Yerli Filmler

Başlatan Hayal Kahvem, 14 Aralık, 2010, 00:23:49

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

dean

  Fragmanları itibari ile konuşmam gerekirse Fatih'in Fedaisi: Kara Murat son derece kalitesiz bir iş gibi görünüyor. Bu film ile ilgili gelişmeleri film duyurulduğundan beri takip ediyorum. Görsel efekt bakımından herhangi bir şey söylemek istemiyorum. Zira çok kötü. Diyecek başka da hiçbir şey bi'şey yok.

  Fetih 1453 vizyona girdiği zaman hepimiz belki bu başlangıç olur. Sinemamız bu tip daha güzel filmlere kavuşur felan demiştik. Ama Kara Murat, Fetih ile bile kıyaslandığında çok büyük bir geri adım gibi görünüyor.

  Daha fragmanında bile son derece göze batan ortaokul piyesi seviyesi oyunculuklar ve ciddi anlamda yönetmenlik zafiyetleri çok rahatsız edici.

  Görsel aktarım ise sanki VCD kalitesi. Gerçekten film sinemada da böyle görünecekse durum çok kötü demektir. Filmi çektikleri lens'te sanki çamur var. Nasıl bir dijital aktarımdır anlamak mümkün değil.

  Spartacusvari aksiyon sahneleri denemeleri ne yazık ki denemeden öteye gidemiyor. İnanılmaz derecede rahatsız edici ve acemice.

  Son olarak her ilkokul mezunun bile bildiği bir gerçek vardır. Fatih Sultan Mehmet'e İstanbul'u fethetmeden önce Fatih denmez. 2. Mehmet denir. Lakin fragmana şöyle bir söz konulmuş. 2. Mehmet şiir okuyor;

mısırı istemem, cihanı istemem
ben sultan fatih, önündeyim istanbulun.

  Sevgili 2. Mehmet, önündeyken değil. İçindeyken Fatih olacaksın.

  Şunu da yazmadan bitirmiyim. Ben böyle hep eleştiriyor gibi görünüyorum her şeyi, ama beni asıl rahatsız eden filmin kendisini pazarlama taktiği. Aynı olay Uzay Kuvvetleri 2911. filminde de olmuştu. Filmin yapımcıları çıkıp "Biz böyle bir film yaptık. Türkiyede daha önce denenmedi. Beğeninize sunuyoruz." dese ilk ben gideceğim sinemaya. Ama çıkıpta "Hollywood kalitesinde film yaptık. Türkiyenin sinema anlayışı değişecek. Yok şöyle, yok böyle" demiyorlar mı o filmin adını bile duymak istemiyorum. Daha kendine ait stüdyosu olmayan bir ülke o kalite filmler yapmanın yanına bile yaklaşamaz.

 

Mrtekin

http://www.milliyet.com.tr/kara-murat-i-canlandiran-fatih-magazin-1988182/

Ben gidip görüp yorumlarımı öyle yapıcam.

Dediğim gibi, İnşallah, filmin etkisi ile, Rahmi Turan ustanın, Kara murat ciltlerini basacak bir yayınevi de çıkar. Benim için şu an en önemli sonuç bu.
They drew first blood...

ferzan

    Eh, ben de film çıksın öyle yorum yapayım diyordum ama Dean'in yazdıklarını okuyunca katılmadan edemedim...

    Karaoğlan'dan daha büyük ve daha yaman bir fiyasko yola çıkmış, gümbür gümbür geliyor...Fragmandan benim anladığım bu...Bir film kötüyse fragmanda kotarılır, albenili sunulur...Bazı filmler vardır, fragmanı resmen filme ihanet eder...Fragmana aldanıp izlemezsiniz ama izleyince fragmanı hazırlayana etmedik küfür bırakmazsınız...Film çok iyi ve güzeldir çünkü...Bir aya yakındır kısa tanıtım videolarına denk gelip tek izleyişten sonra ısrarla kaçtım, kapadım...Daha uzunu fragman olarak gelmiş, kesin ben önyargılı yaklaştım deyip gene izledim ve gene sinirlerim bozuldu...

    Koleksiyonerliğe gazete tefrikalarıyla adım atmış ( evet, 90 sonu 2000 başı son günlük tefrika furyasına yetişmiştim ama ne yetişmek ), çizmeye tarihi türk çizgi romanları ve filmleriyle başlamış, yakın bir tarihe kadar iyi kötü hiçbir yerli eserimize laf söyletmeyen, eski çizerlerimizin tümünü yobaz inadıyla koruyup kollayan, laf söyletmeyen ve misyoner gayretiyle sevdirmeye çalışan bir Türk çizgi romanı mücahitiydim...Profilimde bile halen '' Kara Murat Benim '' yazar...Arşivimde eski gazetelerden toplama çok nadide örnekler vardır ve bazı ustaların orijinalleri bile elinde değilken, fena olmayan bir edisyonla bir dönem ürettikleri herşeyin basılı nüshalarına da işyerimden 150 metre kadar uzaktayım ( Anadolu Üniversitesi Merkez Kütüphanesi Gazete Arşivi )...Tüm yeniyetmeliğimi ve gençliğimin bir bölümünü adadığım yerli üretimlerimiz, üreticilerimiz ve uyarlamalarımız için artık gönül rahatlığıyla ve bıkkınlıkla diyebiliyorum ki ; '' Salla gitsin arkadaş...'' Benim gibi fanatik bir romantiğe bunu dedirtmek, akşamı Fatih Camii'nde Darwin'le kılıp Marx ile oruç açmak kadar imkansızdı...Şaka bir yana...

    Tamamen dönemin ihtiyaçlarına yönelik, orijinal başlayıp taklitlerle çoğalan ve dönemi geçtikten sonra toz bulutuna dönüşüp kaybolan, uçup giden sözümona yerli ekolümüz, 40 - 50 senede bir avuç iyi çizgi romancı, limitli üretilmiş az sayıda kaliteli eser ve iyi çizgilerin son mecrası haftalık dergicilik geleneğini miras bıraktı...Geri kalanını rahatlıkla çer ve çöpten sayabiliriz...Bir avuç tabir ettiğim kaliteli üreticilerimizin bazıları zaman içinde küstü, kırıldı, gücendi ve çizgi romanı bıraktı...Para kazanamamayı, yayıncıların ilgisizliğini bahane ettiler ama çok azı farkındaydı ki devirleri kapanmıştı ve ne yazık ki en parlak dönemlerinde dahi kalıcı olabilmek adına en ufak bir çaba göstermemişlerdi...Vakitsiz aramızdan ayrılanlar harici hala aramızda olanlardan benim çıkarımım en azından bu...Şimdi uzun uzadıya bunlara değinip konuyu saptırmak istemiyorum...Dolayısıyla çıkış noktamız olan Kara Murat üzerinden gidip yazdıklarımı bağlamaya çalışacağım...

    Kara Murat neydi, öncelikle bununla başlayalım...O dönem, Attila, Cengiz Han ve Barbaroslar dönemi harici yerli üreticilerin birbiriyle yarışarak üretimlerinin arka planına oturtma gayesinde oldukları yapılmamışı arama çabaları içerisinde kalan açıklardan birini hızlıca gören ve toplu taşımada boş bulduğu yeri başkasına kaptırmaksızın hemen oturuveren yolcu misali, bu açığı hızlıca kapatan bir arka plana sahip alternatif bir üretimdi...'' Fatih'in Fedaisi '' üst başlığıyla ilk anda ilgi çekiyordu ve Osmanlı'nın en civcivli ve senaryo bakımından en bereketli ve sıkışıldığı takdirde başka kaynaklardan da en rahat uyarlama yapılabileceği bir dönemdi...Gazeteci - yazar Rahmi Turan ( zaman zaman kullandığı Rahmi Muratoğlu mahlası ile ), bu arka plan ile ne kadar isabetli bir karar aldığını bizlere gösterecekti, zira aksiyonu ve heyecanı şöyle dursun ; tıkandığında Michel Zevaco'nun Pardayanlar'ından bile Kara Murat maceraları çıkarmışlığı vardı...Bu da bambaşka bir konu...

    Kara Murat çoğunlukla Avrupa'da, Anadolu'da, bazen de Asya topraklarında maceralarını yaşıyor, klasik tarihi kesici ve fırlatıcı silahlar harici Arkebüz tüfeği de kullanabiliyor, denizlere de yelken açabiliyor, salon referanslarından tutun da dağ kanunlarına kadar her ortama ustaca ayak uydurabiliyor...Kısaca o dönem için '' Gel beni yaz. '' diyen fevkalade bir içerikle beraber, gazete okuru çıkışlı tefrika mantığında altyazılı bir formatla ve yormayan ucuz kalitede bir tefrika üslubuyla çizgi roman okuruna kendini zevkle okutabiliyor...Bu seri için de gençliğinde Tarkan ile Karaoğlan arasında gidip gelen stili, doğal olarak bu stilin yansıması olan Tolga karakterindeki tecrübesi ve Sezgin Burak, Suat Yalaz, Ratip Tahir Burak, Ayhan Başoğlu, Şahap Ayhan gibi '' jön '' üreticilerden olabilme potansiyeli ile serinin çizimlerini Abdullah Turan üstleniyor ve kısa sürede bir '' jön '' çizer oluyor...Kara Murat gibi kaliteli bir '' pulp '' için kaliteli bir ortaklık başlıyor... Devam eden yıllarda filmleri geliyor, çizgi romandakiyle alakasız bir Kara Murat'ı halk çok seviyor ve absürdlüğüne takılmaksızın ( üstelik o dönem absürd ne ki ) yerli üretimlerimizin en bilinen kahramanlarından biri olarak bugünlere getiriyor...Sonra bir dönem tarihi hiçbir şey yapılamıyor...En fazla TGRT Deli Balta falan çekiyor ama 2000'li yıllarla birlikte ufaktan kıpırdanmalar başlıyor ve 2010'lara gelirken, başka üretimlerin de gazıyla yapımcılar tarafından zannediliyor ki tarihi bir anlatıyı eskisinden daha iyi kotaracağız...Özel efekt deniyor, üç boyut deniyor, yeşil perde deniyor, hiç gereği yokken durduk yere Hollywood'a meydan okunuyor ( çok sevdiğimden falan değil, sadece adamlar bu konuda daha tecrübeli )...Binbir afra tafra ve çok bilmişlikle ortaya komik işler çıkıyor...Bu işlerin tamamının ortak özelliği ise ;

    - Salon diyalogları, süslü ve yapmacık uzun cümle kurumları...
    - İnandırıcılıktan zerre nasibini almamış, 2000'ler jargonuyla ve vurgusuyla sözümona rol yapan, tarihi karakter canlandıran süt irisi oğlanlar, ortalama Türk tv anlayışındaki yakışıklılık - güzellik şablonu ve ağzına vurulası, dura dinlene dayak atılası oyunculuklar...
    - Üzerinde çok düşünülüp araştırılmadan, sırf dar görüşlü yönetmenin ya da sorumlu her kimse o kişinin beğenisine göre yapılan amatörce müzik tercihleri ( bknz. geçen seneki Karaoğlan'ın fragmanında Bayırgülü oynarken fonda çalan, orijinalinde çok daha farklı bir konsepte sahip olan ama Kudret Sabancı'nın üstünkörü seçimi ve '' Olur bu '' mantığıyla filme sokuşturduğu, etnik grup Altai Kai'nin Spring Water olarak da bilinen ve şamanik ezgiler taşıyan Karasu türküsünün p.ç edilmesi gibi )...
    - Daha senaryoyu ve içeriği kafada bitirmemişken, dövüş kareografisine ve aksiyon sahnelerine abanıp onu da güdülen aynı mantıktan ötürü doğru düzgün becerememek...Çünkü biz Türk'üz ve Türklük ile ilgili en iyi anlatıyı yapmalıyız, bu bizim hakkımız, ecdadımızdan gelen bir hak ve halkımız tarihine aç...Hadi be oradan...Sanki halkın mevcut her türlü tarihi üretimi yaladı yuttu da, okumaktan, arayıp bulmaktan aciz değil de senin altın tepside sunduğun kıytırık tarih ( dilim varmıyor bile ) filmi kurtaracak halkının bütünlemeye kalmasını...
    - Ve daha niceleri, böyle uzar gider bu liste...

    Biz gene fragmanımıza dönelim...

    Fatih, fatih olalı böyle zulüm görmemiştir herhalde...Oyuncunun, kotunu gömleğini askıya asıp, sakalını makineyle düzeltip, mıknatıslı küpesini akıllı telefonunun yanına bırakıp da o kaftanı ve sarığı giydiği o kadar belli ki...Kızlara bakınca da acaba ne zaman '' Yhaaa, ama hünkarım Özge'ye daha shekil bileklik yapmışsınız '' ya da '' Öff, salak yhaaa, git başımdan '' diyecekler diye bekledim...Kara Murat'ımızın nurtopu odunluğu, arada kalmışlığı, bodur gövdeye kas çabası, kendinden yetişen doğal erkek vücuduna zerre öykünemeyişi, askerlerin zırhları altında her an dar paça bacağa yapışık kiremit rengi trend pantolon görme korkum ve saire ile çığ gibi büyüdüm, tüylerim diken diken oldu...En son Karaoğlan'da Bayırgülü'nün diyaloglarında ve Karaoğlan'ın 2013 bakan şehirli ve manken gözlerinde, mimiklerinde aynı irkilmeyi yaşamıştım...Bu örnekleri de çoğaltmak istemiyorum...Tarihi dizi kolajı dövüş kareografilerine ve özel efektlere yorum yapmamayı tercih ediyorum...

    Eski Kara Murat çok mu matahtı, hayır değildi...Ama bir havası vardı...Ben Cüneyt Arkın'lı ve dolayısıyla karateli tüm tarihi filmlerden tiksiniyorum ama itiraf edeyim, buna yeğlerim...Siyah beyaz Karaoğlan'lar üzerinde yarım yüzyıl geçti, belki daha fazla...Beni hala kilitliyor...Tarkan mı, o ne muazzam bir emektir...Viking diyarı diye Bodrum'da geçtiğini bilmeme, ahtapot diye lastikçiye kaynatılan ve su altında onu hareketlendirmeye çalışan kavruk ayakları görmeme, Kartal Tibet'in gözümüze giren peruğuna ve ilginç kostümüne rağmen, kurt rolü verilen köpeğe rağmen ben milyonuncu izleyişimde bile içinde kayboluyorum...Kısıtlı imkanlarla o ne muazzam bir atmosferdir, o nasıl bir dönem tasviridir, o nasıl bir renk ve dekor seçimidir...Muhteşem Yüzyıl, Fetih, Karaoğlan 2013, Kara Murat 2015, Diriliş Ertuğrul Gazi ve türevleri...Bu 50 senelik filmlerin çok daha ilerisinde olmanız gerekiyordu, gerisinde değil...Ama o kadim filmlerin tırnağı dahi olamıyorsunuz...Gerçi genel bir kalitesizlik bu...Ne yazı yazıya benziyor artık, ne kitap kitaba, ne muhabbet muhabbete...Ne çayın tadı var, ne meyvenin...Hayvanları bile suni, kafaları beton bir çağda, sanat ve edebiyat bu denli şaşkınken, fikirlerimiz ve zikirlerimiz dahi bu denli çarpıkken, jenerasyonumuzdan daha fazlasını beklemek hata olurdu...Yoksa bundan sonra hiç mi kaliteli birşey göremeyeceğiz, okuyamayacağız...Çizgi romanları üretilirken filmlerinin de tadı vardı, bu lanetli bir paralellik mi yoksa...Ben ne diyeceğimi şaşırdım...

    İstemez miyim canavar gibi bir yapım olsun, istemez miyim bizde de bu var diye göğsümü kabartayım, istemez miyim vay be diyeyim, biz de az değilmişiz hani diyeyim...Çok mu seviyorum yerli üretime b.k atmayı, kötümser olmak ve sürekli şikayet etmek çok mu hoşuma gidiyor benim...Öte yandan bu saatten sonra ortaya çıkan kepazeliği hakediyor muyum ben ?.. Bunlara maruz kalmayı hakediyor muyuz biz...Tamamen iyi niyetle yola çıkılsa, eleştirdiklerimin 20'de 1'ini bile yazmam...Ama çıkıp da demiyorlar mı, biz böyle yaptık biz şöyle yaptık, artık biz de şöyleyiz, biz de böyleyiz, kan sıçrayıveriyor beynime...

    Görünen köy kılavuz istemez...Basbayağı olmayacağı belli...Hedef kitle kötü yapımlara maruz bırakılarak beyni uyuşturulan TV izleyicisi desem, o kitleden kim niye sinemada izlesin ?..Fantasik amaçlar, sokağa atılan fantastik meblağlar, yazık olan emekler ve her geçen gün daha az umut vaadeden bir yapım fiyaskosu zinciri...Ben bunları hepimizin algısına ve zekasına hakaret olarak görüyorum dostlarım, abilerim...Bu kafanın da kendi eksiğini farkedip kendini geliştirme gibi bir ihtimali de yok bana kalırsa...Bu minvalde devam edecek üretimler...Az önce sette selfie çekinmiş sultanlarla, fedailerle, bu yapımlara maruz kalmaya devam edeceğiz...Maalesef yapacak birşey yok...Tv ve sinema da başka türden bağnaz bir tekel altında...Sözümona yönetmenlerin, yapımcıların, senaristlerin ve oyuncuların imecesiyle...

    Gel gelelim Kara Murat'ın basılması olayına...Eski haftalık fasiküller bir yana, 6 sene kadar da Gözcü gazetesinden, Ergin Asyalı'nın Abdullah Turhan'ın çizgileri üzerinden geçerek amatör bir dijitallikle renkli sunmaya çalıştığı günlük bantları dahi biriktirmiş biriyim...Kara Murat, çizgi - anlatım olarak bende bir dönüm noktasıdır...Ne var ki zerre kadar şansı olduğunu düşünmüyorum...Bazı şeyleri artık geçmişte bırakabilmeli...Ortalamanın az üzerinde kalitede, sıkı bir '' pulp '' ama bu onu başyapıt yapmadığı gibi, çocukluk ya da gençlik anılarımıza yönelik romantik ele alışlarımız da bu ve benzeri eserleri daha kaliteli yapmıyor maalesef...Bu yüzden olası bir Kara Murat basılması durumunda, eğer kurumlarda falan dağıtılmayacaksa satışları muhtemelen 80 - 90 civarı olur ve inanın sadece 5 tanesini ben almış ya da aldırmış olurum aynı kopyanın...

    Daha bir ton şey yazıp çok acayip çıkarımlarda bulunacaktım, saptamalarla pekiştirecektim, örneklerle zenginleştirecektim ama uyku saatimi geçirmek üzereyim, malum kar dolayısıyla da işe bile vaktinde gidemiyorken, uyku problemi azaplardan azap beğendirecek...Dolayısıyla tam toparlayamamış olsam da, eksik kaldığını düşünsem de yazımı burada noktalamak durumunda kalacağım...Başka bir yazıda yerli çizgi romancılığımızla ilgili çok daha sitemli ve '' kandırılmış '' hissettiğim uzunca bir eleştiri yazısı yazıp sizlerle paylaşmak istiyorum ama bir süre için enerjim tükendiğinden ve yerli ekolden dert yanma kotam ağzına kadar dolduğundan, başka bahara diyorum artık... :-\

    Başlıkta yazmış ve yazacak olan tüm dostlara iyimserliklerinden ve korudukları umuttan ötürü imreniyorum...Benim umudum kalmadığından içim çürüdü ve benzer konularda zehir kusar hale geldim...Umarım sizlerin güzel dilekleri gerçek olur da Kara Murat fiyasko olmaz, çizgi romanı da basılır, satışı da maliyetini kurtarır...İkna olduğum takdirde hiç gocunmadan tükürdüğümü yalarım...Ama dediğim gibi, bu sefer de filmi beklemeye gerek olacağını sanmıyorum...
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

dean

ferzan, çok güzel bir yazı olmuş. Eline sağlık.

Mrtekin

Ben herşeye rağmen umudumu koruyorum ve gidip görücem.

Kudret Sabancı'nın Karaoğlan'ına da gitmiştim ve çok beğenmiştim.

Kötü de çıkabilir, hiç sorun değil...

They drew first blood...

Ahmet Oktay

Fragmanı izledim, efektler inanılmaz derecede kötü gerçekten.

Animvader

Efekt yapamıyorsanız, paranız teknolojiniz yetmiyorsa kullanmayın be kardeşim.Braveheart, Gladyatör gibi filmlerdeki savaş sahnelerinde efekt mi vardı sanki.Yapın güzel bir koreografi, kullanın figüran arkayı da bilgisayarla çoğaltırsınız falan.

2:24 civarında bir kılıç girme sahnesi falan var evlere şenlik.Sinemadan çok anca bir televizyon filmi olur.


Mrtekin

Braveheart ve Gladyatör, görsel efektlerde Oscar almıştı. Bunlar da da savaş sahnelerinde özel efekt kullanıldı.

Fragmandan yorum yapmayı çok doğru bulmasam da, dediğim gibi benim için çok da sorun değil, çünkü ne olursa olsun, beyazperdede Türk çr kahraman yorumlarını görmekten hoşlanan bir zatım.

Keşke Tolga'yı da çekseler...

They drew first blood...

alan ford

  Aslında tarihi film denince gözden kaçan bir başyapıtımız var. Bunda tabii ki kahramanlarının eli kılıç tutmayışı ve hamaset edebiyatına kaçmayışı büyük etkendir. Evet Ezel Akay'ın bence başyapıtı sayılabilecek Karagöz ve Hacıvat Neden Öldürüldü'den bahsediyorum. Sinemada gösterildiğinde keyif kaçıran ses problemlerini saymazsak şahane filmdir ve bence tarihimizle ilgili film çekmek isteyen herkesin oturup uzun uzun incelemesi gerekir.
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

ferzan

    '' Karagöz ile Hacivat Neden Öldürüldü '' filmi gerçekten özel bir film...Hani bir endüstriyel çizgi roman vardır süreli çıkan, bir de grafik roman vardır ya...Karagöz ve Hacivat ikinci kategoriye daha yakın misal olarak...Öte yandan, bir dönem anlatısı olarak 7 - 8 sene önce yayınlanmakta olan ve 3. sezonunda yayından kalkan '' Elveda Rumeli '' dizisi de son derece kaliteli bir atmosfere sahipti...Benzer tadı başka hiçbir şeyden alamamıştım...Yerine göre tartışmaya açık olsa da, en azından kostüm - diyalog - dönem inandırıcılığı üçgeninde bazı emanetlikler harici fena durmayan bir Osmanlı yapımı varsa o da Derviş Zaim'in '' Cenneti Beklerken '' filmiydi...

    Örneklerle kaliteli üretimlerimiz çeşitlendirmeye devam edebiliriz ama ne yazık ki bu güzel eserler, son 4 - 5 senedeki vasat üretimlerin gölgesinde kalıyor...Diğer yandan, vasat tabir ettiğim son dönem üretimlerinden bir tek Karaoğlan'a, kostüm ve atmosfer olarak bir yere kadar tahammül etmiştim...

    Gerçekten birileri tarihi film yapacaksa, Karagöz Hacivat gibi ya da Cenneti Beklerken gibi filmleri başlangıç noktasına koyup ortaya çıkacak tarihi filmlerin de en kötüsünün bu üretimlerden en az birkaç gömlek üstte olmasını hedeflemeli...Şu an aklıma gelmeyen ya da izlememiş olduğum başka tarihi üretimlerimiz de olabilir...Ben bunları aklıma getirebildim ilk anda...Boş olmayan bir temelle, istenince ve üzerine düşülünce doğru ellerden çıkma nice güzel tarihi filmler, diziler izleyebiliriz ama öncelikle şu an hakim ve popüler olan ucuz, benmerkezci '' sözde sinemacılık '' anlayışını kırmak, bu tarz üreticilere pabuç bırakmamak lazım diye düşünüyorum...Tabi bu noktada izleyici olarak yapabileceğimiz fazla birşey yok...   
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

kalidor

Ferzan yine müthiş bir yazı çıkartmışsın. Merakla okumaya başladım, coşkuyla devam edip helal olsun nidasıyla bitirdim  :D Türkiye'nin en büyük çizgiroman koleksiyonerlerinden biri belki de birincisi  olan Kudret Sabancı bile hayranı olduğu bir kahramanın hakkını layıkıyla veremediyse ümitsizliğe düşmekte haklıyız. Şu an yaşadığımız dönemin bir çok alanda distopya olduğunu düşünüyorum. Bir çok konuda elele, hevesle dört nala yokuş aşağı bataklığa doğru indiğimiz bir toplumda kültürel manada daha iyisini de beklemek hayal aslında. Sen şu Altemur Han ve Oğulları'nı tekrar masaya koysan biz yılda 20 sayfaya da razıyız.
Crom! Ölüleri Say...

Mrtekin

Bir Kara Murat filminden siyasi bir hiciv, taşlama, yergi, dönem atmosferine %100 uygunluk falan beklemezsiniz, bu film bu gibi ağır beklentileri tabii ki karşılamaz. Bunu karşılamak için de çekilmez. Doğaldır ki, ticari kaygılar ön planda olacak.

KM gibi bir filmden beklenti, olsa olsa, mesajları nispeten doğru verilmiş, iyi bir aksiyon filmi vaadini yerine getirmesidir. Bu film de bunu vaad ediyorsa, bence sorun yok. Gidip görmeden fragman üzerinden yorum yazmak ne derece doğru bilemem, ama ben gidicem. Ha hamaset mi yapılıyor, yapılsın, kim yapmıyor ki, ona da çok takılmıyoruz zaten. Sinema salonundan, 'heyt savulun' nidaları ile de çıkacak değiliz.

Kusura bakmayın ama KM, her koşulda, FSM'i yenen Dracula (Dracula Untold) hikayelerini seyretmekten bin kat daha iyidir. Bu filmi  bi de üstüne para verip seyreden o çok bilinçli 302.162 kişi, KM'yi de seyretse, herhalde kıyamet falan da kopmaz.

Dediğim gibi, ben kim ne derse desin gidip görücem.

Umarım gişede Karaoğlan gibi yatmaz, devamı da çekilir, onları da gidip seyrederim. Hatta, çr leri de çıkar, gidip alıp doya doya okurum. :)



They drew first blood...

Tarkan Kurt

Ferhan yazını ilgiyle okudum ve tespitlerine büyük ölçüde katılıyorum. Bununla birlikte Tarkan Karaoğlan ve Kara Murat gibi çizgi romanları basıldığı dönemin ruhuna uygun başarılı eserler olarak görüyorum.  Sadece günümüzde tarihi Roman ya da film konusunda bir açlık bir beklenti olmadığı kanaatindeyim. Açıkçası Kara Murat filmine de gitmeyi düşünmüyorum. 

ferzan

      Mesele '' Dracula'yı seyreden  - çok bilinçli kişi - bunu neden seyretmiyor '' değil bence...Yabancıya prim verip de yerliyi yermek de değil...Mesele, sizin, benim ve daha pek çok kişinin bunlardan daha iyisini haketmesi...Siz de yerli üretim tutkunusunuz, ben de yerli üretim tutkunuyum Mrtekin ama inanın, bu tevazunuzla ve iyi niyetli desteğinizle kesinlikle daha iyi bir Kara Murat filmini hakediyorsunuz, hakediyoruz...Benim tüm yermem bu yönde...İyi örnekleri geçmişte yapılmış, yakın geçmişte de yapılmış...Benim de ne hiciv, ne de süper derinlik beklentim yok...Hatta konudan da geçtim, Hızır Bey çizgi romanları gibi salt aksiyon üzerine kurulsun ama kesinlikle üzerinde daha çok çalışılsın...'' Daha iyisi yapılana kadar şimdilik iyisi bu '' ya da '' Hollywood'dan farksız '' gibilerinden hiç gereği olmayan kıyaslamalara girilmesin üreticileri tarafından...Sergei Bodrov bir Hollywood üreticisi değil ama Asya üzerine en güzel atmosferli filmlere imza attı...Pek matah olmayan Hollywood'a öykünmek bile bu üreticilerin amatörlüğünü ve kıstasını gözler önüne seriyor...Öte yandan, son dönem Karaoğlan ve Kara Murat filmleri, bu eserlerin kendi öz geçmişlerine de zarar veriyor...

    Dracula Untold'u izlemedim, düşünmüyorum da...Bir vakitler çok hoşuma giden Spartacus'ü bile şimdilerde tekrar izlediğimde Avustralya'nın '' Muhteşem Yüzyıl '' ı, '' Fetih '' i gibi görmeye başladım...Aslında bunlar da kıstas olacak matah üretimler değil...Tarihi üretime en yatkın, en fantastik ve '' İhlas Yayın Grubu '' mantığına kaçmamak suretiyle mitolojik öğelere yer vermeye en müsait, altyapısı en zengin milletiz belki ama mevcut hammadde ısrarla görmezden geliniyor, görülen ufak kısmı da ısrarla p.ç edilmeye devam ediyor...2. sınıf dizi kalitesinde filmleri önümüze iteleyip eskinin anısına da saygısızlık ediyorlar...Ben bu yaklaşımları iyi niyetli ve masumane denemeler, başlangıçlar olarak değil, küstahça meydan okuyuşlar ve çok bilmişlikler olarak görüyorum...Ve tekrar altını çizmek istiyorum...Tüm hoşgörünüzle ve iyi niyetli samimi yaklaşımınızla bundan daha iyisini hakediyorsunuz Mrtekin...Daha önce yapılmamış olsa ben de bu denli hoşgörüsüz olmayacağım ama iyi örnekleri olduğu halde bu ucuz kafada ısrar ediyorsa bu üreticiler,  zehir kusmaya devam edeceğim...302.162 kişi bu filmi izlesin elbette ama izledikten sonra da bu rakamın en az üçte biri ( ki ciddi bir rakam ) yerli üretim tarihi aksiyondan tiksinmesin...

    Bu filme sakın gidilmesin gibi bir anlayış da gütmüyorum...Bence gidilsin, hatta bir parça gişe yapsın ki belki bu sayede yeni bir furya başlar ve tarihi altyapılı üretimlere, hatta mitolojik üretimlere yelken açılır...Çizgi romanları çıkarsa da hepsini alırım, hatta orijinal tefrika edildiği gibi bant olarak yanlamasına basılması için bile yırtınırım...Zira sayfa olarak uyarlanmış ve günlük bandın ikiye bölünmüş halini hiç sevmemiştim...Bu benim şahsi sevgim ve tercihim...Öte yandan gerçeğe dönersem, hala hiç şansı olmadığı konusunda ısrarcıyım...Bu yapımların tekrar ele alınmasını en çok isteyen, hatta bir zamanlar bunun için dualar bile eden şahsımın acı görüşleri bunlar...

    Son olarak, benim bu filmlerden tek ve haklı beklentim dönem atmosferinin yansıtılmasıdır ve bu olmayacaksa, '' Arkadaşım Hoşgeldin '' ya da '' Çok Güzel Hareketler Bunlar '' tarzı bir şovda Bizans kostümlü komedyenleri ve skeçleri izlemeyi ve ciddiye almayı yeğlerim...Tarihi bir yapımda dönem atmosferi olmayacaksa, ha Kara Murat izlemişim, ha Mehmet Ali Erbil'li Kahpe Bizans...Ne farkeder ki...

     
Bağnaz okur, memnuniyetsiz beşer, işkilli büzük, sıfır tolerans iksmen, taş kalpli ahkam efendi...

https://ucuztefrika.blogspot.com

Mrtekin

Filme Cuma günü gittim.

Dediğim gibi, her ne olursa olsun, beyazperdede Türk çr kahramanları yorumlarını görmekten hoşlanan bir zatım.

Ne iyi, ne de kötü, bir aksiyon filmi olarak beklentimi karşıladı, benim.

Kara Murat ciltlerini de eş zamanlı olarak raflarda görebilseydik çok daha mutlu olurdum, ya da filme giren izleyicilere promosyon olarak da dağıtılabilirdi, neden böyle şeyler düşünmezler.
They drew first blood...