Edebiyat Muhabbetleri

Başlatan V, 15 Temmuz, 2010, 22:08:56

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Hayal Kahvem


Yukarıdaki iki adamı tanıyor musunuz?
Soldaki Shin Lim, sağdaki David Blaine.
Son günlerde takiplerindeyim.
Tüm videolarını izliyorum.
Ve ben de deniyorum.

Gerçekteeen:)





bayram1944

Merhaba. Anna karenina, tolstoy un 1873-77 yılları arasında yazdığı ölümsüz eseri. Hasan Ali Ediz çevirisiyle can yayınlarından çıkan 4 çiltlik eser benim dünya klasikleri içindeki açik ara 1 numaram. 18 yüzyıl sanayi emekleme dünyasında Rus köylüsünün yaşam mücadelesini okurken, biran kendimizi Osmanlı coğrafyasında feodal ağaların yoksul Anadolu köylüsü olarak görürüz. Ve kitabın bitiminde toplumlar arasında empati yaparak, Tolstoy'un tespitini mırıldanırız. Yoksulların yaşam birbirine benzer...

Hayal Kahvem

 

Pandemi dönemi uzadıkça ilgi alanlarım kendiliğinden   yepisyeni rotalara çark etmeye başladı.  Sanırım bilmediğim  bilimum insanlık vaziyetlerini idrak etmek gibi bir çabaya giriştim.
İşte buyrunuz... Sihirbazlardan sonra  sumocuların dünyasına göz atıverdim. Acayipmiş.

Yukarıdaki iki abiden sağdaki Moğol sumocu Hakuho. Soldaki ise Gürcü sumocu Tochinoshin.  Müsabakalarını epeyce seyrettiğimi söyleyebilirim.
Japonların geleneksel sporunu icra eden sumocular arasında niye Japonları değil de, bu  iki sporcuyu takip ediyorum acaba? Bilmem ki. Zır cahilliğime verin:)

İlk bakışta,  iki metreye yakın boyları 150-200 kilo çapındaki cüsseleriyle bu sumocu abiler iri kıyımdan ziyade obez mi obez emdam sergiliyorlar di mi?
Yooo... İnanılmaz esnek, çevik ve kaslılarmış meğerse.... Yok artık demeyin. Yeminle öyle. Tamam,  sumoda çok kilolu olmak mühim. Lakin kilo sınırlaması yokmuş.
Sumocular arasında diğerlerine göre  tüy siklet kalacak sumocu abiler varmış ki,  aşırı kilolu rakiplerini saniyeler içinde deviriyorlarmış. Valla doğru.
Örnekse, Endo adında bir Japon sumocunun videolarını seyrettim. İnanılır gibi değil. Zebellah gibi sumocuları bir çırpıda yere yıkıyor.

Çember şeklindeki halatla çevrilmiş toprak alanın ortasında rengarenk samuray kimonosu giymiş hakem duruyor. Çocuk bezinden yapılmış tangavari tuhaf don giyen sumocular sahaya çıkıyorlar.
Kollarını uzatarak, tek ayaklarını kaldırarak ısınma hareketleri yapıyorlar. Avuçlarına aldıkları bir avuç tuzu  serperek minderi kutsuyorlar. 
Yüz yüze durup tabanlarını yere sıkıca vuruyorlar. Koca bedenleriyle zınk diye çömeliyorlar. Yerdeki beyaz çizgilere aynı anda yumruklarını değdirmeleriyle kapışmaya başlıyorlar.
Aniden göğüs göğüse vuruşarak, birbirlerini iterek devirmeye, kaldırıp saha dışına fırlatmaya çalışıyorlar. Bu anlattıklarım saniyeler içinde başlıyor ve bitiyor. Kısacık bir müsabaka.
Ben diyeyim 2 saniye siz deyin en fazla 2 dakika. O kadar.

Şimdi sumocu olmak için nasıl zor bir ömür geçirdiklerini anlatmak istemiyorum. Sadece şunu yazayım. Malumunuz dünyalıyız...  Ve buyrunuz binlerce yıl öncesinden günümüze muhtelif  insan halleri...
İnsan törenleri...  Ezenler... Ezilenler... Daha neler neler... Öyle işte.

https://www.youtube.com/watch?v=vgqZ1A01EA0

https://www.youtube.com/watch?v=oyC0zWUPZIc

Hayal Kahvem


Covid 19'dan Nasıl Korunuyorsunuz?

Tolstoy külliyatını bitirip, Montaigne'in Denemeleri'ni okumaya girişince, hop dedik dedim kendi  kendime. Ne bu? 
Covid19'dan korunmak için, meşhur babaların cümleleriyle mi beslenmeye  niyet ettim yoksa?  Henüz kitabın başlarındayım... 
Tolstoy gibi, Montaigne de hep üçlemeler sıralamamış mı?
Bakar mısınız,  bulduklarıma...  Hızlı, kararlı ve hafif okumalarla yutuyorum, draje draje:)

.. onu sadece neşesi, iyi huyu, kuşku götürmez dürüstlüğü nedeniyle sevmiyorlardı...
... gerekli olan serbestlik, basitlik ve resmiyet sınırını hiç kimse....
... her zaman  heyecanlı, telaşlı, biraz da sıkıntılı gelirdi....
... sadece güzel,gizemli ve farklı kadınlara aşık olabildiği...
... her zamanki açık, düzgün ifadesi ve güzel diksiyonuyla...
... uysal, sakin ve içtenlikle bakan gözlerinin ifadesi...
... sevimli, uysal, sevgi dolu bir varlık olan kadının...
... dış görünüşünün sakin, hareketlerinin  rahat ve zarif olduğunu...
... sevimli biri olduğu, onu sevdiği ve aşık olduğu için...
... zor fark edilen mutlu, alçak gönüllü ve muzaffer bir gülümsemeyle...
... özellikle de koca kavramında yabancı, düşmanca, dahası gülünç bir şey...
... akıllı, bilgili, hayranlık uyandıran biri...
... alçak, yumuşak ve sakin sesi duyuldu...
... şanslı, iyi, akıllı ve sakin Vronskiy'i...
... tersine sevindirici, yıkıcı ve heyecan verici...
... hızlı, kararlı ve hafif adımlarıyla...
... takındığı doğal, sakin ve kendinden emin tavra...
... olanaksız, korkunç, daha önemlisi büyüleyici...
... gururlu, neşeli, şimdiyse utanç içinde olan...
... heyecanlı, yüzü allak bullak olmuş, gözleri yaşlarla dolu...

Böyleyken böyle...

cokmucomic

Edebiyatla alakalı çok başlık vardı tam olarak hangisine yazmalıyım karar veremedim, en genel başlık buydu ben de buraya yazsam sıkıntı olmaz diye düşündüm :D
D&R'da gezinirken gördüm ki bugün bayağı indirim varmış. İndirim de varken neler alabilirim bakınırken Jose Saramago'nun kitaplarına denk geldim. Adını daha önce de duymuştum, yabancı kalmamak okumak istiyordum. Şimdi kitaplarına denk gelince alayım bari dedim ama Saramago okumuş, yazara hakim arkadaşlara sormak istiyorum. Sizce Jose Saramago okumaya yazarın hangi kitabıyla başlamalıyım?

bayram1944

Merhaba değerli çizgi roman tutkunları. Yunanlı yazar dido sotariu'nun yazdığı, aydın mübadili bir Rum gencinin 1 dünya savaşında Osmanlı Ordu'sunda geri hizmette- amele taburunda- askerlik yaparken yaşadıkları, aile bireylerinin dağılması, Ege'de yaşayan Rumların silahlanması ve İzmir'den başlayarak bölgenin işgali. 1922 eylülünde milli kuvvetler tarafından bölgenin ve İzmir'in kurtuluşuyla nihayete Eren Anadolu'nun anti emperyalist özgürlük mücadelesi. Kitabın adı benden selam söyle Anadolu'ya .



Bugün Bodrum gümüşlükün 4 kilometre üst kısmında bulunan 800 yıl önce korsanlardan korunmak amacıyla kurulmuş, 1850 yılları Meksika pueblolarını andıran tamamen taştan yapılmış Karakaya  köyüne, yürüyerek gittim. Günümüzde birkaç ailenin dışında yaşayanın olmadığı bu kadim köyde -benden selam söyle Anadolu'ya- anı kitabını birkez daha okurken, antik Rum halkının emperyalistlerin kullanışı sonucu özyurtlarını Nasıl terketmek zorunda kaldıklarını , olayların yaşandığı yörelerde okudum. Değerli dostlar, birşekilde kendinizide içinde bulacağınız bu eseri edinmeniz ve okumanız Dilek'lerimle selamlarımı sunuyorum.

Gabby

Bir dönem ikinci elden tanıkların anılarının aktarıldığı bakanlık destekli suyun iki yakasında yaşanan insani dramları anlatan belgesel hazırlığı vardı, tamamlandı mı bilmiyorum.
Sonraki kuşaklar neyse de, doğdukları topraklara duydukları özlemle bu dünyadan göçüp giden birinci kuşak insanlar için mübadillik gerçekten zor zanaat.

"Benim Giritli limon ağacım, seni nerelere dikeyim
Dikeyim, dikeyim seni kalbime dikeyim..."



hanac

Alıntı yapılan: cokmucomic - 26 Ekim, 2020, 17:04:53
Şimdi kitaplarına denk gelince alayım bari dedim ama Saramago okumuş, yazara hakim arkadaşlara sormak istiyorum. Sizce Jose Saramago okumaya yazarın hangi kitabıyla başlamalıyım?

Ben hiç Saramago okumadım. Ama goodreads sitesine göre en iyi kitaplarından biri 1998 Nobel Edebiyat Ödüllü "Körlük"


afu

Vikipedi, özgür ansiklopediden alıntıdır.

Nobel Edebiyat ödülleri her yıl Alfred Nobel'in sözleri ile bir idealist eğilimi en farklı şekilde ifade eden yazara verilmektedir. İsveç Akademisi her yıl bu ödüle layık kişileri seçmektedir.
Alfred Nobel'in bu sözü aslında başta birçok tartışmaya neden olmuştur. İsveç dilinde 'idealisk' kelimesi 'idealistik' ve 'ideal' olarak çevrilmektedir. Bu da Lev Tolstoy ve Henrik İbsen gibi dünyaca tanınmış yazarların başlarda yazdıkları yeterince idealistik bulunmadığından ötürü bu ödülü alamamalarına yol açmıştır.

Nobel Edebiyat Ödülü sahipleri (2001-günümüz)

V. S. Naipaul (2001)
Imre Kertész (2002)
J. M. Coetzee (2003)
Elfriede Jelinek (2004)
Harold Pinter (2005)
Orhan Pamuk (2006)
Doris Lessing (2007)
J. M. G. Le Clézio (2008)
Herta Müller (2009)
Mario Vargas Llosa (2010)
Tomas Tranströmer (2011)
Mo Yan (2012)
Alice Munro (2013)
Patrick Modiano (2014)
Svetlana Aleksiyeviç (2015)
Bob Dylan (2016)
Kazuo Ishiguro (2017)
Olga Tokarczuk (2018)
Peter Handke (2019)
Louise Glück (2020)

bayram1944

Ben, anı, biyografi ve inceleme araştırma öncelikli olarak bulduğum kıtapları okumaya çalışıyorum. 2020 yılbaşından değilde, 5 ay önce İstanbul'dan gümüşlüke yanımda getirdiğim  ve yıllar içinde ikinci kez  okuduğum kitapları yazacağım. Dün itibariyle bitirdiğim-- babam, oğlum, torunum, Emre Kongar. 2  cumhuriyet tarihi soyadı hikayeleri, emine gürsoy naskali. 3 galat-ı meşhur. Soner Yalçın. 4 drina  köprüsü. Ivo andriç. 5 gazap üzümleri. John stainbeck. 6 inci. J. Stainbeck. 7 İzmir büyücüleri. Mara meimaridi. 8 annem Belkıs. Gündüz vasfa. 9 Sarıkamış. Birgül Sönmez. 10 Sarıkamış'tan esarete. Em. Tuğgeneral Ziya yergök.11. 6 kalın - 400 İla  650 sayfa arası- altan öymen, in anılar serisi. 12. Son olarak işbankası yayınlarından çıkan ve 14 kitaptan oluşan, Sait Faik abasıyanık ın burgazadadaki yaşamdanve özgün hikayelerden oluşan seri. Birde 12. Geçen hafta tekrar okuduğum, benden selam söyle Anadolu'ya. Dido sotariu .

cokmucomic

Alıntı yapılan: hanac - 31 Ekim, 2020, 10:00:07
Ben hiç Saramago okumadım. Ama goodreads sitesine göre en iyi kitaplarından biri 1998 Nobel Edebiyat Ödüllü "Körlük"



Başka yerlerde de bu soruyu sordum. Orada da ağırlıklı olarak Körlük kitabını önerdiler fakat birkaç kişi de "Bilinmeyen Adanın Öyküsü" kitabını tavsiye etti. Kısa, çerezlik bir öykü kitabı olduğu için yazarın dilini öğrenme açısından ben de bu kitabı aldım ve aldığım gün de bitirdim. 58 sayfalık bir kitap. Yazılar da büyük puntoyla yazılmış, bazı sayfalarda da hikaye ile ilgili çizimler var. Yani bayağı kısa aslında. Her ne kadar çocuk kitabı gibi dursa da ben beğenerek okudum. 58 sayfalık bir öyküden çok büyük ve ciddi mesajlar vermesi beklenemez fakat bomboş bir kitap da değil. Yer yer beğendiğim bazı betimlemeleri, okuyucuya verdiği güzel mesajları vardı.
Bundan ziyade Jose Saramago okumdan önce bilinmesi gereken asıl şey yazarın kullandığı cümle tarzıymış. Yazar genelde cümlelerini kesmiyor, virgüller koyarak anlatıma devam ediyor. Bazen bir sayfa boyunca tek bir cümlenin yer aldığı oluyor. Karşılıklı konuşmalarda dahi alt alta sırayla konuşmacıların sözlerini yazmak yerine, bir paragraf içerisinde konuşmacıların cümlelerini virgülle ayırarak bize sunuyor. İlk başta biraz karışık gelebilir, okurken zorlanabilirsiniz ama ben çok sıkıntı yaşamadım açıkçası. İlerleyen günlerde şu meşhur Körlük romanını da alıp okumak istiyorum.
Tavsiyeniz için teşekkür ederim :)

hanac

Alıntı yapılan: cokmucomic - 16 Kasım, 2020, 16:57:12
Bundan ziyade Jose Saramago okumdan önce bilinmesi gereken asıl şey yazarın kullandığı cümle tarzıymış. Yazar genelde cümlelerini kesmiyor, virgüller koyarak anlatıma devam ediyor. Bazen bir sayfa boyunca tek bir cümlenin yer aldığı oluyor. Karşılıklı konuşmalarda dahi alt alta sırayla konuşmacıların sözlerini yazmak yerine, bir paragraf içerisinde konuşmacıların cümlelerini virgülle ayırarak bize sunuyor.

İhsan Oktay Anar'da öyle yazar  :)

KenParker

Alıntı yapılan: hanac - 21 Kasım, 2020, 17:21:14
İhsan Oktay Anar'da öyle yazar  :)
Aynı zamanda yaşamış olmaktan gurur duyduğum yazarlardan biri. Puslu Kıtalar Atlası der susarız.

Hayal Kahvem

Karamba, epey olmuş uğramayalı... Şaşırdım.

Saramago ya da İhsan Oktay Anar'dan bir şeyler karalayacaktım ki... Dedim, bugün yeni şeyler söylemek lazım.  :)


Ders çalışırken ara verdim...

İkinci dünya savaşında felsefe eğitimi gördüğünü, özel ilgi alanının  hareketli görüntü ve hafıza olduğunu, sinema ve bellek kavramları üzerine eşsiz yapıtlar ürettiğini öğrendiğim
Chris Marker'ın 1962 yapımı 25 dakikalık ilginç filmini az önce seyrettim. La Jetee. 

Küt diye bir sağ kroşe çaktı. Filmin sonunu seyredince, başını tekrar seyretme ihtiyacı hissettim. Vay canına!
Yönetmenin, diğer filmlerine girişip epeyce silkelenmek isterdim lakin,
yarın sınavlarım başlıyor. Ders çalışmalıyım.

Ne düşünüyorum biliyor musunuz?  Bilmediğim bir  rotada  yol almaya başladım. Enfes, nefes kesici  sulara açıldığımı hissediyorum. Şaşkın ve bahtiyarım.


Filmle ilgilenirseniz, FilmLoverss'da, Sinemayla Hafıza Yaratmak başlıklı şahane bir inceleme yazısı var. Hararetle tavsiye ederim.
 
https://filmloverss.com/sinemayla-hafiza-yaratmak-chris-marker/

2013 yılında İstanbul Modern'de Chris Marker'ın filmleri haftası yapılmış. Filmlerin neler olduğunu  buradan görebiliriz.

https://www.istanbulmodern.org/tr/sinema/heykeller-de-olur_1080.html

kedidiro

Bundan hareketle çekilmiş bir hollywood filmi (12 maymun) ve yazılmış bir roman da var. Sezgin kaymaz'dan "geber anne".... Tabii insan orjinalini izleyip sürprizden haberdar olunca diğerleri o keyfi vermiyor...