Pizagor ve Deli Saçmaları...

Başlatan pizagor, 21 Aralık, 2011, 15:35:16

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 4 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

pizagor


http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/03/wonder-woman-vs-power-girl.html


Wonder Woman vs. Power Girl


Geçenlerde Altın Madalyon'da Wonder Woman için yapılan, 'etli - butlu, devlet gibi kadın' nitelemesini okuyunca aklıma geldi...

Gail Simone'nun yazdığı Wonder Woman serisinin 34. fasikülünde (2009) DC evreninin bu 'büyük' mücadelesinin mutlak galibi Black Canary'nin ağzından açıklandı...

Neyin galibi diye soruyorsanız, 'iman tahtası'nın diyelim  :)

İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


kalidor

Black Canary son balonda "yaw he he" demiş  :D
Crom! Ölüleri Say...

pizagor

Alıntı yapılan: kalidor - 27 Mart, 2015, 15:10:52
Black Canary son balonda "yaw he he" demiş  :D

Hocam aslında bu karelerle ilgili biraz açıklama lazım. Olay önce üst taraftan başlıyor, Black Canary Wonder Woman'ı bu konuda ikinci ilan ettikten (ve Power Girl hakedilen bir galibiyet kazandıktan sonra) sonra bunların ulusal hazine olarak değerlendirildiğini söylüyor, yoksa niye rumpus mcgoo'na maerikan bayrağı giyeceksin ki şeklinde devam ediyor. Rumpus mcgoo dediği de kalçalar aslında, böylece konu yukarıdan aşağıya kayıyor. Wonder Woman da bunun bir bayrak olmadığını, mavi zemin üzerinde beyaz yıldızın bir ülkeye ait olmasının tipik bir Amerikan düşüncesi olduğu şeklinde aşağılama da içeren yorumunaa 'gel de benim külahıma anlat' mealindeki bu yanıtı veriyor.

Bu arada hakikaten de ne kadar kötü bir don tasarımı bu böyle :)
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


hennessy

Alıntı yapılan: Nemo - 20 Mart, 2015, 13:30:12
Cok guzel :)
Murat abi,sen roportajlara devam edersen, ben elimden geldigince cevirmeye calisirim.
Bu arada feysbuk'ta ki siirlerinin hastasiyim :)

Vay kardeşim takipçimiz haberimiz yok. Sağol sayende bir iki kişi ile sohbet ettik artık röportaj yok :)
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

hennessy

Alıntı yapılan: yunusmeyra - 20 Mart, 2015, 13:51:14
Murat çok güzel anlatmış  :) ama Özgür'de iyi sormuş  :)

Teşekkür ederim Özgür reis sordu bizde bir iki kelime yazdık....
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

hanac

Alıntı yapılan: hennessy - 02 Nisan, 2015, 21:08:49
Sağol sayende bir iki kişi ile sohbet ettik artık röportaj yok :)

Türk Dil Kurumundan uyarı geldi  :)

pizagor

China Miéville'i kurgu oluşturmada, dünya yaratmada apayrı bir yere konumlandırmak gerekiyor. 'Şehir ve Şehir'de yaptığı içiçe ama apayrı iki (ve hatta bir noktaya kadar şüpheli bir şekilde üç) şehir kurgusundaki dehaya biraz daha alt seviyede Kraken romanında da rastlamak mümkün. Mekan bu sefer Londra. Görünen şehir ile birlikte Miéville'in sunduğu mistik, absürd ve tekinsiz bir Londra daha var. Bu Londra'da..

.. ruhu bir dövmeye emdirilmiş ve hayatını adamın tekinin sırtındaki yüz çizimi olarak sürdüren bir gangster var..

.. greve giden yardımcı ruhlar ve bunların örgütleyicisi olan binyılların isyancısı ve direnişçisi bir sendika lideri ruh var..

.. insanları katlayıp kitap haline getiren origaminin bir üst mertebesine geçen ustalar var..

.. testereyle betonu kesip ulaştıkları şehrin bağırsaklarından geleceği okuyan kahinler var..

.. garip tanrılar ve bunların daha da garip müritleri var..

vs.

Bir de Londralıların tüm bu olağanüstülüğe şaşırtıcı hızda adapte olma yetisi var..

Benzer bir Londra'da, Craven Road, No:7'de ikamet eden ve her türlü belayı üzerine çekmekle meşhur 'İmkansızlıklar Detektifi' bir tanıdığımız olduğu için Miéville Londrası, biz fumetto da sever çizgiroman okurlarına ne öyle özgün, ne öyle çarpıcı, ne de öyle sıradışı gelecektir. Ancak Dylan Dog ismi sizin için bir şey ifade etmiyorsa bu fantastik Londra atmosferindeki Miéville dehasına kapılmamanız için herhangi bir sebep göremiyorum.

Kısa kısa bölümlerden oluşan kitap dikkatli bir okuma gerektiriyor. Hikayeye dahil olan bir hayli fazla karakterin arasında kaybolmak an meselesi. Bu iki olgu birarada iken yani beşer – altışar sayfalık bölümlerle anlatı karakterden karaktere atlarken defalarca geri dönüşler yaşadım. Bu kitapta yazarın anlatmak istedikleriyle yazıya döktüğü arasındaki koşutluğun ara ara kaybolduğunu düşünüyorum. Bu haliyle bile oldukça uzun bir kitap ancak daha ayrıntılandırılması, uzaması gereken kısımlar var. Ortada emareleri görünen ve beklenen mistik bir kıyamet var. Okur karakterlerle birlikte bu kıyameti kimin başlattığının peşinde oradan oraya savruluyor. O mu, hayır değilmiş! Bu mu, bu da değilmiş! Peki ya şu, yok yok! Pekiyi onun, bunun, şunun amacı, niyeti, nedeni tatmin edici bir şekilde açıklanmış mı? Hayır! Kahramanlarımız apar topar sonuca ulaşmış, kıyamet engellenmiş, pekiyi bu okur gerçekten bu kargaşayı anlamış mı, çözümleyebilmiş mi? Maalesef buna da yanıtım hayır! Belki de hata absürd bir hikayede mantık aramakta..

Kraken için notum ortalama: 6/10. Miéville, Kraken ile bir 'Amerikan Tanrıları' ortaya çıkarmaya çalışmış ama becerememiş.. Komik olmayı denemiş, onu da becerememiş..

Lakin, her China Miéville okumamda, anlatının yetersiz, eksik bırakıldığı duygusuna kapılmama rağmen bu adamın yazınının tuhaf da bir cazibesi var, farklı, yetenekli..

Bir nevi müptelalık durumu benimkisi. Neden mi? Perdido Sokağı İstasyonu romanını sıraya aldım bile..


Gelelim Kraken'ın çizgiromanla kesiştiği pasajlara..

.. Dane, Billy'yi gölgelerden yürütüyordu. Billy, görülmesinin, görülmelerinin çok zor olduğunu hissediyordu. Dar bir sokakta, bir tuğladan destek alarak şaşırtıcı bir çeviklikle kendini yukarı çeken Dane, harap bir binaya girdi. Örümcek Adam'ın biraz daha şişmanıydı..




.. Dibe doğru batarken, birden durdu. Görünmeyen bir şey onu durdurmuştu. Sanki karanlık sularda görünmeyen camdan duvarlar vardı. Tabut gibi birşeyin içindeydi, pek güvende hissetmiyordu, ama güçlüydü.
Sonra bir çizgi film kahramanı gördü. Dans eden şişeler. Eczacı uyurken, onlar etrafında dans ederlerdi. Bir an için, çizgi film kahramanı Tintin oldu. Sonra elinde tirbuşonuyla Kaptan Haddock geldi. Çünkü Billy bir şişeydi. Ama hiçbir şey onu açamadı..


http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/05/icinden-cizgiroman-gecen-roman-kraken.html?m=0
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


pizagor

İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


pizagor

Ilk Amerikan vampiri Skinner Sweet üzerine - hanac'a gönderme yapalım - nevi şahsına münhasır bir okurdan tam kendine göre bir inceleme  :P

http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/08/skinner-sweet.html?m=0
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


pizagor

Ne vereyim, müdür?


Kayıp Balder'in peşinde, Thor'un yolu Londra'ya düşer. Şehre ayak basar basmaz da ölümlü kişiliğine dönüşür çünkü tanrısal benliğinin aksine alter ego Donald Blake'in tatmin edilmesi – doyurulması gereken dürtüleri vardır. Böyle olunca da midesi kazınan Donald Blake, elinde sopası, aksaya aksaya ilk gördüğü 'pub'a girer. Tezgahta kendisini klasik John Buscema çekiciliğindeki güzel garson beklemektedir. Sonrasında güzel garson konuşur maalesef:

' Ne vereyim, müdür? '




'müdür' bizim buralarda sevilen bir hitap tarzı. Yine bunun gibi 'patron', 'hocam', 'hacı' (sondaki o ı harfini biraz uzatarak – hacıııı şeklinde), 'kanka', 'kankito', 'reis' (gerçi onun bir süredir başka bir simgesel anlamı var), 'panpa' falan da gayet kullanılan sözcükler. Sonraki çevirilerde kullanılmak üzere ben önerimi yapayım da :)

' Ne vereyim, patron? '
' Ne vereyim, hocam? '
' Ne vereyim, hacıııı? '
' Ne vereyim, kanka? '
' Ne vereyim, panpa? '


Görsel Büyülü Çizgi Roman logolu Thor Klasik Cilt 4 albümünden alınmıştır.

http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/10/ne-vereyim-mudur.html

İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


kalidor

' Ne vereyim, abime ? '
' Ne vereyim, ortaam ? '





Crom! Ölüleri Say...

pizagor

Back To The Future'dan Stephen King'in 22/11/63'üne, oradan Şemsiye Akademisi Dallas albümüne bir yazı...

İlgilenirseniz:

http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/11/dallas-221163.html?m=0
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


Animvader

Alıntı yapılan: pizagor - 06 Kasım, 2015, 17:43:12
Back To The Future'dan Stephen King'in 22/11/63'üne, oradan Şemsiye Akademisi Dallas albümüne bir yazı...

İlgilenirseniz:

http://pizagorgunlukleri.blogspot.com.tr/2015/11/dallas-221163.html?m=0

Ama JFK suikasti de hakikaten üstüne türetilmeyecek gibi değil.Adamın suikastçisine bile suikast yapıyorlar daha ne olsun.Bu konuda Oliver Stone'nun filmi JFK de favorilerim arasındadır.

rumar80

   JFK suikasti ile direkt ilgisi olmasa da In The Line of Fire da iyi filmdir. Filmde Clint Eastwood JFK'i koruyamamış bir CIA ajanını canlandırır. John Malkowich ise ABD başkanını öldürmeyi planlayan suikastçiyi. Tavsiye ederim.

rumar80

   Kennedy ailesinin dramı sadece JFK ile kalmıyor. Kardeşi Robert da adaylığını açıklayacakken bir otel salonunda öldürülür. Bununla ilgili Bobby adlı bir film vardır. Süper değildir ama izlettirir.