Guido, kamptaki herşeyin bir oyun olduğuna, 1.000 puan toplayanın oyunu kazanacağına Giosue'yi inandırır. Bu filmden iki önemli ve humor dolu konuşma ırkçılıkla ilgili iyi fikir verir. Birincisi, Guido'nun müfettiş kılığında gittiği ve Dora'nın öğretmenlik yaptığı okulda olur. İtalyan bilim adamlarının altını imzaladığı "Irk Manifestosu"nu anlatmaya başlar ve ilkokul öğrencileri dinlemektedir. Guido, sıska, kısa boylu, geniş alınlı, sempatik, sıradan ve fiziki olarak güçsüz görünen biridir.



-Guido: "Bizler üstün ırkız. Ben seçilmişim. Ben İtalyan bilim adamları tarafından seçilmiş bir modelim. Neden mi beni seçtiler çocuklar? Size bunu anlatayım mı? (masaya zıplar). Benim gibi yakışıklı birini (ekseni etrafında döner) nereden bulabilirsiniz acaba? Şimdi gördüğünüz gibi ben orijinal, üstün ırktan, safkan bir Ari'yim. Bizi üstün kılan şeylerden biri kulaklar.
Şu harika kulaklara bir bakın. Kulak memesine kadar inen şu kıvrımlara bir bakın.
Kontrol edin. Esnek bir kıkırdak. Bükülebilir. Fransızlar bu kulakları ancak rüyalarında görürler! Size bir şey daha göstereceğim. Göbek deliği. Şu göbek deliğine bakın.
Ne göbek bağı ama! Bu göbek bağını dişlerinizle bile açamazsınız. Bu bir İtalyan göbek deliği. Bizim ırkımızın bir parçası! Şu duruşa, şu kaslara bakın. Biseps, triseps. Şu güzelliğe bakın!
Ya kalçalar! Sadece hareketlere bakın! Baylar, Bayanlar."
"Humor" denilen ince alayla, "üstün ırk manifestosu"nu sarakaya alır Guido.



Humor sözcüğü, Grekçe "eironeia"dan gelir ve "inceden inceye alay etme" demektir....
İkinci konuşma, toplama kampından. Giosue, ağlayan bir adamdan, 'Musevileri fırınlarda yaktıktan sonra düğme ve sabun yaptıklarını ' duyar ve babasına sorar.

-Guido: "Nasıl da yemişsin. Buna inandın mı? Düşün bakalım. Yarın sabah ellerimi Bartolomeo'yla mı yıkayacağım yani? İyice ovalarım. Sonra da (ellerini düğmelere götürür) Francesco'larımı iliklerim. (Bir düğme yere düşünce) Kahretsin! Bak! Giorgio yere düştü! Sence bu bir insana benziyor mu? Bizi fırında mı pişireceklermiş? Odun fırınını duymuştum ama daha önce insan fırınını hiç duymamıştım. "Joe. Ben bir tahtayım". "Al şu avukatı"
(fırına atma hareketiyle). "Bu avukat yanmıyor. Yeterince kurumamış. Şu dumana baksana". Vay Giosue, düğmeler, sabun, fırında yanmalar. Şimdi biraz ciddi olalım".

Avrupa'da Hitler'in iktidara geldiği 1933'den, faşist yönetimin sona erdiği 1945 yılına kadar "Üçüncü Reich" denilen Nazi Devleti, "Führer" Hitler'in önderliğinde insanlık tarihinin en kanlı sayfasını yazdı. Ari Alman ırkı diğerlerinden üstün görüldüğü için komşu ülkeleri işgal etmeye; Yahudiler ve romanlardan arındırma işlemi ile topluca katletmeye başladılar.
II.Dünya savaşında, tarihin en büyük insan mezbahası olan Auschwitz Toplama Kampı kuruldu ve insanoğlunun kökten kötülüğünün simgesi oldu. Hâlâ gidenler ağlar. En az bir milyon insan Auschwitz Birkenau'da hayatını kaybetti. Önce gazla boğuldular, sonra yakıldılar.
Hitler, savaşın sonuna kadar 6 milyon Yahudi'yi katlederek, yaradılışın mutlak kötüsü olarak Dünya tarihine insan ırkının adını en başa kazıdı. İnsanın insana yaptığı en büyük canilik asla unutulmamalı ve tekrarlanmasına izin verilmemelidir. İnsan değerleri bunu gerektirir.



"Ein Volk (Tek Halk) / Ein Reich (Tek Ülke) / Ein Führer (Tek Führer)" sloganlarıyla, Hitler'in barbarlığın sınırlarını zorladığı yıllarda; aralarında Billy Wilder (1906-2002), Robert Siodmak (1900-1973), Otto Preminger (1905-1986) ve Fritz Lang'ın (1890-1976) da olduğu Alman ve Avusturyalı bir çok sinemacı, Avrupa'yı saran cehennemden kaçıp Amerika'ya gittiler.
O yılların Amerikası; kanunu hiçe sayan adamların egemenliğini sürdüğü sokaklarda kurşun yağmurlarının esip geçtiği, çetelerin hesaplaştığı, 1920'lerdeki içki yasağının ardından türeyen mafyanın palazlanıp büyüdüğü, polislerin rüşvet alarak onca düzensizliğe göz yumduğu hummalı bir dönem yaşıyordu. Avrupa'da toplama kamplarında, yeni kıtada ise, sokaklarda insanlar, av ve avlanan olarak birbirine koşut ve fakat ideolojik anlamda hayli farklı kulvarlarda şiddetin öznesi olmayı sürdürüyorlardı. Nerede olursa olsun, insanoğlu hep bir ölüm kalım savaşının ortasına düşüyordu. Alabildiğine yalnızdı. Yeni kıtaya göç eden sinemacıların beraberlerinde taşıdıkları dışavurumcu ışıklar, gölgeler, film teknikleri, kamera hareketleri, açılar ve karanlık konular; Amerikan sinemasında uzun ve derin konaklayacağı bir ortam bulmuştu. Önemli kara filmlere imza atan bu yetenekli yönetmenler; organize suçu ve insanların karanlık yanlarını, kendi teknikleriyle bir ayna gibi beyazperdeye yansıttılar.
(Selda Tan Özdemir'in "Kara Filmler"kitabından yararlanılmıştır).



Eserimize gelirsek, Blacksad'in ilk üç sayısı, Goodreads'in en iyi Avrupa Çizgi Romanları listesinde dokuzuncu sırada yer alıyor. İlk sayıya göre kalite artarak devam ediyor.
Eserin yazarı Juan Diaz Canales, Blacksad ile ilgili olarak: "Blacksad aslında Juanjo Guarnido ile ikimizin birlikte bir çizgi roman yaratma isteğimizden doğdu. Benim çiziktirdiğim iki kısa bant karikatürün ardından, detektif kedi fikri de oluşmuş oldu. Juanjo, bu türden bir karakteri ve yaşayacağı dünyayı yaratmanın grafik anlamda bize pek çok olanak sağlayabileceğini öngörörek bu fikre bayıldı... Amerika'nın 1940 ve 50'lerdeki halini anlatan tonlarca kitabım, fotoğrafçı bir arkadaşımla beraber topladığım albümlerce fotoğrafım var... Tarihi belgelerin ve detayların nesnelere gerçeklik kazandırdığını, böylece bu antropomorfik karakterlerin daha inandırıcı kılınabileceğini farkettim". (Doğan Kardeş Sayı:10).



Arktik Irk, klasik film noir klişesine uygun olarak Blacksad'in iç sesiyle başlar:
"Bir gün anılarımı yazacağım. Öyle inanılmaz durumlar gördüm ve yaşadım ki, herkes onları okurken bir yığın yalan attığımı düşünecek, bunca kötülüğün bu dünyada olamayacağını söyleyecek. Eninde sonunda polisiye roman gibi yayımlarlarsa yazdıklarımı hiç şaşırmam... Müthiş satış yapar, insanlar marazi şeyleri çok seviyor..." der. Bu sözlerle süren panellerde kalabalığın yukarı bir yere baktıklarını görürüz. Bir siyah, ipte sallanmaktadır.



Billie Holliday'in unutulmaz şarkısı "Strange Fruit: Garip meyve" 'de anlatıldığı gibi:

"Güneyde ağaçlardan bir garip meyve sarkar:
Yapraklarında kan kan var, köklerinde de kan var;
Kavaklara asılmış, güneydeki meltemde
Bir garip meyve gibi salınır kara gövde."


Büyük şehrin kıyısındaki "Sınır" adlı mahalle, adeta bir Amerika metaforu gibidir. Sık sık ırkçı cinayetler işlenmektedir. Kutuplaşma ve düşmanlık had safhadadır. Öğretmen Misis Grey (Siyahi) şöyle anlatır durumlarını: "İşler burada çok değişti. Bu mahalle, kurucusu olan bizler için bir rüyaydı. Bugün o rüya kâbusa dönüşmüş halde".

Kyleigh (Kyle) adlı küçük siyah bir kız çocuğu kaybolmuştur. Mahalleye yolu düşen Blacksad, ırkçı cinayetleri görür ve çocuk kaçırma olayını öğrenerek olayı araştırmaya karar verir. Mahallenin güçlü kişisi İhtiyar Oldsmill'in (Beyaz Kaplan) oğlu şüpheliler arasındadır. Polis Şefi Hans Karup (Beyaz Ayı), "Arctics" adlı ırkçı örgütün lideri konumundadır ve tüm izler, çocuk kaçırma olayında ona çıkmaktadır. Örnek bir W.A.S.P (Beyaz.Anglosakson.Protestan) olarak görünen Karup'un Eşi  Jezabel, tam bir femme fatale'dır. Aslında düğüm ve esrar perdesi onun üzerinden çözülecektir.

"Weekly (Haftalık)" adlı sevimli gazeteci (Sansar) ile tanışan Blacksad izleri onunla birlikte sürer. Weekly'nin banyoyla arası iyi değildir; bu da burnu hassas olan Blacksad'i rahatsız eder, ne de olsa o bir kedidir. Weekly, adının nereden geldiğini şöyle açıklar: "Çünkü gazeteye haftada yalnızca bir defa, yazımı vermeye gidiyorum. Ben diğer gazetecilerin gözünde bir efsaneyim". Maceranın sonunda, Weekly, Blacksad'e ikinci açıklamayı yapar: "Aslında, hayatımı kurfardığın için sana bir borcum var, bir sır vereceğim. Peki... Takma adımın asıl nedeni... şey... bizim yazı işlerindeki çocuklar, donumu haftada bir kez değiştirdiğimi söyler... Nasıl desem... Pek temiz biri olarak tanınmam". Blacksad, kahkahayı salar. Maceraya dönersek. Blacksad'in isteğiyle, Karup'un evine gözcü olarak kalan Weekly, eve gelen Huk'un (Beyaz Tilki), Karup'un eşi Jezabel ile  "Aganigi! Maganigi!" vaziyetinde fotoğraflarını çeker. Bu fotoğrafların birinde gördüğü siyah leke, Blacksad'i sonuca götürecektir. "Sınır"da "Arctics" örgütünün karşısında, "Kara Pençeler" adlı siyahlardan oluşan bir çete vardır.



Arctic'in bir anlamı da, kuzey kutbuyla ilgili demektir. Irkçı ve ayrımcı liderler, kutuplaştırma, kamplaştırma politikasıyla nefreti körükleyerek politikalarını yürütürler. Kuzey Kutbu'nun tam karşısında bir güney kutbu da vardır. Buradan, Kuzey-Güney savaşı olarak da anılan Amerikan iç savaşına bir gönderme var gibi geldi bana. Hostiles (2017) filminin başlangıç yazısında D.H.Lawrence: "Esas bir Amerikalı; sert, izole, acılara dayanıklı ve katil ruhludur. Bu hiçbir zaman değişmemiştir." der. Amerika'da ırkçılığın kökleri derinlerdedir. Yeni kıtanın ilk yerleşimcileri olan Kızılderililerle; nefret, zenginlik, altın ve toprak hırsı nedeniyle çok savaşlar, toplu katliamlar yapılmıştır. İlerleyen yıllarla birlikte ırkçılık muhataplarını değiştirerek sürmüştür. Siyahlar, Museviler, Katolikler, komünistler, hispanikler, göçmenler ve "yabancı" olarak nitelendirilebilecek herkes ırkçılığın hedefi olmuştur.



Amerikan iç savaşından sonra kurulan Ku Klux Klan adlı ırkçı örgütün ilk lideri Konfederasyon (güney) ordusunda general olan Nathan Bedford Forrest'tir. Siyahlara karşı pek çok kanlı eylem ve tedhiş hareketleri yapan Klan örgütü aralıklarla da olsa modern zamanlara kadar varlığını sürdürmüştür. Amerikan bağımsızlık savaşının kahramanlarından birinin oğlu olan General Robert Edward Lee, kölelik yanlısı Konfederasyon ordusunun başkomutanı olmuştur. 1865'te ordusuyla birlikte Virginia'da General Grant'a teslim olur. İşte o General Lee'nin kılıcı, Şef Karup'un duvarını süslemektedir. Şef Karup'un da General Lee gibi savaşı kaybedeceği analoji'si yapılabilir.



Blacksad, küçük Kyle'ın annesi Dinah ile görüştükten kısa bir süre sonra evinde ölü bedenini bulur. Biri evine girip güzel siyah kadını öldürmüştür. Weekly ortadan kaybolur. Cotten adlı (Saksağan) yaşlı siyah, "Arctics" örgütüyle gizlice işbirliği yapar. Cotten'in tek hayali ölmeden önce Las Vegas'ta Casino'ya gitmektir. Bu sözü vererek Cotten'i kandırırlar. Cotten ile anlayacağı dilden kibarca! Konuşan Blacksad, Weekly'nin yerini öğrenir. Weekly'yi eski uçak fabrikasında bulur ve kurtarır. Eski fabrika'da o sırada Arctics'in de toplantısı vardır. Şef Karup, güzel karısı Jezabel ile ilişkisini öğrendiği yardımcısı Huk'u iyice marizler. Huk bir plân kurar. Eski fabrikadaki toplantı aslında bir tuzaktır. Karup, hem eşinin hem de yardımcısı ile kendi örgütünün ihanetine uğrar. Karup, eski fabrika'da Arctics tarafından asılarak idam edilir. Tüm suçlar polis tarafından Karup'a yüklenir. Dosya kapanmıştır. Ancak, Blacksad'in içi rahat değildir. Sabahleyin Radyo açıktır. Billie Holiday, yürek paralayan sesiyle insanı hüzünlere garkeden "Strange Fruit" şarkısını söylemektedir, çekilen acıları üfleyen saksafonun sesi eşliğinde:

"Pastoral  scene of the gallant South,
The bulging eyes and the twisted mouth"


(Şu mert güneyde kırsal kesimden bir manzara:
Ağız çarpılmış, gözler sığmıyor yuvalara)"

Şarkının devamı var... Efsanevi sanatçı Nina Simone'den de dinleyebilirsiniz.
Blacksad kravatını bağlar ve Şef Karup'un cenazesine gider. Film noir kuralı gibidir olanlar: Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. İki sağlam twist(tersköşe) var. Olayın ardında, içinde  de olan büyük bir aile trajedisi ve şeytani bir plân vardır...

Inherit the Wind (1960) filminde kullanılan ve filme adını veren, Süleyman'ın özdeyişindeki gibi: "Ailesine sıkıntı çektirenin mirası yeldir..." Olanlar, özdeyişi fazlasıyla doğrulamaktadır.

Sevgiyle kalın ve kendinize iyi bakın.


hanac

Yine muhteşem bir yazı olmuş.

Keyifle okudum. Çok teşekkürler.

Not: 1-2 resim ekledim, beğenmezsen değiştiririm.

peder clemente

Beğenmemek ne demek? Resimlerle incelemenin anlamı ve değeri artmış.Şarkı sözlerinin rengini kırmızı yapmanız,gereken yerlerdeki bolt(koyu), başlık düzenlemesi,bahsi geçen film,Auschwitz toplama kampı, kitap ve dergi görselleriyle zenginleştirmenizle daha profesyonel bir çalışma olmuş.Tam "Editörlük" yapmışsınız.Teşekkürler Hanac.