Galeri BD

Başlatan Peyami, 25 Eylül, 2016, 15:29:14

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 13 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

worldman

Evet haklısınız fazla yorum yapamıyoruz ama kesinlikle paylaştığınız her yazıyı okuyoruz :)

kharon

renklere, detaylara hayran olmamak elde degil
bazi panelleri cerceveletip duvara asabilirsin  :o

herseyin digitallestigi, cizimlerin bile digital ortamlarda gerceklestirildigi gunumuzde boyle calismalarin farki rahatlikla
cikiyor ortaya; harika

haysat

Mükemmel paylaşımlarınız için teşekkür ederim.

Frankofon'lara aç bir okuyucu kitlesi var ve onları fazlası ile mutlu ediyorsunuz.

Keşke ülkemizde daha çok yayınlansa,okunacak o kadar çok Frankofon serileri var ki.

Ama sizin sayenizde kedi,ciğer misali mutlu oluyoruz.
HİÇBİRİNİZ ANLAMAMIŞSINIZ
BENİ SİZİN YANINIZA HAPSETMEDİLER
SİZİ BENİM YANIMA HAPSETTİLER !

nocardia

Burada paylaşılan her yazıyı keyif okuyorum ben de, hatta biraz da imrenerek. Paylaşımlarınız için teşekkür ediyorum.

hanac

Tanıtım için teşekkürler İzzet Bey.

Patrick Prugne'nin Frenchman adlı eseri de yıllar önce forumumuzda tanıtılmıştı.

http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,4065.0.html



Ayrıca Pawnee ve Canoe Bay adlı eserleri daha varmış


karlıova

Alıntı yapılan: hanac - 21 Ocak, 2018, 22:51:05
Tanıtım için teşekkürler İzzet Bey.

Patrick Prugne'nin Frenchman adlı eseri de yıllar önce forumumuzda tanıtılmıştı.

http://altinmadalyon.com/altin/index.php/topic,4065.0.html

Ayrıca Pawnee ve Canoe Bay adlı eserleri daha varmış

2013'te yayınlanan Pawnee, Frenchman'in devam albümü. Prugne bu coğrafya ve devri seviyor. Bu iki çalışmayı takiben Fransız kaşif Champlain'in 1600lerin başında Kanada'da bir Fransız sömürgesi oluşturma çabalarını ve yerlilerle ilişkilerini anlattığı Iroquois albümü 2016da yayınlandı.

Canoe Bay'de Prugne desinatör. Senarist ise daha evvel "Buffalo Runner" iletisinde bahsettiğim Tiburce Oger. İkisi de aynı jenerasyona dahil, 50lerinde ve bize daha uzun süre nefis işler vaad ediyorlar. 

Alıntı yapılan: kharon - 20 Ocak, 2018, 18:08:32
renklere, detaylara hayran olmamak elde degil
bazi panelleri cerceveletip duvara asabilirsin  :o

Cebi sağlam koleksiyonerler için bu pekala mümkün. Önde gelen BD çizerlerine yer veren Paris'in Daniel Maghen galerisinde yukarda adı geçen albümlerden orijinal sayfa ve desenler 2500-4000 Euro arası fiyatlarla alıcı bekliyor.

https://www.danielmaghen.com/fr/patrick-prugne_s0_d311.htm




nocardia

Çizgilerini ve renklerini çok sevdim, Türkiye'de basılırsa ilk alanlardan olurdum.

kharon

Ingilizcesinden okudugum bir BD; Sandcastle (Château de Sable)

http://paneller.blogspot.co.uk/2018/01/sandcastle.html



Buraya da kopyaliyorum:

Deniz kenarinda siradan bir gun gecireceklerini sanan bir grup insan kendilerini birden tuhaf bir girdabin icinde bulur; kucucuk kumsala sikismislardir, zaman olagandisi bir bicimde akmaktadir ve hizla yaslanmaya baslarlar. Kumsaldan zaman ve mekansal olarak kacis yoktur.



Biraz meshur dizi "Lost"u animsatan plotuyla bir bilim-kugu ya da fantazi hikayesi olarak siniflandirabilecegimiz "Sandcastle" aslinda bunu daha fazla desmemekte. Hikayenin bilim-kurgusal yonunden ziyade kistirilmis bu grup insan arasindaki iliskilere, insanlik hallerine odaklanmakta. Siz neler olup bittigini anlamaya calisirken "bak benim anlatacagim baska seyler-daha onemli mevzular var" diyerek sizi oradan uzaklastirmakta:




Irkciliktan cinsiyetcilige, yaslanmadan-hastaliktan cinsellige, doguma ve olume kisaca toplumsal hayatinin hemen hergun karsilasilan sorunlari-mutluluklari ustune yogunlasmakta; bunlarin herhangi birini de derinlestirmeden (zira derinlesme icin zaman yoktur, zaman doludizgin akmaktadir) grafik romanin hizli temposuyla birbiri ardina ustumuze boca etmekte.

Ne hikayesiyle (Oscar Levy) ne de -zaman zaman etkileyici paneller yakalasa da - cizgileriyle (Fredik Peeters) cok ahim sahim bir grafik roman degil Sandcastle; yine de meraklisinin ilgisini cekebilir.

kharon

Kurt-adam avcisi Darwin, bir mini-seri:

http://paneller.blogspot.co.uk/2018/02/darwins-diaries.html

Buraya da ekliyorum:

Tarihi kisiliklerin populer kultur urunlerinde bambaska rollerde kullanilmasi yeni degil elbette; bu yuzden Abraham Lincoln'u  'Vampire Hunter' olarak izlemek ya da Nikola Tesla'yi sayisiz bilim-kurgu urununde gormek cok sasirtici/orjinal degil artik (Gecenlerde de Amelia Earhart'in nasil bir CR kahramani oldugunu gormustuk). Darwin's Diaries de Darwin'i hikayenin kahramani yaparak bu halkaya ekleniyor. 2010-12 arasinda cikan 3 sayiyla tamamlanan bir mini-seri.



Hikayemiz Charles Darwin'in York'da islenen garip cinayetleri incelemesi icin -uzmanligina basvurmak adina- buraya gitmesi ile basliyor. Bir Sherlock Holmes hikayesine benzeyen bu baslangic kisa surede cinayetlerin ardinda bir tur 'kurt adam' hikayesi yattiginin anlasilmasi ile farkli bir donemece giriyor.



Yazar Sylvain Runberg (kendisini Orbital serisi ile tanimaktayiz) hikayeyi tarihi bir atmosfere yerlestirmekte oldukca basarili; Darwin'in London Zoo'da hayvanlar uzerinde gozlem yapmasindan York'daki tren yolu calismalarina, donemde baslayan kadin haklari mucadelesi-orgutlenmelerinden Ingiltere'nin aristokrasi/yuksek sosyal tabaka disindaki sefaleti-kirli gece hayatina hikaye gayet basarili bir sekilde oturuyor tarihsel dokuya. Cizerimiz Ispanyol Ocana ise Fransiz-Belcika ekolunun-pazarinin adeta dev bir miknatis gibi cevre ulkelerden (ve dunyanin diger yerlerinden) yetenekli cizerleri kendisine cekmesinin son orneklerinden. Realist, dinamik, datayli ve oldukca canli paneller uretiyor.



Olup biteni kendileri icin firsat bilip hikayeye dahil olan druidler-pagan fanatikler ise farkli bir renk katmakta tum akisa. Dinsel fanatizmin varabilecegi noktalari gormek adina oldukca basarili bir eklenti.



Sonucta hikaye kendisini zevkle okutuyor ama tek sikintisi cok islenmis-tuketilmis kurtadam, man-beast odagi etrafinda donmesi ; bunun disinda oldukca basarili bir calisma.

karlıova

Teşekkürler dostum son mesajların için. Galeriyi canlı tutalım BDseverler ziyaret etsin okuduklarını anlatsın merak ettiklerini sorsun.

kharon

Antares dongusu, Leo'nun meshur serisinin ucuncu kismi:

http://paneller.blogspot.co.uk/2018/03/antares-ekoloji-kadin-haklari.html

Buraya da kopyaliyorum:

Leo, yine ilk serilerde oldugu gibi muthis bir bilim-kurgu hikayesi, fauna ve florasi ile etkileyici yeni bir  gezegenle birlikte temelde insanoglunun buyuk problemlerini desmeye devam ediyor bu seride de. Yeni gezegenimiz Antares'e uzanmadan once ilk defa odagimizi dunyaya ceviriyoruz ve seri boyunca suren kolonizasyon calismalarinin neden bu kadar onemsendigini anliyoruz. Hatirlarsaniz daha birkac yil once Stephen Hawking insanligin tur olarak devam edebilmesinin tek yolunun "onumuzdeki yuzyillarda baska gezegenleri kolonilestirmek ve cok-gezegene yayilmis bir tur haline gelebilmek" oldugunu soylemisti. Nedeni acikti: yarattigimiz kosullar gezegenimizi kirilgan kilmakta (kurasel isinma, ekolojik felaketler ve nukleer savas tehlikesi). Tur olarak ise sandigimiz kadar dayanikli bir tur degiliz zira kirilgan cevremizde koklu bir degisiklik olmasi halinde extinction tehlikesi ile burun burunayiz.


Iste kahramanimiz Kim'in dunyaya geldiginde karsilastigi durum budur: kuresel isinma yuzunden mevsimler degismistir, hava kirliligi ust seviyededir, insanlar sokakta bazen gaz maskeleri ile dolasmaktadirlar (bugun bazi sehirlerde oldugu gibi). Insanlik din savaslari ile birbirini tuketmistir; en can alici sahnelerden biri yanmis-yerlebir olmus Notre-Dame klisesi sahnesidir (bu elbette insanlik icin uzak bir ihtimal degil bugun bile din/mezhep savaslarinin nelere yol actiga, birbirlerinin kutsal mekanlarini havaya ucuran fanatiklere sahit olmaktayiz).


En yakin akrabalarimiz bir bir yok olmustur, yasamakta olan son sempanze ise bir hayvanat bahcesindedir (Bu da yine uzak ihtimal degil, cevreye verdigimiz zarar yuzunden turler birbiri ardina yok olmakta, bazilarinin son ornekleri hayvanat bahcelerinde olmekte)


Bu sebeplerle kolonilestirme calismalari yeni gezegen Antares'e kadar uzanir lakin gezegene varir varmaz projenin sponsoru olan sirketin ardindaki dini cemaat adeta bir darbeyle projeye el koymaya kalkar (dini cemaatlerin buyuk ekonomik guc elde edip iktidara oynamalari da gunumuzun bir gercegi). Kendi dini ajandalarini gemi murettabatina sonra da gezegendeki yeni kolonistlere dikte ettirmeye baslar. Planlarina gore dunyanin onde gelen dinlerinden devsirip eklektik olarak olusturduklari yeni kliselerince yeni bir ahlak-yeni bir toplum olusturacaklardir. Her ahlakciliga soyunan yeni yetme dinde oldugu gibi iktidarlrini kadin bedenini-kadinin toplumdaki konumunu sekillendirerek ise baslarlar. Bu toplumda elbette polygami mesrudur, kadinlar saclarini tras edip vucut hatlarini belli etmeyecek sekilde giyinmelidir, bazi isleri yapmalari yasaklanir.


Yildizlararasi yolculukta bile "sorun" olan kadin bedeni

Insanlik isik hizini asip gezegenlerarasi yolculugu basarmasina, ekolojik olarak mahfettigi dunyadan kacip hedefledigi kolonizasyonu gerceklestirmesine ragmen yapisindaki ickin problemleri de (tribalisim, cinsiyetcilik, dinsel bagnazlik, irrasyonellik vb) beraberinde yildizlarin otesine tasimaktadir. Tarihsel olarak buyuk mucadelelerle astigi problemleri (kadin haklari gibi) yeni gezegende tekrar karsisinda bulmaktadir.

O yuzden kolonizasyon bir taraftan insanligin bekasi icin zorunluluk oteki taraftan insanligin tekrar tekrar ortaya cikan zaaflari  yuzunden problematik ve tehlikeli bir surectir.


Elbette bu Leo'nun yari-karamsar vizyonu, bambaska kurgular mumkun. Yari karamsar diyorum zira zorluklari kiracak-zorlayacak Kim ve Alexa gibi cok guclu-ozgun kadin karakterileri de var Leo'nun. Fransiz bilim-kurgu CR'larinda V&L'in Laureline'i yahu Barbarella'dan beri cok canli bir damarin guncel temsilcileri.

Seriye getirebilecegim tek elestiri bugun cokca tartistigimiz ekoloji, cinsiyetcilik, dinler arasi savas, uzay yolculugu, evrim, bilinc gibi bir suru kavramla gelecekte gecen bu hikayenin temellerini atarken bugun yine cokca tartistigimiz AI-Yapay Zekaya cercevesinde yer vermemis olmasi. Yildizlararasi yolculuk kapasitesine-teknolojisine ulasan insanligin AI konusunda da cok yol almis olmasi beklenirdi halbuki.

hanac

Alıntı yapılan: kharon - 07 Mart, 2018, 05:42:17
Antares dongusu, Leo'nun meshur serisinin ucuncu kismi:

Şimdiye kadar 6 cilt çıkmış,






kharon

Evet, Cinebook sagolsun hem en guncel hem de klasik BD'leri Ingilizce yayinlayip gonlumuzu kazaniyor ; bir taraftan da bu seride oldugu gibi sacma bir sansurle kizdiriyor insanlari.

Hele bu son albumlerde iyice absurt bir durum ortaya cikti soyle ki; Kim cult mensuplarinca serbest kiyafetler giymekle, teshircilikle vs suclaniyor;  bir noktada sirf camasirlarini kurutmak icin soyunmasi gerektiginde tartisma iyice alevleniyor ama Cinebook panelleri sansurledigi icin tartisma baglama oturmuyor.


Gabby

Çizer Regis Loisel ve plastik sanatlar eğitimli diğer çizer Jean Louis Tripp 'in ortaklaşa kotardıkları işi son tahlilde François Lapierre'nin her bir karesini elde tek tek renklendirerek taçlandırdığı Magasin General'i  Google çeviri marifetiyle okumaya çalışıyorum, ama zor.  Kış aylarının uzun sürdüğü, baharın gelişinin vaftizlerle kutlandığı,  Emir Kusturica filmlerindeki gibi eğlenceli insanların yaşadığı Kanada'nın bir sınır kasabasında geçiyor. Magasin General, genç dul Marie'nin kocasının ölümünden sonra tek başına işletmek  zorunda kaldığı köyün tek marketi. Günlerden bir gün yolda motoru bozulan gizemli yabancı Serge'nin gelmesiyle Marie'nin kafası daha da karışıyor.

Çok gerçekçi bi' o kadar da eğlenceli karakterler yaratılmış. Her karesi seyirlik, bazılarında incelemek için uzun molalar veriyorum.





memospinoz

Alıntı yapılan: Gabby - 30 Mart, 2018, 17:29:50
Çizer Regis Loisel ve plastik sanatlar eğitimli diğer çizer Jean Louis Tripp 'in ortaklaşa kotardıkları işi son tahlilde François Lapierre'nin her bir karesini elde tek tek renklendirerek taçlandırdığı Magasin General'i  Google çeviri marifetiyle okumaya çalışıyorum, ama zor.  Kış aylarının uzun sürdüğü, baharın gelişinin vaftizlerle kutlandığı,  Emir Kusturica filmlerindeki gibi eğlenceli insanların yaşadığı Kanada'nın bir sınır kasabasında geçiyor. Magasin General, genç dul Marie'nin kocasının ölümünden sonra tek başına işletmek  zorunda kaldığı köyün tek marketi. Günlerden bir gün yolda motoru bozulan gizemli yabancı Serge'nin gelmesiyle Marie'nin kafası daha da karışıyor.

Çok gerçekçi bi' o kadar da eğlenceli karakterler yaratılmış. Her karesi seyirlik, bazılarında incelemek için uzun molalar veriyorum.

Kapağı çok hoşmuş. Kedi, köpek ve ördeğin de insanlarla beraber gecenin karanlığında oturmaları, çok tatlı bir çizim gerçekten. Bir şans verilmesi gereken bir albüme benziyor. Tanıtım için teşekkürler.