Edebiyat Muhabbetleri

Başlatan V, 15 Temmuz, 2010, 22:08:56

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

hennessy

Sana saygıdan söylemedik diyeceğim yalanım ortaya çıkacak :) ama inan ben okuyarım yazılarını keyifle bilesin....
Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

kalidor

Aman Hayal Kahvem olur mu severek takip ediyoruz yazılarınızı. Sizi bozmamak için düzeltmemişizdir ;) Altın Madalyon'un en farklı bölümü sizin özgün yazılarınız. Yazılarınız okurken sanki siz anlatıyorsunuz da bizler de dinliyormuşuz gibi bir hisse kapılıyorum. Bundan sonra pür dikkat okuyup bilerek veya bilmeyerek yaptığınız hataları bir bir ortaya koyacağım. Şimdiden söylüyorum ki sonradan sonra küsmek yok :D
Crom! Ölüleri Say...

pearl jam

Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 08 Ocak, 2013, 23:58:48
Cem Uygun kimdir bilmem? Ama bir bilen varsa söyler mi,
Cem Uygun A'mak - Hayal'i çizerek anlatmayı bitirdi mi?




Cem Uygun u ilk defa sizden duydum . Çizimleri çok güzelmiş merak ettim araştırdım biraz. şu söyleşiyi buldum : http://www.dunyabizim.com/index.php?aType=haber&ArticleID=1956

Hayal Kahvem


"...  Ama hepiniz, hepiniz...
Hepiniz geçim derdinde.
Bir ben miyim keyif ehli, içinizde?
....."
Orhan Veli Kanık

İstanbul'da film festivalleri vakti geldi mi, yüreğim bir kuş kanadı gibi nasıl pırpırlanır anlatamam. İşte buyrun! Dün !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali bilet satışları başladı bile... Bu festival 12 yıldır İstanbul, Ankara ve İzmir'de yapılıyormuş.  Ben son dört yıldır İstanbul Film Festivali, Filmekimi müdavimi oldum. Geçen yıl Suç ve Ceza Filmleri Festivali'ni de ucundan yakalamıştım. Bu yıl ilk kez !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali izleyicisi olacağım. Haftaya iş durumuma göre bir günü  kendim için belirledim. Dört gün ofiste çok çalışacağım. Bir gün ise, bir sinema salonundan  diğerine koşturacağım. Yaşasın!.. O gün bahtıma denk gelen filmlerden dördü için biletlerimi  satın aldım bile... Kısmetse, köyümden kalkıp İstanbul'a gideceğim. Önce Emek Sineması'nın ıssız sokağına dalacağım. Demir parmaklıklarına hüzünlü bir selam çakacağım. Emek Sineması'nın bir sonraki film festivalinde açılabilme ihtimaliyle umutlanacağım. Film aralarında Beyoğlu'nun arka sokaklarındaki salaş kahvelerinde oturup, kız belli bardakta çay içip simit yiyeceğim. Hep insanları seyredeceğim. İçlerinden birinin okuduğum bir roman kahramanı olduğunu farzedeceğim. Herşeyin iyi ve güzel yanını göreceğim. Sinema yoluyla dünyayı dolaşacağım. Aynı bir film gibi bir gün yaşamımın  da sona erecek olacağını yeniden algılayacağım. Sanatın ve sanatçının yanında hiçliğimi farkedeceğim. İnsan duygularının müşterekliğini sezeceğim. Sevginin varlığının  en şifalı şurup olduğunu hissedeceğim. Sinema gene hayatı eşsiz hissettirecek bana...  Küçük sevinçlerin içimde uyandırdığı koskocaman  haz duygusuyla köyüme döneceğim. Eskaza biri o gün "Bu dünyanın en güzel, en mutlu, en zengin kişisi  kim?" diye sorarsa bana...  Elbette burnumu havaya dikip "Ben!" diyeceğim!

Keşke biletler daha ucuz olaydı da, ikinci hafta da bir günümü ayırabilseydim !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali'ne... Du bakalım... Önce hayal edeyim... Nasıl denir? Hayal et, olur elbet:)




hennessy

Sevgili Hayal Kahvem tavsiye edeceğiniz bir film varmı bu festivalden? Ayrıca siz kızıyorsunuz bende kızayım şiirlerime bakmadınız yorum nerde?

Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

Hayal Kahvem

Karamba Karambita Hennessy
Hangi şiirler? Yoo.. Görmedim yeminle!  :'(

Hayal Kahvem

Pearl Jam, Cem Uygun'un çizimleri enfes değil mi? Hele A'mak-ı Hayal'i okuyan biri için büyüleyici... Keşke çizse.  ???

hennessy

Murat : Hasan abi Avengers dağılmış duydun mu?
Hasan: Duydum duydum toplanın Tellioğulları

Hayal Kahvem

Kalidor,
Alıntı YapAman Hayal Kahvem olur mu severek takip ediyoruz yazılarınızı. Sizi bozmamak için düzeltmemişizdir 

Yok, bozulmam... Bulun bakalım hata nerde? 8)

darkwood

Cem Uygun'u "Uçurum Kenarı" diye bir çizgi hikayeside vardı.
Çizdiği bir çizgiromanınıda görmek isterim doğrusu.

Hayal Kahvem yazdıklarınızı zevkle okuyoruz, güzel paylaşımlara devam.  ;)


Darkwood Sakinleri..

Hayal Kahvem

Darkwood nerede çıkmıştı bu hikayesi acaba? Bulabilsem keşke.  ???

Spider-Sense

Hulk geçirdiği mutasyon sonra müthiş bir acı geçirerek Banner'e dönüşür ve bu Banner olduğundan çok daha farklıdır daha akıllı daha kindar daha bencil. Ve Iron Man'e sinirlendiğinde Hulk'a dönüşür ama bu Hulk Banner'ın içinde ki kötü zeka ve kini sağlayan şeydir. İçinde ki Hulk'u öldürmüştür.(Biz öyle sanıyoruz.) hedefi dünya değil evrenin hükümdarı olmaktır ma Banner bunu etkiler Bannerden ayrılmak için kurduğu makineyle Hulkdan ayrılır. Banner ise hala onun içindedir. Hulk Banner'in hafızası ve beynine sahip olmuştur. Bannerde Hulk'un. Banneri kurtarmak ister Hulk ama o arada Genius Hulku durdurmalı çünkü bu herif dünyayı Tüm villians ve superherolardan arındırmaya çalışıyor. Sırada ki hedefi Uatu the Watcher...

Hayal Kahvem


Herkes  beni sigortacı biliyor.

Tamam ama...

"İnsan bu alemde hayal ettiği müddetçe yaşar"

diyen şair sözüne yürekten inanıyorum.

Tam iş yaparken ofiste,

Hooop...

Hayallere dalıveriyorum.

Misal...

Şu anda herkes beni ofiste biliyor.

Ben ise...

Daily Planet gazete binasının şirket logosunun P harfi üzerinde

Süperman'leyim.

Adım  Lois Lane.

Ben hayallerimi okuyorum,

Süperman mutlu mutlu dinliyor:)

Gerçekten!


Hayal Kahvem


Arabamın camında yüzümü gördüğüm anda kalakaldım.  Başımda her zaman ki gibi şapka vardı.  Yanaklarım pancar gibi kızarmış, suratımdan şıpır şıpır terler akmaktaydı. Neydi bu halim? Ben... İnanamıyorum. Arabamı evin kapısının önüne çekmiş, içini elektrik süpürgesiyle süpürmekteydim. Yooo. Tamam. En son arabamı iç dış temizlettiğimde, adam kallavi bir para istemişti. Gözlerimi pörtletip "Sahi mi?" diye bağırdığımı bugün gibi hatırlıyordum. Adam büyük bir pişkinlikle "Sahi!" demişti, elimdeki parayı almış, sırtını dönüp işine devam etmişti. Donakalmıştım.  İçimden sunturlu bir cümle sarfetmiş, adamın arkasından ise "insaf!" diye seslenmiştim.

Elim kolum armut mu topluyordu kuzum benim? Arabamı neden kendim yıkamıyordum ki? Verdiğim para fena halde içime oturmuştu ya, "arabamı artık kendim yıkayıp temizleyeceğim" diye tüm gün Arap bacılar gibi söylenmiştim. Akabinde, o günkü kazığı unuttum gitti tabii... İyi ama şimdi ne yapıyordum peki? Bütün gün evde, ofiste çalış babam çalışıyordum. Akşam eve döndüğümde de... Artık kaç ara kabloyu birbirine bağlayıp, elektrik süpürgesini taktıysam... Resmen arabamın içini elektrik süpürgesiyle süpürüyordum. Tamam üzerine afiyet azbuçuk cimriliğimle şöhret sahibiyimdir ama... Yooo... "Yuf!" derler bu kadarına! Arabanı da kendin temizleyip yıkama yani, öyle değil mi? Pes! Pes vallahi!


İşte o anda  İktisat profösörü Şiir Erkök Yılmaz'ın Homo Ekonomicus adlı öyküsünün kahramanı Bay X aklıma geldi. Bay X aklıma gelince, elektrik süpürgesinin borusunu yere fırlattım. Kendimi arabamın şöför koltuğuna attım. İki ellerimle yanaklarımı avuçladım. Korkuyla dikiz aynasına baktım. Allahım ben Homo Ekonomicus'un kadın versiyorununa dönüşüyordum yoksa? Hatırladın değil mi? Bay X homo ekonomicus'un tekiydi. Elini yüzünü yıkarken sabun kullanmazdı sözgelimi... Nedeni basitti. Hesaplamıştı. Yüzüne harcayacağı bir birimlik sabunun  marjinal faydası, erken kirlenmeye uğrayacak havlulara harcanan  bir birimlik sabunun marjinal faydasından düşüktü. Sonraa... Dişlerini macunsuz fırçalardı. Çünkü yaptığı hesaplara göre, ömür boyu diş macununa yatıracağı para, dişlerinin amortismanı için gereken parayı geçmekteydi. Günlük yemeklerini, o günün performansındaki zahmet katsayısına göre seçerdi. Evleneceği kadını seçerken de aynı özeni göstermişti. -Burada anlatmak istemiyorum. Öykü illa okunmalıdır. Sahiden ibretliktir.-  Ayrıca Bay X, faktör alışkanlığı yüksek bir emekçi bir seyyar köfteciydi. Bisikletinin arkasına bağladığı arabaya küçük kızını yerleştirip, yavrunun önüne kıymaları sürüyor, böylece çocuğun karıştırma ve mıncıklama yeteneğini  gayet üretken bir alana yatırmış oluyordu... Falan... Filan...

Anlaşılan odur ki,  gün be gün Homo Ekonomicus olma yolunda ilerlemekteydim. Tanrı bilir, yarın öbür gün, en ucuza basanını bulduğum gazeteye kendi ölüm duyurumu kendi ellerimle verebilirdim. Sonra aynı Bay X gibi, içinde soğutma aygıtı olan, camdan  bir tabut edinirdim belki...  Şu devingen yaşamda bir durağan  denge tutturmak niyetiyle, tabutun içine girip ölü numarası yaparken uyuyakalabilirdim de, benim varlığım insanlara düzeni anımsatabilir, rasyonel davranmayı öğretebilirdi bu durumda tabii. Düşünsene, ben hep yaşayabilirdim aralarında hiç bozulmamış kalıbımla... Soğutma aygıtlı tabutumun elektrik masrafına gelince, yaşasaydım daha fazla masrafım olmayacak mıydı, pöh, yaşadığımı varsaysınlardı mesela... Önce gazetedeki ilanı, sonra tabuttaki kıpırtısız halimi gören yakınlarım... Bir yaygara bir bağırış derken... Kabullenirlerdi elbette öldüğümü... Önce bizim şehirden, sonra memleketin pek çok yerinden insanlar, cam tabutun içindeki beni görmeye akın ederlerdi. Gece kimsecikler yokken tuvalete ve mutfağa gidebilirdim. Eskaza beni ayakta gören biri, yatır olduğuma hükmedebilir, halimi cümle aleme duyurabilirdi tabii... O günden sonra evim türbeye dönüşebilirdi sözgelimi!

Yok artık!

Sana bir şey söyleyeyim mi, bütün bunlar belki an içinde aklımdan geçti. Sadece cimrilikte değil, hayalcilikte ve abartmakta da şöhret sahibiyimdir. Görüyorsun işte... Gene veri koşullarda, veri fiyatlar ve veri getirilerle riskleri minimize edip belirsizlikleri tutarlılığa dönüştüreceğime, hayallerimde abartma sanatı icra etmekteydim. Ne vardı yani? Yılardır bana hizmette kusur etmeyen, emektar arabamın koltuğunu sevgiyle okşadım. Canım istediğinde,  elbette arabamı kendim temizleyip yıkayacaktım. Ayrıca anlamıştım ki araba yıkamak sahiden eğlenceli bir işti. Dikiz aynasına usulca baktım. Kendimdim. Homo Ekonomicus olsa, sevinmek gibi verimsiz bulacağı bir davranışı sergilemezdi. Ben sevindim.

Homo Ekonomicus değil, Homo Romaticus olmaya karar verdim. Arabamın radyosunun düğmesine bastım. Pinhani en sevdiğim şarkısını söylüyordu. "Asla vazgeçmeee... Kalkıp da pencerenden bir baakk. Güneş açmış mı? Yağmur düşmüş mü? Dön bak dünyayaaa!"  Hafıza ne tuhaf bir kutuydu. Yoo... En tuhafı bendim tabii... Araba yıkamak bu kadar abartılacak bir şey miydi? Kendimi olduğum gibi kabul ettim. Şarkıya eşlik ederek arabamı temizlemeye devam ettim.



V


Karamba.Homo Romanticus ha!Tuttum bunu.
"İstemem,eksik olsun.."