Dünyaya Mister No'lar gerek

Başlatan Mister NO, 02 Eylül, 2012, 13:26:50

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mister NO

Amazonlarda orman kıyımı artarak sürüyor


Brezilya, Amazon'da ormansızlaştırma oranlarının 2012′nin Ağustos ayından Temmuz ayına dek yüzde 28 oranında arttığını açıkladı.

İstatistikler, bahsi geçen zaman aralığında ormanların 5.843 kilometre karelik bölümünde tahribat oluştuğunu, bunun bir önceki sene 4.571 kilometrekare olduğuna işaret ediyor.

Çevre Bakanı İzabella Teixeira, hükümetin kendi ifadesiyle bu "suçun" yol açtıklarını tersine çevirebilmek için çaba sarfettiğini vurguladı.

Çevre kuruluşları, ormanlardaki tahribatın artmasından Brezilya'nın ormanları koruma yasaları üzerinde yaptığı değişiklikleri ve tartışmalı reformları sorumlu tutuyor.

Bu değişiklikler, çiftliklerde korumaya alınan bölgelerin azalması ve bu kapsamda 2008′den önce tahribata uğrayan kesimler için de af çıkarılmasıyla sonuçlanmıştı.

Brezilya geçen yıl Amazonlar'da takibatın başlamasından bu yana ormansızlaştırma oranlarının en düşük seviyeye gerilediğini bildirmişti.

Amazonlar'daki yağmur ormanları, kereste tüccarlarının ticari kaygılarının kurbanı oluyor.

Ülkede çiftçi lobisinin uzun zamandır talep ettiği reformlar, Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff'in birçok sefer veto etmesine rağmen geçmişti.

Greenpeace çevre örgütünden Amazon ormanları uzmanı Paulo Adario, sosyal paylaşım sitesi Twitter'a gönderdiği mesajda, kırsal lobiyle aşırı yakınlaşmanın sonunda ülkeyi ormansızlaştırmaya götürdüğü eleştirisinde bulundu.

Tarım sektörü, Brezilya'nın Gayrı Safi Yurt İçi Hasılası'nın yüzde 5′inden fazlasından sorumlu.

Brezilya hükümeti 2009 yılında Amazon ormanlarındaki ormansızlaştırmayı 2020′ye kadar yüzde 80 oranında azaltma taahhüdünde bulunmuştu.

Brezilya'da küresel ısınmanın ana sebeplerinden biri olan sera etkisine yol açan gaz salımlarına, en çok ormansızlaştırma nedeniyle tanık olunuyor.


Mister NO

Brezilya'da yerlilerden Dünya Kupası protestosu


Brezilya'da düzenlenecek FIFA Dünya Futbol Şampiyonası'na iki hafta kala protestolar sürüyor. Son olarak yerliler ve evsizler, hükümetin Dünya Kupası siyasetini protesto etti.

Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre, Brezilya'nın başkenti Brasilia'da, Dünya Futbol Şampiyonası nedeniyle devletin harcamalarını protesto eden gruplar, salı akşam saatlerinde gösteri düzenledi. 2 binin üzerinde kişinin katıldığı protestolara, polisin gözyaşartıcı gazla müdahale ettiği bildiriliyor.

Terra haber portalında, polisin müdahalesi sonucu çok sayıda kişinin yaralandığı ve yine çok sayıda kişinin gözaltına alındığına yer veriliyor.

Protestolara katılan farklı yerli gruplar ve Kızılderililer gösterilerde geleneksel kıyafetleriyle boy gösterdi. Yine çok sayıda evsiz de devletin harcamalarını protesto etmek için gösterilere katıldı.

Göstericiler Dünya Futbol Şampiyonası kapsamında devletin yaptığı harcamalara karşı çıkıyor. Şampiyonaya para ayırmak yerine devletin daha fazla sosyal konut ve hizmet sağlamak için bütçe ayırmasını talep ediyorlar.

FIFA'nın başkentteki protestolar nedeniyle, Mane Garrincha Stadyumu'ndaki Dünya Şampiyonası kupalarının tanıtım lansmanını da iptal etmek zorunda kaldığı bildirildi.

Öte yandan sendikaların kabul ettiği maaş artış oranına karşı çıkan otobüs şoförleri de grevde. Ülkenin farklı kentlerinde grev nedeniyle kaos yaşandı. Alman milli takımının Portekiz'e karşı ilk maçını oynayacağı Salvador kentinde grev nedeniyle neredeyse hiç otobüs seferi yapılamadı.










Mister NO

Amazon yerlileri ağaç kesenlere haddini bildirdi


Amazon'da yerliler ağaç düşmanlarına haddini bildirdi. Reuters'in haberine göre, Amazonlardaki kaçak ağaç kesimlerinde karşı hükümetin yeterince etkili önlem almadığını düşünen Amazon yerlileri iş başa düştü dedi. Ka'apor kabilesi en iyi avcılarını kaçak ağaç kesenleri bulup topraklarından atmakla görevlendirdi.






Amazonlardaki Ka'apor yerlileri, 4 kabileyle birlikte kaçak ağaç kesenlere karşı mücadele başlattı. Ormanda denetime çıkan yerliler, kaçak ağaç kesenlerin kamplarını bastı, kamptakilerin pantolonlarını çıkartıp ellerini arkadan bağlayan yerliler, direnenleri sopalarla dövdü. Kütüklerin yüklendiği bir kamyonu yaktı.

Ka'apor yerlileri, kaçak ağaç kesenlerden şikâyetçi olan tek yerli grubu değil. Brezilya'nın dört bir yanındaki kabilelerin Amazonların doğal kaynaklarını sorumsuzca tüketen kaçakçılara karşı nöbet tutmaya başladığı belirtiliyor.

Brezilya'da bugüne kadar genellikle yerliler, kaçak ağaç kesimi yapanların şiddetine maruz kalıyordu. Bu kez olay tersine döndü. "Kaçakçılara bir ders vermek gerektiğini" söyleyen yerliler, kamyonları, kestikleri kütükleri, silahlarını ve pantolonları alıkoydu.

Maranhao eyaletinde, Alto Turiacu yerli bölgesi yıllardır kaçak ağaç kesenler tarafından yağmalanıyor. Ka'apor yerlileri, kaçak kesim yapanların kasım ayında Gurupi köyünü bastıklarını, yaşlıları dövdüklerini, hayvanları vurduklarını ve çocukları korkuttuklarını söylüyor. Şubat ayında kaçak kesim yapanlar 3 yerliye ateş açtı, bir yerli savaşçı ağır yaralandı.

Mayıs ayında federal polise, çevre koruma ajansına (Ibama) ve yerli işleri birimine (Funai) "Ka'apor yerlileri ile kaçak ağaç kesenler arasında çatışma" rapor edildi, acil önlem alınması istendi. Ancak "hiçbir şey yapılmadı."

Ka'apor savaşçılarının şefi Osimar, "Biz de kaçak ağaç kesilen her yerde kamp kurmaya başladık" dedi.





'Gelmeyin diyoruz, geliyorsunuz'


Osimar ve kabilenin en deneyimli savaşçıları son olarak kendi bölgelerine girerek ağaç kesen bir grubu yakalayıp ellerini bağladı, direnenleri sopalarla dövdü.

Yerliler kaçak ağaç kesenleri salıvermeden önce "Bunu yapıyoruz, çünkü çok inatçısınız. Size gelmeyin diyoruz ama dinlemiyorsunuz" dedi. Yerliler ardından kampta kütüklerin yüklendiği 5 kamyon ve ağaçları çekmekte kullanılan 3 traktörü ateşe verdi.

Ka'apor kabilesinin lideri Irakadju, "Ormanımız bizden alındı, ama artık uyandık" dedi, "Beyazlar yaşayan bir ormanın tüm dünya için iyi olduğunu, yeryüzünün Orman sayesinde nefes aldığını anlayamıyor."

alan ford

  Bugün bu haberi okuyup bi an önce bu başlıkta paylaşmak istedim ama Heyhat Mister No her zamanki gibi hızlı davranmış, ben de başlığı gözden kaçırmışım. Yerlilerin ellerine ,sopalarına sağlık diliyorum :D
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

Mister NO

Peru'da dört çevre aktivisti öldürüldü



Ülkelerindeki yasadışı ağaç kesme faaliyetlerine karşı çıkan Perulu dört çevre aktivisti öldürüldü.






Peru'nun Ashaninka  topluluğuna mensup dört yerli aktivist Brezilya'ya giderken sınır yakınında hayatını kaybetti.

Yasadışı ormancılık faaliyetine karşı kampanya yürüten eylemciler, hayatını kaybedenlerin bir süredir illegal ormancılardan tehdit mektuplarını aldığını belirtti. Faillerin bu ormancılar olduğu sanılıyor.

Öldürülenlerin arasında, yaklaşık 6 senedir ülkenin ormansızlaşmasına karşı mücadele veren hareketin sözcüsü Edwin Chota da bulunuyor. Chota, yetkiliere yasadışı ağaç kesme faaliyetleri hakkında raporlar hazırlıyordu.

2012 Dünya Bankası raporuna göre Peru'nun ihracatının yüzde 80'i yasadışı ağaç kesiminden geliyor.

Global Witness örgütünün geçtiğimiz aylarda yayımladığı rapora göre 2002-2013 yılları arasında 908 kişi doğa mücadelesine katıldığı için öldürüldü. Maden, toprak hakkı ve ağaç katliamlarıyla ilgili mücadelelerde şiddetin dozu yükselirken Latin Amerika ve Asya Pasifik ülkelerinde ölümle sonuçlanan şiddet sayısı fazlalığı dikkat çekiyor .

(BBC / Yeşil Gazete)

Mister NO

Amazon yerlileri "İklim Değişikliği Konferansı"na tepkili






Orman tahribatı ve ormansızlaştırma ile karbon salınımını düşürmek olarak da bilinen, tartışmaya yol açan karbon ticareti projesi sadece Afrika'da değil, Güney Amerika'da ve özellikle de Amazon bölgesinde protestolara neden oluyor.

Democracy Now'dan Amy Goodman'ın Amazon bölgesinden Huni Kui yerel halkının şefi Ninawa Huni Kui ile yaptığı röportaj:

Amy Goodman: Şimdi, tartışmaya yol açan orman tahribatı ve ormansızlaştırma ile karbon salınımını düşürmek olarak da bilinen ve sadece Afrika'da değil aynı zamanda Güney Amerika'da, özellikle de Amazon'da protestolara neden olan karbon ticareti projesine dönüyoruz. Hafta başında, bu projeye karşı olduğunu dile getirmek için Brezilya'dan Lima'ya gelen, Brezilyalı yerli halk Huni Kui Federasyonu'nun başkanı Şef Ninawa Huni Kui ile röportaj yaptım.

Ninawa Huni Kui: Benim adım Ninawa ve Brezilya'nın Acre bölgesindeki Amazonlarda yaşayan Huni Kui Federasyonu'nu başkanıyım.

Amy Goodman: Kaç kişiyi temsil ediyorsunuz?

Ninawa Huni Kui: Brezilya Amazonları'ndaki Acre eyaletinde bulunan beş bölgedeki, iki yerel bölgeden 90 adet köyde yaşayan 10,400 insanı temsil ediyorum.

Amy Goodman: Birleşmiş Milletlerin iklim zirvesine neden geldiğiniz hakkında konuşabilir misiniz? Mesajınız nedir?

Ninawa Huni Kui: Lima'ya, tarihi iklim konferansı zirvesinde bulunan 195 farklı ülkeden temsilciye, dünyanın yerel halklarına ve sivil toplum kuruluşlarına yapılan bu iklim değişikliği konferansının tarihi bir olay olduğunu söyleme umuduyla geldim. Tabii ki, dünyadaki yerli halklar da dahil olmak üzere insanlar, hükümetlerin yaşadığımız bölgelerde yarattığı problemleri duyurma amacıyla buradalar. Benim mesajım topluluğumdaki yaşlılardan, çocuklardan ve halkımdan. Söylemek istediğimiz şu ki, Birleşmiş Milletlerin iklim değişikliğine karşı masaya yatırdığı çözümler yanlıştır. Özellikle de karbon ticareti projesinin kötü yönlerini açığa vurmak için buradayız.

Amy Goodman: Karbon ticareti projesi topluluğunuzu nasıl etkiliyor?

Ninawa Huni Kui: İlk etki, Acre eyaletinin karbon ticareti projesini destekleyen Brezilya Amazonları'ndaki bunu uygulayan ilk eyalet olması ve dünyada bu projeyi destekleyen bölgelerden biri olmasıdır. Karbon ticareti projesi, yerel halkın haklarını ve bizi etkileyen projelere hayır diyebilmeyi garanti altına alan Uluslararası Çalışma Örgütü'nün Anlaşma 169'a çoktandır zarar veriyor. Brezilya Anlaşma 169'u ihlal ediyor; çünkü karbon ticareti projesinde yerel halka hiçbir şey danışılmadı ve bu hala devam ediyor.

Projenin ikinci etkisi daha önceleri bölgeleri ve Doğa Ana'yı savunan yerli halkın liderlerini birbirinden ayırması oldu. Projenin üçüncü etkisi, daha paranın nereden geldiğini ve ne için olduğunu bilmeyen bazı atanmış liderlerin bu parayla kendilerine araba alması oldu. Bir diğer etki ise Brezilya hükümeti. Çünkü hükümet, kanunları ve hukuki çerçevede yerel halkın haklarını tahrip eden, bu karbon karbon dengelemesi yöntemine kapılarını açıyor.

Amy Goodman: Karbon ticaret projesinin yaşadığınız yerdeki etkileri hakkında konuşabilir misiniz? Bu proje size karşı zorla kabul ettirilmeye çalışıldığında topluluğunuzda neler oldu?

Ninawa Huni Kui: Topluluğun artık kendi topraklarında balıkçılık, yiyecek yetiştirmek ve tarım yapmak gibi etkinlikler için izni yok. Saydığım bütün etkinlikler yasaklandı. Kanundışı oldukları ve eğer biri bunlardan herhangi birini uygularsa, kişinin hapse gireceği ilan edildi.

Amy Goodman: Topluluklar ne yapmayı bekliyor? Onlara bölgeden gitmesi için para verildi mi?

Ninawa Huni Kui: Acre'den olan şeyin doğrusu şu ki, topluluklara para ödeyen bir program yürütülüyor. Programın ismi Bolsa Floresta ve ailelere her üç ayda bir 300 Brezilya reali veriliyor. Bu para yaşamak için yeterli değil. Parayı alan ailelerin ormana gitmesi yasak, bu sayede hükümet dünyanın diğer tarafındaki çok uluslu şirketlere kirliliği dengeleyebilmek için karbon satabilecek.

Amy Goodman: Size para teklif ettiler mi?

Ninawa Huni Kuni: Evet, Acre hükümeti topluluğumuza iki milyon Brezilya reali teklif etti. Bunun kültürümüzü güçlendirmek için bir motivasyon olduğunu söylediler. Fakat biz, bunun karbon ticaret projesini imzalamızı sağlayacak kabulü kazanmak için bir işaret olduğunu anladık.

Amy Goodman: Brezilya'da bunun olmasına sebebiyet veren Amerikan eyaletleri ve şirketleri kimlerdir?

Ninawa Huni Kui: Acre'deki karbon ticaret projesini destekleyen ve Acre eyaletine bu projenin yapılması için para veren pek çok aktör var. Bunlardan biri Amerika'daki Kaliforniya eyaleti. Aynı zamanda Acre yönetimine projeyi yapması için para teklif eden pek çok çok uluslu şirket de var. Ağustos 2014 yılında Almanya Acre'ye 280 milyon dolar para verdi.

Amy Goodman: Ninawa, projeye karşı olan liderlerin suçlanması hakkında bazı şeylerden bahsettin. Sen bu projeye karşı olanlardan birisin. Hiç tehdit edildin mi?

Ninawa Huni Kui: Evet, tehditler aldım fakat tehdit alan tek kişi ben değilim. Munduruku yerel halkının liderleri projeye karşı direndiği için pek çok tehdit aldılar. Diğer insanlar ve liderler acı çektiler ve suçlamalara maruz bırakıldılar.

Amy Goodman: Ninawa son olarak bunun çevresel bir çözüm olduğunu düşünen insanlara ve şirketlere ne demek istersin?

Ninawa Huni Kui: Bunu söyleyen insanlara, bu projenin iklim değişikliği sorununu çözebilecek bir çözüm olmadığını söylemek istiyorum. Bu tamamı ile yanlış bir çözüm. Buna ek olarak, yerel halklar iklim değişikliğine sebebiyet veren insanlar değiller. Brezilya/Mato Grosso'da, büyük soya fasülyesi baronu Brezilya hükümetinden ormanları kesmesi için maddi destek alıyor. Gerçekten bu iklim değişikliği sorununu çözmek istiyorlarsa tomrukçuluk şirketleriyle, soya fasülyesi baronlarıyla ve doğayı kirletip yok eden şirketlerle konuşmak zorundalar. Yerli halk Doğa Ana'yı korur. Biz annemizi savunuyoruz, çünkü o bizim annemiz, bize yemeğimizi veriyor. Soluduğumuz havayı bize o veriyor. O, bize Amazon'u veriyor ve Amazon sadece yerel halk için değil aynı zamanda tüm dünya için de önemlidir.


Röportaj çeviri: Burak Avşar
Kaynak: Çepeçevre

Mister NO

Amazon yerlileri Peru'da köy bastı





Peru'nun güneydoğusunda, Brezilya sınırındaki Amazon ormanları içinde bulunan bir köy, yaklaşık 200 Mashco-Piro yerlisi tarafından basıldı.

Diğer insanlarla temas kurmadan yaşayan yerlilerin Cuma günü köye oklar ve yaylarla gelerek hayvanları öldürdüğü, yiyecek aradığı ve tencere-tava gibi metal eşyaları alarak köyü terk ettikleri bildirildi.

Saldırıda yaralanan olmadı.

Yetkililer çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan Monte Salvador köylülerini şehre taşıdı.

İngiliz Guardian gazetesine konuşan Peru Kültürlerarası İlişkiler Bakan Yardımcısı Patricia Balbuena "Yerliler ok fırlatmış olmasına rağmen yaralanan olmadı. Köylüler güvende ama yiyecekleri yok ve korkmuş durumdalar" dedi.

Mashco-Piro yerlileri bu yıl içerisinde daha önce iki kez aynı bölgeye gelerek yiyecek aramış.

Ancak bu son baskında evlerin de yağmalandığı bildirildi.





Yaşam alanları tehdit altında mı?

Guardian gazetesine göre antropologlar saldırıya neyin sebep olmuş olabileceğini bulmaya çalışıyor.

FENAMAD isimli yerlilerle çalışan bir kuruluş ise Peru hükümeti ile iletişime geçerek Mashco-Piroların yaşam alanlarının korunmasını istedi. Kuruluş ağaç kesme izinleri ve uyuşturucu kaçakçıları nedeni ile bu alanlara el konduğunu söylüyor.

Bakan Yardımcısı Balbunea ise kabilenin uyuşturucu kaçakçılarının ya da ormancıların tehdidi altında olduğu iddiasını reddederek Mashco-Pirolara ev sahipliği yaptığı düşünülen Madre de Dios isimli yerli yaşam bölgesinde "yasadışı etkinlik" tespit etmediklerini söyledi.

Bakan yardımcısına göre Amazon'un bu bölgelerinde radikal ısı değişimlerine sebep olan iklim değişikliği saldırıyı tetikleyen nedenlerden biri olabilir.

Gazeteye göre Peru Amazonlarında 15 bin kadar üyesi olduğu tahmin edilen 15 kabile diğer insanlarla "temas etmeden" yaşıyor.

tunaorhun

Şu anda 300 ziyaretçi birden bu konuyu okuyor. Forum rekoru kırıldı.

Mister NO

Alıntı yapılan: tunaorhun - 18 Ocak, 2015, 23:56:09
Şu anda 300 ziyaretçi birden bu konuyu okuyor. Forum rekoru kırıldı.

Oldukça güzel bir haber, bir de nasıl olduğunu anlayabilsem  ???

Mister NO

Amazon yerlileri Kadıköy'e geliyor!



Amazon'daki dev Belo Monte baraj projesine karşı yıllardır verdikleri mücadele ile tanınan ünlü Kayapo yerlileri, Dünya Nehirler Konferansı'na katılmak için 18 Mayıs'ta Kadıköy'de olacaklar.






İSTANBUL – Amazon'daki dev Belo Monte baraj projesine karşı yıllardır verdikleri mücadele ile tanınan ünlü Kayapo yerlileri, Dünya Nehirler Konferansı'na katılmak için 18 Mayıs'ta Kadıköy'de olacaklar.

Doğa Derneği ve uluslararası DAMOCRACY hareketi işbirliğiyle düzenlenen Dünya Nehirler Konferansı, 18 Mayıs Cumartesi günü Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde gerçekleştirilecek.

Barajlara karşı doğal yaşamı ve kültürlerini korumaya çalışan yerli halklar ve uluslararası sivil toplum örgütlerini biraraya getirecek olan konferans, dünyadaki yaşamın temelini oluşturan suyun doğal döngüsü için son derece önemli olan nehirler ve bu nehirleri tehdit eden dev baraj projelerinin doğa, kültürel miras ile yerel halklara olan etkilerine dikkat çekmeyi amaçlıyor.

Brezilya'nın Amazon bölgesindeki baraj karşıtı mücadeleleri ile dünya çapında tanınan Kayapo yerlileri de konferans kapsamında Türkiye'ye gelecekler. Amazon'daki dev Belo Monte baraj projesine karşı yıllardır verdikleri mücadele ile tanınan ve Hollywood'un tanınmış isimlerinden James Cameron ve Sigourney Weaver gibi isimlerin de destek verdiği ünlü Kayapo yerlilerinin şefi Megaron Txucarramae ve kızı Mayalu Kokometi Waura Txucaramae konferans'ta birer konuşma yapacaklar. Konferansın bir diğer önemli katılımcısı ise Irak Doğa Derneği Başkanı Azzam Alwash. Azzam, Saddam Hüseyin tarafından 1990'larda kurutulan Basra bataklıklarını yaptığı başarılı çalışmalar sonucu kurtarmış ve bu çalışmaları nedeniyle 2013 yılında dünyanın en önemli çevre ödülü olan Goldman Ödülü'ne layık görülmüştü. Ancak eğer Ilısu Baraj projesi tamamlanırsa Basra bataklıkları yeniden kuruyacak ve binlerce insan yurtlarını terk etmek zorunda kalacak.

Halka açık ve ücretsiz olarak düzenlenecek konferansın ardından uluslararası katılımcılar 20 Mayıs, Pazartesi günü Diyarbakır'ı, 21 Mayıs Salı günü ise Hasankeyf'i ziyaret edecek. Yerel halklar ile toplantılar düzenleyecek olan konuklar ayrıca, Ilısu ve Belo Monte barajlarını anlatan DAMOCRACY belgeselinin gösterimlerine katılacaklar.

Gökçe UYGUN/ Gazete Kadıköy

Hayal Kahvem


Mister NO

Alıntı yapılan: Mister NO - 16 Mart, 2015, 22:57:41
Amazon yerlileri Kadıköy'e geliyor!



Amazon'daki dev Belo Monte baraj projesine karşı yıllardır verdikleri mücadele ile tanınan ünlü Kayapo yerlileri, Dünya Nehirler Konferansı'na katılmak için 18 Mayıs'ta Kadıköy'de olacaklar.


Yurt Gazetesi'nin internet sitesinde de bu haber yer alıyor ancak tarihler konusunda bir tutarsızlık var.  ???

Mister NO

Nehirleri kurtarmak için tek yol direniş!






ONUR EREM   15/03/2015 BirGün

Dün 14 Mart Dünya Nehirler İçin ve Barajlara Karşı Eylem Günü'ydü. Nehirlerin hidroelektrik santrallara (HES) hapsedildiği ve barajlar tarafından tutulduğu Türkiye'de iki bine yakın HES inşaatı projelendirilmiş durumda. Fakat pek çok yerde halk topraklarını, kültürel varlıklarını, geçim kaynaklarını yok edecek bu projelere karşı direniyor, eylem yapıyor. 14 Mart için, Türkiye'nin farklı bölgelerindeki eylemcilerle konuştuk.

Eren Akyol, Dersim'in Peri Suyu Koruma Platformu'nda mücadele ediyor. Peri Vadisi'ne bugüne kadar 6 güvenlik barajı inşa edildi. 9 tane de HES projesi var. Akyol iç savaşın yoğun olduğu 90'larda, henüz çevre mücadeleleri Türkiye'de yaygınlaşmamışken devletin bölgeyi insansızlaştırmak için bu projelere başladığını anlatıyor: "Türkiye'de ilk defa özel paramiliter şirketler Peri Suyu'na yapılan Pembelik Barajı'nda denendi ve başarılı oldu. Baraja karşı protestoları engellemek için askerler ve özel harekât birliklerinin yanında paramiliter güçlerle birlikte barajın etrafına kalekollar inşa edildi."

Akyol, Peri Vadisi'ndeki köylerin bu projeye karşı büyük bir direniş gösterdiğini ancak çadırlarının devlet tarafından yakıldığını, insanların gözaltına alındığını, Dersim merkezden ve Türkiye'nin geri kalanından destek alamadıkları için barajların yapılabildiğini söylerken en azından Türkiye kamuoyunun bölgedeki direnişlere, Yırca'ya verdiği gibi güçlü bir destek vermesi gerektiğini vurguluyor.


DÖRT BARAJ ALTI HES

Dersim'de rant için yok edilmek istenen tek bölge Peri Vadisi değil. Munzur Vadisi Milli Parkı da, bir milli park olmasına rağmen devletin 4 baraj ve 6 HES yapmak istediği bir vadi. Bu tesislerden elde edilecek elektriğin Türkiye'nin üretiminin yüzde birine denk geleceği hesaplanıyor. Munzur Doğal Yaşamı Koruma Derneği Başkanı Haydar Çetinkaya altı yıldır nehirlerini korumak için mücadele veriyor. "Munzur Vadisi'ndeki baraj ve HES projelerine karşı açtığımız davalarda bize 'Üstün kamu yararı nedeniyle inşaat yapılmalı' diyorlar. Üstün kamu yararı bir milli parkı korumak mıdır, yok etmek midir?" diyen Çetinkaya da bu projeleri "kültürel ve ekolojik soykırım" olarak adlandırıyor.




SUYU ALINCA YAŞAM BİTER

Erdoğan çevreciler için "Madem ağaçları bu kadar seviyorsunuz gidin ormanda yaşayın" diyordu. Fakat ormanda yaşayanların da peşini bırakmıyor HES'ler. On yıl önce İstanbul'dan kaçıp Antalya'nın Alakır Vadisi'nde kendilerine doğal bir yaşam kuran Tuğba Günal ve Birhan Erkutlu'nun yaşadıkları bunun bir örneği. Mücadeleleri sonucunda 4 HES'i engellemiş olsalar da 4 tanesi de bitmiş durumda. Biten HES'lerin etkilerini şöyle anlatıyor Günal: "Ağaçlar kesildiği ve kuruduğu için ilk görülen etki yağmurlarla toprak kaymaları oldu. Sonrasında dere yatağında su kalmadığı için çevredeki bitkiler kurudu, canlılar öldü. Suyu alırsanız, yaşamı bitirirsiniz. Eğer planlanan tüm HES'leri yaparlarsa vadi baştan sona kuruyacak."

Mücadelelerinde sistemin koşullarına göre evrildiklerini, bir güneş paneli edinip bölgedeki mücadeleyi insanlara duyurmaya başladıklarını söyleyen Günal, "Sistemin gözü bu bakir topraklara kadar uzandı, nereye giderseniz gidin sistemle mücadele etmeniz gerekiyor. Ele geçirmedikleri bir tek doğal kaynaklar kalmıştı, şimdi onlara saldırıyorlar. Kalkınma diyorlar, bir damlacık sudan elde edilecek enerjiyle mi kalkınacak Türkiye?" diye soruyor.




FUTBOL VE DİRENİŞ

HES'e karşı verdiği mücadeleyle dikkat çeken bir diğer bölge de Mersin'in Boğazpınar Köyü. Geçen yıl Tarsus Belediyesi'nin düzenlediği köylerarası futbol turnuvasında her maça "HES istemiyoruz" pankartlarıyla çıkan köyün futbol takımı, devlet erkanının izleyeceği final maçına çıkmaması için yarı finalde fikstür değiştirilerek en zor rakiple eşleştirilmiş, maç ikinci yarıya kadar 0-0 devam edince rakibin kırmızı kartlık müdahalelerine hakemin sessiz kalması üzerine çıkan şiddetsiz tartışmada polis sahaya girip köy takımına saldırmış, dört kişi yaralanırken altı futbolcu da iki yıl turnuvadan men cezası almıştı. Bu polis cezasından sonra yargılananlar ise polisler değil futbolcular oldu. Tarsus Sulh Ceza Mahkemesi'nde bu şaka gibi davanın görüleceği tarihin 1 Nisan olması ise kaderin bir cilvesi olsa gerek.

HES'e karşı çıktıkları için yargılananlar yalnızca futbolcular değildi. Çok sayıda köylüye sayıları kişi başı 10'u geçen soruşturma açıldı. Köydeki mücadeleye aktif katılan Ahmet Öztürk, "Gök HES'i inşa ederken köylülere 'Toprağınızı satmazsanız devlet zorla elinizden alır' diyerek satmalarını sağladılar. Sigortalı iş sözü verdiler, 30 köylüye 6 ay boyunca kazma kürek işi yaptırdıktan sonra 'İş bu kadardı, bitti' dediler. Köylülerin sabrını taşıran şey ise ırmağa giden yolun şirket tarafından 'özel mülkiyet' denerek zincirlenmesi oldu. Irmağı göremeyen köylülerin HES'lere karşı tepkisi büyüdü" diyerek yaşananları özetledi.


Yasal mücadelenin sınırları

Peri Suyu Koruma Platformu'ndan Eren Akyol halkın hukuki mücadele vermesine rağmen devletin hukuku çiğnediğini, rant için şiddet uyguladığını söylerken, "Barajlar kaçak olarak su tutuyor. İdare mahkemelerinin verdiği yürütmeyi durdurma ve mühürleme kararları uygulanmıyor. Acele kamulaştırma kararlarını da Yargıtay iptal ediyor fakat uygulanmıyor" ifadelerini kullanıyor. Munzur Doğal Yaşamı Koruma Derneği Başkanı Haydar Çetinkaya, mahkemelerin verdiği iptal kararlarının ardından devletin hemen yeni anlaşmalar yaparak süreci devam ettirdiğini anlatırken, "Türkiye'nin her alanına sıçrayan hukuksuzluğu burada da görüyoruz. Kesinleşmiş yargı kararları uygulanmıyor. Karşımızda bir parti organı haline gelmiş devlet kurumları ve bundan nemalanan yandaş şirketler, taşeronları var. Biz bunlara Dersim halkı olarak topyekûn direneceğiz" diyor ve ekliyor: "Devlet zorlandığı yerde askeri gücünü devreye sokuyor. Bu konuda da mücadelenin hangi boyutu gerekiyorsa o şekilde mücadele vereceğiz."

Derelerin Kardeşliği Platformu Fındıklı Temsilcisi Hüseyin Acar ise atalarının toprakları için bedel ödediğini, kan döktüğünü söylerken, "Bizim atalarımız ormana girerken bile baltanın ağzını kapatırdı. Bir gün devlet askerleriyle gelip bu HES'leri başlatırsa elimizde ne varsa onunla direniriz. Silahımız yoktur ama ormanlarımız taş ve odun doludur. Bu HES'leri yapabilmek için önce canımızı almaları gerekir" diyor.





24 HES'i engelleyen Fındıklı mücadelesi

Doğu Karadeniz, HES şirketlerinin en fazla hedeflediği bölgelerin başında geliyor. Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı'nın açıkladığı verilere göre bölgede aktif ve plan aşamasındaki HES'lerin toplam sayısı 271. Bu kadar fazla HES'e rağmen sınırları içinde yapılması planlanan tüm HES'leri engellemeyi başaran bir ilçe var: Rize'nin Fındıklı ilçesi. Bugüne kadar bölgede planlanan 24 HES için bir çivi bile çakılmasını engelleyen Fındıklı'nın başarısını, sekiz yıldır bölgede mücadele eden Derelerin Kardeşliği Platformu Fındıklı Temsilcisi Hüseyin Acar ile konuştuk.

Verdikleri mücadelenin bir HES mücadelesi değil yaşam mücadelesi olduğunu söyleyen Acar, geçmişten ders çıkardıklarını ve bu yüzden HES konusunda iş işten geçmeden mücadeleye başladıklarını söylüyor: "Devler daha önce kadastro uygulamasında topraklarımızı elimizden aldı, sonra şirketlere peşkeş çekti. Karadeniz'le aramıza Berlin Duvarı gibi giren bir sahil yolu yaptı. Bunlarda mücadeleye iş işten geçtikten sonra başlamıştık, dersimizi aldık, HES konusunda hemen mücadeleye başladık."

Fındıklı'da mücadelenin başarıya ulaşmasını sağlayan şeyin, sadece bazı insanların değil bütün halkın katılması olduğunu anlatan Acar, bunun ardında bilim insalarıyla birlikte köy köy, ev ev gezerek insanlara HES'in etkilerini anlatmalarının olduğunu söylüyor.Fındıklılılar şubat ayında Taşdibi HES ve regülatör projesinin ÇED toplantısını bu mücadelelerle engelledi. Daha önce de nehir ıslah projelerine karşı kurdukları direniş çadırlarında bir hafta boyunca jandarma ve asker tacizine direnmiş, bir haftanın sonunda dozerler geri çekilmişti.


MEMLEKETİNİ TALAN ETTİ

Acar, "Gelen insanın niyeti neyse, ona göre karşılık veririz" diyor ve ekliyor, "Rize, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın da memleketi. Cezaevlerinden bile direnişimize destek mektupları geliyor ama Cumhurbaşkanı'nın gözleri kör, kulakları sağır olmuş Rize'nin doğa mücadelesine. Kendi memleketini talan eden insan olabilir mi? Bu zavallıların sonu da Mesut Yılmaz gibi olacak."

Mister NO

Ekvador'dan ünlü aktöre çağrı: #DoğruOlanıYapBrad






Chevron'un Amazon ormanlarındaki çevre katliamını konu alan bir film için kolları sıvayan ABD'li aktör Brad Pitt, Ekvador hükümetinin büyük tepkisini çekti. 

Yıllarca Chevron'un hesap vermesi için büyük çaba gösteren Rafael Correa hükümeti, bazı internet kullanıcılarınınım Pitt'i bu girişiminden vazgeçirmek için #BradDoTheRightThing (Doğru Olanı Yap Brad) etiketiyle sosyal medyada başlattığı kampanyaya tam destek verdi.

Nitekim Pitt'in beyaz perdeye uyarlamak istediği film gazeteci Paul Barrett'in büyük tartışmalar yaratan "Law of the Jungle" (Orman Kanunu) kitabına dayanıyor. Barrett ise kitapta Ekvadorlu yurttaşların ve Amazon yerlilerin haklarını temsil eden ve dava için milyonlarca dolar para alan Amerikalı avukat Steven Donziger'ın hukuksuzluk yaptığını öne sürüyor. Barrett'in iddiasına göre Donziger davadan alınacak olası tazminatın payını öyle dağıtmış ki, 100 bunun büyük bölümü yatırımcılar, avukat masrafları ve hükümet görevlileri arasında bölüştürülerek yalnızca 1,5'i yurttaşlara aktarılması söz konusu.

Ancak kitap ziyadesiyle Donziger'a odaklandığı için büyük tartışma yaratırken, avukat ekibine dava açan Chevron'un da ekmeğine yağ sürdü.

'BARRETT RÜŞVET ALDI'

Pitt'e yazılan açık mektupta, kitabın yayın haklarını satın alan aktör "haklar ile hiçbir şey yapmamaya" davet ediliyor. Zira Ekvador hükümetine göre Barrett'in kitabına dayanan bir film yurttaşların mücadelesine zarar verebilir.

Firma Amazonlarda 1964-1990 arası 36 yıl petrol araştırdı. Bu sürede yaklaşık 680 bin varil petrol nehirlere döküldü. Chevron, Çevreye verdiği zarar nedeniyle 2011 Ekvador yargısı tarafından 9,51 milyar dolar para cezasına çarptırılmıştı. Ancak firma bu parayı ödemeye yanaşmış değil. Firmanın bu miktarı zorla ödemesi için Kanada yargısındaki dava ise halen sürüyor. Bu çerçevede, "Kirli Eller" adında bir kampanya başlatan hükümet ile halk olası cezasızlıktan endişeli.

2012'de bölgeyi ziyaret eden Pitt'in rehberi aslında kitabın "kötü adam" olarak portrelediği Donziger'in Ekvadorlu muhatabı Pablo Fajardo'dan başkası değildi. Correa ise, Pitt'i filmi çekmesi halinde Chevron'a suç ortağı olacağı konusunda uyardı ve bölgeyi yeniden gezmesi için çağrıda bulundu. 

BİRGÜN 14/05/2015

Mister NO

Hayatını seven 'savunma'ya!


Kuzey Ormanları Savunması'na "Neden savunma?" diye sorduk, "Çünkü saldırı altındayız" dedi. KOS ve İstanbul Kent Savunması pazar günü "İstanbul'a' nefes ol" diyecek






UĞUR ŞAHİN

İstanbul'un kuzeyindeki Kuzey Ormanları; su havzaları, endemik bitki türleri, tarım alanları ve çeşitli hayvan türlerinin bir araya gelerek oluşturduğu bir ekosistem. Fakat bu ekosistem 3. Köprü, 3. Havalimanı, Kanalistanbul gibi mega projelerle tehdit altında. 'Kentleşme' ve 'gelişme' kavramlarıyla yapılan bu projelere karşı Kuzey Ormanları Savunması (KOS) uzun zamandır direnenlerden.

Direnişlerin 'Mekân'ı

KOS ekibinin küçük bir kısmı olan Banu Uzpeder, Balaban Cerit ve Esra Karataş ile ormanların yok edilmesine karşı verilen mücadeleyi konuşmak için KOS Mekân'da buluştuk. Balaban, KOS'ta 1 yıldır 'bu talana dur demek için' bulunduğunu belirtiyor. İsminin, göçmen bir kuş olduğunu, Validebağ Korusu'nda görüldüğünü söylüyor ve ekliyor: "Yani Velidebağ Korusu benim meşru savunma alanım." Banu ise bir yapım şirketinde senarist. Kuruluşundan itibaren KOS'ta. Esra ise bir şehir plancısı. KOS Mekân'a girdiğimiz andan itibaren mücadelenin yansımalarıyla kaplı bir mekân yarttıklarını hissediyoruz. Banu, KOS Mekan'ın kuruluşunun tamamen el birliğiyle olduğunu ve kendi kaynakları ile var ettiklerini anlatıyor. Sadece KOS değil, İstanbul Kent Savunması, Beyoğlu Kent Savunması gibi birçok oluşum da Mekan'ı kullanıyor.

Gezi mirası yaşıyor

KOS'un yapısını ve karar alım süreçlerinin nasıl işlediğini soruyorum. Esra her cuma toplanarak forum yaptıklarını ve kararları forumlardan çıkan sonuçlara göre aldıklarını söylüyor. "Forumlar bize Gezi Direnişi'nden miras. Üstelik herkesin katılımına açık forumlardan ortak kararlar çıkarıyoruz. Sonrasında ise kolektif bir tutumla komisyonlar aracılığıyla işleyişi gerçekleştiriyoruz" diyor.





'Beton akıtıyorlar'


3. Köprü, 3. Havalimanı, Kanalistanbul gibi projelere karşı tutumları net. Bu projelerin ormanları ranta açarak bir çevre katliamına neden olacağını söylüyorlar. Balaban, "Tek dertleri ekonomiyi içinde bulunduğu zor durumdan kurtarmak. Bunun için doğaya beton akıtıyorlar. O kanal yapılırsa 5 sene sonra hepimizin başka bir şehirde yaşaması gerekecek."

Banu, 3. Köprü'nün İstanbul'un ulaşım sıkıntısını bitirmeyeceğini vurguluyor. "Ulaşım sıkıntısının biteceğini söylemek adeta yalan, bu yalana kanmak da aslında suça ortak olmak. Recep Tayyip Erdoğan 1996 yılında, 3. Köprü cinayettir. Yapımı, ranta ve imara açmak içindir diyor. Ulaştırma Bakanı, 3. Köprüyü yapsak da İstanbul trafiğine çözüm olmayacak diyor. Aslında kendileri sürekli itiraf ediyor" diyor.

'Zaferlerle büyüyeceğiz'

Boğaziçi Köprüsü'nün yapımına karşı o dönemde de eylemler yapıldığını, fakat başarısız olduğunu hatırlatıyorum. "3. Köprü eylemleri nasıl başarılı olacak?" diye soruyorum. Esra cevaplıyor: "O tarihlerde koruma, çevre, kültürel ve doğal kaynakların korunması gerekliliği inancı tam oturmamıştı. Son 15 yıldır yerli yerine oturuyor. Ama gerçeklerin, günümüzde çok daha geniş bir kesim tarafından farkında olduğunu görüyoruz. En büyük örneğini Gezi Parkı'nda gördük. Zafer elde ede ede büyüceğiz. Mahkemelerden gelen durdurma kararlarını bu ara daha sık duyar olduk. Bunlar artacak, çünkü yerellerde çok büyük mücadeleler veriliyor."

'Çünkü saldırı var!'

'Neden savunma?' diye soruyorum. Esra doğrudan yaşam alanlarına bir saldırı olduğunun altına çiziyor. "Kentin ortasında, sokağında, meydanında bile saldırı var. Kuzey Ormanları için de savunma, Validebağ için de savunma, Beyoğlu içinde, Yırca için de savunma... Hayatını seven savunmaya gelsin!" diye ekliyor.

'2 beton ayak'

3. Köprü'nün Beykoz ve Rumelifeneri'ndeki bağlantı yollarının imar planına yargıdan gelen iptal kararına rağmen inşaatın devam etmesi hakkında konuşuyoruz. Esra inşaatın hukuksuzca sürdüğünün altını çiziyor. İnşaatı durdurmayanların, durdurulması için tebliğ etmeyenlerin de bu suça ortak olduğunu belirtiyor. "Peki ne yapılması gerekiyor?" diye soruyorum. Karataş, "beton dökülen yerlerin acilen kaldırılması gerektiğini" söylüyor. "Beton dökülen yerleri kaldırmamız gerekiyor. Orayı kendine bıraksak yeşillenir. Kuzey Ormanları toprak kalitesi ve su açısından çok verimli."

Köylüler rahatsız!

Köprü hakkında yöre sakinlerinin tepkilerini ise Banu anlatıyor. Köylerde ilk başta 'topraklarımızı satacağız, para kazanacağız' anlayışının olduğunu ama şimdi durumun kritikliğinin farkına vardıklarını söylüyor. Köylülerin projeyi istemediklerini anlatıyor. Nedeni ise köylülerin tarımla uğraşması. Esra inşaatın köyleri büyük ölçüde etkilediğini, yaşanmaz hale getirdiğini şöyle anlatıyor: "Köy yolundan sürekli kamyon geçtiğini düşünün. Hayvanların meraların tamamını kepçeler tarafından yok edildiğini düşünün. Acele kamulaştırma diye bir şey uydurdular köylülerin topraklarını ellerinden aldılar."

3/7/2015 BirGün