Edebiyat Muhabbetleri

Başlatan V, 15 Temmuz, 2010, 22:08:56

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 6 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kinowa59

Merhaba değerli dostlar. Şehitlik tarafından, Topkapı istikametine gelirken hemen duvarın ardında mezarlıkta, Peyami Safa' nin _1899_1961_ bakımsız,otlarla kaplı mezarını gördüm. Başında durdum. Zayıf yüzlü, yuvarlak gözlüğüyle şüpheci bakışları canlandı zihnimde. 1940 li yıllarda N.F.Kisakurek ile birlikte, Nazım Hikmet aleyhine ki yazılarını düşündüm, üzülerek. Ve büyük şairin ona yazdığı bir küçük dörtlüğü anımsadım." Sen bu kavgada bir nokta bile değil, Bir küçük eğri virgül, bir zavallı vesilesin"...

hercai

Alıntı yapılan: bayram - 17 Şubat, 2021, 13:33:48
Merhaba değerli dostlar. Şehitlik tarafından, Topkapı istikametine gelirken hemen duvarın ardında mezarlıkta, Peyami Safa' nin _1899_1961_ bakımsız,otlarla kaplı mezarını gördüm. Başında durdum. Zayıf yüzlü, yuvarlak gözlüğüyle şüpheci bakışları canlandı zihnimde. 1940 li yıllarda N.F.Kisakurek ile birlikte, Nazım Hikmet aleyhine ki yazılarını düşündüm, üzülerek. Ve büyük şairin ona yazdığı bir küçük dörtlüğü anımsadım." Sen bu kavgada bir nokta bile değil, Bir küçük eğri virgül, bir zavallı vesilesin"...
Merhabalar,
Peyami Safa ve Nazım Hikmet Kavgası tekrar gündeme gelmişken, yeniden hatırlayalım istedim.(Ergun Göze) nin de bir kitabı var, ben almadım.
Nazım Hikmet ve Peyami Safa'nın öncesinde iki dost iken, bu dostluk aşama aşama bozulmuştur...çok sert bir üslûba bürünmüştür karşılıklı olarak.
Yusuf Ziya Ortaç ile Orhan Seyfi Orhon'un 1 Eylül 1935 tarihinde yayımladıkları "Ayda bir" dergisinin ilk sayısında Nazım Hikmet'in ünlü 'Bir Provokatör Üzerine Hiciv Denemeleri' şiiri çıkmıştır. Nazım rakibi Peyami Safa'ya şöyle seslenir;
  Bir düşün oğlum,
  Ey yetimi Safa
  Bir düşün ki, son defa
  Anlayabilesin:
  Sen bu kavgada
  Bir nokta bile değil
  Bir küçük eğri virgül,
  Bir zavallı vesilesin!..
  Ben kızabilir miyim sana?
  Sen de bilirsin ki, benim adetim değildir
  Bir posta tatarına
  Bir emir kuluna sövmek,
  Efendisine kızıp, uşağını dövmek.

Peyami Safa ise bu şiiri, 9 Eylül 1935 tarihli 'Hafta'da;
"Alık oğlan benim sayısız kusurlarım dururken, iftihar ettiğim tek tük faziletimi hicvetmeye yeltenmiş " diye eleştirir ve bundan sonra Nazım'a Cingöz Recai'nin yanıt vereceğini söyler.
Hafta'nın 23 Eylül 1935 tarihli sayısında' Cingöz Recai'den Nâzım Hikmet'e' başlığıyla bir YERGİ yayımlar:

  Gel bakayım,
  Lüle lüle, kıvrım kıvrım samur saçlı
  Pamuk tenli, al yanaklı sarı papam
  Gel bakayım yetimlikle maytap eden paşa zadem.
  Bre toprak altında yatan
  Büyük Türk ölülerine çatan
  Bre kaltaban,
  Bre Türk düşmanı,
  Bre vatan haini şarlatan.

Bu yazı ilk olarak K Dergisinin 24 Haziran 2011 tarihli sayısında yayınlanmıştır...
Alıntı ise, Duvar gazetesindendir...daha ayrıntılıdır, isteyen tümünü okuyabilir).

Benim yorumuma gelince;
Nazım Hikmet gibi büyük bir şaire 'şarlatan, vatan haini, Türk düşmanı' demek acizliktir.
Siyasî görüşlerini beğenmemek, onu yaftalamak hakkını vermez.
Kuvayi Milliye Destanı'nı yazabilmek hiç kimsenin harcı olamamıştır hâli hazırda.
Nâzım bu destanı 1939'da yazmaya başlar...1941'de bitirir. Kurtuluş Savaşı'nı bölüm bölüm anlatır. Yapıtın sonunda;
" 939 İstanbul Tevkifhanesi,
  940 Çankırı Hapisanesi,
  941 Bursa Hapisanesi"
diye bir not bulunmaktadır.
Işıklar içinde uyu Nazım Hikmet RAN

Sevgiler sizinle olsun


 

Kinowa59

Merhaba değerli Hercai dost. Benim yarım yamalak bildiğim, Vala Nurettin in " Bu Dünyadan Nazım geçti "Kitabından alıntıladigim şiirini ne kadar güzel yazmışsınız. Bir değil birkaç kez okudum değerli iletinizi. Peyami Safa ve N.f.kisakurek 1920 ve 1930 yıllarda Nazım Hikmet e methiyeler dizip ona benzemeye çalışırlarken , sonradan kıskançlıktan birer Nazım Hikmet düşmanı kesilmislerdir. Nazım Hikmet onları düşman olarak bile görmemiş, yalnızca ne olduklarını dile getirmiştir. Nazım Hikmet bir Dünya değeridir. Diğerleri ile ilgili yorum yapmak ölünün ardından kötü konuşmak olur. Selam ve saygılarımla.

Hayal Kahvem


ve Murathan Mungan ve Aristoteles ve AŞK

"Aşk ve soğukkanlık. Bir araya  gelmesi en zor ikili.
Oysa Aristoteles, vücudun en soğuk unsurunun beyin olduğunu söyler.
Aynı zamanda beyni aşkın merkezi olarak görür.
Dünyanın çekirdeğindeki kor ile buzulların ilişkisine kadar götürür bu insanı."

NOT-  Cümleler/ Murathan Mungan-Aşkın Cep Defteri


Hayal Kahvem


Felsefe okumaları beni  aldı, geometriye doğru sürükledi. Felsefe nere geometri nere demeyin sakın, olur mu?
Yeminle, eskiden olsa ben böyle lakırdılar ederdim. 

Platon'un  Akademi'sinin kapısında "Geometri bilmeyen giremez," yazıyormuş.
Felsefe okulunun kapısında niye böyle bir cümle yazar ki? Niye diye merak ettim.   

Hani felsefede, Sokrates Platon'un hocası, Platon da Aristoteles'in hocası ya...
Matematikte ise, önce Thales geliyor. Thales'in öğrencisi Pizagor, Pizagor'un öğlencisi Öklid.  Vay arkadaş! İnsanın karşısına çıkan hoca ne önemli:D


Aslında sosyoloji okumaları yapmam gerekirken, ilgim felsefeye ve uygarlık tarihine kaydı. Podcastler dinliyorum.
Videolar izliyorum. Mesela Profesör Ata Özdemirci'nin podcast ve videolarını hararetle tavsiye ederim. Resmen hap gibi hazırlamış.
Anlattıklarıyla öğrendiklerimi birleştirebiliyorum ve yeni okumalara sıçrıyorum. Akıcı. İlgi çekici.




Son tahlilde, Dücane Cündioğlu iyice uçurdu beni. Mantık dersinde, Öklid geometrisinin 2400 yıllık gelenek olduğunu söyledi.
Kesin bilgi denilince akla geometri ve öklid geometrisi gelirmiş. 
Sıkı durun.... Hatta evhamlı, vesveseli insanlara geometri eğitimi alması önerilirmiş.
Vesveseden evhamdan kurtulmak için matematiksel kesinlik  her türlü zihinsel tereddütün hakkından gelirmiş. 
Şahane değil mi? Gel de Öklid'in peşine düşme şimdi:)

pizagor

Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 17 Şubat, 2021, 19:41:57

...

Platon'un  Akademi'sinin kapısında "Geometri bilmeyen giremez," yazıyormuş.
Felsefe okulunun kapısında niye böyle bir cümle yazar ki? Niye diye merak ettim.   

Hani felsefede, Sokrates Platon'un hocası, Platon da Aristoteles'in hocası ya...
Matematikte ise, önce Thales geliyor. Thales'in öğrencisi Pizagor, Pizagor'un öğlencisi Öklid.  Vay arkadaş! İnsanın karşısına çıkan hoca ne önemli:D[/center]

...


Yukarıdaki metinde ismim geçmiş :)
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


Hayal Kahvem

Alıntı yapılan: pizagor - 18 Şubat, 2021, 09:49:48
Yukarıdaki metinde ismim geçmiş :)

Çok güldüm:) Hem de Pisagor'u, Pizagor yapmışım. Tanıdığım tek Pizagor sensin çünkü.
Sahi neden Pizagor'sun? Var mı matematikle ilgin? Pisagor için ayrı bir yazı yazmak istiyorum aslında. İnanılmaz bir adam. Peygamber gibiymiş.
Lakin senden Pizagor hikayeni  okumak isterim. Yazmış mıydın bloğunda?

Hayal Kahvem

Binlerce kasırga aşkına. Hercai ile Bayram neler yazmışlar.
Ne diyeceğimi bilemedim. Az önce Mantık dersinden çıktım. Kafam karışık.

Bilenler bilir elbette. Ben yeni öğrendim. Aklın birincil yasası şuymuş:
Bir şey ya vardır, ya yoktur.
Yani var vardır, yok yoktur.
Bir şey varsa yok olamaz, yoksa var olamaz.
Dolayısıyla o şey, "hem var, hem yok" olamayacağı gibi, "ne var, ne yok" da olamaz.

İlginç di mi?

hercai

Alıntı yapılan: bayram - 17 Şubat, 2021, 19:18:36
Merhaba değerli Hercai dost. Benim yarım yamalak bildiğim, Vala Nurettin in " Bu Dünyadan Nazım geçti "Kitabından alıntıladigim şiirini ne kadar güzel yazmışsınız. Bir değil birkaç kez okudum değerli iletinizi. Peyami Safa ve N.f.kisakurek 1920 ve 1930 yıllarda Nazım Hikmet e methiyeler dizip ona benzemeye çalışırlarken , sonradan kıskançlıktan birer Nazım Hikmet düşmanı kesilmislerdir. Nazım Hikmet onları düşman olarak bile görmemiş, yalnızca ne olduklarını dile getirmiştir. Nazım Hikmet bir Dünya değeridir. Diğerleri ile ilgili yorum yapmak ölünün ardından kötü konuşmak olur. Selam ve saygılarımla.
Merhabalar Bayram ;
Sizin bu konuyu hatırlatmanız üzerine, nâçizane ben de yazdım...üslûbunuz, hitap şekliniz ve mütevazi tutumunuz beni çok minnettar etti.
Nâzım Hikmet'in bahsettiğimiz şiirinin tümü ( arada eksikler yoksa);
YKY tarafından yayınlanan "BENERCİ KENDİNİ NEDEN ÖLDÜRDÜ" adlı kitabında, Bir Provokatör Üzerine Hiciv Denemeleri başlığı altında yayınlanmıştır. Hayal kahveme hitaben;
Felsefe; insanın kültürel birikimiyle oluşur ve yaşam tarzına yardımcı olur...Avrupa'ya bakıldığında Felsefe Akademisyenlerinin çoğunda sayısal bir eğitim görürüz...Boğaziçi Kimya Mühendisliği mezunu kızım, yan dal olarak aynı üniversitede Felsefe Bölümünü de bitirdi...tercihini Felsefeden yana kullandı...
5 yıllık Heilderberg Ü. ve Helsinki eğitimiyle
çiçeği burnunda Felsefe Dr'u olarak ODTÜ' de çalışmalarına başladı...
Ortaokulda ilk okuduğu kitaplardan biri "Sofinin Dünyası " idi...
Fakülte 1. sınıfta derslerde biri Hukuk Felsefesiydi...çok zordu...incelediklerimizden bazı felsefeciler; Kant, Platon, Aristo, Hobbes, Hegel, John Locke ve diğerleri...
J.J.Rousseau'nun "Toplumsal Sözleşme" savı, özellikle incelediklerimiz arasındadır.
Felsefe zor bir bilim dalıdır...ilgilenmek sorgulamayı da beraberinde getirir...Paylaşımlarımdan birinde Albert Camus'un "Yabancı" adlı eserinden ve Varoluşçuluktan bahsetmiştim...
Bir de sevgili hanac'a bir sorum olacak;
Bu sayfayı neden hayal kahvem sahipleniyor? İlk gönderim bu sayfaya olmuştu ve nahoş bir üslûpla karşılamıştı beni...bu günkü üslûbu da öyle...
Sevgiler sizinle olsun...


pizagor

Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 19 Şubat, 2021, 12:58:33
Çok güldüm:) Hem de Pisagor'u, Pizagor yapmışım. Tanıdığım tek Pizagor sensin çünkü.
Sahi neden Pizagor'sun? Var mı matematikle ilgin? Pisagor için ayrı bir yazı yazmak istiyorum aslında. İnanılmaz bir adam. Peygamber gibiymiş.
Lakin senden Pizagor hikayeni  okumak isterim. Yazmış mıydın bloğunda?

Maalesef hem mühendis hem de çizgiromansever olunca 'pizagor'un bu ikisini çok güzel harmanladığını düşünmüştüm yıllar yıllar önce. Bir kere kullanmaya başladıktan sonra da hiç bırakmadım, bırakma gereği de duymadım. Hala da gayet severim, çizgiromancı dostlarla yüzyüze sohbetlerde de kullanılan ikinci bir ad oldu adeta benim için  :)
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


Hayal Kahvem

Alıntı yapılan: hercai - 19 Şubat, 2021, 14:50:10
Merhabalar Bayram ;
Sizin bu konuyu hatırlatmanız üzerine, nâçizane ben de yazdım...üslûbunuz, hitap şekliniz ve mütevazi tutumunuz beni çok minnettar etti.

Nâzım Hikmet'in bahsettiğimiz şiirinin tümü ( arada eksikler yoksa);
YKY tarafından yayınlanan "BENERCİ KENDİNİ NEDEN ÖLDÜRDÜ" adlı kitabında, Bir Provokatör Üzerine Hiciv Denemeleri başlığı altında yayınlanmıştır.

Hayal kahveme hitaben;
Felsefe; insanın kültürel birikimiyle oluşur ve yaşam tarzına yardımcı olur...
Avrupa'ya bakıldığında Felsefe Akademisyenlerinin çoğunda sayısal bir eğitim görürüz...

Boğaziçi Kimya Mühendisliği mezunu kızım, yan dal olarak aynı üniversitede Felsefe Bölümünü de bitirdi...tercihini Felsefeden yana kullandı...
5 yıllık Heilderberg Ü. ve Helsinki eğitimiyle çiçeği burnunda Felsefe Dr'u olarak ODTÜ' de çalışmalarına başladı...
Ortaokulda ilk okuduğu kitaplardan biri "Sofinin Dünyası " idi...Fakülte 1. sınıfta derslerde biri Hukuk Felsefesiydi...çok zordu...
incelediklerimizden bazı felsefeciler; Kant, Platon, Aristo, Hobbes, Hegel, John Locke ve diğerleri...
J.J.Rousseau'nun "Toplumsal Sözleşme" savı, özellikle incelediklerimiz arasındadır.

Felsefe zor bir bilim dalıdır...ilgilenmek sorgulamayı da beraberinde getirir...
Paylaşımlarımdan birinde Albert Camus'un "Yabancı" adlı eserinden ve Varoluşçuluktan bahsetmiştim...
Bir de sevgili hanac'a bir sorum olacak;
Bu sayfayı neden hayal kahvem sahipleniyor? İlk gönderim bu sayfaya olmuştu ve nahoş bir üslûpla karşılamıştı beni...bu günkü üslûbu da öyle...
Sevgiler sizinle olsun...

Karamba Hercai, öncelikle teşekkür ederim, yorucu bir iş haftası ve yoğun bir ders programından çıkmıştım.
Yorumlarınla canlandım.  Eğitimli, donanımlı, hele şu sıra peşine düştüğüm felsefe okumalarının en şahanesi yapmış
bir Altın Madalyon üyesinin benim yazılarıma yorum yapmasından gururlandım. Öte yandan, yeminle felsefe okumalarımla ilgili yazıyorum ya,
daha başındayım bi de...  Felsefe bilenler halime ne gülüyorlardır diye daha bugün aklımdan geçirdim:)

İtiraf etmeliyim ki seni erkek sanıyordum. Gerçekten... Kaçırmışım. Ya da unuttum mu acaba?  Çok sevindim. Bir sen bir ben... Var mı başka acaba bilmediğim?

"Bu sayfayı neden hayal kahvem sahipleniyor? İlk gönderim bu sayfaya olmuştu ve nahoş bir üslûpla karşılamıştı beni...bu günkü üslûbu da öyle..."
demişsin...
Binlerce kafa tası aşkına! İnan bu sayfadaki yazılara bakarak, tek tek geriye gittim, acaba gene Hercai'ye  ne yazdım diye merak etttim. Bulamadım iyi mi?
Yazmakla, karşılıklı muhabbet farklı oluyor.  Karşılıklı konuşsak mesela, mimiklerden, hareketlerden  art niyet olmadığını anlıyor insan.
Yazarken ise, bazan yanlış anlaşılmalar oluyor.

Misalse, Pizagor'un yorumuna, "Çok güldüm:)" diye başlayarak cevap yazmışım. Lakin sahiden güldüm okuyunca.
Ve  tüm iyi niyetimle yazdım. Dilerim alınmamıştır.  ::)

Altın Madalyonu ve buradaki çizgi roman sevdalılarını seviyorum.  Buralarda gezinmek, yazılanları okumak, çizgi romanları, yeni kitap, film, hatta müzik
bilgileri almak gerçek dünyanın  telaşından uzaklaştırıyor beni. Huzur buluyorum.

Burası Edebiyat Muhabbetleri sayfası.  Herkes yazıyor aslında. Galiba en fazla edebiyat muhabbeti yapan benim. Ondan fazla gelmiş olabilir.

Keşke Felsefe Muhabbetleri diye bir sayfa açılsa... Ve senin bilgilerinden faydalansak Hercai, Düşünmez misin?



Hayal Kahvem


Metin Üstündağ'ın külliyatı kitaplarımın arasındadır. Çok zenginim. Seviniyorum.
Bir Delinin Mal Beyanı adlı kitabını yeni satın almıştım.  Az önce sayfalarının arasında dolandım. Hoşuma giden cümleleri kopyaladım, aldım.
"Kendinden bahseder misin biraz,"  adlı beyanının bir  yerinde şöyle diyordu:

"- başkasının hayatı olsaydı bu yaşadıklarım
  çoktan çıkmıştım ben bu film bitmeden
  üç aşağı beş yukarıyım
  balık tutan kedi sokağını arıyorum"

"Balık tutan kedi sokağını arıyorum, "diyor ya,  Bu cümleye takıldım. Acaba balık tutan kedi sokağı var mı, diye guglladım.
İyi ki merak edip araştırmışım. Bakar mısınız? Meğer Balık Tutan Kedi Sokağı varmış. Ve Paris'teymiş. Rue Du Chat Quı Peche.


Rue Du Chat Quı Peche, yani Balık Tutan Kedi Sokağı,  1540 yılından beri varlığını sürdüren  29 metre uzunluğunda, ve 1.80 metre eninde bir sokakmış.

1930 yıllarında Macar yazar Jölan Földes  Balık Tutan Kedi Sokağı'nda yaşamış.  Ve bu sokakta yaşamakta olan göçmenlerin yürek burkan öykülerinden bir roman yazmış.
Nasuhi Baydar tarafından Balık Tutan Kedi Sokağı adıyla  Türkçeye tercüme edilen kitap, 1946 yılında bizim memlekette basılmış.
Macar yazar Jölan Földes'in, Balık Tutan Kedi Sokağı adlı  bu romanı 22 dile çevrilmiş. Uluslararası Büyük Roman Ödülü kazanmış.
Metin Üstünağ'ın ömrüne bereket, Jölan Fölyes'in ruhuna rahmet, dedim. Sonra ne yaptım?
Durur muyum? Hemen Balık Tutan Kedi Sokağı adlı kitabı sipariş ettim. :)


allan quatermain

Alıntı yapılan: Hayal Kahvem - 19 Şubat, 2021, 21:55:25
Rue Du Chat Quı Peche, yani Balık Tutan Kedi Sokağı,  1540 yılından beri varlığını sürdüren  29 metre uzunluğunda, ve 1.80 metre eninde bir sokakmış.
Ankara'da da Kediseven sokağı varmış eskiden, Enis Batur, Kediler Krallara Bakabilir'de bahsetmişti biraz bu güzel isimli ve kedili sokaklardan:
http://www.yersizyurtsuz.com/suje/eylul_2016/sayfalar/suje_sf_3.htm

Hayal Kahvem

Alıntı yapılan: allan quatermain - 20 Şubat, 2021, 02:24:02
Ankara'da da Kediseven sokağı varmış eskiden, Enis Batur, Kediler Krallara Bakabilir'de bahsetmişti biraz bu güzel isimli ve kedili sokaklardan:
http://www.yersizyurtsuz.com/suje/eylul_2016/sayfalar/suje_sf_3.htm

karamba, allan quatermain...  şahane bir yazı bu. bu yazının çıktığı dergi... süje... linkteki yersizyurtsuz.com... dergiyi çıkaran kıvılcım vasfi... hiç duymamıştım.
çok ilginç... sayısız kitapları varmış. forumdan bilen var mı acaba?


Hayal Kahvem


Kadın kaleminden çıkmış, kadın kahramanı olan
bir kitap okumaya niyet ettim.
Suat Derviş'in Fosforlu Cevriye'sini okumaya giriştim.
Dili, anlatımı nasıl lezzetli nasıl etkili anlatamam.
Çok sevdim.
Bitirmeme az kaldı. 
Tam size anlatacaktım ki...
Acaba sinemaya uyarlanmış mı diye merak ettim.

İnanamadım gözlerime...
Türk sinemasında resmen Fosforlular, Cevriyeler geçidi var.
Kitabın konusuyla tüm bu filmlerin konusu aynı mı?
Bazıları Cevriye bazıları Cevriyem, bazıları Fosforlu... Niye?
Diye aklımdan geçiriyordum ki...
Şu inceleme yazısı beni benden aldı.
Aklımdaki tüm soruları cevapladı.
Müthiş bir inceleme!
Teşekkür ederim.
https://sadibey.com/2014/02/28/edebiyatimizin-fosforlu-cevriyesi-sinemamizin-fosforlu-cevriye-leri-ve-metin-erksan-cikisli-turk-sinema-tarihine-bir-belge/