Engin Ergönültaş

Başlatan Hayal Kahvem, 25 Ocak, 2012, 23:52:19

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Hayal Kahvem


Eski bir Gırgır okuru olarak Engin Ergönültaş ile ilgili herşeyi özlediğimi düşünüyorum. Az önce google ı taradım. Pek bir şey bulamadım.
Terso'yu... Balat'ta geçen yoksulluk, kenar mahalle, komşuluk, eski eşyalarla dolu odalar, dumandan göz gözü görmeyen mahalleler,
pencereden pencereye gerilen iplerde salınan eski püskü giysiler, pencere önündeki yağ ve yoğurt tenekelerinde yetiştirlen bitkiler..

Engin Ergönültaş ile ilgili yazılar ve çizimler... Var mı bilen?

V

Usta Gırgır-Fırt  ekolündendir.Ana kadro dağılınca kendi dergisi Mikrop ve özellikle Pişmiş Kelle ile uzun süre mizaha devam etti.

Pişmiş Kelle'nin hemen hemen tüm sayıları var bende.Özellikle o dergide yer alan

Zalim Şevki-Kelek Osman çizgi romanı 70'li yılların arabesk kültürüyle harmanlanmış kenar mahalle

kültürünün bütün güzelliklerini içeren öyküleri ile harikadır..

"İstemem,eksik olsun.."

Hayal Kahvem

Karamba karambita V  :D

Tamam... Şahane bir kare bu! Bana daha çok lazım... Çoookk...
Peki şimdi nerededir? Neler yapar?

2. Dergide hakkında bir yazı olsa keşke!

Ortak, 
Madem o kadar malzeme var elinde, eeee... Bir yazı rica etsek. 




Hayal Kahvem


İzmit'ten Gölcük'e doğru gelirken, tam Gölcük'ün girişinde, sol tarafta kalan bir apartmanın üst katlarında oturan bir ailenin ne tür kıyafetleri olduğunu çok iyi biliyorum. Neden biliyor musun? Burada oturan aile, balkonlarıyla üç metre kadar uzaklıklarındaki elektrik direği arasına uzun bir ip germişler. Eğer  hava  güzelse çamaşırlarını bu ipe asılyorlar. Üstelik görünümde bir nizam bir intizam bariz şekilde farkediliyor. Bir gün, sırayla önce pantolonlar, sonra gömlekler, sonra çoraplar... Bunlar renkli giysiler. Başka bir gün ise beyaz iç çamaşırları asılı oluyor...  Önce uzun kollu, sonra kolsuz atletler, hemen bitiminde donlar, sonra çoraplar. Havlular ise başka bir gün asılıyor. Kadın çamaşırları olmuyor. Sanırım onlar içeride kurutuluyor. Niye balkona asmıyor, niye böyle bir alışkanlık geliştirmişler hiç bilmiyorum. Çok kalabalık bir aile olduklarını düşünmüyorum. Eğer evin babası uzun don ve uzun kollu atlet giymiyorsa, evde bir büyük baba olabilir. Kadın giysileri asılmadığı için evin kadınlarının sayısı  hakkında fikir yürütemiyorum. Ancak evin annesi kesinlikle  temiz ve düzenli... Çünkü çamaşırlar gelişigüzel asılmıyor, beyazlar ilik gibi... Varlıklı olduklarını sanmıyorum. Asılan çamaşırlar genelikle kahverengi, lacivert ya da gri renkte. Markaya ya da modaya uygun giysiler değil. Gündelik nitelikte. Yıllardır bu çamaşırlar gözüme çarpar. Arada yeni alınan gömlek ya da pantolunu farkederim. Sevinirim. Bu aileyi tanımıyorum ama çamaşırların asılışından seziyorum, varlıklı olmayan, sevimli bir aile. Bu giysilerin içinde kederli değil de mutlu insanlar hayal ediyorum. Kadına hürmet eden bir aile olmalı. Erkeklerden biri evin annesinin sözünü dinlemiş, çıkmış balkondan elektrik direğine ip çekmiş. Kadın sabırlı ve istikrarlı. Çamaşırlarına gösterdiği ilgi, intizam, temizlik yıllardır değişmedi. Çocuklar iyice büyüdüler. Artık küçük boy giysiler asılmadığına göre çocukların yaşları yakın olmalı birbirlerine. Karşıdan bakınca  çok işlek bir yolun kenarındaki apartmandan elektrik direğine gerilen ip üzerine asılan çamaşırlar bana efsanevi Gırgır yıllarının karikatürlerini hatırlatıyor. Beyaz çamaşırların bütükten küçüğe sıralanmasının  komik görünümünden  mi bilmiyorum   sıcak ve yumuşak bir aile ortamı olduğunu hayal ettiriyor.


Yazmak eylemi sanıyorum insanın içini deşmesine, farketmeden sakladıklarını ortaya dökmesine neden oluyor. Yıllar önceye... Taaa efsanevi haftalık mizah dergisi Gırgır zamanına gittim. O zamanlar çizdiği karelerde böyle çamaşırların sallandığı Engin Ergönültaş'ın çizimlerini hatırıma getirdim. Acaba şimdi nerede çizyor? Çok merak ediyorum. Engin Ergönültaş'ın Terso'su  İstanbul'un Balat semtinde geçerdi. Bir kenar mahallede, yoksul insanların yaşadığı, iyilerin ve kötülerin hepbirlikte var olduğu, ama illa ki çamaşırların sokak ortasında sallandığı mekanlar gözümde canlanıyor. Elimin altında bir mücevher gibi sakladığım Levent Cantek'in derlediği, İletişim Yayınları'ndan çıkmış, Çizgili Kenar Notları adlı kitap var. Bu kitap kenar mahalleri, yoksulları, azınlıkları mizah dergileri çerçevesinde irdeleyen bir kitap. Niye böyle bir kitap yayımlanır ki diye insan düşünmeden edemeyebilir. Oysa bir memleketin edebiyatında araştırma kitapları çok önemlidir. Levent Cantek'in önsözünde yazdığına göre bu kitabı derlemesindeki maksadı, mizah dergilerindeki kimi anlatıcıların anlamlı ve meselesi olan hikayeler olduklarını hatırlatabilmek... Levent Cantek mizah dergileri, çoğu  aynı zamanda mizahçı olan yazarları dışında pek "anlatılmıyorlar" diye düşünüyor. Çizerlerle sadece röportaj yapılıyor  ama onlar hakkında yazı, yorum ya da incelemenin yapılmadığının altını çiziyor. Mizah dergilerinin okuyucuları daha çok gençler. Yaş ilerledikçe veya öğrencilik bittiğinde hayatın ciddi boyutuna geçildiğine mi hükmediyoruz bilmiyorum, genelde yetişkinlerin dünyasında mizah dergileri okunmamaya hatta küçümsenmeye başlıyor. Farkında olmadan benim ilk gençlik dönemime damgasını vurmuş Engin Ergönültaş'ın karelerini, yetişkin olduğuma hükmedince derleyip toplayıp hafızamın bir kutusuna kaldırmışım sanırım. Ben Engin Ergönültaş'ın çizimlerindeki gibi bir mahallede ve ailede doğup yaşamadım. Ama şimdi çok daha iyi anlıyorum ki Engin Ergönültaş'ın karelerinde çizip anlattığı o hikayeler, kenar mahallelerdeki vaziyetlerin,  yoksulluğun, ötekiler diye görülebilen insanların, onların yaşamındaki sertliklerin, kent içinde küçük köy yaratmak durumda kalıp horgörülenlerin, işsizlerin hatta yasa ve ahlak dışı yaşamayı gündelik hayat rutini haline getirmek durumunda kalanların, gayri meşru doğurduğu çocuğunu çöpe atanların, tinercilerin acımasız ve zalim bir dünyanın varlığını tanımama, görmeme, farketmeme ve sonrasında anlamaya çalışmama sebep olmuş. Bu hikayeler vicdan ve merhamet hislerini bileylemişler, çaresizliği, yoksulluğu acıtarak, duvara toslatarak hafızaya çizmişler meğer. Bugün yanımdaki arkadaşım "Şu hale bakar mısın, çamaşırları nasıl asmış? Sokağı kendi evi sanıyorlar. Bunları toplayıp cümleten köylerine gönderceksin "deyince... Aklıma Engin Ergönültaş geldi önce... Sonra  Levent Cantek'in derlediği Çizgili Kenar Notları adlı bu kitap. Bugün oturacağım Engin Ergönültaş için yazılanları okuyacağım. Hiç tanımadığım halde fikrime zenginlik katan Engin Ergönültaş'a ve  bu konuları kitaplaştıran Levent Cantek'e minnettarım. Tersoyum... Tersosun... Hepimiz Tersoyuz diye sözümü bağlıyorum.


pearl jam

Engin Ergönültaş'ı ben de severim. Uykusuz basar belki ileride albümlerini diye ümit ediyorum.

yunusmeyra

Fransadaki hakim çizgi roman akımı dışında işler yayınlayan dergilerde de rağbet görmüştür, Engin Usta..

Sanırım "metal hurlant" dergisinde yayınladığı işlerinden türkçeleştirilmiş bir-iki sayfa..



HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

V

Uzun süre yurtdışında yaşadığını biliyorum.Yüzünü saklarcasına kaçırırmış üstat,medyatik olmak yerine

kenar mahallenin kahvehane müdavimi olmayı tercih edermiş diye okumuştum.Minare Gölgesi diye bir film

projesi vardı ama gelişme var mı bilmiyorum?

İnanın Bülent Arabacıoğlu,Galip Tekin,Sencer,Engin Ergönültaş,Kemal Aratan,Soner Tuna,Ergün Gündüz gibi

eşsiz yetenekte çizerlerimiz var ve çoğu bu topraklarda yeterince bulamadıkları ilgi nedeniyle "küsüyorlar" resmen.

Zamanı geldikçe dergimize yazarak tanıtmaya çalışacağız bu ustalarımızı..
"İstemem,eksik olsun.."

Hayal Kahvem

Selam V,

Çizgi roman araştırmaları konusunda Levent Cantek memleket için mühim işler yapıyor bence..
Kitaplarının peşindeyim... Edindikçe seviniyorum.

Eğer Altın Madalyon dergisi çizgi romana emek vermiş çizerleri gündeme getirirse, büyük katkı yapacağına inanıyorum.

Selam Yunusmeyra

Eklediğiniz kareler nasıl etkili! Müthiş! Resmen film gibi...
Acaba başka var mı elinizde Yunusmeyra? Varsa mutlaka görmek isterim.


alan ford

Minare Gölgesi kitap olarak yakında raflarda olacak. Leven Cantek burada da paylaşılan bir söyleşisinde : biz basmasaydık çok üzülürdüm , long seller olacak müthiş bir roman mealinde laflar etmişti. Bende merakla bekliyorum. Buyrun burda İletişim'in kitaba özel sayfası
http://minaregolgesi.iletisim.com.tr/
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

V

Güzel haber Doğa.Sağolasın.
"İstemem,eksik olsun.."

pearl jam

Haber için teşekkürler.  Levent Cantek'in yorumundan sonra merakım iyice arttı. Çizgi öyküleri de toplanıp basılsa keşke.

kedidiro

Alıntı yapılan: alan ford - 05 Mart, 2013, 18:36:22
Minare Gölgesi kitap olarak yakında raflarda olacak. Leven Cantek burada da paylaşılan bir söyleşisinde : biz basmasaydık çok üzülürdüm , long seller olacak müthiş bir roman mealinde laflar etmişti. Bende merakla bekliyorum. Buyrun burda İletişim'in kitaba özel sayfası
http://minaregolgesi.iletisim.com.tr/

Alıntı yapılan: V - 05 Mart, 2013, 18:51:48
Güzel haber Doğa.Sağolasın.

Alıntı yapılan: Pearl Jam - 05 Mart, 2013, 19:24:58
Haber için teşekkürler.  Levent Cantek'in yorumundan sonra merakım iyice arttı. Çizgi öyküleri de toplanıp basılsa keşke.


çıktı dostlar çıktı...bilumum kitapçılarda ve sanal kitapçılarda...

alan ford

  Abi ideefixe'de "stoğa giriş için haber bekleyin" yazıyor. ???
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

kedidiro

Alıntı yapılan: alan ford - 05 Mart, 2013, 20:57:00
  Abi ideefixe'de "stoğa giriş için haber bekleyin" yazıyor. ???
hafta sonu istanbul'a ateş almaya geldim. iki arada bir derede akmerkez'deki remzi kitabevinde aradığım iki kitabı sormaya girdiğimde gördüm. hatta çizgi roman mı acaba diye alıp baktım. d@r'daki listeme eklerim diye almadım.

alan ford

  İyi okumalar. Darısı başımıza :)
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir