Kadri'nin Korku Seansı

Başlatan kadri kerem, 20 Mayıs, 2014, 00:55:34

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

kadri kerem

80'lerin her şeyi bir başkaydı. Arka ceplerimizde sapanlarımız vardı. Elektrik borularını külah atan silahlara dönüştürebiliyorduk. Commodore 64'lerimiz PS4'ü gölgede bırakacak kadar havalıydı. Top peşinde koşturduğumuz arsalar göz alabildiğine uzanıyordu. Ve cep telefonu ekranlarına hapis olduğumuz yıllar henüz çok uzaklardaydı.

Her şey bir başka olur da korku filmleri olmaz mı? Olur elbet. Korkudan kızaran kulaklarımla izlediğim o korku filmlerinin yerini ne tutabilir ki? Belki oyunculukları, senaryoları, efektleri vasatı aşamıyordu o filmlerin ama bu onların muhteşem olmasını engellemiyordu. Yine de gelmiş geçmiş en korkunç filmin 73 tarihli Exorcist olduğunu söylemeden edemeyeceğim. 70'lere ait başka sıkı korku filmleri de vardır elbet. Ama bu başka bir mesajın konusu olsun. Şimdilik 80'lerden ayrılmayalım ve ben size o yıllara ait, muhtemelen ilk kez video kasetten izlediğim birkaç şahane korku filminden bahsedeyim.

Bunlardan ilki Dolls. Film 87 yılına ait ve yönetmenliğini bir Lovecraft hayranı olan Stuart Gordon üstleniyor. Dolls 80'lerde çekilmiş en sağlam korku filmlerinden biridir kuşkusuz. Fırtınalı bir gecede oyuncak yapımcısı olan yaşlı bir çiftin evine sığınanların başına gelenleri konu alır film. Sizin de tahmin edeceğiniz gibi yaşlı çiftimiz göründüğü kadar masum değildir ve evdeki oyuncakların pek de dost canlısı oldukları söylenemez. Film, insanı oyuncaklardan soğutma garantilidir ve karanlık atmosferiyle Stuart Gordon'ın izlediğim filmleri arasında en başarılı olanıdır.

Fragman: https://www.youtube.com/watch?v=U7oKDtytJnE



Devam edecek...

hanac

Fragmanı bile çok keyifliydi.

Tam bir kült film olduğu belli.

Sanırım bu başlık favorilerimden olacak.

gamlıbaykuş

The Doll eğlenceli bir filme benziyor, en kısa zamanda izlemeye çalışacağım. Oyuncak temalı bir de Pinokyo' nun Laneti diye bir film vardı. çok sevmiştim bu filmi. Yanlış hatırlamıyorsam bu filmde 80' lerden kalmaydı...
Hayat ne kadar güzel, hoş,
Haydi durma sevgiline koş...

DAMPYR

ülkemizde Tehlikeli Oyuncaklar (Bebekler)diye gösterilmişti bu flim..Kadri güzel bir köşe Yeni Flimlerini Bir Korkusever olarak bekliyorum.... 8) :D :)

Türkçe dublaj İzlemek istiyenler için işte size link

http://www.yabancifilmsinema.com/dolls-1987-turkce-dublaj-izle.html

kadri kerem

Alıntı yapılan: KIZILMASKE - 20 Mayıs, 2014, 18:40:39
ülkemizde Tehlikeli Oyuncaklar (Bebekler)diye gösterilmişti bu flim..Kadri güzel bir köşe Yeni Flimlerini Bir Korkusever olarak bekliyorum.... 8) :D :)

Türkçe dublaj İzlemek istiyenler için işte size link

http://www.yabancifilmsinema.com/dolls-1987-turkce-dublaj-izle.html

Alıntı yapılan: hanac - 20 Mayıs, 2014, 09:39:07
Fragmanı bile çok keyifliydi.

Tam bir kült film olduğu belli.

Sanırım bu başlık favorilerimden olacak.

Teşekkürler. Sürekli güncel tutmaya çalışacağım.  ;)

Alıntı yapılan: hüzünlü flüt - 20 Mayıs, 2014, 13:32:12
The Doll eğlenceli bir filme benziyor, en kısa zamanda izlemeye çalışacağım. Oyuncak temalı bir de Pinokyo' nun Laneti diye bir film vardı. çok sevmiştim bu filmi. Yanlış hatırlamıyorsam bu filmde 80' lerden kalmaydı...

Bahsettiğiniz film 1996 yılına ait. Sevdiğim korku filmleri arasındadır. Adını Kanlı Pinokyo olarak çevirmiş bizimkiler.


kadri kerem

The Curse çocukluğumda beni dehşete düşüren filmlerin başında gelir hiç kuşkusuz. Hiç unutmam, korku filmlerine bayılan anneannemin evinde, video kasetten izlemiştim The Curse'ü. Aman Allah, bu nasıl bir filmdi böyle? Benim kulaklar yine kor gibi kızarıvermişti. Yine de sonuna kadar izlemiştim The Curse'ü. Tabii o zaman Lovecraft'tan haberim bile yoktu; haliyle filmin korkunun tartışmasız kralı olan (ve Cehennem'i Şeytan eşliğinde ziyaret ettiğine inandığım) Lovecraft'ın bir öyküsünden uyarlandığını bilmiyordum henüz.

Lovecraft'ın The Colour out of Space (Uzaydan Düşen Renk) adlı öyküsünden uyarlanan filmin başrolünde Stephen King'in The Body (Ceset) adlı eserinden uyarlanan Stand by Me'den de tanıdığımız Wil Wheaton yer alıyor. Yönetmen koltuğunda David Keith'in oturduğu 1987 tarihli filmin konusunu kısaca şöyle özetleyebiliriz:

Nathan Hayes dinine sıkı sıkıya bağlı bir çiftlik sahibidir. Kasvetli bir gece çiftliğin yakınlarına düşen meteor hem onun, hem de ailesinin hayatını sonsuza dek değiştirecektir. Kötülük, dehşetli yüzünü göstermekte gecikmez. Uzaydan gelen lanetli kaya parçası yaşamın olmazsa olmaz kaynağını, suyu zehirler. Hayvanlar çıldırır, sebze meyveler kurtlanır ve kahramanımız Zack (Will Wheaton) tüm film boyunca hem fiziki, hem de ruhsal bir değişim geçiren aile fertleri ile mücadele etmek zorunda kalır.



92 dakikalık film, gecenin en olmadık anlarında akla geliverecek dehşetli sahnelerle bezelidir. Frances'in bir yandan gülüp, bir yandan da acı içinde haykırırken çorabı eline diktiği sahne oldukça rahatsız edicidir örneğin.

Film din ve bilimi de karşı karşıya getirir ki bu bana göre, tıpkı Exorcist'e (Şeytan) olduğu gibi The Curse'e de ayrı bir lezzet katar. Tüm bu felaketlerin Tanrı'nın gazabı olduğunu düşünen Nathan bir sahnede, yatağa bağlı Frances'in başında İncil okurken görülür. Nathan'a göre Tanrı, Frances'in günahları yüzünden hepsini cezalandırmaktadır. Çünkü Frances en büyük günahlardan birini işlemiş, zina etmiştir. Meteor tam da onun bu günahı işlediği gece düşmüştür. Diğer bir yandan ise Doktor Forbes çiftlikteki kuyudan aldığı numuneyi incelenmesi için bir laboratuvara götürür. Ona göre neden doğaüstü değildir. Felakete Tanrı değil, suya karışan zehirli bir madde neden olmuştur.

Fragman: https://www.youtube.com/watch?v=i5tZQK0vaw8

The Curse Lovecraft'ın dehşetengiz öykülerinden uyarlanan ne ilk, ne de sonuncu film sizin de tahmin ettiğiniz gibi. Konu bir korku ustası ve dehşet madeni olan Lovecraft olunca eserlerinden uyarlanan filmler de uzunca bir liste oluşturuyor haliyle. Kimisi başarılı olmaya yaklaşıyor, kimisi ise uyarlandığı öykünün yanına bile yaklaşamıyor. Bu filmler de başka bir mesajın konusu olsun, ne dersiniz?

Devam edecek...

gamlıbaykuş

Pinocchio's Revenge ve The Curse filmlerinin maalesef Türkçe altyazıları bulunmuyor. Tüh ki tüh nereden bulup izleyeceğiz şimdi?
Hayat ne kadar güzel, hoş,
Haydi durma sevgiline koş...

DAMPYR

Kadri bir ricam var Bahsettiğin filmlerin izleneceği bir link varsa onuda paylaşmanı rica edeceğim.Örneğin Tehlikeli oyuncaklar (Bebekler) filminin linkini çok aradım sadece 1 sitede bulabildim.onuda paylaştım.Onun için izleme linkini Fragman gibi paylaşabilirsen çok iyi olacak...  ??? ::) :-*

pizagor

Çizgiroman olur, film olur, korsan bir link paylaşım durumu ise bu platformda yapmayalım arkadaşlar...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


DAMPYR

Alıntı yapılan: pizagor - 21 Mayıs, 2014, 18:36:51
Çizgiroman olur, film olur, korsan bir link paylaşım durumu ise bu platformda yapmayalım arkadaşlar...
Yeni filmler için demiyorum Pizagor, internette bulunması zor filmler için eski filmler için link dedim yanlış anlaşılmasın.... ::) :) :D

kadri kerem

Alıntı yapılan: pizagor - 21 Mayıs, 2014, 18:36:51
Çizgiroman olur, film olur, korsan bir link paylaşım durumu ise bu platformda yapmayalım arkadaşlar...

Ben de  böyle düşündüğüm için eski filmler de olsa linklerini paylaşmak istemedim. Zaten bu filmlerin internette olacaklarını pek sanmıyorum. Kızılmaske'nin dediği gibi bu filmleri bulmak kolay değil.  Ben yine yalnızca fragmanlarını koymakla yetineyim isterseniz. ;)

Bir ara video kaset oynatıcı almayı düşündüm sırf bu filmler için. Ama video kasetleri bulamam diye vazgeçtim. Üstelik o zamanların büyüsünü de bozmak istemedim. Video kaset'in görüntü kalitesi muhtemelen büyük hayal kırıklığı yaratır insanda. Bazı şeyler zamanında güzel.

Instagram'da rastlıyorum aslında yabancı ülkelerde hala video kaset satan dükkanlar ve bunları alan video kaset tutkunları var. Hatta geceler düzenleyip bu filmleri toplu halde izliyorlar. Belki bizde de vardır ama ben bilmiyorum. Sanmıyorum gerçi.  ???

kadri kerem

Çocukken oturduğumuz evin kocaman bir bahçesi vardı. Diğer apartmanlarda oturan çocukların kıskandığı cennet gibi bir bahçeydi. Bir köşesinde dut ağacı (maalesef sonradan dutlar arabaların tepesine dökülüyor diye kesildi) bir köşesinde geceleri altında birbirimize hayalet hikayeleri anlatarak sabahladığımız ceviz ağacımız, bir köşesinde top oynadığımız alan...

Bahçede bu cennet görüntüsüne uymayan yalnızca tek bir şey vardı. Bahçe hizasından bir metre yüksekte duran gecekondu büyüklüğündeki elektrik trafosu. Bu trafo bahçenin en ucunda durur, yüksekten bizi izlerdi sanki. İki kanatlı kocaman bir kapısı vardı ve kapının her iki kanadına da çizilmiş olan kuru kafalar epey ürkütücüydü. Geceleri odamın penceresinden, perdenin arasından hep trafoyu gözlerdim. Sanki her an kapısı açılacak ve içinden gece yaratıkları çıkacaktı. Hatta gece yaratıklarına karşı etkili olan tek silah da yastığımın altında dururdu. İyi de bu gece yaratıkları da neyin nesi, değil mi? İşte karşınızda Gece Yaratıkları:



Bu gece yaratıkları tabii ki bizim evi bahçesindeki trafonun içinde yaşamamaktadır. San Fransisco'da Golden Gate Köprüsü'nün altında barınan bu on iki yaratık bir gece parkta takılan gençleri ortadan kaldırıverir. İçlerinden yalnızca biri, diğerlerine oranla hanım hanımcık oturan Natalie hayatta kalmayı başarır. Ama polis anlattığı hikayeye inanmaz. Üstelik ortada ne ceset ne de kan vardır. Bu arada polisin aksine hikayeye inanan ve neler olup bittiğini araştırmaya başlayan bir kahramanımız da yok değildir. İşte o sevimli kahramanımız. Sizin de gördüğünüz gibi kahramanımızın gözlerinden zeka fışkırmakta ve olayın peşini bırakacak gibi görünmemekte:



Sonuç olarak bu cin bakışlı genç kızımızla birlikte olayın peşine düşen 80 gençliği ve nereden çıktıkları ve nasıl bir araya geldikleri belli olmayan gece yaratıklarımız arasında bir savaştır başlar. Gençlerimiz sonunda gece yaratıklarını nasıl yok edeceklerini keşfedeceklerdir.

Video kasetten film izleme şansı bulmuşsanız, hele de korku filmlerini seviyorsanız 86 yapımı Neon Maniacs (Gece Yaratıkları) ile karşılaşmamış olmanıza imkan yok diye düşünüyorum. Filmin dönemin en eğlenceli korku filmlerinden biri olduğu ortada. Öyle ki büyüsünü hala korumakta. Zamanında video kasetten izlediğimiz filmi günümüzde blu-ray olarak izlemek de mümkün.



Şöyle oturayım da bir buçuk saat yüzümde tebessümle bir film izleyeyim, hey gidi günler hey diyeyim diyorsanız Neon Manians tam size göre. Ama Neon Maniacs'ın adını şimdi duyduysanız ve 80'lerde çekilen korku filmleri ile aranız yoksa bu filmden uzak durun derim. Yoksa kulaklarımı çınlatacağınızdan hiç şüphem yok doğrusu.

Fragman: https://www.youtube.com/watch?v=Ur1h70xWrB4

Devam edecek...

gamlıbaykuş

Abi, bir de eskilerden kalma Katil Domatesler diye bir film vardı. İzledinmi bilir misin?
Hayat ne kadar güzel, hoş,
Haydi durma sevgiline koş...

kadri kerem

Alıntı yapılan: hüzünlü flüt - 25 Mayıs, 2014, 23:27:47
Abi, bir de eskilerden kalma Katil Domatesler diye bir film vardı. İzledinmi bilir misin?

Belki zamanında video kasetten izlemişimdir hatırlamıyorumdur diyeceğim ama sanmıyorum. Yazık, domateslerden ne istemişler? Bir tane Çanakkale domatesi yeselerdi katil demeye dilleri varmazdı güzelim domatese. :) 

kalidor

Stephen Dorff'un çocukken rol aldığı bir korku filmi var. İsmi Gate. Zamanında izlediğimde bayağı sarmıştı.

Konusuna gelince: Bir çocuk ve arkadaşı bahçelerindeki çürümüş dev bir ağaç kesildikten sonra oluşan çukurun aslında cehennemin kapılarından birini olduğunu tahmin bile edemezler ve çocuk ölen köpeğini çukura gömer ve ardından antik medeniyetlerden kalma bir takım iblisler dünyaya hükmetmek amacıyla 2 insanı kurban etmek için çukurdan çıkarlar. Çocuklar iblislerle mücadele eder vs.

Fragmanı izleyin fena değil: http://www.youtube.com/watch?v=ZOX6-Rw5PWc







http://www.imdb.com/title/tt0093075/?ref_=nm_flmg_act_71
Crom! Ölüleri Say...