Lami Tiryaki'den Teks Yazıları

Başlatan Lami Tiryaki, 13 Mayıs, 2009, 09:35:09

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 12 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Lami Tiryaki

ABD kökenli çizgi romanlardan farkli olarak Avrupa kökenli-ve dahi yerli-çizgi romanlarda karsimiza siklikla eski dostlar-düsmanlar çikiyor. ABD çizgi romanlarindaki "team-up" tabir edilen dost-düsman birden fazla karakterin ayni öykü içinde yer alma özelligine karsin Avrupa çizgi romanlarinda zaman zaman eskiden tanidik dostlar-düsmanlar ya da olaylar hatirlatilarak veya tek tek konuk edilerek yeniden öyküler yaziliyor. Bunun en tipik örnegi Martin Mystere'dir. Bazan bir tam öyküyü sekillendirmek için 8-10 yillik dönemde yazilan ayri ayri öyküleri biraraya getirmek gerekebiliyor.

Maceraperest'ten çikan Teks'in 51-52. sayilarini okurken aklima bunlar takildi. Öykünün adi, Afyon(Oppio). Claudio Nizzi yazmis Andrea Venturi resimlemis. Kapakta gösterisli çinli uyusturucu taciri ve karsisinda duran kadim dostumuz Teks görünüyor. Macerada sözü edilen çinli uyusturucu çetesiyle Ceylan'in son dönemlerinde ve Alfa'nin baslarinda tanismistik zaten. Ancak öyküde baska bir olay anlatiliyor. Bir tiyatro kumpanyasinda geçen entrikali bir cinayet öyküsü uyusturucu ticareti fon alinarak anlatilmis. Olaylar öylesine kendiliginden gelisiyorki, Teks ve Karson'un duruma "müdahalesi gerekmiyor" bile. Tipik eski entrika hikayelerindeki gibi kötüler için kader aglarini pek güzel örüyor. Eski tanidik uyusturucu çetesi ise figüran vaziyetinde söylesine bir görünüp kayboluyor. Devam sayilarinda karsimiza yeniden ve güçlü bir sekilde çikacagi muhakkak olan bu topluluk pek bir arka planda kaliyor.

Maceralarin çogunu yazan Nizzi'nin yogunlugundan olsa gerek zaman zaman böyle eglenceli ama nahif ve oldukça basit öyküler de çikiyor ortaya. Bir sonraki Boselli ürünü macera Morisco'nun Dönüsü öncesi küçük bir mola gibi sanki. Nizzi boslugu doldurmanin yolunu eski çetenin karistigi bu basit öyküyle bulmus. Genis düsünüldügünde madem hafif pempemsi bir öykü yapilmis, tiyatro sahibinin evliligi, kiziyla çalisani arasindaki iliski daha derin irdelenebilirdi, uyusturucu kaçakçiligi daha saglam kötülerle biraz hareketlendirilebilirdi ve dostlarimiz figüran gibi degil de biraz daha esas karakter olarak yer alabilirdi diye düsünüyorum ama sonuçta dedigim gibi bu bir geçis öyküsü...

Nizzi inkar etse de artik Teks'in merkez odakli olmadigi, ya da daha "merhametli" oldugu nahif öyküler de ilgi topluyor ve kendisi bile bu akimdan etkilenmemezlik edemiyor. Öykü stogum olsun diye epey geriden gidiyorum ama sanirim bir uzun atlama yapip taze Little Big Horn macerasina atlamak üzereyim. 92 numarali kapak öyle kolay yenir yutulur bir macera olmadigini kanitliyor zaten.       

Selamlar
Lami


Not:Degerli Altin Madalyon sakinleri; sizlerin yazacak bir seyleriniz yok mu yahu... Burada kendimi issiz bir mahzende içer gibi hissediyorum. Yanima benimle birlikte viskileri devirecek Teks'ler Mister No'lar bekliyorum... Bu forumun adinin bir anlami var. Türkiye'nin ilk çizgi roman forumudur Altin Madalyon. Onu yasatmaya ne dersiniz birlikte? Bir seyler yazdiktan sonra üstünde muhabbet etmek te lazim. Sadece birseyler yazip birakirsak misafir defteri olur. Tartisir muhabbet edersek forum olur... Dikkat edilirse yazilarima yanit almadan ikinciyi yazmiyorum.

Mehmet bu konuda seni yapabilecegin bir seyler olmali...

Selamlar
Lami

Lami Tiryaki

Teks 100. Renkli sayisiyla 186'lik Ceylan serisinden bu yana Türkiye'de ilk kez Dalya dedi. Üstelik son bir kaç sayisini saymazsak Türkiye'de aylik olarak yayinlanip 100. sayiyi yakalayan galiba ilk çizgi roman.  Speciale Dev Albüm 15'te de renkli bir Teks macerasi okumustuk ama Joe Kubert'in Amerikan-comicsvari soguk çizimleri dolayisiyla dogrusu pek hazzetmemistim. Amerika baglantili oldugu için Kit Karson'a macerada yer verilmemesi, öykünün neredeyse klasik basit bir intikam hikayesi olmasi, alistigimiz tipik Teks çizim ve macera örrgüsünün olmamasi bana biraz "yabanci" gelmisti. Hatta hikayenin sonunda Teks kendi topraklarina geri dönerken sanki baska bir yayincidan Bonelli'ye dönüyormus gibi bir his yasadim! Bence biz ilk defa "Bonelli Usulü renkli bir Teks kitabi"yla basbasayiz.

Kitabi inceledigimizde, jenerik sayfasinin tek renk-sari-oldugu görülüyor. Orijinalinin böyle olup olmadigini bilmiyorum ancak zamaninda Karakoç fasiküllerinin arkasinda bu sayfayi ayni renkte bol bol görmüstük. O nedenle jenerik sayfasinda bir sürpriz yok. Maceranin ilk ve son yapragi suluboya gibi bir teknikle renklendirilmis. Gerisi bildigimiz Bonelli usulü renklendirme. Renklendirmeyi kimin yaptigi yazmiyor kitapta. Kapagin sol altindaki "Tamami Renkli Macera" bandi Villa'nin imzasinin alt kösesini hafifçe yalamis. Kitabin kagit kalitesi çok güzel, 1. hamur. Gönül isterdiki bir de güzel sunus yazisi olsun hiç olmazsa bu sayiya mahsus ara basliklar uçurulmasin, ama her istedigimiz olmuyor iste!.. Fiyat diger sayilarla ayni. Iste bu sürpriz oldu. Gerçi bir baska açidan son yapilan zamla bize esegini önce kaybettirip sonra bulmus muamelesi çekildigi düsünülebilir. Ama yine de Allah daha beterinden saklasin demek lazim!   

Neyse, yeni milenyumun bu ilk 100. sayisina hos geldin diyoruz, darisinin sirasini bekleyen Zagor ve Martin'in basina olmasini diliyoruz.

Selamlar
Lami

darkwood

TEKS in Maceraperest Renkli yeni sayisi ile ilgili olarak,  çok güzel ve aydinlatici bilgiler veren sevgili dostum Lamiye çok tesekkür ediiyorum.
Gerçekten güzel renklendirmesi, konusu ve  fiyati ile bizi gerçekten sasirtan ve bunca güzelligi bir arada yasatan Oglak Yayinevine tesekkür ediyorum.
Fiyat olarak renkli sayi bu rakama deger diye düsünüyorum ama normal siyah beyazlar için ayni fiyat fikrini paylasmam mümkün degil.
Aylik ve 15 günlük Tekslerin fiyatlarinin çok yüksek tutuldugunu ve düsürülmesi gerektigininde altini çizmek istiyorum.
Selamlar,
Mesut
Darkwood Sakinleri..

hanac

Teks koleksiyonum yok, bu benim ayibim.

Aksoy döneminde toplamistim sonra Oglak ile devam etmedim.

101. sayi ile birlikte toplamaya baslasam mi ?

101. sayinin Mefisto kapagi muhtesem bkz.



Bunlar hala aylik degil mi arkadaslar ?

15 günlük olanlar altin seri idi yanlis hatirlamiyorsam.


Lami Tiryaki

Dostum maalesef, aylik seri 15 güne çekildi. Asil bitmesi uzun sürecek olan Altin Seri hala aylik olarak devam ediyor. Kadoköy piyasasinda satislardan dolayi Teks'in çok fazla basilmadigi konsuluyordu bir ara. Insanin aklina ileride bazi sayilarin bulunmamasi ihitmali ya da-Allah korusun-o absürd cilt formatiyla reprint yapilacagi geliyor. O nedenle eger biriktirilecekse, Oglak yayinlarini zamaninda edinmekte yarar var...

Selamlar
Lami 

hanac

Alıntı yapılan: Lami Tiryaki - 14 Eylül, 2009, 11:36:09
Dostum maalesef, aylik seri 15 güne çekildi. Asil bitmesi uzun sürecek olan Altin Seri hala aylik olarak devam ediyor. Kadoköy
Lami arkadasim bilgi için tesekkürler.

Demek yanlis hatirliyormusum.


Gambit

su anda yayinlanan fumettiler icinde dampyr den sonra en cok begendigim yayin, maceraperest tex

format super, ciltleme super, kapaklar super ve de maceralar daha olgun.

Dampyr i birinci siraya yerlestirmemin sebebi ise western disinda bir seyler okuyor olmam sadece. Eminim uzun vadede Tex 1. siraya oturacak boyle giderse.

darkwood

Lami kardesimin dileklerine aynen katiliyorum.
Altin Madalyondaki formlarda yeni arkadaslari görmek istiyoruz.
Son 10-15 gündür sitede ufak bir canlilik var gibi görünüyor, insallah yeni katilimlarla formu eski günlerine elbirligi ile tasiyacagiz.
Tüm üye arkadaslardan ricam, kendi çizgisever dostlarina siteyi tavsiye etmeleri ve bos vakit buldukça siteye yeni bir seyler katmak için çalismalaridir.
Bu site hepimizin, biz ne kadar sahip çikarsak her sey o kadar güzel olur.
Saglicakla kaliniz.
Darkwood Sakinleri..

Lami Tiryaki

Maceraperest sessiz sedasiz Teks'in Altin Serisi'ni de 15 günlük çikarmaya basladi. Ocak'tan bu yana çikmis sayilari bu gün toplu olarak aldim. 3 Altin Seri, 3 aylik aldim alti tane. Bir adet Dev Albüm de bonus! Bu günkü Kadiköy ziyaretim tam bir Teks ziyafeti oldu...

Düsünüyorum da, 90'lardan bu güne ayliklar disinda çizgi roman yayinini baya özlemisim. Rahmetli Ali Recan-ruhu sadolsun-kriz zamaninda bile Conan'i haftalik olarak çikarmayi basarmisti zamaninda. Ondan bu güne genellikle aylik ya da periyodsuz bir yayin politikasi izlendi ülkemizde(son zamanlarda bildigim tek 15 günlük seri D&E'un Donald Duck serisi). Eski sayilarin üstündeki "haftalik mecmua" ya da "15 günde bir çikar" ibareleri meger ne kiymetliymis. Gelecek sayiyi bir ay degil de 15 gün bekliyorsunuz. Tabii orjinali aylik olunca tekrarlar vs oluyordu ama onlarda eski sayilari kaçiranlar için bir tür reprint degiller miydi?..

Darisi haftalik Altin Seri Teks'in basina.

Selamlar
Lami


Lami Tiryaki

Yillardir söyleyegeldigimiz bir detay nihayet Maceraperest'in dikkatine mazhar olmus arkadaslar. 112. sayi Oregon Ormanlari'ndan itibaren Teks'in ara basliklarini cilde yazmaya baslamislar. 113'de de var, "kazara" degil yani. Dogrusu 112'deki font daha sik, "western gibi" duruyor. Yayinevini geç te olsa bu eksigini giderdigi için kutlarim.

Bu arada Teks Altin Seri'deki kartlar için hala kutu verilmedi. Sanirim onun için basimizin çaresine bakmamiz gerekecek. Benim aklimdan-nasil yaparim bilmiyorum ama-bu kartlari seffaf naylon muhafazalar içinde(baska türlü kartlari kesmek gerekecek çünkü) ciltlettirmek geçiyor. eger yapabilirsem enfes albümler elde edecegim. Bu sekilde kutuda ya da baska bir ortamda kartlar unutulup gidiyor.

Selamlar
Lami  

Lami Tiryaki

Nehir yolculuklarina dayali öykülere bayilirim. Gemilerde geçen western hikayeleri beni müthis eglendirir. Iki gündür benim kizdan firsat buldukça uzun süredir göz diktigim Teks'in nehirde geçen, Maceraperest 61-62. sayilarda yayinlanan Akbar Tasi(La Pietra di Akbar-461)-Korku Nehri(Il Fiume della Paura-462) isimli macerasini okudum. Nizzi yazmis, Fernando Fusco resimlemis. Nizzi yillarin verdigi tecrübeyle artik gözü kapali Teks senaryosu yaziyor. Kaliplari, sablonlari filan gayet güzel oturtuyor. Okurken sanki macera kendiliginden akip gidiyor gibi hissediyorsunuz. Ancak bu benim agzimda buruk bir tat birakiyor. Sürpriz etkisi neredeyse sifir bir macera, dedektif hikayelerine yakisir sablonlarla süslenerek okuyucunun begenisine sunulmus. Ilk kitapta entrikanin örüldügü, karakterlerin ortaya çikip-bazilarinin ortadan kalktigi-hareketsiz geçen bir bölümden sonra ikinci kitapta Teks ve Karson hem silahlarini hem de esprilerini konusturuyorlar! Sonunu tahmin  etmek zor degil. Diger Bonelli serilerinin aksine Teks maceralarinda referans gösterilen eski sayilara ait bilgiler hemen hemen hiç verilmiyor. Golden Star baglantisi, Serif Mac Kennet'la geçmiste yasanan olaylar sürekli anlatildigi halde hangi sayilarda geçtigi bilgisi yok. Bu çeviriden de kaynaklaniyor olabilir orijinali de böyle olabilir. Benim için önemli bir senaryo detayidir. Bir seriyi sürekli ayni senaristin sahiplenmesi bazan böyle havada kalan öyküler çikmasina yol açiyor. Nizzi'de bu çok sik yasaniyor. Senaryoya Boselli girdigi anda fark hemen kendini gösteriyor. Akbar Tasi'nda olayin aksiyonu üzerinde durulurken tasin çalindigi Hindistan kismi sadece bir tek karede gösteriliyor. Oysa olaya biraz gizem katilabilirdi, kutsal bir takim degerler olabilirdi vs vs... Kuru bir dedektif aksiyon hikayesinden çok daha fazlasi yapilabilecekken kahramanlarimizin resmen gövde gösterisiyle bitirilmis bastan savma bir hikaye okudum. Zagor'un Kaplan hikayesini hatirlar misiniz, hala okudukça tüylerimi diken diken eden bir öyküdür.

Nizzi imzali muhtesem Teks kapaklarina bakinca olaganüstü seyler bekliyor insan ama içini okuyunca bazan böyle hayal kirikligi oluyor. Yine de espriler ve Fusco'nun müthis çizgileri için heyecanla okunacak bir macera olmayi basardigini da söylemek lazim. Hele otelde Karson'un banyo sabunu koktugu bir espri varki tadindan yenmez.

Selamlar
Lami  

Lami Tiryaki

Yasadiklari topraklarda bir türlü huzur bulamayan kizilderili kabilelerin en talihsizlerinden ve en acimasizlarindan birisi de Apaçilerdir kuskusuz. Yillarca meksikalilara karsi verdikleri varolma ve varliklarini koruma mücadelesinin acimasizlastirdigi bu insanlari daha sonralari kuzeyden gelen ve topraklarina göz koyan Avrupali göçmenler daha da çok kizdirmis daha sert bir mücadelenin içine sürüklenmislerdir. Bildigimiz örgülü saçli rengarenk giysili otantik ve romantik yerli görünümünün aksine alabildigince özgür, saçlarini sacede bir bantla baglayan ve kilik kiyafetleri doganin sartlari neyi gerektiriyorsa o sekilde olan bu savasçi milletin asil varligi özlerindeki kudret ve inançlaridir. Topraklarindan sürüle sürüle Arizona'nin kus uçmaz kervan geçmez daglarinda yakici günes ve susuzlukta yasamaya baslamislar, her seye ragmen ellerinde kalan bu son topraklari tanrilarinin kendilerine sundugu bir lütuf olarak algilayip kutsal addetmislerdir.

Apaçilerin bu dönem yasamlari Fransiz ekolünün Belçika'li popüler senaristi Jean Michel Chariler'in dikkatini çekmis, efsane kahramani Tegmen Blueberry serisinin 11. sayisi için Kayip Alman'in Madeni(La Mine de L'Allemand Perdu) isimli macerayi kaleme almistir. 1972 tarihli bu macra ülkemizde de yayinlanmis ancak devami olan Altin Kursunlu Hayalet yayinlanmamistir. Jean Giraud'nun tablo gibi detayli resimleri ve olaganüstü renkleriyle macera hem müthis bir görsellik hem de doya doya mizah ve macera doludur. 36. sayfadan baslayan iki maceraperest ihtiyar Jimmy ve Alman Prosit'in Apaçiler tarafindan kovalandigi sahnelerdeki çizimler insani maceradan koparip hayran hayran baktiriyor. Inkilap'in orijinal boyutlarinda basarak hakkini verdigi bu albümlerin devaminin gelmemesi ne yazik... Konu siradan ama bir o kadar da ilginçtir. Madencilerin akin ettigi Arizona yöresindeki Palomito kasabasinda "General Sari Kafa'nin magduru" zoraki serif Blueberry'nin Apaçi rezervasyonundaki büyülü daglarda altin buldugunu iddia eden gizemli ve kaçik ihtiyar Prosit'le mücadelesi ve gelisen olaylar...

Konu daha sonra Bonelli'nin müthis senaristi Mauro Boselli'nin dikkatini çeker. Oturur ve macerayi Arizona'nin Phoenix kasabasina tasir. Chariler'inki gibi olayin merkezine bir(hatta iki) almani koyarak yepyeni bir Kayip Alman'in Madeni hikayesi Madendeki Hayalet(LaMininera Del Fantasma) yazar. Macera 2000 yilinda 478.sayi (bizde düzenli serinin 78. sayisi) olarak yayinlanir. Çizimlerde Giraud'nun tersine oldukça karanlik tarziyla Jose Ortiz yer almistir. Macera da daha karanlik, daha yan karakter agirlikli(ee, Boselli yazmis sonuçta) daha dramatiktir. Öyküyü Hurafe Tepeleri denen tanrinin gazabinin üst derecede hüküm sürdügü cehennemi bölgede geçen ilk bölüm, Alman Kurt'un Teks'le tanistigi ikinci bölüm ve sonrasinda kötü adamlar, geçmisten anilar ve Navajolar'in atlarinin üç kagida getirilerek gaspedilmesiyle gelisen ve birinci albümün ilk yarisiyla ikinci albümün tamamini isgal eden üçüncü bölüm olarak tasarlayan Boselli dramatik anlatimi tercih ettigi ilk iki bölümün yerini üçüncü bölümde saf aksiyona birakir. Apaçilerin kutsal saydiklari cehennem daglarinda geçen mücadelede Teks iki defa hayatini kaybetmek üzere pes ettigi çatismalara girer. Hatta bu çatislamalarin ilkinde Boselli, Teks'in "üzerine gelen kursunlara karsi serbetli durusunun" zirvesini yaptirir. Kayaliklarda pusu kurmus ve kahramanlarimizi keklik gibi avlamaya hazir 8 adama karsi Karson ve hedef halindeki bir çocukla tabak gibi kalan kahramanlarimiz teslim olmak yerine Rambovari bir hareketle karsi koyup, kurtulup bir kaç kisiyi de cehenneme göndermek vasitasiyla bu güne kadar gördügüm en absürd kurtulus sahnesini de oynarlar(kusura bakma Mauro, ama böyle!). Maceranin son bölümünde devreye apaçilerin gimesiyle olaylar bambaska boyutlara döner. Artik Boselli tarzi diyebilecegimiz efsane anlatimi sekliyle dramatik bir biçimde sona erer.

Çizimlerin Ortiz'e birakilmasi her ne kadar uygun görünüyorsa da bence yanlis tercih. Ustanin karanlik çizimleri Bonelli sayfalarinin boyutlarinda karisip gidiyor. Dev albümdeki gibi koyu, taramali üslubundaki müthis etkileyicilik küçük boyutlarda rahatsiz edici bir sekle dönüsüyor. Ortiz'i böyle küçük albümlerde kullanacaklarsa daha aydinlik sahneleri olan gece çizimleri az olan maceralara yönlendirmeliler. Ustanin emekleri böylelikle daha iyi degrlendirilmis olur bence. Macera için yaptigi olaganüstü çizimlerin hakkini vermek için çok aydinlik bir ortamda ve dikkatli dikkatli bakarak okumak gerekiyor. Ancak ne diyim böyle de bir görsel sölen, diyecek bir sey yok.

Madendeki Hayalet bizlere kizilderili trajedisini bir kez daha tattiran buruk bir öykü. Yer yer senaryoda duraganlasma ve kopma derecesine gelen bosluklar olsa da ikinci albümden itibaren bu kayboluyor. Seytan Ignesi gibi gizemli müthis yapilar ve ikinci albüm Ugursuz Tepeler'in Villa imzali muhtesem kapagi da cabasi.

Selamlar
Lami 
     

Lami Tiryaki

Teks'in evrenini Gian Luigi Bonelli kurmus, Caludio Nizzi günümüze kadar getirmistir. Ancak hafizalardan en çok silinmeyen maceralari da Mauro Boselli yazmistir. Carson'un  Öyküsü (Orj:417-418-419, MP:7-8-9) olsun Büyük Soygun olsun(Dev Albüm:6) hafizalardan silinmemek üzere yazilmis maceralardir. Diziye en son katilan "kalici" yazar olan Boselli'nin 8-10 yildir artik degisik dönemlere yayilmis bütünlemeleri de olusmaya basladi. Buna en iyi örneklerden bir tanesi Maceraperest'in 16. sayisinin 96. sayfasinda(orj:416) Tulac ismiyle baslayan ve 17. kitap Iz Sürenler(orj.417 CERCATORI DI PISTE)'le devam edip 18. kitap Nehirde Ölüm (orj.418: MORTE SUL FIUME) isimli bölümle sona eren hikayedir.

Birlikte müthis ikiliyi olusturduklari Carlo Marcello'nun çizimlerini yaptigi bu hikayede yine siradisi bir macera okumustuk. Teks bir grup asker kaçagina yardim etmek için kendini ve Navajo rezervasyonundaki konumunu bile tehlikeye atmaktan çekinmemisti. Macerada düsmani olarak önüne çikan kisi Teks'le de bir geçmisi olan komançi-beyaz melezi Mickey Finn'dir ve Teks geçmiste Finn'in hayatini kurtarmistir. Ancak içindeki seytana yenik yasayan Finn'in gücün karanlik tarafina geçmesini engelleyememistir. Bir karede, "Finn benim hayatini kurtardigim zaman iyi tarafi seçmeyerek tüm sansini kaybetmistir" diyerek içindeki çeliskili duygulari ortaya çikarir. Finn olsun kaçaklari takip ettiren Albay olsun karakterleri çaprasik kisilerdir. Yari kizilderili olan ve yerlilerle çalisna Finn, ayni zamanda yerlilerden ölesiyede nefret etmektedir mesela. Öte yandan maceranin ikinci yarsinidan tanistigimiz Çavus Torrence hafif John Wayne kokan okurken özellikle dikkat edilmesi gereken enfes bir karakter.

Asker kaçaklarinin yaninda ordu güçlerine karsi verdigi olaganüstü mücadele sonrasi 69. sayinin 45. sayfasinda baslayan Sinir Topraklari (469. TERRA DI CONFINE) isimli öykü Çavus Torrence'in buruk öyküsünün anlatildigi Tulac öyküsünün tam bir devamidir. Tipik Boselli ögelerinin tamamini içinde barindiran maceranin çizeri yine Marcello'dur ve bu kez Teks'i olabildigince umutsuz ve zor durumda görüyoruz. Teks'in hayati boyunca karsilastigi en akilli ve acimasiz düsmanlarindan Sierra Seytani (aslinda Kizil Seytan "El Diablo Rojo") karsisinda tam postu deldirmek üzereyken son anda paçayi kurtaran ve can düsmani Kizil Seytan'i içine hapsedildigi kafesin pasli demiriyle döverek öldürür. Ama yine de insan öldürmeyi özel zevk haline getirmis bu son derece acimasiz düsmana karsi sert adamimizin intikam aldigi sahneler tam tatmin duygusu vermekten uzaktir. Sanirim Boselli'de benim gibi iyi maceralarin daha çok siki düsmanlarla olabilecegine inaniyor. Boselli hikayelerinde iyi tarafta olanlarin mümkün oldugu kadar zaaflari ön planda verilirken kötü taraftakilerin ezici karakterleri daha ön planda olabiliyor.

Boselli öykülerinde genellikle yerel kiyafetleri içinde gördügümüz Teks mutlaka bir yol ve takip yasar. Carson'un öyküsünde Carson'un pesinde geçirdigi saatlerden sonra Tulac'ta askerler ve ordu izcileri arasindaki takibe tanik oldugumuz olaylar yasariz. Sinir Topraklarinda ise, tamamen bir takip ve intikam üzerine kurulmus etkileyici bir öyküdür.  Kötülüklerini büyük bir ustalikla yerine getirdikten sonra sinirlarina çekilen ve Teks'e açikça meydan okuyan Kizil Seytan'in ardindan girdigi takip ve diger sahneler maceranin asli belkemigini olusturur. Tuhaftir, bu iki macerada da Karson'u görmeyiz. Onun yerine Irlandali Pat Mc Ryan, Çavus Torrence, Novak, Tiger Jack gibi yan karakterleri görürüz. Her bir yan karaktere özenle sahip çikan Boselli, maceranin çok az bir bölümünde görünmesine ragmen Çavus Torrence için epey özenmis. Bu detayda kendi kuralini da bozan Boselli Torrence'a ne kadar özenmisse, düsmani hain Albay'a da o kadar yüzeysel olarak yer vermistir.  Tulac ve Sinir Topraklari, gerek Teks tarihçesinde gerek western çizgi romanlari içinde kendine münhasir özel bir yeri hak ediyor. Arizona'nin sicak topraklarinda geçen öyküleri sevnler için birebir olan bu sayilari okumanizi siddetle tavsiye ederim.

Selamlar
Lami   

Lami Tiryaki

"Demiş", çünkü ben bu gün aldım albümü ve ben alana kadar 101. sayı bile çıkmış. Albüm hakkında fazla yorum yapmaya gerek yok. Taş gibi bir albüm. Kalın parlak kağıda baskı, mükemmel edisyon mis gibi harika bir albüm olmuş. 100. sayı şerefine biraz ekstra bir şeyler de olsaymış iyi olurmuş ama yeniden yeniden yazmaktan bıktım. Bu kadarla yetineceğim. Bu güzel albüm için Maceraperest'e teşekkürler.

Bu arada Teks hediye kartpostal hala yok. Uygulama bitti galiba. 

Selamlar
Lami

can amca

100. sayı arka kapağa kartpostal resmini koymuşlardı. 101. sayı ile devam edecek diye ummuştum. Ama Maceraperest hatasını (!) anlayıp, yanlıştan çabuk dönerek (!) bu gereksiz maliyetten (!) bizi kurtararak 101. sayıda kartpostalı vermedi. :'(

Şaka bir yana baskı, kağıt ve renklendirme kalitesi ile 100. sayı örnek bir albüm olmuş. Bunun için Maceraperest'e ben de teşekkür etmek istiyorum. ;D