Ana Menü

Toplu Okumalar

Başlatan V, 29 Aralık, 2014, 21:06:44

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mrtekin

Alıntı yapılan: V - 19 Şubat, 2015, 13:41:51
Kitap bitince Yıkıma Giden Adam'a başlayacağım.

İlk 50 sayfası bitti, hayatımda okuduğum en mükemmel kitaplardan biri, bitsin, bi kaç şey yazacağım.
They drew first blood...

pizagor

Alıntı yapılan: alan ford - 04 Mart, 2015, 19:32:37
... ya da az bilinen romanlardan aparttığımız cümlelerle cinsi latifi etkileme çalışmaları ,eğer başarılı olursa ,  fayda hanesine +1 yazılır mı gibi soruları sorma hakkım saklı olsun . ;D

Koskoca edebiyat alemini nerelere bağlamak, hangi amaçlara vesile yapmak!

Cık cık cık :D :D :D

Zamanın yitirdiğimiz en önemli kaynak olduğunu düşünerek soruyorum: Yoğun mesai verdiğim bir konunun keyif dışında başka çıktılarının da olması güzel olmaz mı? Mesela Tüfek, Mikrop, Çelik ve Ecinniler için diyelim hemen hemen aynı vakti ayırdım. Ama Jared Diamond'ın kitabının bilinç haneme eklediklerinin yanında Dostoyevski çok zayıf kalmayacak mı?
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


alan ford

 Hah işte baştaki kitap da tam bunun için. İki ukala Fransız filozofu iyi edebiyat aynı zamanda iyi felsefedir ve insanın ufkunu hiç ummadığı şekilde genişletebilir mealinde bir şeyler diyorlar. (dır inşallah çok oldu kitabı ,inşallah karıştırmıyorumdur :P) ki ben de kesinlikle katılıyorum .
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

V


Alıntı yapılan: Mrtekin - 04 Mart, 2015, 19:35:39
İlk 50 sayfası bitti, hayatımda okuduğum en mükemmel kitaplardan biri, bitsin, bi kaç şey yazacağım.

Ben bitirdim bile Baytekin.. :)

Kaplan Kaplan'ın puanı 9/10 idi nazarımda. Yıkıma Giden Adam'ı daha da iyi buldum.

Gerçek bir başyapıt.

10/10..
"İstemem,eksik olsun.."

köstebek

Şimdi beğeniyorsunuz, ama 20 sene önce yayımlandığında o kadar az satmıştı ki... Bunca yılın ardından sadece tek baskısını bitirip karanlığın içinde eriyip gittiler.
Not: Bir de 30 veya 40 sene önceden basitleştirilmiş bir Okat (?) baskısı vardı, o kadar

alan ford

Alıntı yapılan: çizgiliköstebek - 04 Mart, 2015, 23:07:57
Şimdi beğeniyorsunuz, ama 20 sene önce yayımlandığında o kadar az satmıştı ki... Bunca yılın ardından sadece tek baskısını bitirip karanlığın içinde eriyip gittiler.
Not: Bir de 30 veya 40 sene önceden basitleştirilmiş bir Okat (?) baskısı vardı, o kadar

  Abi Okat'ın bastığından gayrı  birde Deniz Kitaplar'dan 24. Yüzyılda Cinayet çevirisi vardı , hatta kitabın başına not düşmüşsün  ;)
kaçmayı denemek bir tutsağın görevidir

köstebek

Bak, onu bile unutmuşum. Doğru diyorsun... :)


pizagor

İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


tommikser

Ben yakın zamanda başlıyorum araya iki üç kitap girdi de :D

pizagor

Alıntı yapılan: kedidiro - 14 Şubat, 2015, 18:05:25
1- Ben iş bankası kültür yayıncılık'tan çıkan mazlum beyhan çevirisini okudum ve ''perestişe varan saygı duymak ( ne demekse!!) " ifadesi dışında hiçbir rahatsızlık hissetmedim


'Perestişe varan saygı' için kitap boyunca en çok geçen söz dizisi desek sanırım yanlış olmaz. TDK'ya göre anlamı tapınma derecesinde bir saygı oluyor. Kitaba başlayacaklar için gerekli bir bilgi  :)
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


pizagor

SPOILER

Dostoyevski'yi yorumlayacak yetkinlikte bir okur değilim ama yazmadan edemedim. Yoğun buhranla birlikte ben de bittim. İnsan hem bu derece keyif alır, hem bu derece ruhen sıkılır mı bilemiyorum. Realizmi mi desem, yoksa gerçek hayatı mı, bu kadar sert ve acımasız yaşamak beni yordu. Daha da çürümüşlüğün peşindeki hali hazırda çürümüş, hayatı sefil olarak tanımlayan karakterlerin anlatımı birkaç 'mutlu' diyebileceğim karakterin o kadar önüne geçiyor ki mutluluk kırıntıları bütünde kaybolup gidiyor. Geriye kalan sadece buruk bir tatsızlık hali. Mutluluk bu kadar mı zor, bu kadar mı erişilmez? Ya gerçek hayat burada anlatılan değil ya da gerçek hayat bu ama ben sırça köşkümden bu gerçekliğin farkına bile varmıyorum. Velhasılıkelam kafam karışık.

Kitap tam bitti diyorsunuz ama hayır, bir son bölüm var ki bazı yargıları yıkıp baştan inşa ediyor. Dostoyevski'nin bu roman tefrika halinde basılırken yazdığı ancak editörce çıkarılan, bunun üzerine Dostoyevski tarafından tekrar yazılan ama yine de tefrika edilmeyen ama okuduğum kitabın son bölümüne ek olarak konan bir kısım var ki bu bölüm okunmadıkça kişiler hakkında yargıya varmak doğru değil. Öyle bir kısım ki benim bazı karakterlere yakıştırdığım etiketleri altüst etti. Hem çok açıklayıcı, hem de zihin açıcı. Kesinlikle kitap bitti deyip de bu ek okunmamazlık edilmemeli. Hem kitabın adı neden ecinniler, birkaç şifre bu bölümde bulabilirsiniz..

Üstada ufak tefek eleştirilerim olabilir, gönül tellerimizi titretmek adına Şatov'a son yaptığı bebek oyununun (ve de bu bebeğe yakıştırılan sonun) yazara göre çok basit ve popülist kaçtığını söyleyebilirim. Ama bütünün yanında bunların lafı bile edilemez...
İlk Biriktirici... Vampir Dişçisi... Huysuz İhtiyar... KRONİK İTTAPAR!!!
Hayat sana sokak hayvanlarına davrandığın gibi davransın!


tommikser

Doğa abinin tüm listesini okudum.Distopya olarak iki kitap kaldı;Otomatik portakal ve Fahrenayt 451.

Cesur Yeni Dünya( CYD) bu distopya türünün içersinde farklı bir yerde.Aslında ütopyanın temelini sarsan bir distopya.
Thomas More'un Ütopyası düzen muntazam olduğu ve insanlar bu düzeni sahiplendiği sürece ideal ve aranılan mutluluğa ulaşılması için hayali bir haritadır.İşte distopyada kurgu daima bunun tersi bir şekilde işleniyor.

Her şeyin mahvolduğu düzenin faşizm ve kaos ile beslendiği distopya edebiyatında CYD farklı bir bakış açısı ile  olaya yaklaşıyor.Eğer her şey mükemmel olsaydı ve istenilen ütopyaya ulaşılması mümkün olsaydı yani yeryüzünde cennet var olsaydı insan gene kusur arar mıydı?

CYD insanın kusurları ile mutlu olduğunu ve kusurların insanı insan yaptığı tezi üzerinden hareket ediyor.Eğer böyle bir cennet yaratılmış olsaydı bile kimileri için bu cennet sadece onun için cehennem olacaktır.Vahşi karakteri bize bunu sorgulatıyor.Kusursuz dünyada buna alışamayan karakter büyük bit uyumsuzluk yaşıyor.Herkesin ütopyası onun için tam bir distopya oluşturuyor.

CYD'nın hareket noktası bence muazzam.1984 ve Biz'de insanlar sistem içinde baskı ile kalıplara sokulurken,CYD buna gerek olmadığını haz ve dünyevi tutkular ile zaten insanların sistem içinde uyutularak ve bundan başkasının olmayacağını düşündürerek sistem içinde entegre edilebileceğini savunuyor.

Diğer distopya romanlarında sistem sürekli olarak baskı üzerinden yürürken CYD buna gerek yok diyor.Sıkıntın mı var ? Çek bir SOMA ( bir çesit uyuşturucu) unut bütün sıkıntıları.İnsanların doğurmasına gerek yok bunun için özel merkezler var.Böylece istenilen insan kaynaklarını yaratabiliyorsun.Sınıflar var.Alfalar,Betalar ,Deltalar.İnsanlar üretim aşamasında maniple edilerek sınıflara göre üretilebiliyor.Hiçbir sınıf sorgulamıyor bu durumu ne gerek var ki?Haz bunları düşündürmüyor.Okumaya gerek yok ne gerek var ki? Soma var.Sorgulanacak ne var ki? Zaten herkes mutlu.

Hiçbir şey baskıyla olmuyor insanlar bunu rahatlıkla kabulleniyor.Ben bunu çok sevdim.Ne olursa olsun sistem baskıya gerek duymuyor.Zaten bu sistemden başka bir sistem de mantıksız buluyorlar.1984 ve Biz'de muazzam bir enerji kullanılıyor.Sistem tamamen karamsarlık ve mutsuzluk üzerine kurulu ki insan doğasına tamamen uyumsuz.Baskı ne kadar şiddetlenirse insan doğası ve zaman bu kelepçeyi çıkarıyor.CYD buna gerek yok zaten insanlar bunu istiyorlar.

İşte her şey bu kadar mükemmelken bizi temsil eden Vahşi devreye giriyor.Acaba bu kadar muazzam bir sistem olabilir mi?Bu kadar muazzam  sistem insan doğasına ne kadar uygun?Vahşi ve Mustafa Mond ki kendisi sistemin ana yöneticisidir bu konu üzerinde oldukça güzel felsefi bir konuşma yapıyorlar.İnsan ve doğası ile ilgli o pasajın okunmasını tavsiye ederim.Küçük bir not ekleyeyim tüm kahramanların isimleri soy isimleri yazarın etkilendiği kişilerden birleştirilerek yazılmış.Mustafa Mond'da ki Mustafa Kemal Atatürk'den geliyor.Sanırım dönem itibari ile sistemi şekillendiren Atatürk'den çok etkilenmiş.

Son olarak şunu diyebilirim;distopya türünün içinde ütopyanın da aslında bir kabus olabileceğini,sistem ne kadar mutluluk üzerinden ilerlese de başında bir diktatör istediğini anlatıyor.Ütopyalar da aslında bir çeşit distopya buna bağlı olarak da faşist bir yönetimi içerir.Muazzam sistem diye bir şey olamaz kusurlu olan insanın doğasına kusursuzluk uymaz.Thomas More'un ütopyasına açıkça bir reddiye niteliğinde etkileyici bir eser.Bu tarzı sevip daha okumayanlar için de oldukça büyük bir eksiklik olarak görüyorum.Şimdiden keyifli okumalar...

Harun Ça

Tesadüf dün okumaya başladım yani bende varım.

hanac

Dean, Neco, Alan Ford, V, Pizagor, Tommikser, Mic-Har, Havsar, Pikofarad

Ben başlıyorum 1. cilde

Çok gecikmeyin  :)

hanac

DİKKAT - SPOILER - İPUCU

Çok etkileyici bir kitap ..

Tam olarak ne yazacağımı bilemiyorum, bence oldukça karamsar bir gelecek.

Biraz düşünmeliyim, sonra yazacağım.  :)