Ana Menü

Toplu Okumalar

Başlatan V, 29 Aralık, 2014, 21:06:44

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

V

Zaten okuma listemde bu kitaplar.Varım hepsine..
"İstemem,eksik olsun.."

yunusmeyra

The Robert E. Howard United Press Association veya sitenin orjinal kısaltmasıyla ;REHupa..burda yukarda bahsi geçen değinmeler ve sorular üzerine bir yazı var ;
The Tao of Conan
Why everything you think you know about Conan is probably wrong
By Dale Rippke


türkçeye'de çevrilen yazının başlığı şöyle tercüme edilmiş:
"Conan hakkında bildiğinizi sandığınız her şey neden yanlıştır?" ,Dale Rippke tarafından kaleme alınmış..
yazının orjinali için link:

http://www.rehupa.com/?page_id=23

yukarıdaki yazı yakın bir tarihte çevrilerek yayınlandı.önce yazının linkii ve çevirenini yazayım ve linki vereyim:

çeviri: Hüseyin Aksakal ve yayınlandığı yer: https://www.facebook.com/pages/Fantasia/899309153414075?fref=photo adresindeki bir fantezi topluluğu'nun güzel yazıları..
link:
https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=944457335565923&id=899309153414075&substory_index=0

"CONAN'IN TAO'SU
Conan hakkında bildiğinizi sandığınız her şey neden yanlıştır?
Dale Rippke
O bir vahşi değildi sadece, vahşetin bir parçası, yaşamın evcilleştirilemez unsurlarından biriydi; damarlarında kurt sürüsünün kanı dolaşır, beyninde kuzey gecesinin kasvetli derinlikleri kol gezer; yüreği yanan ormanların ateşiyle atardı— Robert E. Howard'ın Kara Dev öyküsünden alıntı.

Robert E. Howard'ın Cimmerialı Conan'ının bir hayranı olmaya dair en yılgınlık verici şey, Howard'ın karakterinde cisimlesen değerlere dair okurun öznel fikirlerinin sayısızlığıdır. Conan öykülerini, sözde herhangi bir yorumu geçerli kılabilecek kadar nüfuz edilmez olsun diye yazdığından değildir bu. Howard'ın Conan karakterinin özellikleri ve dürtülerinin ne olduğunu bildiğine ve bu sayede tüm seriler boyunca mantıklı bir tutarlılık içinde hareket ettiğini tasarladığına şüphem yok.

Öyleyse ne oldu? Niçin Conan'ın kim ve ne olduğuna dair bunca karışıklık var?

Bu kargaşanın başlıca büyük sorumlusu, Howard'ın 1936'da intiharından bu yana Conan Saga'sına eklenmiş olan taklit malzemesinin bolluğudur. L. Sprague De Camp ve Lin Carter tarafından sunulan ilk taklit öyküler, tüm müteakip çalışmaların havasını belirler, zira Howard'ın kendi öyküleriyle eşit olacak denli Conan Mitos'unun içine karışmıştır onlar. De Camp/Carter öyküleri, Conan'ın 'Kahramanca' niteliklerini (Kadınlara yönelik "Kaba Şövalyeliği" gibi) vurgulayıp, daha nahoş cephelerini minimize etmiş, kendi steril versiyonlarını sunmak suretiyle Howard vizyonundan uzaklaşmıştır. İkili, Conan'ı Howard'ın dürtüsel barbarından daha akıllı bir varlık olarak sunma eğilimindedir aynı zamanda...

Neredeyse her açıdan en büyük sorumlu Marvel Comics'tir. Onların Conan versiyonu, Howard'ın tasavvurundan neredeyse tamamen farklı bir karakterdi. Hayli garip şekilde, biraz da Marvel Comics'in, Çizgi Roman Kavramı'nın bir üyesi olmasının dayatmasıyla gündeme gelmiştir bu; Conan'ı pozitif bir rol modeli olarak sunmak zorunda kalmışlardı. Bu da yazar Roy Thomas'ın Howard'ın tasavvurunun iplerini bir parça sıkması ve Conan'ı hizaya sokmasıyla sağlandı. Conan hala düşmanları öldürüyordu (Başka Çizgi Roman Kavramı mensubu kahramanların sahip olmadığı bir izin) fakat daima meşru müdafaa olarak gösterildi bu; herhangi bir şekilde cinayet işleme izni yoktu. Bazıları bunun büyük bir değişiklik olmadığını tartışabilir ama Conan'ın kişiliğini ve dürtülerini tümüyle değiştiriyordu bu. Conan karakterinin diğer değişiklikleri de, Thomas'ın öykülerden tarih parçaları, olay parçaları alması ve karakteri fırlatıp atarak ve sabit, homojen bir bütünlük içine sokması yüzünden meydana gelmiştir. Kargaşaya ek olarak neticede De Camp/Carter öykülerini Marvel serilerine uyarlaması için Thomas'a izin verilmiştir. Thomas bunu müthiş farklı başarı seviyelerinde yapar. Çok geçmeden Thomas'ın bırakmasından kısa süre sonra, seriler Conan'ı ağır ağır, de facto bir süper kahramana; kelimenin tam anlamıyla bir Hyboria Çağı gözcü delikanlısına dönüştüren durağan, mülayim bir yığına dönüştü. Thomas'ın daha sonra dönüşü bile serilerin raydan çıkmasının ve kendi devasa mitolojisinin altında çökmesini engelleyemedi.

Aynı zamanda, çeşitli kalite derecelerinde taklit romanların düzineleri piyasaya çıkarıldı; aynı zamanda bir çift sinema filmi de piyasayı daha da karıştırdı. İnsanların Conan'ın gerçekte kim olduğunu bilmeyişi kimsenin umurunda mı?
Bu kargaşanın diğer ana sorumluları, sıradan Conan hayranlarından, Howard uzmanlarına dek Howard öykülerinin tüketicileridir. Sıradan hayran, genellikle onun sadece artan bir sayıdaki Conan yazarının ilki saydığından Robert Howard'a karşı ilgisizdir; hepsi birdir onların gözünde. Dark Horse Comics mi, Marvel Comics mi, yoksa taklit yazarlardan birini mi okuyorlar umursamazlar. Onların gerçekten tüm ilgilendiği Conan karakterinin serüvenleri üzerinedir.

İşin öbür tarafındakiler Howard hayranları ve uzmanlardır. Bunlar, sırf Robert Howard'ın yazıları vasıtasıyla keşfetmek isterler Conan'ın gerçek doğasını (mutlak olarak desteklediğim bir pozisyon) bilmek isterler. Kargaşayı sona erdirmek için Howard'ın oyun sahasının bile sınırlı olması tuhaf şey. Bunun tek bir ana nedeni görünüyor; çizgi romanlar veya taklit malzemesini önce okumaktan kaynaklanan mevcut bir peşin hüküm. Howard'ın karakterleri ve dünyasını daha erken okumalarla kirletme ve gölgelemeye, böylece hatalı materyal kavrayışına götürmeye yönelik bir eğilim bu. Beni asıl şaşırtan, insanların çoğunun işin böyle olduğundan tümüyle bihaber görünmesi ve genellikle suçlamak için Howard öykülerine yönelmesidir; tutarsızlıklar, berrak olmayan dürtüler alıntılarlar; genel inanış da Conan'ın "herkes için her şey" olduğudur. Bu, neredeyse her Howard uzmanının (ben dâhil) kabahatli olduğu bir şeydir. Kimi zaman bu çelişkili bilgilerin hepsi, aynı zamanda kendi aklımızın düzen yaratma çabasındaki insan doğasından kaynaklanır. Çoğunlukla, nihai sonuç bir miyopluk şeklidir; ağaçlara bakarken ormanı kelimenin tam anlamıyla göremezsiniz. Hepimiz şahsi önyargılarımızı öne çıkartır ve kurtulması aşırı zor öznel inanç değerleri içinde mahpusa dönüşürüz.

Bu çalışmanın bazı aşamaları, inanç değerlerinin doğrudan bir örneğidir. Conan'a Marvel Comics vasıtasıyla rastladım. Bu kuruntulu varoluşu yaşamaktan dolayı mutluydum; Conan'la ilgili kendi inancımdan mutluydum. Sonra Robert E. Howard United Press Association (REHUPA)'ya katıldım. Bu hemen mutlu etmese de ağır ağır gözlerimden perdeler düştü ve Conan'ı sahici, farklı bir ışık altında algılamaya başladım. Howard'ın barbarı ve çizgi romanlardaki herif arasında gerçek, somut farklılıklar vardı. Neredeyse, Conan'ın sözde daha kahramanca çehrelerinden kimisi, olanaklı en aşırı durumlara dek zorlanmış gibiydi. Marvel Conan'ının en soylu niteliklerinin birkaçı, Howard öykülerinde yoktu veya ciddi şekilde suskundu. En dikkat çekici farklılıklardan bazıları şunlardır:
• Conan uğruna yaşadığı demirden bir ahlak anlayışına sahiptir.
• Conan sadece hak eden insanları öldürür.
• Conan zavallı ve masumları kötü insanlardan korur.
• Conan hiçbir koşul altında bir kadını öldürmez veya bir çocuğa zarar vermez.


Bu insanların Conan karakteri ve gizemi ekseninde tartıştıkları olguların bazılarından sadece ufak bir seçmedir. Tek problem var; Howard'ın yazılarında insanların üstüne kondurduklarından başka, neredeyse hiçbir bir kanıtı yok bunların.
Hadi, bir örnek olarak Conan'ın asla bir kadını öldürmeyeceğine dair hayal ürünü görüşü inceleyelim. Bu konunun konuşulduğu öykülerde Conan'ın hareket tarzı üzerine Howard tarafından sağlanmış sadece dört gönderme vardır. Occam'ın Usturası'nı ve bir parça sağduyu kullanarak bu dört pasajı incelemek, Howard'ın niyetlerini aydınlatacaktır.
İlk kanıt, Kara Kıyının Kraliçesi'nde sözü edilendir. Conan'ın yolcu olduğu gemi, Belit tarafından yönetilen kara korsanların saldırısına maruz kalır. Conan korsan gemisini oklamayı düşünür, gemi yaklaşırken de Belit'i görür. "Conan oku kulağına kadar çekti—sonra bir tür kapris veya kaygı elini engelledi ve oku kadının yanındaki uzun boylu mızrakçıya yolladı." Bir açıdan, Conan'ın kadınları öldürmeyeceği fikrini desteklemek için kullanılmış olabilir bu. Asıl problem, Howard'ın bunun "Bir kapris veya kaygı" sonucu olduğunu göstermiş olmasıdır. Fazlasıyla öngörülmez olmak, Conan'ın bir kadına asla zarar vermeyeceği, hiç vermemiş olduğu mantığını kolayca çökertebilir gibi görünüyor.

İkincisi Alacakaranlık Xuthal'da görünüyor. Conan'ın katını Natala öldürülmek üzere Thalis tarafından kaçırılır. Bu sayede Conan Stygialının olabilecektir. Natala Thalis'in planındaki çatlağa dikkat çeker. "Gırtlağını kesecek", diye cevap verir,Conan'ı Thalis'ten daha iyi tanıdığı inancıyla. Bu, gerçekte Conan'ın asla bir kadını öldürmeyeceği düşüncesini öldürse gerek. Howard Natala'nın kadını öldüreceğini umduğunu yahut onu öldüreceğini hayal ettiğini yazmamıştır; Natala'nın, Conan'ın Thalis'i öldüreceğini bildiğini belirtir. Conan belli kışkırtmalar altında bir kadını öldürecektir. Koruması altındaki bir kızı öldürmek de yeterli nedendir.

Üçüncü kanıt, Kara Çemberin Halkı'nda bulunur. Conan, Devi'yi kamufle etme ihtiyacı duyar ve yakınlardaki genç bir kadının giysilerini almaya karar verir. Devi onlar için kızı öldüreceğinden endişe duyar. "'Normalde kadınları öldürmem,' diye homurdandı. 'Gerçi bu dağlı kadınların kimisi dişi kurtlardır.'" Bu bağlamda okumaktan kaynaklanan bir çift ilgi çekici gerçek var. Her şeyden önce, sıradışı koşullar altında kadınları öldüreceğini düşünebilmekte olduğunu ima etmekte. İkincisi, koşullar şahsına şiddet uygulamaya niyetlenen kadınlara yapmaya mecburdur. İddianın hatırı için, bir çatışmayı kazanmak veya onu avantajlı olmayan bir duruma sokarak zorda bırakacak o kadınlara yönelik sınırlara gideyim. Kuramsal olarak, Kızıl Çiviler'de Valeria, Tascela'yı öldüremese bunun olabileceğini görebilirdik; büyülü lazer asası tarafından kızartmaya dönüşülmemek için, bunu denemek Conan'a düşecekti. Onları öldürmeye karşıysa dahi, sırf Conan'ın kendisinin bir kadın tarafından öldürülmesine izin vermeyeceğini bilmek bile sağduyunun gereğidir aslında.

Dördüncü kanıt Evdeki Haydutlar'da görünüyor, kaldı ki bu insanların Conan'ın bir kadını öldürmeyeceği fikrine varmasına yarayan ana bulgudur. Öyküde Conan'ın kadını onu yetkililere ihbar eder, onu zindana tıkarlar. Conan kurtulur ve eski sevgilisinin dairesine döner. Onu öldürmek yerine binanın tepesine çıkarır ve arkasındaki lağım çukuruna atar. Conan'ın kadınları öldürmeyeceğine dair temel kanıt, "Eğer onun ellerinde ölümü bu kadın hak etmediyse, o zaman kim hak etmiştir gerçekten?" düşüncesinden kaynaklanır. Problem, bu kanıtı bir parça zayıflatmaya hizmet eden bir ayrıntıdadır. Conan'ın dürtüsünü aydınlatan sahne esnasında geçen ilginç bir pasaj vardır. Conan odaya girer ve kıza bakar. Elinde kanlı bir bıçakla orada dururken, kız yaşamı için yalvarmaya başlar: "Conan cevap vermedi; öylece durdu ve iri bir başparmakla hançerinin ağzını yoklayarak, yanan gözleriyle ona kızgın kızgın baktı. Sonunda odayı geçti..." Howard bu pasajı kızla karşılaşma esnasında Conan'ın güdülerini tasvir etmek için kullanıyor. Bundan edindiğim karşı konulmaz görüş, Conan'ın odaya tamamen kadını öldürmek için girdiği ve kendisini toplamak için bir an durduğudur. Kadın ona yaşamı için yalvarırken, o kadını oracıkta öldürmek dürtüsüyle (kocaman bir başparmakla hançerinin ağzını yoklayarak) boğuşmaktadır. Hemen hemen aynı şekilde, bir "kapris veya kaygı" yüzünden Belit'i öldürmeye kendini ikna edemeyen Conan, kapatmasını da öldürmeye kendini ikna edemez. İntikam ihtiyacını, bunun yerine kadını bir lağım çukuruna atarak hafifletir.

Howard'a göre, aslında Conan'ın huyunda kadın öldürmek olmasa da, belli koşullar altında onları öldürür; eğer biriyle çatışmada zorda kalırsa veya bir kadın koruması altında olduğunu bildiğimiz birini öldürürse. Evdeki Haydutlar'da kız onu kesinlikle ihbar etmiştir ama Conan ölümden kurtulmuştur; bu yüzden o gerçekte "Öldüreceği kadın" kategorisine girmez. Neredeyse buna yaklaşmış olsa da, bunun yerine Cimmerialının "zarar yok, suçlu yok" tasnifi içindedir. Conan'ın hala bir kadını öldürmeyeceğine peşin hükmünü öne sürebilir birileri. Howard, doğru kışkırtma sağlandığında açık açık Conan'ın kadınları öldüreceğini demeye getirmektedir.

Tüm bunlar, bizi bu çalışmanın ana temasına geri getiriyor. Çoğu insan Conan'ın kim veya ne olabileceğine dair çarpık bir fikre sahip olduğundan, Cimmerialısı hakkında bize ne söylemeye çalıştığına bir göz atalım. Benim iddiam, Conan karakterinin serilerde tamamen tutarlı ve Howard'ın çizdiği, çok berrak bir karakter anlayışı olduğudur.
Howard, karakterinin, tanıdığı çeşitli insanların modeli olduğunu açıklıyor, Petrol işçileri ve benzeri. Her biri Cimmerialı Conan denilen karışımı yaratan özellikler sağlar. Doğru bir görüşe göre, Conan karakteri düpedüz numune değilse de, aynı zamanda hayli ikonik unsurlar içerir.

Conan öykülerinin alegorik doğasına dair geçmişte tartışmalar yapılmıştır; bunun çatısı, uygarlık barbarlığa, kolektivizm, bireyciliğe karşı temasıdır; Howard'ın Conan öykülerinin üstüne taktığı çengellerdir bunlar. Bu basit kavramlar içindeki alegoriyi açıklamak, bunu adaletsiz kılmaz. Dikkat ederseniz, gerçek barbarlık uygarlığın antitezi değildir. Barbarlık aslında uygarlığın basitleştirilmiş bir versiyonundan fazlası değildir. Howard'ın barbarlık hakkındaki ülküleşmiş görüşünün gerçekle ilgisi yoktur. Bu daha da derinlerdedir. Ta, Batı Felsefesi geleneğindeki en eski tartışmalardan biri olan Nomos ve Physis arasındakine dek gider bu.

Nomos prensipleri, uygar Yunan toplumunun temeliydi. Sanat, sınıf ve mantıktan oluşurlardı. Çoğu barbar kültürlerini içeren her uygarlaşmış toplum, nomos kavramlarına bağlı kalır. Sanat, insanoğlunun iradesinin etrafındaki dünya üzerindeki kullanımı, sınıf kontrol aracı, mantık da nesnelerin yaptıkları şeyi niye yaptığının açıklamasıdır. Bildiğimiz tüm uygar toplumlar, bir nomos yaklaşımı sayesinde çalışırlar. Nomos dünya görüşü neredeyse her zaman kolektiftir ve genellikle hepimiz aynı bakış açısını paylaşırız.

Howard'ın nomos gerçekliğine dair görüşü, mademki insanlarca çatlatılmıştır, o zaman o da herhangi bir uygarlığın, eşit derecede çatlak algıları temel aldığı görüşünü izlemekte diretir. Conan öyküleri uygar kültürün becerileri üzerinde canlanır ve her zaman onu kültür bileşenleri arasındaki uyumsuzluğa da uygun şekilde yozlaştırılmış ve çöküşte (Varlıklıların, yoksullar üzerindeki iktidarı) yahut kollektif güvenlik yüzünden gerileme sırasında arzularını başarmaya çalışan bir tür can sıkıntısı içinde olarak sunar.

Bu gerileme, kavmin kaçınılmaz çöküşünü hızlandıran bir zayıflığı getirir. Uygarlığın rasyonelliğe bağımlılığı, aynı zamanda dogma ve sahte bir moral üstünlük duygusu yoluyla kendi çöküşüne de götürür onu.
Howard, uygarlığın entropik (düzensiz) bir ışık içinde olduğunu gösterir. Uygarlık her zaman bir çürüme hissi, yozlaşma kokusu taşır. Kara Nehrin Ardında'da Howard bunu şöyle belirtiyor: "Barbarlık insanlığın doğal halidir. Uygarlık doğadışdır. Koşulların bir kaprisidir. Barbarlık her zaman nihai zaferi kazanmalıdır." Epey gerçek bir görüşe göre bunun anlamı, uygarlık kendi yapay kanun ve dogmaları içinde öyle yerleşmiştir ki, barbarlık tarafından sunulan meydan okumaya karşılık vermesi mümkün değildir. Barbarlık kaotik, öngörülemez ve yaratıcı olanı kucaklar. Uygarlığa karşısında savunma yapmaya hazırlanmasını olanaksız kılan şekillerde saldırır. Barbarlığın sonuçta hiçbir sınırlaması yokken, uygarlık kendi algıları tarafından sınırlandırılır.

Conan Destanı içinde Cimmerialı neredeyse düzeni sarsan katalizör olarak sunulur. macerayı yeni mekanlara sürükler. O, uygar davranışın antitezidir; bu yüzden Howard'ın Conan'ın "Vahşi" liğini Physis prensiplerine dayandırması şaşırtıcı olmasa gerek. Doğal, kaotik ve irrasyonel olanı içerir o. Conan bu belirtilerin hepsini kesinlikle sergiler. Howard onu yazdığı neredeyse her hikâyede farklı vahşi hayvan tipleriyle kıyaslamak suretiyle doğal olanı yükseğe koyar. Conan'ın kaotik davranışını, kaprislerine göre hareket edişini tehşir eder ve onu "Çalkantılı" olarak tarif eder. Conan'ın temel irrasyonalitesini, her seferinde içgüdüsel olarak hareket ettiğini ifşa eder Karakter, pratik olarak Physis davranışının bir poster çocuğudur.

Physis yaklaşımına göre davranan bir karakter, anti kolektif olacaktır mecburen. Conan bir bireydir, toplumun bir parçası değil; uygarlığın kanunları ve zırvaları içinde elde edilemez. Tarif olarak Conan bütünüyle töre dışı ve kendi-merkezlidir. Kendi içinde bir kural görevi üstlenir, hatta tamamen uygarlık üzerinde avlansa da, kurbanları esasen çürümüş olduklarından özellikle kötü olarak karşımıza çıkmaz. Bu durum, çok karanlık bir dünyada parlak bir ışık demetiyle aydınlatır onu.

Conan'ı canayakın bir karakter yapmaktaki en büyük problem, onun güdülerinin nadiren başkalarını düşünür izlenimi bırakması ve genellikle neredeyse ben-merkezli görünmesidir. Howard Conan'a bireysellik katmak için tipik nomos davranışlı olanın yerini alabilen, yine de azla töredışı ve çıkarcı görünmeyen bir değerler dizgesi kurar. Bu problemi kaba bireycinin Physis modelini almak ve mantıklı sınırlarda hareket ettirmek suretiyle çözmeyi dener. Bana sorarsanız Conan, Alfa Erkeği fikri üzerinde temellerini bulur. İlgi çekici olan ise bunun Alfa-erkeği "şef-köpek" tipinin insan değil de, gerçekte hayvanların doğadaki(Vahşi) davranışlarını temel alışıdır. Conan, "Sürünün Alfa Erkeği" modeline ait birkaç farklı özellik sergiler.

En belirgin özellik, Conan'ın parçası olduğu herhangi bir grupta, grubun hâlihazırdaki lideriyle doğrudan çatışmak suretiyle liderlik rolüne yükselmeyi denemesidir. Bunun mükemmel örneklerini Aydaki Demir Gölgeler'de Khroshalı Sergius'la dövüşünde ve Kara Adamın Havuzu'nda Zaporavo ile dövşlerinde görürüz. Bu özelliğin en iyi örneği ise Bir Cadı Doğuyor'da meydana gelir. Conan bir hayvan sürüsünün alfa-erkeği olmasının en önemli unsurlarını bulduğumuz bir sahnede, Olgerd Vladislav'dan Zuagir Bedevilerinin komutasını gaspeder. Conan doğrudan belirtir; "çölde düşmüş bir şefe yer yoktur. Eğer savaşçılar seni sakatlanmış ve mevkisini yitirmiş görürse, kamptan asla sağ çıkmana izin vermezler." Bu özelliğin zirvesi, elbette ki Conan'ın Aquilonia tahtını almak için Kral Namedides'i boğuşudur.
Conan'ın sergilediği bir başka özellik de başka bir insanın iradesini kabul etmeyi daima reddetmesidir. Adam, tüm destanda, bir kez bile bir düşmana teslim olmaz. En çok istedikleri olmadığında bile daima salınarak yürür. Bir savaştan taktiksel geri çekilişle ayrılabilir ama asla boyun eğmez veya teslim olmaz. Doğal olarak bu "Gırtlağı açıkta bırakmak" sayılır; bu da bir alfa-erkeğinin asla yapmayacağı bir şeydir. Önce ölmeyi tercih eder o.

Üçüncü özellik, alfa-erkeği'nin, "Sürü"sünün üyelerini dış tehlikelerden koruma sorumluluğunu içerir. Conan'ın liderlik pozisyonunu kabul eden herkes, onun "Sürü"sünün bir üyesine dönüşür, o da yaşamını ortaya koymak noktasına dek korur onları. Bu özellik en açık şekilde kadın yandaşlarını ne kadar vahşice koruduğuyla tasvir edilir ama aynı zamanda Kara Çemberin Halkı'nda kanını dökmek için uluyor olsalar bile, kuşatılmış yerlilerini terketmeyi reddetmesiyle de ortaya çıkar. Bu Ejderin Saati'nde, Conan'ın işgalci Nemedialıların ahlaksızlıklarından "Kullarını" korumaya yönelik sorumluğunu fark ettiğinde de kendisini ortaya koyar. Conan karakterine bakarken önemli bir özelliktir bu; Onun Aquilonia ulusunun kralı olmasından çok, Aquilonia halkı onun "sürü"sünün üyeleridir.

Son özellik, Conan'ın sürüsünün kadınlarına nasıl bağlandığına dairdir. Doğada Alfa-erkeği onun korumasından hoşlanan, seçtiği herhangi bir dişiyle çiftleşme hakkına sahiptir. Biz de Howard'ın öykülerinde bu konuyu birkaç kez deştiğini görüyoruz. En belirgin örnek Demir İblis'teki Octavia'dır. Conan onu Khosatral Khel'den korur ve daha sonra onun "Kadını" olduğunu varsayar. Aslında kadının sadece ona âşık olmuş numarası yapıyor olduğu gerçeği bile onu fazla etkilemez; yine de onunla cinsel ilişkiler beklemektedir. Benzer bir sahne Kara Çemberin Halkı'nda Conan'ın Devi Yasmina'yı Yimsha'nın kâhinlerinden kurtarıp, korumasını yeniden sağlamasından sonra ortaya çıkar. Sonuç itibarıyla Yasmina'nın artık bir rehine olarak kullanışlı olmadığının farkındadırlar, bu yüzden Conan onu "Kadını" olarak tutmaya karar verir ve bunu Devi'ye seçme hakkı bırakmadan samimiyetle belirtir. Kayıp Kadınlar Vadisi bile, Conan Livia'nın oyunu "kendi" kurallarıyla oynamak istemediğini fark ettiğinde ve "Bamulaların savaş şefi için uygun kadın" olmadığı usavurumu yüzünden yiğitçe onu ülkesine postaladığında ima edilir. Conan aynı zamanda birçok durumda dikkate değer bir kaotik tutumla hareket etmek suretiyle bir Physis özellik sergiler. Howard, Conan karakterinin öngörülemez olma ihtiyacında olduğunu bilmektedir; bunu her zaman ima eder: "Barbarlar tuhaf, anlaşılmaz şeyler yapardı." Conan'ın kadınları öldürmesi hakkında daha önceki tartışma istisnai bir durumdur.

Conan bir kapris veya kaygı yüzünden Belit'i vurmamayı seçtiğinde, bu öngörülmezlik davranışıdır (Aynı zamanda Belit korsanların lideri olduğundan, ölümü de savaşı sona erdirebileceğinden akıldışılık sınırını da aşar). Karmaşa, öngörülmezlik demektir. Howard, Evdeki Haydutlar'da, Conan ve kapatması arasındaki sahneyi bir öngörülmezlik sahnesi olarak sunar; zira onu Cimmerialının kadını öldürmeyi amaçladığı şeklinde yazdığı açıktır, fikri yalnızca son anda değişmiştir. Unutmayalım ki Kara Dev'de Amalric Conan'ı "tüm hırsızlarımın en çalkantılı olanı!" diye tarif eder. Çalkantılı demek, rastgele veya şiddetli şekilde öngörülmezlik anlamına gelir. Howard'ın Conan'ın böyle hareket etmesini sağlamaya niyetli olduğu açık görünüyor.

Akıldışılık Conan'ın sergilediği başka physis özelliğidir ve düşüncenin olağan akışında sözcüğün kendisinin olumsuz çağrışımları yüzünden bunu zorunlu kılmak biraz daha zordur. Akıldışılık, genelgeçer görüşe göre, karakterin kaynak olarak hiçbir mantıklı temeli olmayan düşünceler sergilemesi demektir. Howard, Conan'ı içgüdüsel hareket eden, düşünmeden önce eyleme geçen olarak tarif ediyor. Howard'ın Demir İblis öyküsünde Khawarizmli Ghaznavi, hünerli Conan'ın sergilediği işleri"zekâdan çok vahşi hayvan içgüdüsü"yle başardığına dikkat çeker. Howard, Conan'ın akıldışığını onun duygusal durumuna bağlar. Kâsedeki Tanrı'da öldürdüğü Set'in oğlu'nun başsız cesedinden dehşet içinde kaçar. Kaçış girişimi Kara Kıyının Kraliçesi'nde de, Kâsedeki Tanrı'da da daha rasyonel olup, yani mantıklı davranıp odadaki silahlı adamları seçeceğine önce onu tehdit eden silahsız adamı öldürmek suretiyle başlar.
Howard'ın Conan'ı uygar davranışın antitezi olmasını amaçladığı epey açık görünüyor bana. Barbar, içinde dolaştığı uygar ulusların dünya görüşünden tamamen farklı bir yaklaşımla davranır. Uygar kafa yapısıyla etkileşime girer ama asla ona sarılmaz; genellikle ona yönelim aşağılamasını ifade eder. Uygar dünya görüşünü reddedişini, Kayıp Kadınlar Vadisi'nde dosdoğru belirtir: "Farklı ülkelerde adetler farklıdır ama bir adam yeterince güçlüyse, kendi anayurdunun geleneklerinden bazılarını her yerde dayatabilir. Ve kimse de bana asla aciz diyemez!" Conan nomos değildir. Baştan sona physis'tir o.

Conan, Howard'a göre Cimmeria'yı yoğun dünyayı görme hevesi ve yaşamı her yönüyle deneyimlemek için terk eder. Bu, tüm öyküleri baştan sona etkisi altına almıştır. Conan sınavsız bir yaşamla ilgili değildir: onun arzusu "Bırak yaşıyorken dibine kadar yaşayayım hayatı; bırak da kırmızı etin lezzetli suyu ve ekşi şarabın tadını damağımda duyayım, ak kolların sıcak kucaklayışını, mavi kılıçlar alevlenip kızıllaştığında savaşın çılgın neşesini bileyim, mutluyum ben" ve "Yaşıyorum, yaşamla yanıyorum, seviyorum, öldürüyorum ve mutluyum" a dairdir.

Conan ölüm saçar ama onun gerçekliği, değişmez şekilde yaşam yönünde hareket etmektedir. Bu bir paradoks gibi görünebilir ama nomos perspektifinden bakıldığında gerçektir bu. Conan yaşamı yaşamaya öyle aşıktır ki, her fırsatta ölümle flört etmek suretiyle onu riske atmak ister. Herhangi bir savaş kıdemlisinin kanıtlayabileceği gibi, İnsanlar sadece var olur—onu sahaya sürene dek yaşamı gerçekte yaşamazsınız. Conan yaşamıyla ölümle danstan başka bir şey değilmiş gibi yaşar.

Conan Destanı hakkında daima kafamı karıştıran bir şey, physis yaklaşımı karşısında uçuyor gibi görünen krala dönüşmesi gerçeğidir. Bizzat Howard bile Ejderin Saati'nde Conan Ahriman'ın Kalbi'nin peşinde kılık değiştirip Zingara'da at sürerken, problemi kabul eder gibi görünür. "Ve göründüğünden fazlasını da hissediyordu; eski anıların uyanışı, ayağını imparatorluk yoluna koymadan önceki yarına dair kaygı duymadan eğlenen, kavga eden, içen, serüvenlere atılan köpüklü bira, kızıl dudaklar ve dünyanın tüm savaş alanlarında savurmak için keskin bir kılıç dışında arzusu olmayan gezgin bir paralı asker olduğu eski, vahşi, çılgın, muhteşem günlerin yeniden dirilişi." Öyle görünüyor ki, nomos dünya görüşüne doğru hareket etmektedir. Belki de bir dereceye kadar. Akılda tutulması önemli olan şey, bağlamdır. Conan'ın uygar bir ülkede kral oluşu, daha şahsi bir düzlemde yazılmış uygarlık barbarlığa karşı ana temasından başka bir şey değildir. Barbarlık öyle etkilidir ki sadece bir herif uygar dünyanın düzenini altüst edebilir.

Tüm bunlar bizi bu çalışmadaki asıl noktaya geri götürüyor. Halk, yazarlar ve hayranların mantığı gerçekten Conan'ı idrak etmez çünkü ona nomos gözleriyle bakarlar. Onlar varoluş öncesi güvercin yuvalarının içine çekmek için onu kategorize etme ihtiyacı duyarlar. Onu kendi konforlu kuşaklarına uydurmak için değiştirirler. De Camp ve Carter Conan'ı daha rasyonel yapar; bir nomos davranışı. Roy Thomas Conan'ın öngörülemez davranışını alır ve gerçek, davranışsal özelliklerden demirden bir anlayış inşa eder; nomos inancının esas özelliği. Halk da bunu yutar.

Conan nomos değildir. Howard kesinlikle onu o şekilde yazmamıştır yoksa yaptığı muhayyilemizi ele geçirecek güce sahip olmazdı. Conan, doğru kavradığınızda muhayyilemezi tutuşturur çünkü bizatihi olduğu kişidir o. Uygarlıkların zırvaları içinde elde edilemez; neticede onu ilgilendirmez bunlar. O sadece yaşamını kendi koşullarıyla yaşamak için var olur; özgür yaşa ya da öl. Gerçek Conan budur.

Bu niye önemli? Eşyanın tabiatı üzere, boşanan taklit malzeme seli nedeniyle insanların Conan algısını değiştirmek için çok geç muhtemelen. Fakat uzun süre önce bir kez, insan özgürlüğün nihai ikonunu sunma işini halletmek için zaman harcayan Teksaslı bir yazar için yeterince önemliydi bu. O ne önemli diyorsa, onurlandırmak benim için önemli.
Bu çalışmayla aslında kimsenin fikrini değiştirmeyi ummuyorum. Gerçekte bu sadece benim bakış açım. Fakat inanıyorum ki somut kanıtlara dayanan geçerli bir açı. Gerçekte tüm istediğim, bunu bir parça düşünmenizi sağlamaktır. Bob (Robert E. Howard çn.) için en azından bunu yapabilirim...
Dale RIPPKE
Çeviri: Hüseyin Aksakal


Not: Yazıdaki Nomos; insan aklının ürettiği değerler bütününü, Physis ise doğanın ürettiği unsurları ifade ediyor. Kavramlar latince olsa gerek. Türkçede tek kelimeyle karşılamak zor olduğundan olduğu gibi bıraktım."

                                                                                                                      -alıntıdır-
not:yazıdaki paragraflandırma ve koyu renk vurgular yunusmeyra'nın tasarrufudur  ;)
HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

yunusmeyra

biliyorum ki yazıda geçen conan tanımı yani r.e.howard'ın conan'ı, kalidor'un'da conan'ıdır  :)
HULK DEĞERLİ BİR KAHRAMANDIR!
HSD YENİ ÜYELERİNİ BEKLİYOR

kalidor

Alıntı yapılan: yunusmeyra - 12 Şubat, 2015, 22:51:17
biliyorum ki yazıda geçen conan tanımı yani r.e.howard'ın conan'ı, kalidor'un'da conan'ıdır  :)

Bu makale paylaşımı için kendi adıma ve tüm Conanpeverler adına teşekkür ederim Tarkan Abi :) Hüseyin Aksakal Bey de çeviriye emek ve zaman harcamış, sağolsun.

Türkiye'nin ilk ve tek Barbar Conan blogu olan  www.barbarconan.blogspot.com blogunda zamanında yazdığım kısa bir anektotu aşağıya ilintiliyorum:

"Barbar Conan alt metinde yağmacılığın, fırsatçılığın, şehvetin, paranın, devamlı yükselmenin, kaba gücün, her zaman güçlünün ayakta kalıp zayıf olanın yokolmaya mahkum olmasının, başarıya giden yolda herşeyin mübah olması gibi unsurların kendine özgü bir ahlak anlayışla yoğrulduğu bir tasavvurunun kısaca vahşi kapitalist sistemin en yalın halde edebiyatta/çizgiromanda cisimleşmiş halidir. En azından Robert E. Howard'ın Conan'ı böyledir. Çizgiromanda bu biraz daha törpülenmiştir.

Benim ve diğer Conanperverlerin bu karaktere meşki ise bize sunduğu Hiborya Çağı'ndaki müthiş fantazya, nefes kesen kılıç sahneleri, gerçekçiliği, antihero duruşu,  hoş kıvrımlı çeşitli bedenlerin raksı ve müthiş karizmasından ileri gelmektedir.

Biz alt metinlere takılmadan sis ve gölgeler ülkesi Kimmerya'nın tepelerine beraber tırmanır, Beyaz Elin sonsuz refah ve gençlik ülkesi Hiperborea'nın hülyasını beraber kurar, Vanaheim soğuğunda Buz Devin Kızı'nın peşinden beraber koşar, Fil Kulesine elvererek çıkar, Zamora'da hırsızlık, Zingara'da denizcilik öğrenir, Turan steplerinde paralı asker olarak at sürer, Koth'da Hirkanya çeliğinden kılıcımızı sallar, Stigya'da yılan tanrı Set'e nefret besler, Kara Krallıkların Kıyılarını beraber yağmalar, Vilayet Denizinde Kozaklarla Turan'a akınlar düzenler, Akilonya sınırında Piktlerle savaşır ve Tarantia'da kanlı tacı beraber takarız. Macera akar da akar... İşte Age of Conan budur !
"
Crom! Ölüleri Say...

pizagor

Birinci bölümün sıradanlığından sonra ikinci bölüm gerçekten iyi geldi. Ancak karakterin keskin dönüşlerini anlamlandırmakta zorlanıyorum. Vicdan denen hastalığa yakalanmadan evvel ezip geçtiği insanları düşününce 600 mültecinin ölümünü böylesine sorgulaması, failini insanlık dışı olmakla suçlaması inandırıcı olmuyor, hatta saçma geliyor. Bir insanı öldürmekle bin insanı öldürmek arasında nicelik dışında ne fark var?

Hele sonrasında bir nevi peygambere dönüşmesi, bilemiyorum belki de Foyle karakterine karşı aşırı önyargılıyım, ilk tanıdığım halinin böylesi bir başkalaşım geçirmesi mümkün görünmüyor gözüme. İnsanlar illaki hatalarını görebilir ama bu kadar keskin dönüşler yapamaz bana kalırsa.

Ki bu gözü dönmüş, avına ulaşmak için herşeyi yapmaya hazır avcının tüm acısının müsebbibi o son isme ulaşması üzerine durması ve bu durumun aşkla ilintili olması niye? Beyaz dizi mi okuyoruz  :)


Bir de dönüp dolaşıp aynı noktaya gelinecekse neye yaradı onca değişim, nedir bu sembolizma? Herşey bu kadar mı boş? Alfred Bester'in hayata dair felsefesi şu satırlarında afişe oluyor zaten:

'Yaşam hakkında soru sormayın. Yaşayın.'
'Hayatın yalnızca yaşamaktan başka bir anlamı olmalı.' dedi Foyle robota.
'O zaman kendi kendinize bulun efendim. Sizin şüpheleriniz var diye dünyadan durmasını istemeyin.'



Peki ya insana dair düşünceleri? Alfred Bester o noktada daha da acımasız:

Hepimiz buyuz. Özgür iradeden söz ediyoruz ama tepkiden başka bir şey değiliz...


Yine insana dair:

Kendimizi dışarıya karşı ne kadar korursak koruyalım, hep içimizdeki bir şeyler tarafından tongaya düşürülürüz. İhanete karşı bir koruma yoktur ve hepimiz kendimize ihanet ederiz.



Neyse, eleştirmekten geri durmasam da genele baktığımda okunulası, özgün, yazım dili kuvvetli, insanı düşünmeye de zorlayan, sorgulayıcı bir anlatı idi. Bir romanın olması gerektiği gibi. Beğenenler hanesine beni de ekleyin, 8/10...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


tommikser

Pizagor'a ilk bölüm konusunda kesinlikle katılıyorum.İlk bölüm durağan hatta zaman zaman sıkıcıydı.Doğa abinin övgüsüne mazhar olduğuna göre vardır bir hikmet diyerek devam ettim.Doğa abinin pizagor'un dediği gibi ikinci kısım gerçekten iyi toplamış yazarımız.

İlk bölümde konuşmasından hareketlerine kadar tam anlamıyla morona yakın bir profil çizen karakter tam olarak anlayamadığımız bir şekilde zeki ve tamamen insana dönüşmüş.Pizagor haklı olarak demiş ki nasıl olabilir ve bu zamana kadar nedereydin?

Katıldığım kısım bu karakter gelişimi bize anlatılamamış.Yazar sanki acelesi varmışçasına bunu hızlıca anlatmış ve bizim bunu kabullenmemizi istemiş.Olabilir mi tabii ki olabilir ama bir okuyucu olarak rahatsız edici olduğu gerçeğini değiştirmez.

Fakat Pizagor'un ikinci önermesine katılmıyorum.Yani bir insan bu kadar değişebilir mi?Bence gerçek hayatta sorgulanabilir ama roman dünyasında görülmedik bir durum değil.

En sevdiğim yazarlardan olan Jack Londan ve romanı Martin Eden tamda bu tarz bir değişim hatta dönüşümü anlatıyor.Martin bir liman işçisi,boks ve kavgadan hoşlanan,kadınlarla düşüp kalkan,konuşmasını dahi bilmeyen alt sınıftan biriyken aşk sayesinde bütün bu altsınıf özelliklerinden sıyrılıp,bir yazar ve burjuva oluyor.

Londan bu romanda karakterin gelişimin  sürecini o kadar incelikli ve derin anlatıyor ki olması zor olan bu sınıfsal dikey geçişin olabilirliğine ikna oluyoruz.İşte Alfred Bester bunu yapmadığı için romanın bir tarafı eksik kalıyor.Yazar,bu gelişim sürecini anlatıp bizi ikna edebilseydi roman gerçekten çok daha enfes olacaktı.

Bu ruhsal gelişimin yanında fiziksel gelişimini de romanda görmemize karşın nasıl oldu sorusunun cevabını alamıyoruz.En büyük eksiklik karakterin bu metemorfozunu bize anlatamaması olmuş.Ah bir de bunu anlatsaymış işte o zaman tadından yenmezmiş.

Eğer bu kısma fazla takılıp kalmaz Martin'in dönüşümüne inandığımız gibi inanır ve kabullenirsek romana da bakışımız değişiyor.Karakter derin bir felsefi bir bunalıma sürükleniyor.Bu bunalım insan olmanın erdemi ve quis ego sum sorunsalı.

Karakter büyük bir bunalımla kendini evreni ve varoluşu sorgularken, hem kendini hem insanlığı sorguluyor.Zaten kitabın bu kısmını çok sevdim.Bu derin sorular ve bunalımlar hem bizi hem karakteri yoruyor,düşündürüyor ve olgunlaştırıyor.

Pizagor'un diğer takıldığı açmaz ise aşk olmuş.Beyaz diziye benzetmiş ama ben aşkın altında daha derin bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum.Kahraman tecavüz edebilecek kadar aşağılık bir hayvan gibi tasvir edilirken dönüşümün manen kısmı da burada yatıyor.Aşık olduğu kör,mercan kadar güzel ve bir o kadar cani.Sevgisinin gerçekliğini sorgulayan karakter,bunun üzerinden de adalet kavramı üzerine derin bir analiz gerçekleştiriyor.Ben burada ki sevginin aşk olduğunu düşünmüyorum.Yüzeysel olarak kadına duyulan bir aşk olabilir ama bunun altında daha sufi bir bakış açışı olduğunu düşünüyorum.

Dinlerin yasaklandığı bir yüzyılda tanrıyla ve kurumlarıyla dalga geçen karakter bir anda içindeki değişimle gerçek sevgiye yani tanrı sevgisine yöneliyor.Tanrı sevgisiyle beraber insanlığa bakışı ve sevgisi de değişiyor.Kurumların yarattığı tanrı sevgisinin de üzerinde bir tanrı sevgisine evrildiğini düşünüyorum.Burada ki dönüşüm kadına duyduğu ikilem  dönüşümün anahtarı olarak kullanılmış.

Tanrıyı putlaştıran ve sevgiyi metalaştıran her türlü fikri şiddetle reddettiğine inanıyorum.Bununda kanıtının kitabın içine gizlediği bir bölümde görüyorum.

Saldırıda çöken ve kahramanın saklandığı yer kilise çöküyor.Onun molozları arasında kalan kahraman başka bir benliğe dönüşerek çıkabiliyor.Yalnız genede tek başına çıkamıyor.Benim okuduğum alt metin kiliseler ve ona bağlı metalaştırılan tanrı sevgisi yıkılmalı.Gerçek tanrı sevgisine o moloz yığının arasından dostlarımız hatta düşmanlarımız sayesinde çıkabiliriz.Molozdan çıkınca göreceğiz ki biz ve çevremiz tamamen değişmiş olacak.Doğru yolda olanlar gerçek sevgiyi de yanlarında yukarı taşımış olacaklar.

Sonunu da düşününce kitabı çok sevdiğimi söyleyebilirim.Benim puanım 9/10

kedidiro

Bu başlık altında dostoyevski'nin "Ecinniler"inden bahsetmek isterim. Belki bir iki dostun itkilenmesine ve bu dev romanla buluşmasına vesile olur...

Yılda 80 civarı kitap okuyorum. Bazılarını çok seviyorum, bazılarını bir kenara kaydetmesem kısa sürede okuduğumu dahi unutuyorum. Bazılarından okurken büyük keyif alıyorum ama bir süre sonra bakıyorum içimde o kitaba dair hiçbir şey kalmamış. bazen de ( bu çok sık olmuyor ) kendimi ödüllendirilmiş hissediyorum. İyi bir kitap  - en azından bende - uzun bir yolculuğun ardından eve dönmüşüm hissi uyandırıyor. Bu o tür kitaplardan biri. Sanırım okuduğum altıncı dostoyevski kitabı ve kesinlikle yine çok etkileyici. Suç ve Ceza'nın ardından ikinci sırama koyabilirim. ( henüz karamazov kardeşleri okumadım )

Çok kısaca bu kitaba bulaşma hikayemi de paylaşıp huzurlarınızdan ayrılacağım. İletişim yayınlarından biyografi kitapları yayınlanan ingiliz gazeteci edward halett carr'ın "romantik sürgünler" isimli kitabını okudum. Oradan yine aynı yazarın " bakunin" isimli biyografisine ve her iki kitapta ismi geçen rus devrimci, anarşist ve terörist naçayev'e ulaştım. oradan da dönemin rusya'sını ve naçayev'i ( elbette doğrudan kendi adıyla değil ) romanlaştıran dostoyevski'nin ecinniler'ine bulaşmak şart oldu...

Son demiştim ama iki şey daha paylaşayım :
1- Ben iş bankası kültür yayıncılık'tan çıkan mazlum beyhan çevirisini okudum ve ''perestişe varan saygı duymak ( ne demekse!!) " ifadesi dışında hiçbir rahatsızlık hissetmedim

2- Dostoyevski'nin kahramanlarını okurken o kadar tanıdık geliyor ki itiraf edeyim ben kendimi dostoyevski'nin kahramanlarını analiz ettiği kadar iyi analiz edemem. O insanların ruhlarına mikroskopla bakıyormuş gibi hissediyorsunuz kendinizi...

alan ford

Abi nerelerdesin sen özlettin kendini. Bu arada ben de bu kitabı daha geçen sene okudum. İletişim yayınlarından Cinler adıyla çıkan Ergin Altay çevirisiyle. Gerçi çevirmen olarak çok övülüyor ama ben adamın dilini sevemedim bir türlü. Hayalim Platanov çevirmeni Günay Çetao Kızılırmak'ın Dostoyevski külliyatını çevirmesi :)

Bu arada gerçekten şahane kitaptır. Her türlü tekrar okumaya varım.
Hatta kitapları değişip farklı çevirilerden okuyalım. Kitapla ilgili 3. anekdot da benden gelsin. Mülksüzlerin önsözünde Bülent Somay kitabın orijinal ismi Dispossesed'in, Ecinniler'in İngilizce'de ki başlığı olan Possesed'e bir gönderme olduğundan bahseder.
Bi de vakti zamanında Kara Ayrıntı dizisinden çıkan Neçayev Dönüyor vardır ki, konuyla ilgisi olmasa da o da güzel polisiyedir.
Polisye okuyorum zannederken avrupanın radikal sol grupları hakkında epey bir gereksiz bilgiye sahip olursunuz ;D
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

hanac


hanac

Evet bu serinın okumasında kimler var ?  :)


dean


hanac


Chuck

Haziran yada Temmuz aylarına geliyor sanırım. Öyle ise ben de varım.
+ Her girdiğim yol çıkmaz sokakla son buluyor
- O halde yeni bir harita bulmalısınız

alan ford

Bana da uyar lakin kitaplar bulunuyor mu piyasada
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

hanac

Alıntı yapılan: alan ford - 14 Şubat, 2015, 22:05:01
Bana da uyar lakin kitaplar bulunuyor mu piyasada

Var var.

Paket halinde 7 kitap alınınca daha ekonomik oluyor.

Sn. Güneş Semerci de alacak birlikte hareket edin derim.  :)